Düştüğünde Kalkabilmek Önemli

Albümler
Derindekiler adlı albümden sonra kitap, müzikal, çizgi film ve sinema projelerine yoğunlaşan Kıraç: "Dünya, korkunç acılarla dolu bir sürgün yeri. Düşeceksiniz, bunun için buradayız. Ama kalkabil...
EMOJİLE

Derindekiler adlı albümden sonra kitap, müzikal, çizgi film ve sinema projelerine yoğunlaşan Kıraç: "Dünya, korkunç acılarla dolu bir sürgün yeri. Düşeceksiniz, bunun için buradayız. Ama kalkabilmek çok önemli. Bunun için de inançlı ve akıllı olmak gerekiyor"

Genç göründüğüne bakmayın; Kıraç ilk albümünü çıkardığında doğan çocuklar bugün 15 yaşına girmek üzereler. Kıraç bu 15 yılda pek az sanatçının başarabileceği işler yaparak milyonların sevgisini kazandı. Önce özgünlüğünü kabul ettirdi, sonra da adeta bir klasik haline geldi. Şarkıları dillerden dillere dolaşan albümler yaptı, fenomen haline gelen dizi ve film müzikleri besteledi. Bir süredir ortalarda görünmeyen Kıraç, geçtiğimiz ay Kanaltürk’te yayınlanan Pazar Eki programına katıldı ve Eurovision, kültürel yozlaşma, kültür emperyalizmi gibi konularda dikkate değer açıklamalar yaptı. Biz de Kıraç’ın son dönemde neler yaptığını merak ettik. 2009 yılında evlenen ve bir çocuğu olan Kıraç’la medyada yer almayışı, yeni çalışmaları, aile hayatı ve müzik hakkında konuştuk.
– Son yıllarda sanki geri mi çekildiniz?
– Ben zaten hiçbir zaman magazinle anılan bir insan değilim. Aslına bakarsanız ilk çıktığım yıllarda magazin programları daha revaçtaydı, dizilerin yerinde onlar vardı. Buna rağmen olmadım. Bir yerde görünmek tamamen televizyonla ilgili. Televizyonlarda da dizilerden başka bir şey yok. Yaptığım dizi müzikleriyle de adım anılıyor ama ben böyle çok televizyona çıkan bir adam değilim. Gerçi sanatçıların çoğu da böyle. Yarışma programlarında jüri oluyorlarsa görülebiliyorlar.
– Belli sayıda insan var ve ekranları onlar kaplamış gibi. Siz onlardan biri olmadınız
. – Bana da böyle jüri üyelikleri filan teklif ettiler ama kabul etmedim. Aslında televizyondan özellikle kaçmıyorum. Bir konu, bir bahane yok. Tamamen var olan koşullarla ilgili.
– Bu sezon yayınlanan dizilerde müziğiniz de yok.
– Derindekiler isimli bir albüm çıkardık. Ona yoğunlaştığım için dizileri ikinci plana attım.Bir yandan da Pepee’yi yapıyoruz.
– Evlendiniz ve bir çocuğunuz var. Evlilik, hayatınızda nasıl değişikliklere yol açtı?
– Çok değişiklikler olmuştur ve oldu da. Evlilikten ziyade, çocuk daha büyük değişiklikleri mecburen getiriyor. Günlük rutininiz değişiyor. Kafanıza göre yatıp kalkamıyorsunuz. Çocukla ilgilenmek, daha sistemli olmak zorundasınız.

