Rock Müziğin Kâhtalı Mıçı’sıyız

Sanatçılar
Üyelerinin en büyük arzusu, türküleşen şarkılar yapmak. Bazı sanatçılar gibi içinde yaşadıkları topluma sırtını dönmediklerini söyleyen grubun solisti Erhan Güleryüz, "Bizler mahallenin çocukları...
EMOJİLE

Üyelerinin en büyük arzusu, türküleşen şarkılar yapmak. Bazı sanatçılar gibi içinde yaşadıkları topluma sırtını dönmediklerini söyleyen grubun solisti Erhan Güleryüz, "Bizler mahallenin çocuklarıyız. Köklerimizle meyvelerimiz arasında bir sıkıntı yok." diyor.***

Klasik soruyla başlayalım. Gözlükleri ne zaman çıkaracaksınız?

(Gülüyor) Sanırım çıkarmayacağım. Ben popülariteden ve ünlü olmaktan birazcık imtina ediyorum. İyi bir şey olmadığını düşünüyorum. Sahnede iki saat ünlü biri olmak bana yetiyor. Normal hayatta ise bunu istemiyorum. Çünkü sokaktan besleniyorum. Oradan aldıklarımla ürün verebiliyorum. O yüzden sahnede ve televizyonda gözlük takıyorum. Onun dışındaki zamanlarda takmıyorum.

Gözlükleri çıkarınca kimse sizi tanımıyor mu?

Evet tanımıyor. Türkiye’de ve dünyanın neresine gidersem gideyim en sıcak havalarda bile güneş gözlüğü kullanmıyorum. Rahatça dolaşabiliyor ve çevremi gözlemleyebiliyorum. Şöhretin bir hastalık olduğunu düşünüyorum.

Sizi en çok rahatsız eden nedir?

Özellikle insanın özgürlüğünü elinden alan bir yönü var. Ben özgürlük ve bağımsızlığın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birçok popüler arkadaşım var ve onlar benim kadar özgür değil. Onlar adına üzülüyorum.

Single çağında 12 şarkılık bir albüm yapmanın risk olduğunu düşünmediniz mi?

Bizim için bir risk değil. Çünkü biz müziğe madde gözlükleriyle bakmıyoruz. Günümüzde iyi müzik gerçekten onu seven müzisyenlerin yaptığı bir uğraş halini aldı. Biz 15 yıldır müzikseverlerden gördüğümüz ilgi ve sevgi, maddi ve manevi bizi donatmalarına karşılık olarak hep müziğe yatırım yaptık. Bir stüdyo yaptık. Burada sadece Ayna değil, birçok sanatçı arkadaşlarımızın üretimlerine ev sahipliği yapıyoruz. Albümlerimizin her şeyini kendimiz yaptığımız için, çok ciddi harcamalarımız olmuyor. En çok ihtiyaç duyduğumuz şey, yeni yaptığımız albümlerin tanıtımı. Klip çekimi ve diğer konular.

Size karşı bir defans mı var?

Endüstrinin pazar payı çok küçüldüğü için, piyasaya para bazlı bakan kurumlar iyice küçülmüş o pastadan en büyük dilimi almak istiyorlar. Alternatiflerin hepsini kullanmak istiyorlar. Bizim bir şansımız var. 15 yıllık bir grubuz ve çok fazla promosyona ihtiyacımız yok.

Bu taş medyaya mı?

Medyadan yüksek derecede destek almasak da biz yolumuza devam ediyoruz. Konserlere gidiyoruz, halkla buluşuyoruz. Medyanın dinleyici ile kurduğumuz elektrikten medyanın bihaber olması bizim çok da umurumuzda değil. Aslolan, yaptığınız şarkıların yıllar sonra da söylenecek kadar izler bırakması, sahiplenilmesi ve sevilmesi. 15 yılda 12 albüm yaptık. Sahneye çıktığımızda ben ağzımı açmadan konser bitirecek bir durumumuz var. Konserlerimizde şarkılarımızı söyleyen yüz binlerce kişilik korolarımız oluyor. Bu bizim için onur verici.

