Çocuk Aklı Her Daim Haklı

Sanatçılar
Özlem Ertan Yıllardan beri Anadolu’nun farklı dillerinde geleneksel şarkılar seslendiren Kardeş Türküler topluluğu, bu kez özgün bestelerin ağırlıkta olduğu Çocuk (H)aklı adlı albümle karşımızda...
EMOJİLE

Özlem Ertan

Yıllardan beri Anadolu’nun farklı dillerinde geleneksel şarkılar seslendiren Kardeş Türküler topluluğu, bu kez özgün bestelerin ağırlıkta olduğu Çocuk (H)aklı adlı albümle karşımızda. Albümdeki 1-0, Yoyo, Nazar ve Haydo isimli şarkılar bu topraklarda yaşayan çocukların öykülerini anlatıyor. Ancak bunun yanında topraklarını terk etmek zorunda kalanların acılarına, hüznüne dair şarkılar da var albümde.

Kardeş Türküler’le Hrant Dink için düzenlenen bir anma gecesinde tanışan Arto Tunçboyacıyan, Çocuk (H)aklı’nın müzik yönetmenliğini üstlendi. Ayrıca besteleri, sesi ve enstrümanıyla da albüme destek verdi. Kardeş Türküler’in albüm tanıtım konserleri için bir süredir Türkiye’de bulunan Arto Tunçboyacıyan’la Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım’ın bestelerinin de yer aldığı albüm, Kardeş Türküler, müzik ve Çocuk (H)aklı’ya ilham veren problemler hakkında konuştuk.

Albümün adı Çocuk (H)aklı. Burada çocuk aklının haklı olduğuna dair bir vurgu var. Neden çocuk aklı haklı?

Çocuklar saftır, çıkar gözetmez. Ta ki kendisine öğretilenlerle kirlenene kadar. İnsan, çocukluktaki saflığını büyüdüğünde de koruyabilir. Ama çocuklar, büyüklerin imkân verdiği ölçüde temiz kalabiliyor. Düşmanlıkla, yalanlarla kirleniyor. Eğer, hayatımız boyunca çocuk aklıyla kalabilirsek birçok problemi çözümleyebiliriz. Albümde bunları anlatmaya çalıştık.

Albümün ilk konserini 23 Nisan’da ve Diyarbakır’da verdiniz. 23 Nisan’la Diyarbakır’ın yan yana gelmesinin bir anlamı var sanırım, değil mi?

Tabii var. Diyarbakır’daki çocukla İstanbul’daki çocuk için 23 Nisan’ın anlamı çok farklı. Biz oradaki çocuklara en azından psikolojik bir destek vermek istedik. Ama biz Diyarbakırlı çocuklara, “Siz haklısınız. Alın tabancalarınızı elinize ateş edin” demedik. Şiddet eylemleri artık tarihe karışmalı. Burada yöneticiler demokrasi, insan hakları deyip heykel yıkıyorlar. Filistinli’deki çocukları destekleyip Diyarbakır’dakileri öldürüyorlar. Filistin’deki çocuk kahraman oluyor buradaki ise terörist. İnsan sorar bir “Oğlum neden dağa gidiyorsun” diye. O açıdan albümün ilk konserini Diyarbakır’da vermemizin anlamı var.

Türkiye’de çoğu insan dünyadaki tek çocuk bayramı bizde diye övünülür. Ama o çocuk bayramının Diyarbakır’daki ya da bölgenin diğer illerindeki çocuklara hiç bir faydası yok…

Evet yok tabii. Bir bedende kaç yüz var anlayamıyorsun ki. Barıştan söz ediyor, sonra da İnsanlık Anıtı’nı yıkıyorlar. Karabağ sorunu hallolmazsa Ermenistan sınırını açmayacaklarını söylüyorlar. Biz ise “Çocuk Bayramı herkes için olmalı” ve “Bu dünya hepimizin” diyoruz. Neden sınırlar var? Neden insanlar, insan gibi yaşayamıyorlar? Asıl sorulması gereken bu. Şimdi bazıları bu lafların müzikle ne ilgisi var diyebilir. Benim müziğim yaşadıklarıma, gördüklerime verdiğim reaksiyondan bağımsız değil. Dünyada, Türkiye’de neler olup bitiyor bilmem lazım. Çünkü insanlığın sesi olacaksan insanların hayatıyla ilgili olman lazım.