ANNEM-BABAM HEP YANIMDA OLSUN İSTERİM
– İyi mi, kötü mü bu?
– Sanatçı milletinin pek sevmediği bir mevzudur ama ben sevdim. Yıllarca hep daha düzensiz bir hayatım oldu. Gecenin beşinde kalkıp çorbacıya gittiğimiz zamanlardı. Ama böyle daha mutluyum.
– Çocuk gece ağladığında kim kalkıp bakıyor?
– Eşim de bakıyor, ben de bakıyorum. Çocuğumun her şeyiyle ilgilenmeye çalışıyorum.
– Onun için nasıl bir gelecek düşünüyorsunuz?
– Çok akıllı, zeki, düştüğünde kalkabilen; en önemli şey bu benim için. Dünyayı iyi algılayan, sorular soran, cevaplarını bulmasa da o soruların üzerine giden, iyi gözlemleyen, mutlaka bir enstrüman çalan, müzikle mutlaka ilgilenen, sporu seven ve bir sporu çok iyi yapan bir insan olmasını hayal ediyorum, düşlüyorum. Müzisyen olmak isterse hiç engel olmam, ama popüler müziklerden çok klasik müzikle ilgilensin isterim.
– Niye özellikle ‘düştüğünde kalkabilen’?
– Hayatta çok inişler-çıkışlar var. Burada örnek vermekte sakınca görmüyorum, hatta mutlu olurum, kutsal kitabımız Kuranı Kerim’de, bizim mutlaka farklı zorluklarla sınanacağımız söyleniyor. Yani candır, maldır, endişedir, kaygıdır, ölümdür, sakatlıktır; bunlardan biriyle sorgulanmadan ölecek kimse yoktur, deniyor. Ateş düştüğü yeri yakar. Korkunç acılarla dolu bir dünyadayız. Tabii ki mutluluklar da var, ama acılar bazen mutlulukların önüne geçebiliyor. Dünya sonuçta bir sürgün yeri. Bu durumda önemli olan düşmemek değil. Düşeceksiniz, bunun için buradayız. Ama kalkabilmek çok önemli. Bunun için de inançlı ve akıllı olmak gerekiyor.
– Sizin de düşüp kalkmalarınız oldu öyleyse.
– Kahramanmaraş’ta doğmuş bir çocuğum. Beş kardeş, bir öğretmen baba, bir ev hanımı anne. Türkiye’nin en zor şartlarında, 1980 ihtilalinden sonra İstanbul’a gelmişler. Attan inmiş, eşeğe binmiş bir ailenin üçüncü çocuğuyum. Babam üç işte birden çalışıyor. Bunları ilk defa anlatıyorum. Demagoji olsun diye söylemiyorum, Türkiye’nin çoğu böyleydi zaten. O zor şartlarda var olma mücadelesi vermiş bir ailenin çileli bir çocukluk ve ergenlik dönemi geçirmiş bir bireyinin sadece şarkılarıyla, yaptıklarıyla Türkiye’de bir yere gelebilmesi gerçekten çok zordur. Bunun ne kadar büyük bir sınav olduğunu anlatmak için bir kitap yazmak gerekir. Belki de yazacağım bu konuda.
– Özellikle hangi dönemden söz ediyoruz?
– 28 yaşıma kadar birçok iş yaptım ama hep müzik yapmak istedim. 1992’den 98’e kadar yaşadığım süreç korkunç kaygılarla, tasalarla dolu bir ömürdür. Sonunda ciddi psikolojik ve manevi kayıplar da oluyor. Bu mücadele beni birçok kez yere düşürdü, korkunç noktalara getirdi ama Allah’a şükürler olsun kalkabildim. Bir şekilde Allah yardım etti, devam ediyorum. Sadece benimki değil herkesin hayatı böyle.
– Biraz kötümser bakmıyor musunuz hayata?
– Hayatın kendisi budur. Güllük gülistanlık bir dünyaya gelmiyoruz. İnsanların birbirlerini öldürdüğü, bebeklerin sütlerini çaldığı, biraz daha çok para kazanmak için milyonlarca insanı ölüme sürüklediği, psikolojileriyle oynadığı, inançlarıyla oynadığı bir dünya… Bence çok vahşi bir dünya. Bunu görmezden gelip ‘Her şey güzel, daha da güzel olacak’ şeklinde bir yaklaşım da olabilir. Ben karamsarım. Dünyaya ve evrene umutsuz bakan bir adamım. Ama günlük yaşantımda mutsuzum anlamında söylemiyorum bunu.
– Anne, baba ve kardeşlerinizle ilişkiniz nasıl?
– Hepsi burada, yanımızda oturuyor. Birlikteyiz. Aile hayatı benim için çok önemli. Anne, baba, dede, torun, bunlar çok önemli benim için. Hep konuştuğum şeyler, geleneklerimizingöreneklerimizin kendimce güzel olanlarını korumayı ve yaşatmayı çok seviyorum. Annem-babam hep yanımda olsun isterim.
– Karınızın yapımcısı olduğu, birlikte yaptığınız Pepee hakkında nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
– Türk halkı çok mutlu. Halay çeken, zeybek oynayan, Ilgaz Anadolu’nun Sen Yüce Bir Dağısın’ı söyleyen, ‘dede’, ‘nene’ diyen, nenesinin kurufasülyesini yiyen, heyecanlı hiperaktif bir animasyon kahramanı ortaya çıktı. Kesinlikle özgün bir çalışma. Ama bu çalışmayı esas sürükleyen kişi, eşim Ayşe Şule oldu.

Sabah