Müzik meslek birliklerinde doğal olarak popüler isimler yer alır. Popüler isimlerin sorunları çözme adına bir araya gelmeleri halkın pek ilgisini çekmez ama aralarındaki tartışmalara taraf olmak çok hoşlarına gider. İşte kendi söylemiyle ‘en meşhur yönetim kurulu’ dediği MÜYORBİR’e başkanlık eden Burhan Şeşen’in Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamalar.
Müzik sektöründe birçok sanatçı gerçekten milyonlarca dinleniyor ya da izleniyor mu?
Dinlenseler bile dinlendiği mecradan biz hak alıyor muyuz onu bilen az. Dinlendiği ya da izlendiği mecrayı lisanslamış mıyız yoksa hala haksızca bir durum mu var sormuyorlar. Örneğin Flash TV. Neredeyse yirmi dört saat müzik yayını yapıyor. Biz de lisanslama yapmak için gerekeni yaptık ama mahkemelik olduk. Bir müzisyen burada günlerce ekrana çıksa ve bizim üyemiz olsa dahi bizden telif alamıyor. Bazı arkadaşların bilgilenmediği nokta bu. Lisanslamadığımız yerden biz telif ödeyemiyoruz. Dünyada da böyle, her yer hemen lisanslanamıyor.
Müzisyenlere hak edişi anlatmak için ne yapıyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde İsmail Türüt televizyonlardan özellikle Müyorbir için ağır sözler sarf etti. Gocunmadık iletişime geçtik. Aradım davet ettim. Sağ olsun kalktı geldi. Bu durumu en ince detayına kadar anlattım. O ağır sözleri söyleyen sanatçımız bilgilendi ve Müyorbir’den mutlu ayrıldı. Mutlaka bir olay bekliyoruz ve bu basına yansıdığında, var olan kaosu takip edip taraf olmayı tercih ediyoruz. Kimse çağırmadan ya da olay olmadan gelmiyor, sormuyor. Bilgilendiğinde ise ‘demek durum buymuş’ diye düşünüp bize nasıl faydalı olabileceğini soruyor. Popüler insanların söylediği laflar çok önemli. Hakaret ederek bilmeden söylediği laf hepimizi geriye götürüyor. Yorumcular.org diye dijital bir platformumuz var. Sadece üyelerimizin girebildiği bir yer ama fotoğraflarını yayınlamak için kullanıyorlar. Fotoğraflarını koysunlar başımız üstüne ama fikir de versinler. Bu dijital fırsatı gerçekten hepimizin faydasına kullansınlar. Herkese ulaşabilmek için hemen her bölgede üye bilgilendirme toplantıları düzenlemeye başladık. Gelsinler katılsınlar.
Her üye memnun mu sizden?
Biz hak ediş birliğiyiz. Müzik etik kurulu değiliz. Kimsenin müzisyenliği ile ilgili kriter belirlemiyoruz. Hakların alınması ve hakça dağıtılması için uğraşıyoruz. Geleneksel müzik ve özellikle halk müziği için daha fazla hassasız. Daha fazla dinlenmesini sağlamak için ‘Adil Yayın Komisyonu’ kurduk. Medyada çok yer bulmadığı için daha fazla pozitif ayırım gösteriyoruz. Fakat şu maaş algısından kurtulmaları için çok uzun yolumuz var. Hak edişini maaş gibi gören üyelerimiz var. Komik ama beni arayıp ‘maaşlar yatmadı mı?’ diye soran üyelerimiz var. Tüzüğümüze göre yılda dört kere dağıtım yapıyoruz fakat bunun belli bir ödeme tarihi yok.
Müyorbir Yönetim Kurulu Başkanı olarak siz ve yönetim kurulu üyeleri Müyorbir’den maaş alıyor musunuz?
