Geçmişten bugüne İslamî, sağ ya da muhafazakâr kültürden gelen mizahın varlığı ve başarısı hep tartışıldı. Kimisi ‘Vay efendim bu dindarlar mizahtan ne anlar?’ derken, kimisi de ‘Bel altı olmayan mizaha, mizah mı denir?’ sedalarıyla gazetelerde, ekranlarda ve sokaklarda mizah dersi vermeye çalıştı. Diğer taraftan yükselen seda ise bir bahane ürünü gibiydi: ‘Biz ne yapsak beğenilmeyecek, mizahtan sayılmayacak.’ Bunların arasına karışan cılız bir ses daha vardı ki, o tam olarak derdini anlatır gibiydi. ‘İslamî kültür, bel altıyla mizah yapmaz.’ Son derece güçlü ve etkili bir eleştiri ve politika aracı mizah. Peki, mizahın bu boyutu İslamî kültürden gelen, sağ ya da muhafazakâr kesimde neden yeterince bilinmiyor ve kullanılmıyor? Sadece basının bir kısmı tarafından ustalıkla bir siyaset aracı olarak kullanılabiliyor. Yani sol cenah dediğimiz basın organlarında sözlü, yazılı ve görüntülü mizahın etkili bir tarzda kullanıldığına şahit oluyoruz. Sağ-muhafazakâr çizgiyi savunan yayın organlarında mizah boyutu hemen hiç yok. Geçmişle bugünü mukayese edecek örnekler bile bir elin parmaklarını geçmiyor. Çaylak, Ustura, Arıza, Mikrop eski sağ mizah dergilerinden bazıları.
“Cafcaf dergisi yok mu?” sorularını duyar gibiyiz. Bu haberi çalışırken Cafcaf dergisi karikatüristlerinden Asım Gültekin’i de aramayı ihmal etmedik. Ne de olsa hâlihazırdaki tek sağ mizah dergisiydi bize göre. Ama dergi olarak ne sağ ne de muhafazakâr olduklarını, dindar bir çizgide durduklarını, böyle bir başlık altında yer almak istemediklerini söyledi. Konuyu ve bazı soruların cevabını işin ehillerinden öğrenmekte fayda var. Mizahı yazılarında ve çizimlerinde etkili şekilde kullanan isimler neden sağ cenahın mizahı etkili kullanamadığı ya da ne kadar başarılı olduğu konusunda değerlendirmelerde bulundu. Bütün değerlendirmeler yine tek bir noktada birleşiyor. İslami kültürden gelen kesim, karakteri gereği bel altı esprilerin olduğu, argo ve cinsellikle dolu bir mizaha uzak. Bu da ne kadar mizah yapılırsa yapılsın, beğenilmeyeceği, yine eleştiriye maruz kalacağı endişesiyle birleşiyor. Ve topyekûn mizahtan uzak, olayları gereğinden fazla ciddiye alan bir algı ve başarısızlığa sebep oluyor.
İslamî kültürde mizahın yerini bilmeyecek kadar cahiliz
Ahmet Kesgin (Karikatürist-Star Gazetesi): Sağcı ya da muhafazakâr ayrımı hoş değil. İslami kültürden gelenler diyebiliriz. Türkiye’de Batı yaşam tarzının kodladığı bir mizah algısı var. Mizah kaba haliyle bize benzemeyene gülmek olarak tarif ediliyor. Son 5-10 yıla kadar bütün yazıp çizilen matbuat tek merkezliydi. O süreçte ne yapılabilirdi ki? Muhafazakâr olanların ürününü yapacağı ortam mekân yoktu. Şimdi var ama bugün ise İslami kültür içinde mizahın yerini de bilmeyecek kadar cahiliz maalesef. Kendi adımıza özeleştiri yapmamız gerekiyor. Mizahın İslami kültürde yeri var ama herkesin mizah anlayışı çok farklı. Mesela Gezi’de mizah yoktu. Bu bize yutturulan bir algı. Oradaki mizah diye nitelenen sloganların yüzde 90’ı küfür. Son baskından önce gittim gördüm hep küfür odaklıydı yazılan çizilenler. Kendinden olmayana hakaret ve küfür vardı.
