Bu Sese Kulak Verin…

Albümler
Birsen Tezer, alışılageldik, sıradan yorumculardan değil. Değil, çünkü öncelikle billûr sesi buna müsait değil. Hani derler ya, ‘kadife yumuşaklığında’. Sonra aldığı eğitim, görgüsü,...
EMOJİLE

Birsen Tezer, alışılageldik, sıradan yorumculardan değil. Değil, çünkü öncelikle billûr sesi buna müsait değil. Hani derler ya, ‘kadife yumuşaklığında’. Sonra aldığı eğitim, görgüsü, hayata bakışı buna haliyle elvermiyor. Tezer, ilk olarak liselerarası müzik yarışmalarında sergilediği performansını, daha sonra aldığı Türk Müziği Devlet Konservatuvarı eğitimiyle disipline ediyor. Profesyonel müzik yaşamını önceleri tek gitar ile sürdürürken, şimdilerde grup ‘sound’una yönelmiş. Başta Bülent Ortaçgil olmak üzere, İlhan Şeşen, Gürol Ağırbaş gibi isimlerle çalışma şansı bulmuş Tezer. Hani derler ya, demlene demlene bugünlere erişmiş biri o. Bir siyahi gibi başarıyla caz söyleyip, hemen ardından eline kanununu alarak, insanı Dersaadet zamanlarına götürebilen ender sanatçılardan biri aynı zamanda. Özellikle de, Ortaçgil’e saygı albümündeki Çığlık Çığlığa parçası, çok ama çok farklı bir üslûba sahip. Şimdilerde Kalan Müzik‘ten çıkan Cihan albümüyle gündeme gelen Tezer, SABAH‘ın sorularını cevapladı.

Albümün adını neden ‘Cihan’ koydunuz?

– Aslında bana göre içinde birden fazla anlam taşıyan bir isim Cihan. Kaybettiğim ve kazandığım insanlardan tutun da, içinde üretebilmenin hazzı ile tekrar nefes aldığım bir dünyayı ifade etmekti belki de bu ismi koymaktaki amaç. Fazla düşünmeden, zaten içimde hep var olan, ama bulduğumda içime sinen, sevmiş olduğum…

Projelerim var diyorsunuz, nedir bunlar?

– Öncelikle şunu belirtmem lâzım, ortaya çıkan bu albüm sadece bana ait değil. Beş ayrı müzisyenin birikimi, fikirleri ve katkıları ile ortaya çıkmış bir projedir (Tunç Öndemir, Mümtaz Solmaz, Ahmet Özbilen, Emre Tankal). Arkasında durmaktan çekinmediğimiz, içimize sinen ve bizce "oldu" dediğimiz bir proje. Henüz elimize aldığımız, bu kadar uğraş ve emek gerektiren bir üretimin hemen ardından "projelerim var" demek yeterince garip değil mi? Ama akabinde, tabi ki düşünülecek, üretilecek bir sürü alternatif melodi, söz, tarz ve usûl kafayı kurcalayacak, gün ışığına çıkmak için ruhu zorlayacaktır. Öğrenmenin, merak etmenin, dinlemenin, üretmenin sınırsızlığında yürüyoruz. Hissettiğimiz müddetçe müzik de olacaktır, kendimizce…

Bülent Ortaçgil gibi bir müzisyenle çalışmak nasıl bir duygu? Birikimlerini paylaşıyor mu?

– Ortaçgil, yazdığı gibi yaşayıp, yaşadığı gibi yazan nadir özgün insanlardan biridir benim için. Hiç yanıltmayan sözlerine ve kaybolmaktan korkmadığım müziğine, bütün duvarlarımı yıkabildiğim bir ozan. Hakkında böylesine hissettiğim Bülent Ortaçgil’le çalışmak her zaman muhteşem olmuştur benim için. Albümde iki parçasını yorumlamak istediğimizi söylediğimde, bunun bize kalmış bir şey olacağını söyleyerek yanımda olduğunu zaten belli etmişti. Buradan da anlaşılacağı üzere şartlar uygun olduğu takdirde paylaşıma kapalı bir insan olmadığı bellidir sanırım.