Sanatçı kendisini en çok yanlış anlaşılmalar ve önyargıların üzdüğünü söylüyor. Göçer hakkında çıkan ‘müziği bırakacak’ haberlerine de açıklık getiriyor: "Müziğe hayatımı feda ettim. Asla bırakmam. Ama ileride daha sakin bir hayatım olmasını istiyorum."***
Bu albümdeki şarkıları 14 bin şarkı içinden seçtiğiniz doğru mu?
Evet, 14 bin şarkı arasından seçildi. Benim de içinde bulunduğum 4 kişilik bir ekip tarafından 1,5 yıl süren bir çalışma sonucunda. İki yıl önce ‘besteniyolla.com’ diye bir internet sitesi kurduk. Çok ciddi bir katılım oldu. İlk üç ayda 7 bin şarkı geldi. İki yılda da bu sayı 14 bine ulaştı. Bir oturuşta 350-400 şarkı dinlediğim oldu. Bazen sabahladım.
Zor değil mi, neden böyle bir şey yaptınız?
Bir müzisyen olarak zor olan bir yolda yürüyorum zaten. Ama bir de başka yollar keşfetmek var. Büyük bir ormanda kimsenin görmediği bir çiçeğe dokunmak gibi bir şeydi bu arayışım. İyi ki de bunu yapmışım.
Albümünüzde yer verdiğiniz şarkıların hikâyeleri de vardır. Bunlardan sizi en çok etkileyenler hangileri?
Albümdeki son eser modern bir Âşık Veysel hikâyesi. Ayrılsak Ölürüz Biz adlı şarkıyı yapan genç bir grup var. Yıllardır çalışmışlar ama bir türlü istedikleri yerlere gelememişler. Bu şarkının duyulmasıyla birlikte belki ümitleri yeşerecek. Oya Gibi diye bir şarkı var; bu şarkıyı yapan arkadaş eşiyle bazı problemler yaşamış. Onunla barışmak için yazdığı bir şarkı. Yanına Kalmaz diye bir şarkı var, bu da bir terk ediliş öyküsü. Bu albümdeki bütün şarkılarda bir yaşanmışlık var. Hayatın her rengi var.
Yeni albümünüzü kariyerinizde nereye koyuyorsunuz?
Bu albüm kariyerimin en güçlü, en çok güvendiğim albümlerinden biri oldu. Hem repertuar hem de ses tekniği olarak farklı bir albüm. Konsept olarak diğerlerinden daha başarılı bir albüm olduğunu düşünüyorum.
Bu albümünüz de duygusal bir albüm. Zaten Ferhat Göçer isminin önüne hemen romantik ve duygusal şarkıcı sıfatı getiriliyor. Bu sıfattan hiç rahatsız oldunuz mu?
Bundan hiç rahatsız değilim, çünkü ben böyleyim. Var olan kimliğim ve karakterim işime de yansıyor. Olduğumdan farklı bir şey yapmanın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Benden ne dinliyorsanız o benim karakterimin bir parçası. O yüzden rahatsızlık değil, bundan gurur duyuyorum. Ortada sanal ve olduğundan farklı olan bir adam yok.
Gerçekte de bu kadar duygusal mısınız?
Öyle olduğunu düşünüyorum ama Ömür, zaman zaman çok kaba bir adam olduğumu söyler. (Gülüyor) Tabii işin şakası bu. Her şeyden çok çabuk etkileniyorum. Mantığımla hareket eden biri değilim. Duygularım beni çok daha fazla yönlendiriyor.
Sizi en çok ne üzer?
Yanlış anlaşılmalar ve önyargılar… Ülkemizin içinde bulunduğu durum da beni çok üzüyor. Ayrıştırmalar, yaftalamalar moralimi çok bozuyor. Gönül ister ki daha farklı şartlarda yaşayabilseydik. Daha hoşgörülü olabilseydik.
Bazen sizin hakkınızda ‘duygusallık prim yapıyor, oynuyor mu acaba?’ şeklinde yorumlar da yapılıyor.
Eğer böyle olsaydı bugün burada olmazdım. Yok olup giderdim. Onu oynayan bir adam olursanız samimiyetsizlik mutlaka kendini belli eder.
Hekimliği bıraktı bırakacak, şeklinde sürekli haberler çıkıyor. Nedir bu işin aslı?
Hekimlikte 21 yılımı doldurdum. Emekliliğime az kaldı. Şu anda ücretsiz izin hakkımı kullanıyorum. Ne yapacağıma tam olarak karar vermedim. Ama mesleğe devam edebilecek pozisyonu aştım. Bu pozisyonda hekimliğe devam etmem biraz zor gibi görünüyor. Çünkü konserler sebebiyle sürekli bir seyahat halindeyim. Leyleği havada görmüş bir halim var. Bu çalışma temposuyla hekimliği devam ettirebilme durumum kalmadı. Bundan sonraki hayatımı tamamen müzikle devam ettirmek istiyorum. Müziğin her alanında birikimlerimi kullanmayı düşünüyorum.
Peki çocuklarınıza yeterince zaman ayırabiliyor musunuz? Ferhat Göçer iyi bir baba mıdır?
Mutlaka zaman ayırırım. Haftada iki günümü çocuklarımla birlikte geçiriyorum. Kızım benimle yaşıyor zaten. Hiçbir zaman bir anne gibi olamaz ama bir babanın yapabildiği kadar babalık yapmaya çalışıyorum. Birlikte spora gidiyoruz. Oyunlar oynuyoruz. İki günümü onlarla dolu dolu geçirmeye çalışıyorum. Bu yoğun tempoda bazen aksıyor ama burada olduğumda salı ve perşembe günlerimi oğlum ve kızımla geçiririm.
Türkiye sizin ameliyat masanızda olsa en çok hangi yarasına neşter vurmak istersiniz?
Maalesef ülkemizin birkaç büyük yarası var. Etnik problemler, sosyal sınıf ve ideoloji farklılıkları. Eğer becerebiliyor olsaydım bağlayabileceğim, dikiş atabileceğim şey insanlar arasındaki fikir farklılıkları ve kutuplaşmalar olurdu. İnsanların empati kurabileceği birbirini anlayabileceği bir sistem geliştirmek, sosyal adaletsizliğe ve eğitim problemine de neşter vurmak isterdim.
Zaman