Mizahın önceliği ideoloji değil, mizah yapanın zekâsı
Behiç Pek (Karikatürist-Leman Dergisi): İnsanları kategorize etmek hoş değil. Mizahta sağ-sol olmaz. Hepsi ideolojileri dışında ele alınmalı. Mizahın amacı her kesimdeki iktidarlara karşı eleştiridir. Mesela Sovyetler döneminde sol iktidarı eleştiren bir tavır vardı. Bunu yapanlar da sol eğilimliydi. Önce mizah var, sonra iktidarlara eleştiri var. Mizahın önceliği ideoloji değil, yapanın zekâsı. Bunun sonucu ancak ideolojiye dayanabilir. Bir insan kendi varoluşuyla ilgili hiç mizah yapmıyor sadece karşısında duranlara yönelik mizah yapıyorsa o zaten yeteneği olmayan biridir, tutucudur. Tutuculuk da bu anlamda daha çok sağdan çıkıyor. Çünkü tek bir şeyi belliyor ve onu kavga unsuru haline getiriyor. Ama bu sol da yok anlamına gelmesin. Dediğim dedik diyenler sol çevrelerde de var. Ama mizahta önemli nokta küfretmemek için yapıldığını unutmamak.
Sonbaharda mizah dergisi çıkarıyoruz
Prof. Dr. Atilla Yayla (İstanbul Ticaret Üniversitesi): Solun egemenliğinde bir mizah anlayışı olduğunu söyleyebilirim. Hatta zaman zaman salt Kemalist mizah olarak da görüldüğünü söylemek mümkün. Muhalefetteyken mizah üretmek her zaman daha kolaydır. Türkiye’de sol siyaset devamlı olarak muhalefette, bu yüzden mizahı sonuna kadar kullanıyorlar. Mizah bazen argo ve cinselliği kullanan bir akışla ilerliyor. Dindar kesim bunu kültürü gereği yapamıyor. Bu sebeple çok da başarılı olamıyor. Geçmişten bu yana da akıllarda kalan İslami kültürde mizah yapıp da başarılı olan bir dergi hatırlamıyorum. Mizahın sağ-sol diye ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta bir felsefeyle yapılıyor. Mesela bugün sol tandanslı mizah dergilerine bakın, Tek Parti dönemi uygulamalarını ti’ye alan bir mizah örneği göremezsiniz. Neden? Çünkü durdukları yer bunu görmeye el vermiyor. Şimdi sonbaharda benim başkanlığımda çıkacak bir mizah dergisi geliyor.
Sağda mizaha sınır koyanlar var
Tan Oral (Karikatürist-Taraf Gazetesi): Ülkemizin kadîm kültüründe ve günümüzde, bu durumlarda kimseyi kırıp dökmeden iğneleyerek ince ince dalgasını geçen, uyaran nice halk nükteleri var, yine fıkralarda ve ozanların dizelerinde nice parlak mizah örnekleri bulunur. Oysa sınır koyan örnekler de var, işte oradan bir alıntı; “…kendisini her şeyden önce Müslüman olarak tanımlayan, muhafazakâr bir isim. Geçen yıl bağımsız bir mizah dergisi çıkarmak isteyip de İslami kesimdeki yayınevlerine, kurumlara destek için başvurduğunda, riskleri var bu işin, şimdi siz her tarafı eleştirip başımıza iş açarsınız.” diyebiliyorlardı. Mizah sınır tanımaz, yasaktan anlamaz. İşte bu nedenledir ki, mizah kendi üstünde büyük sorumluluklar taşır. Yani sebepsiz yere, durup dururken ortaya çıkmaz mizah. Bir nedene bağlı olan, bir tepki biçimidir o.
