Esin Afşar Hayatını Kaybetti

Albümler
. Bayan ‘Yoh Yoh’ diye tanınan ve türkiye´yi bir çok ülkede sesiyle temsil eden Afşar, kanser hastalığıyla mücadele ediyordu. Bayan ‘Yoh Yoh’ 1944 Bari-İtalya doğumlu Esi...
EMOJİLE

. Bayan ‘Yoh Yoh’ diye tanınan ve türkiye´yi bir çok ülkede sesiyle temsil eden Afşar, kanser hastalığıyla mücadele ediyordu.

Bayan ‘Yoh Yoh’

1944 Bari-İtalya doğumlu Esin Afşar TED Ankara Koleji’nde öğrenim gördükten sonra Ankara Devlet Konservatuarı piyano bölümünü bitirir, Maria Callas ile Leyla Gencer´in de hocalığını yapmış Madam Hidalgo ile Madam Böhm´ün yanında şan dersleri görür. 1959’da Muhsin Ertuğrul´un genel müdürlüğü sırasında, piyanist olarak Devlet Tiyatroları’na girer ve Ertuğrul’un önerisiyle oyunculuğa geçerek on iki yıl tiyatro yapar. İlk oyunu Tahta Çanaklar olan Afşar, Ekmek Parası, Çalıkuşu, Dışarıdakiler, Aşk Acısı gibi oyunlarda da rol alır.

Arkadaş toplantılarında söylediği İtalyanca, İspanyolca şarkılar çok beğenilmekte, sahneye çıkması için sürekli teşvik edilmektedir. Konuk sanatçı olarak Meydan Sahnesi´nde oynadığı Fantastiks isimli müzikalde sergilediği performans sonucu profesyonel anlamda ‘hafif müzik’ söylemesi için teklif alır ve 1969’un ilk gecesi Ankara Bulvar Palas’ta sahneye çıkar. Şarkı söylemeyi tabii ki sevmektedir ama böyle bir teklifi kabul etmesinin ilk nedeni paradır. Eşi Kerim Afşar, İngiltere’de eğitim görmektedir ve maaşı kesilmiştir. Karma bir repertuar oluşturur ve İtalyanca, Fransızca, İngilizce şarkılar söyler…
Ses dergisi, Esin Afşar’ın pop müziğe geçişini ‘1969 yılının müzik dünyasına hediye ettiği en değerli armağan’ diye değerlendirir.

1969’da düzenlenen 1. Ankara Hafif Müziği yarışmasında Yunus adlı bestesiyle birinciliği kazanarak müzikte de yukarılara tırmanacağının müjdesini verir ama dönemin Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer, Afşar’ın müzikal çalışmalarına sıcak bakmamaktadır. Sonuçta tiyatrodan istifa etmek zorunda kalır. Sonra, Kerem Afşar’ın, İlhan Selçuk’un, Ruhi Su’nun desteğiyle halk müziğine yönelir. Anadolu Pop modasının sürdüğü o günlerde türküleri modernize ederek söylemesi önerilmiştir.
Ruhi Su ile çalışır ve aklına yatınca, tamamen çağdaş folk müziğine yönelerek akıma hız veren isimlerden olur. Zaten belli bir kulak dolgunluğu da vardır halk müziğine; ağabeyi Oktay Sinanoğlu bir süredir Ahmet Yamacı’dan bağlama dersleri almaktadır.

Ahmet Kurtaran, Selami Karaibrahimgil, Ahmet Helvacıoğlu’ndan oluşan ‘Bangibas’ grubuyla birlikte ‘Esin Afşar ve Arkadaşları’ adıyla sahne çıkmaya başlar. Televizyonun şöhret aracı olmadığı o günlerde Afşar’ın ulusal ve uluslararası alanda tanınması için çok çaba sarfeden menajeri Erkan Özerman’a başvuran bu üç genç müzisyen, Afşar’a eşlik etmek istediklerini söylemiş ve bir, iki provadan sonra teklifleri kabul edilmiştir. Helvacıoğlu ayrılınca yerine gelen Doğan Canku’yla devam edilir. Bu grup kısa süre sonra Modern Folk Üçlüsü adıyla müzik yapmaya başlayacaktır…

1969’da doldurduğu ilk 45’liğinde Kara Toprak (A. Veysel) ile Bana Seni Gerek Seni (Yunus Emre) parçaları yer alır. Asıl patlamayı ise, Yoh Yoh adlı plakla gerçekleştirir.
Parça çok tutulurken Afşar’ın yeni adı artık ‘Bayan Yoh Yoh’dur ve şarkıyı söylerken sahnede sergilediği teatral yorum beğenilmiştir. ‘Yoh yoh’ bölümlerinde boynunu kırması, çocuklar tarafından çok taklit edilir.