Sadık bir dinleyici bir kitleniz var ve bunlar korsan albüm almamak için bir kampanya yapıyorlar. Bu kampanyanın diğer fan klüplerine de örnek olduğu söyleniyor.

Dünyada yaşayan herkesin bir vicdanı var. İnsanların haklarına hiçbir şekilde tecavüz etmememiz gerektiğini biliyoruz. Dinleyicimizin düzgün bir şekilde kimsenin hakkına müdahale etmeden müzik tüketmesi bizi çok mutlu ediyor. Ama maalesef dünyada bu üretimler internet yoluyla gasp ediliyor.

Müzik üreten insanlar ne yapmalı peki?

Burada müzisyenin yapması gereken tek şey, ‘Ben neden müzik yapıyorum?’ sorusunu kendisine sormaktır. Ben müziği para kazanmak için değil, çok sevdiğim için yapıyorum. Hayatın paylaşılmaya değer yerlerini paylaşmayı sevdiğim için müzik yapıyorum.

Sanırım şarkılarınızın sevilmesinin nedeni bu samimiyet ve az önce söylediğiniz gibi sürekli halkın içinde olmanız.

Bizler mahallenin çocuklarıyız. Köklerimizle meyvelerimiz arasında bir sıkıntı yok.

Bu albümdeki şarkıların tamamını Avustralya’da yazmışsınız. Çok uzun bir süre mi kaldınız orada?

Hayır, sadece 10 gün kaldık. Biz grup olarak seferi sayılabilecek bir ekibiz. Sürekli yollardayız. Müzik ve Ayna’dan dolayı dünyayı dolaşıyoruz. Ayna bir okul ve bu okulda gittiğimiz her yerde bir şeyler öğreniyoruz. Geçtiğimiz şubat ayında Avustralya turnemiz oldu. Orada yaz sonuydu. Okyanus kıyısına oturduk ve çok mutlu olduk. Orada arkadaşlara ‘Ya arkadaşlar şöyle deniz kokan mavi bir şarkı yapsak, mavi şarkılar yapsak’ dedik ve albümün adı böyle çıktı.

Ayna’nın şarkıları genelde hep pozitif ve enerji veren şarkılar. Bir rock grubu için tezat değil mi bu?

Evet rock müziğinde bir sertlik var. Fakat ben kötü ve negatif duygulardan kendi şiirlerimi ve şarkılarımı arındırmaya çalışıyorum. Çünkü bunun ilk başta kendime zararı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki dünyada korkunç savaşlar oluyor. Üzücü bir açlık var. Bunları bir insan olarak hissetmemek mümkün değil. İnsanın içi yanıyor. Ama diğer tarafta bu dünyada 7 milyar insan yaşıyor. Bütün bu kötü şeyler dışında iyi şeylerden de bahsetmek gerekiyor. bizim de nefes almamız gerek, ancak nefes aldığımızda diğer insanlara yardım edebiliriz.

Büyük başarılara imza atmanıza rağmen popüler kültüre teslim olmadınız. Bu nedenle başarınızın göz ardı edildiğini düşünüyor musunuz?

Umurumuzda değil. Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Keşke herkes ne yaptığını bilse ama başkasının ne yaptığını bilmemesi beni hiç ilgilendirmiyor. Biz müzik yapıyoruz. Hayatımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Biz kalıcı şarkılar yapmak istiyoruz. Türküleşen şarkılar yapmak istiyoruz. Biz sahnede 400-500 yıllık türküleri seslendiriyoruz. Keşke günün birinde o adını bilmediğimiz insanlardan biri de biz olabilsek.

Peki magazinden uzak durmak size ne kaybettirdi, ne kazandırdı?

Kaybettirdiklerinin çok fazla olduğunu sanmıyorum. İlle de magazinde polemiklerin içinde yer alarak bu iş yapılmıyor. Türkiye’de sadece müzik yaparak para kazanan birçok müzisyen var. Onlar bence pop müziğin, rock müziğin Kahtalı Mıçı’ları. Medyaya pek de ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü toplum neyi seçeceğini çok iyi biliyor.