Türkiye’nin en meşhur yönetim kurulunun başkanıyım diye takılıyorum arkadaşlarıma. Kariyerleri saygın bu isimlerle hak ediş takibi ve lisanslama için bir aradayız. Edip Akbayram, Belkıs Akkale, Metin Özülkü, Suavi, Onur Akın, Kubat, Hüseyin Turan ve Tolga Sağ bu iş için emek, zaman ve enerji harcıyorlar. Maaş asla almıyoruz. Daha önce başkan alıyordu ama bunu kaldırdık. Sadece huzur hakkı alıyoruz. Hatta yönetim kurulu üye sayımız arttığı için huzur haklarımızı da yüzde yirmi oranında düşürdük. Kanun tüzük neyse onu uyguluyoruz. Birçok görüş var haksızca söylenen. Yorumcu ya da şarkıcı denince insanlar sadece star üyeleri algılıyor. Üyelerimiz içinde Urfa’da, Hopa’da,Burdur’da sanatını icra eden ve belki de çok güç şartlar altında hayatına devam edenler var. Biz telif mücadelemizi, birkaç popüler isim için değil bin dokuz yüz üyemizin hiç birini ayırt etmeden yapıyoruz.
Müyorbir hak ediş birliği olmasına halk için mi çalışıyorsunuz yoksa sanatçılar için mi?
Bizim öncelikli çalışmamız telif bilincinin oluşması için. Telif bilincini hem kullanıcıya yani halka hem de sanatçıya anlatmak gerekiyor. Yurt dışı uygulamaları örnek alıyoruz çünkü onlarda telif bilinci çok eskiye dayalı. Eser sahipleri ve yorumcular bilinçlenmeden bir şey yapmak çok zor. İğne ile kuyu kazıyoruz. Ben bu işe çok vakit ayırmama rağmen bilgi konusunda yetinmeyip önümüzdeki iki yıl fikri ve sınai haklar konusunda master yapacağım. Her şey çok hızlı değişiyor ve bunun takibi zor. Çağa uymak lazım. Teknik anlamda da içtihatlarda da hızlı davranmak gerek. Interneti yıllar önce kimse hesap edebilir miydi? Şimdi bunun üzerinden hak edişler için uğraşıyoruz.
Elli yıl önce telif yasaları olmuş olsa ve doğru uygulansa Türkiye’de müzik sektöründe neler değişirdi?
Bir defa gazetelerde okuduğumuz, televizyon haberlerinde duyduğumuz düşkünler evinde ya da sokakta yapayalnız sanatçı ölümleri olmazdı. Bir şekilde sanatçının hayatını idamesi telif sayesinde daha kolaylaşırdı. Dünyada şatolarda, adalarda oturan sanatçıların gelirlerinin büyük kısmı teliflerden. Telif bilinci olduğu için çok kazanıyorlar. Bu kavram hayatla iç içe. İlkokul kitaplarında olmalı. Ama biz ne yaptık yıllarca? Adına “korsan” diye sevimli bir isim bulduk. Düşünsenize korsan lafı hala bir gözü kapalı denizlerdeki asi çizgi film kahramanı gibi algılanıyor. Hırsıza hırsız denmeli. Emek hırsızı diye üzerine gidilmeli ki insanlarda bilinç oluşsun. Yani cd satın alındığında umuma açık bir yerde dinletmek insanlara normal davranış gibi geliyor. Bilgileri olmadığı için anlatması zor. Araba çaldığında hapse gireceğini bilen biri, bir eserin haksız paylaşımında da benzer ceza ile karşılaşacağını anlamalı.
Müyorbir’in sorunlarının çözümleri için ne yapıyorsunuz?
Meslek birliklerinin hepsinde sıkıntılar var. Burayı bir yönetim kurulu yönetiyor. Mahkemelik süreçlerimiz var ama sürekli mahkeme söylemleri olumsuzluk anlamına geliyor. Bir an önce bu söylemlerden herkesin vazgeçmesi gerekir. Zaten kullanıcı telif ödemek istemiyor. Hak ediş kavramını böyle anlatamayız. Buraya oluk oluk para akıyor ve biz bunu dağıtıyor değiliz. Uzlaşmacı çözümler lazım. Başkan seçildiğimin ikinci gününde diğer meslek birliği başkanlarını aradım. Arif Sağ, Garo Mafyan ve Bülent Forta’ya ‘birlik olmamız lazım aramızda sorunlar var ama işimiz için bir araya gelmemiz lazım’ dedim. Böylece Ortak Lisanslama Birliği’ni kurduk. Sektörün en önemli işlerinden biri oldu bu birlik.
