Son yıllarda yaptığı başarılı çalışmalarla Jehan Barbur’un adını sıkça duyar olduk. 2012’nin Eylül ayında son albümü olan Sarı’yı piyasaya sürdüğünde, tıpkı diğer iki albümünde olduğu gibi bu albüm de oldukça ses getirdi. Sıkı bir hayran kitlesi var. Nerede konser verse hınca hınç dolu oluyor. Sesindeki farklılık ve özgün tarzı ile özellikle gençlerin büyük beğenisini kazananan bir isim Jehan Barbur. İşte Jehan Barbur’la müzik ve edebiyat üzerine keyifli bir söyleşi…
Son albümünüz olan Sarı’da çok önemli müzisyenlerle çalıştınız. Bunlar arasında Cahit Berkay ve Bülent Ortaçgil önde gelen isimlerden… Mert Önal ise eşiniz ve aynı zamanda sizin ekibinizde yer alan başarılı bir müzisyen. Sarı albümünün şekillenmesinde Mert Önal’ın bir etkisi oldu mu?
Eşimin, Sarı ve ondan öncesinde Hayat albümlerinde elbette etkisi olmuştur. Mert Önal Türkiye`nin en önemli davulcularından biridir. Ama her şeyden önce önemli bir müzisyendir. Biz eşimle beraber sadece albümlerimde ve yaz aylarında yaptığımız dinletilerde çalışıyoruz. Onun dışında işle aşkı karıştırmamaya gayret ediyoruz. Mert`in her konuda fikrini alırım. Müzikteki fikirleri çok değerlidir. Bir prodüktör gibi yeri geldiğinde beni yönlendirdiği olur. Bu ülkenin birçok müzisyene yaptığı gibi fikirsel anlamda çoğu zaman es geçtiği biridir. Halbuki müthiş bir prodüktör kafasına sahiptir.
Ben kendi adıma şarkılarınızdan çok keyif alsam da, Jehan Barbur şarkıları için yapılan bazı yorumlarda şarkılarınızın “gri” tonda olduğu söyleniyor. Son albümünüze “Sarı” ismini vererek zaten buna cevap vermiş oluyorsunuz ama yine de sormak istiyorum. Sarı ve gri arasında bir ilişki var mıdır?
Ben şarkılarımı tanımlayamam; ancak onları yazar, besteler ve söylerim. Gerisi dinleyicinin takdiridir. Beğenirler, ötelerler, bağırlarına basarlar yahut duyduklarında kaçacak delik ararlar. Fark etmez. Şarkılarım bir renkse o da dinleyicinin onlara yakıştırdığı renktir. Renkle anlatabilsem sanırım resim çizerdim. Ben sadece söz ve müzikle anlatabiliyorum derdimin rengini
Uyan, Hayat ve Sarı albümlerinizdeki şarkıların neredeyse tamamının söz ve müzikleri size ait. İyi bir müzisyen olmanızın yanı sıra aynı zamanda bol replikli hikayeler ve şiirler de yazıyorsunuz. Müzik ve edebiyatın kardeş olduğu söylenir hep. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kelimelerle haşır neşir olmak gerekir elbet. Şarkı yazabilmek için bolca okumak şarttır. Bu da edebiyatın başka bir biçimidir. Her şarkı yazarı edebiyatçı yahut her edebiyatçı şarkı yazarı olamaz ama illa ki birbirlerinden sonsuz beslenirler. İşiniz hikaye anlatmaksa edebiyattan kopmanız söz konusu olabilir mi? Bazen bir kitabı sırf bir kelime için okursunuz.
Peki günün birinde şiir ya da düz yazılardan oluşan bir kitap çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Evet düşünüyorum. Hatta bu sene şiir ve öykülerimden oluşan ilk kitabım çıkıyor. İkincisi için de çalışmaya başladım. Röportajlardan oluşan bir derleme hazırlıyorum. Bakalım, sakar kalemim bir işe yarayacak mı?
Daha önce Bülent Ortaçgil, Yeni Türkü gibi isimlerle çok başarılı düetlere imza attınız. Yerli ya da yabancı olarak düşündüğümüzde kimlerle düet yapmak isterdiniz?
Kings Of Convenience grubuyla bir düet yapmak isterdim. Bunun haricinde Fink ve Ane Brun`la; ahh keşke!
Jehan Barbur, Birsen Tezer ve Ceylan Ertem ayrılmaz üçlü. Mutlaka hayranlarınızdan da böyle istekler geliyordur. Bu üç isim ortak bir albüm yapsa nasıl olurdu?
Bilmem ki… Herkes kendisi albüm yapsa daha doğru bence ama birbirimize her daim destek verir en azından birbirimizin albümlerine konuk olabiliriz. Ama herkes kendine yetmekte, dolayısıyla kimse kimsenin alanını işgal etmemekte. Bu önemli bir saygı duruşudur ve bulandırmaya gerek yoktur.
Murekkephaber.com