‘Diplomatik sanatçı’

Aynı yıl Jacques Brel ile 20 Ekim’de Dario Moreno ödülünü alır, Fransa’da televizyonda ‘Tele Dimanche’ ve ‘Midi Magazin’ programlarında şarkı söyler. Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından ‘Diplomatik Sanatçı’ unvanı ile parlamenterlerle birlikte konserler vermek üzere Macaristan´a gönderilir ve devamında birçok ülkede devlet adına konserlere çıkar… Ünü günden güne yayılmaktadır; Ankara’dan İstanbul’a gelip dönemin önemli müzikhollerinden Lalezar’da çalışmaya başlar ve ‘Bayan, Yoh-Yoh’ olarak gazete manşetlerinde, müzik çevrelerinde büyük sükse yapar.

Türkülerle sınırlamaz çizgisini; Nazım Hikmet’ten, Yunus Emre’den, Mevlana’dan yapıtlar yorumlamanın yanında teatral özelliklerini de sahneye yansıtarak başarı kazanır. 1970 yılında Hey dergisi okurları tarafından Ajda Pekkan’ın ardından yılın en iyi 2. kadın şarkıcısı seçilir ve Bulgaristan´da düzenlenen Uluslararası Altın Orfe Müzik Fesivali´nde Gurbet Yorganı (Beste: Selmi Andak-Söz: Metin Eloğlu), Yantra adlı parçalarla üçüncülük ödülünü kazanır. Ancak, Afşar’ın çizgisi Türkiye’de dinlenen popüler müzikten ayrı düşmüştür. Yurtdışında ilgiyle karşılanan yapıtlar ülke içinde aynı derecede kabul görmemeye başlamıştır. O da ağırlığı ‘dışarı’ya verir.

Esin Afşar, tam anlamıyla Anadolu Popçular’ın arasında yer almasa da, o grupla sıcak ilişkiler kurmayı bilmiştir. Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle 1972’nin sonbaharında Sovyetler Birliği turnesini kabul eder ve bu konserleri Moğollar’la birlikte gerçekleştirmek ister. Moğollar olmayınca Dönüşüm grubuyla turneye çıkar; Türkmenistan, Azerbaycan, Moskova, Leningrad, Bakü’de konserler verir. Ardından, Japonya’da ve Güney Kore’de de temsil eder Türkiye’yi. Bu arada, 1973 tarihli Sandığımı Açamadım/Güneşe Giden Gemi 45’liğinin düzenlemelerini bir başka Anadolu Pop yıldızı Barış Manço ile grubu Kurtalan Ekspres yazar. 1973’te ayrıca, Türkiye Dışişleri Bakanlığı´nın isteği üzerine İngiltere, İtalya, Belçika, Tunus´da sahneye çıkıp, çok beğenilen programlar sergiler.

Temmuz 1974’te Beşi Bir Yerde (Ümit Kazak-gitar, Turhan Buluş-davul, Cabbar Akcan-bass) grubunu kurar. O günlerde Anadolu Pop’u şöyle tanımlamaktadır: ‘Folk akımı, Türk popüler müziğinde kendi öz benliğine bir dönüş ya da varış oldu. Sanatçılarımızın yavaş yavaş başka ülkelerin müziğini papağan gibi ezberleyip icra etmekten öteye, kişilik kazanmalarını sağladı. Arkadan bu yolu izleyip beste yapma yoluna gidildi. Bu besteler müziğimizde büyük aşamadır’… Ses dergisine verdiği demeçte ise Anadolu Pop’taki yerini özetler: ‘Ben Türkiye’de folk konusunda bir çığır açtım. Hiç kimsenin düşünmediğini yaptım. İlk defa gitar ve banço eşliğinde âşık deyişleri okudum. Yaptığım müzik türünü çok seviyor ve iyi bir yolda olduğumu biliyorum. Bunun için de folk söylemeye devam edeceğim’…