Kardeş Türküler’le sizi biraraya getiren de bu ortak düşünceler anladığım kadarıyla.

Aynen öyle. Bizi do, re, mi, fa, sol değil ortak düşünceler ve kaygılar biraraya getirdi. Bu ortak düşünce demokrasinin de anahtarı aslında: “Karşındaki insanı sevmesen bile ona saygı göster. İnancı, dili, kimliği, düşünceleri ne olursa olsun onu olduğu gibi kabul et.” Bu kaygıyı taşımadıktan sonra İstanbul’da kanal açmanın hiçbir değeri yok benim gözümde.

Kardeş Türküler’in bu albümünde, öncekilerden farklı olarak özgün besteler ağırlıkta. Albümün müzik yönetmeni olarak bunda sizin nasıl bir sorumluluğunuz var?

Kardeş Türküler bugüne kadar çok önemli bir görev yaparak sesini çıkaramayan insanların sesi oldu. Anadolu’nun farklı dillerinde şarkılar söyledi. Ama artık o insanların sesi duyuldu. Bu yüzden Kardeş Türküler’in hâlâ aynı yerde durması naftalin kokmasına neden olacaktı. Ben onlara dünyaya kendi seslerini de duyurmalarını, kendi şarkılarını yazmalarını söyledim. Yaratıcılıklarını göstermeleri için bir yardımım olduysa ne mutlu bana. Dünya çapında bir ses mühendisi olan Evren Göknar’a bu albümü dinlettiğimde “Bu, Grammy’ye aday olabilecek bir albüm” dedi.

Albümün tarzı hakkında neler söylersiniz?

Biliyorsun, ben kendi müziğimi avangart folk olarak tanımlıyorum. Avangart folk, kendi özünü kaybetmeden tecrübelerinle yarini hayal edebilmektir. Kendi lezzetinle, özünle, ne hayal ediyorsan onu yap. Sana ne bir tarz ne de bir yön dayatıyor. Ben bu albümümde de avangart folk’u görüyorum. Bak mesela, sözleri Vedat Yıldırım’a müziği bana ait olan 1-0’da hip-hop esintisi var. Ama bizim toprağımızda da o tavır var.

Sizin albümdeki bestelerinizden biri olan Haydo, çok etkileyici bir şarkı. Bu Ermenice şarkıda dağa gidip ölen bir çocuğun öyküsünü anlatıyorsunuz.

Orada soru “Neden dağa gitmişler.” Şu an hâlâ çocuklar dağa çıkıyor. Yine yürekler yanıyor. Haydo da, dağa su almaya gidiyor ve evine geri dönemiyor. Bir nehir kenarında buluyorlar cesedini. Ben ailemdem, büyüklerimden böyle dağa gidip geri gelmeyen çocuklarla ilgili çok öyküler dinledim, biliyor musun? Ama bak 2011 yılında hâlâ dağda çocuklar ölüyor.
 
Fazıl Say da soykırıma uğramış

En büyük soykımı Türkler, Türklere yapıyor. Mesela Fazıl Say soykırıma uğramış bir insan. Deha olabilecek birinin sırtına bayrak ve kandan oluşan bir ideoloji yüklemişler. O ideolojide sanatın ‘S’si yok. Çocuk, o yüzden bocalıyor. AKP’yi eleştirmeyi hayatının önemli bir parçası haline getiriyor. Tamam, biz de söylüyoruz fikirlerimizi ama işte bu sistem, dehâ olabilecek olan bir insanın aklını kan, bayrak, milliyetten ibaret bir ideolojiyle çevrelemiş, görülüyor bu. O da sıyıramıyor kendini bundan. Her yaptığı işte; Türk besteciler, laiklik… Burada çocuklar “Bir Türk dünyaya bedel”, “Türk olmazsa dünya olmaz” düşüncesiyle büyütülüyor. Çocukları yanlış bilgilerle yönlendirmek bir soykırım değil mi? Dünyadan koparıyorlar insanları… [Taraf]