Ayna da rock müziğin Kahtalı Mıçı’sı mı?

Evet böyle denilebilir.

***

Anadolu fânus değil, okyanusmuş
Ayna bugüne kadar Türki-ye’de bir müzik grubunun ulaşabileceği en yüksek sayısal değerlere ulaştı. Bu sizde bir kibir oluşturdu mu?

Şöhretin zehrinden uzak durduk. Sayılar çok da önemli değil, bence son yaptığınız şey önemli. İyi bir şey yapmak ve onu sürdürmek önemli.

15 yıl boyunca gidip gelenlerin dışında ne değişti Ayna’da?

Çok şeyler değişti. İlk yola çıktığımızda yabancı gruplara çok büyük hayranlığımız vardı. Diğer yaşıtlarımız gibi emperyalizmin etkisinde kalan gençler olarak büyüdük. Anadolu’nun farkında bile değildik. Fakat ilk albümden sonra gittiğimiz konserlerde gördüğümüz Anadolu bizde şok etkisi yarattı. Orada yaşadıklarımız ve kalıplarımızı kırma anının keşke sözle bir ifadesi olsaydı. Ancak bunu ondan sonra yazdığımız şarkılarda belki ifade edebildik.

Ne gördünüz Anadolu’da?

İlk başta bizden saklanılanları ve saçma sapan komplekslerle büyüdüğümüzü gördük. Anadolu’da sevgiyi gördük. Bütün dünyayı dolaştık ama Anadolu gibi insana insan gibi davranan bir toprak parçası görmedik. Bize küçücük bir fanus gösterilirken Anadolu’da okyanusu gördük.

Peki şimdi müzikal anlayışınız ne düzeyde?

Şimdi felaha yaklaşıyor. Ancak ermedik daha. Çünkü ne kadar okursak okuyalım ne kadar araştırırsak araştıralım cahil olduğumuzun farkındayız. Mümkün olduğunca derli toplu olmaya çalışıyoruz. Zaman zaman düştüğümüz küçük imla hatalarımız olabiliyor.

***

Hep birlikte söyleyeceğimiz şarkıları artırmak istiyoruz
Grup olarak sosyal projelere de destek veriyorsunuz…

Popüler olmaktan kaçıyoruz ama bazen çok büyük faydalı olabiliyor. Çağımız iletişim ve paylaşım çağı. Bu iletişim sadece bilgide ve teknolojide olmamalı. Sağlıkta da, eğitimde de olmalı. Ben yaptığımız şeylere yardım demiyorum, paylaşım diyorum. Bu konuda koşturuyoruz. Bir ucundan tutmaya çalışıyoruz. Ama reklam amaçlı değil, bundan ödümüz kopar. Aynı zamanda yapılan işe de çok büyük haksızlık olur.

Geleceğe dair hedefleriniz ve hayalleriniz neler?

Sağlığımız yerinde oldukça zarar vermeden müzik üretmeye çalışıyoruz. Konser vermekten çok haz alıyoruz. Ayna, bir konser grubu. Sahnede olmayı ve konser vermeyi çok seviyoruz. Birlikte müzik yapmak, hayatımızı anlamlı kılıyor. Önümüzdeki günlerdeki hedefimiz, hep birlikte söylenebilecek şarkıların sayısını artırmak. Yan yana oturmayan insanları konserlerde aynı şarkıyı söyletmek büyük bir onur. Bu bir görevdir. Anadolu bir mozaik ve biz de şarkılarımızı bu mozaiğin her rengi ile söylemek istiyoruz.

Aslında grup olarak böyle bir mozaiksiniz…

Evet. Anadolu mozaiği denince aklınıza ne geliyorsa tamamını içinde barındıran bir grubuz. Grup elemanları Anadolu’nun farklı renklerinden oluşuyor. Bu manada Anadolu’nun aynasıyız. Böyle bir aynadan yansıyacak tek şey de sevgidir