Fransız eleştirmenlere göre ‘dünya müziği’ yapan Afşar, 1974´de Sidney ile Melbourne´da konserlere çıkar; 1975´te İsrail´de ‘Akdeniz Halk Şarkıları Festivali’ne davet edilir ve Selmi Andak´ın bir bestesiyle dördüncülük ödülünü alır. Aynı yıl, ilk Türkiye Eurovision Şarkı Yarışması finallerinde Canı Sıkılan Adam adlı bestesiyle yarışır; ancak dereceye giremez. 1975’te, ikinci evliliğini Şener Aral’la yapar.
1979’da ise sahne çalışmalarını desteklemeleri amacıyla, Orhan Topçuoğlu (vurmalılar), Şükrü Atrek (bass), Taci Özmen (fagot), Ahmet Ermakastar (klarnet), İsmet Demiral’la (saksofon, flüt) bir araya gelir ve kalıcı bir grupla müzik üretmenin rahatlığını yaşar sonunda.
Müziğin yanında diğer sanat dallarında da iyi işler çıkarır. 1980´de İngilizce’den çevirdiği Kırmızı Pabuçlar adlı yapıt dört yıl Ankara ile İstanbul Devlet Tiyatroları´nda oynanır ve TV´de de yayımlanır.
1982-83 yıllarında Bilgesu Erenus´un tek kişilik tiyatro oyunu ‘Kelaynaklar’ da rol alır.

Yunuslar, Mevlanalar…

Seksenler’de daha solo gösterilere eğilir. Gitarist Tarık Öcal’ın eşliğinde konserler verirken sahnede Karacaoğlan’dan Elif’i, Aşık Veysel’den Güzelliğin On Para Etmez’i, Dede Efendi’nin Gülnihal’ini, geleneksellerden Ay Balam, Hudey Hudey, Lümüne, Alagöz, Bugün Ayın Işığı’nı yorumlar.
1985´te ise ‘Dünün ve Bugünün Türkiyesi’nden Şarkılar ve Şiirler’ adlı ilk uzunçaları piyasaya çıkar.
Bu tarihten sonra sadece popüler müzikten uzak projelere kafa yoran Afşar, yıllar yılı Yunus Emre’nin hümanist yanını destekleyen konserlerde şarkı söyledikten sonra, 1990’da Kültür Bakanlığı desteğiyle Yunus Emre ağırlıklı beste çalışmalarını albüme dönüştürür. Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmiş ‘Yunus Emre’ filminin müziği de, bu bestelerden biri olan ‘Bir ben vardır bende benden içeri’dir. Yunus Emre albümünün İngilizce çevirisi de Talat Halman tarafından yazılır. Aynı kapsamda hazırlanan filmlerden Mevlana filminde ise sunucuyu oynayıp, ‘Ne olursan ol yine gel’ yapıtını besteler ve seslendirir. 1992’de ise yine Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle Mevlana albümü üretir. Bir yıl sonra da, Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen Mevlana-Yunus CD´si çıkar.

Ana hedefi, bu toprakların kültürünü modern teknoloji aracılığıyla ölümsüzleştirebilmek ve genç kuşaklara tanıtabilmektir. 1994’te bu kez Yapı Kredi Bankası Kültür Hizmetleri kapsamında ‘Esin Alaturka’ isimli, Klasik Türk Müziği şarkılarının yer aldığı çok sesli albüm çalışması yayımlanır.
1995’te ise Yapı Kredi Bankası Kültür Hizmetleri’nin önayak olmasıyla ‘Atatürk’ adlı müzik albümünü tamamlar.

1998’de Aşık Veysel’in yapıtlarını caz tadıyla bir araya getirtip Caz Yorumuyla Aşık Veysel albümünde toplayan Afşar, bir yıl sonra ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşır. Tedavi sırasında menenjit mikrobu kapan sanatçı, dört ay hastanede kalır. 2002’de çocuklara yönelik bir albüme daha imza atan, ‘Şiir ve Şarkılarla Nazım Hikmet’ başlığıyla bir dizi de konser veren Afşar’ın anılarını topladığı Anılar Yanıltır mı? (1995) adlı kitabı vardır.