Müyorbir’e müzisyen nasıl üye olur?
Önce bize bir başvuru söz konusu. Yorumcu önce Müyorbir’e gelecek. Bizim bazı kıstaslarımız var. Üyelik kriterlerimiz var. Hatta dönem dönem yenilenmesine ihtiyaç duyulan kriterler bunlar. Şu anda dijital platformlardan 5 bin indirme (download) ya da 100 temsili televizyondan radyodan dinlenme. M3 ses tarama sistemimiz var. Lisansladığımız yerleri bu sayede takip ediyoruz. Lisansladığımız 110 kanalda tarıyoruz. Müzik duyduğunuz her yer bizim gibi meslek birliklerinin hak ediş alanı.
Nasıl lisanslama yapıyorsunuz?
Önce çatı örgütlemesi olan yerlerle çalışmaya özen gösteriyoruz. Çünkü her mekana gitmek ve denetleme yapmak çok güç. Örneğin Türofed otel işletmelerinin üst yapısıdır. Yüzlerce otelin bağlı olduğu böyle bir yapıyla anlaşıyoruz. Bizim lisanslamadığımız otelleri, Türofedle birlikte üstelik çok da uygun fiyatlarla lisanslamış olduk. 2015 Ağustos ayına kadar olan bu kampanyaya katılımın yoğun olmasını bekliyoruz. Hem maliyetler azalıyor hem de olası hukuksal süreci zorlamamış oluyoruz.
Müyorbir sorun gördüğü yerlerde nasıl uygulama yapar?
Emek hırsızlığı olan yerde uygulama yapabiliriz ama bizler uzlaşmacı insanlarız. İşletmelere, kolluk kuvvetleri ve avukatlarla beraber denetlemeye gittiğimizde hoş olmuyor tabii. Bizim bir düğünü bile denetleme hakkımız var. İşte böyle şeylere gerek kalmasın diye her alandan duyurular yapıp, haklarımızı yasaların uygulanmasına gerek kalmadan almak istiyoruz. Yani tabiri caizse düğün basma hakkımızı kullanmak istemiyoruz.
Kalıcı çözümler noktasında devlet kurumlarıyla nasıl çalışıyorsunuz?
Ne yaparsak yapalım bu bir bilinç meselesi. İlkokullarda bu eğitimi almalı çocuklar. Araba hırsızlığı ile emek hırsızlığının aynı şey olduğunu bilmeliler. Devletin ilgili birimi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı. İşte sıkıntı burada başlıyor. Kültürün ve turizmin aynı bakanlık altında olması her şeyi zorlaştırıyor. Ayrılmalı bu bakanlıklar. Birbiriyle çelişiyor bu durum. Üç senedir bekleyen kanunumuz var. Seçim girdi araya diye yine bekliyoruz. Ülke gündeminde yeterli yerde değil telif hakları. Devlet sinemaya çok yatırım yapıyor ama bizle ilgili henüz bu durum gerçekleşmedi. Kültür politikası çok uzun yıllardır yok. Devlet sanatı, eğlence kavramının dışında da düşündürmeli.
İşletmeler ne yapmalı ki hepsi aynı kefede değerlendirilmesin. Hakkını veren işletmeler de yok mu?
Belediyelerle işi çözmeliyiz. Bir işletme eğer müzik kullanacaksa, bu daha kuruluş aşamasında yasal evrakların içinde yer almalı. Belediyeler oy kaybını düşünmese bunu rahatça yapar. Ortak Lisanslama Birliğimizi arayabilir işletmeler. Gereken bilgiyi alabilirler. Gerçekten hakkını teslim eden yerler var ve bu bizi mutlu ediyor. Üzüm yemek derdimiz, bağcıyı dövmek değil. Düşünsenize 4 ayrı meslek birliği ayrı ayrı denetlemeye gidiyor ve işletme sahiplerine de gına geldi. Şimdi Ortak Lisanslama Birliği bu denetlemeyi devraldı.