Sağda kırmızı çizgi, soldan çok daha fazladır
Ahmet Turan Alkan (Gazeteci-yazar): Mizaha bakışımızı çerçeveleyen bazı değerler aydınlatıcı olabilir, mesela gülmeyi ağlamanın habercisi saymak, tebessümü sırıtmakla aynı yere koymak gibi. Din kültürünün biriktirdiği algı ‘ciddi’ olmamızı telkin ediyor. Problem şurada, ciddiyeti beceremediğimiz için mizah yapacak ‘enerji’miz kalmıyor. Türkiye’de ve dünyada sağ eğilimler savunmacı karakter taşır, yüksek değer muhafızlığı yaparlar. Mizah ise eleştiricidir; savunmaktan eleştirmeye zamanımız kalmıyor. Başarılı bir mizah çizgisi hatırlamıyorum sağ kanatta. Küçük ve geçici örnekler var şüphesiz ama bir ekol teşkil edemedi. Mizahı sağ-sol diye ayırmak manasız gibi görünüyor fakat pratikte böyle bir şey var. Sağda kırmızıçizgi, soldan çok daha fazladır, mizah yapacak ‘yer’ kalmıyor pek. Solun da kendine göre kutsalı var ama onlar seküler bir sayfada mizah düşünmeye başlıyor. Sağın, daracık mizah alanında başarılı olamaması tabiidir.
Dindar kesim kırıcı, alaycı ve eleştirel olmayı daha az özendiriyor
Salih Memecan (Karikatürist-Sabah Gazetesi): Kendini sağ ya da dindar diye tanımlayan yayın organları mizahı belki eskiden daha az veriyorlardı ama şimdi ara gittikçe kapanıyor. Sağ iktidarlara baktığımızda özellikle Demirel ve Özal karikatüre karşı son derece hoşgörülüydü. Son yıllarda çıkan bütün karikatür dergilerinde ise her türlü Erdoğan karikatürü çıkıyor, çıkabiliyor. Seçimle gelmiş iktidarlar (ki genelde sağ partilerden çıkıyor) mizahçıya karşı daha hoşgörülü oluyor, ilk zamanlarındaki acemiliklerini saymazsak. Buna karşın seçimle gelmeyen iktidarlar (ki genelde kendilerini sol, modern ve ilerici diye tanımlayanlar) daha acımasız olabiliyor. Tek Parti döneminde ve 27 Mayıs darbesi sonrasında olduğu gibi. Tabii ayrıca buna ek olarak da dindar kesimin kırıcı, alaycı ve eleştirel olması dindarlığın doğası gereği daha az özendirilen bir durum.
Kalıpların dışına çıkan sağ mizaha hayat hakkı tanınmadı
İbrahim Özdabak (Karikatürist-Yeni Asya): Cumhuriyet’in ilk yıllarında tek parti rejiminin propagandasını yapmak için mizah kullanılmıştır. Millet değerlerini aşağılamak, toplumda karşılık bulmayan bazı devrimleri dikte ettirmek, Batı’nın ahlak ve geleneklerini yaygınlaştırmak için çaba sarf ettiler. Böylece milleti hem incittiler, hem de mizaha karşı soğuttular. Mizah, millet değerlerinin ve hakkın yanında olmaktır. Bu sebeple yöneticiler mizahı hep kontrolü altına almak isterler. 1950’ye kadar oluşturulan devlet destekli besleme mizah, rejimin savunuculuğunu yapmıştır. 1950’den sonra da bu görevini muhalefetin yanında yer alarak sürdürmüştür. Muhalif bir duruşla mizah üretmek daha kolaydır. Kalıpların dışına çıkan sağ mizaha hayat hakkı tanınmadı.
Duyguları bastırılan insanda mizahtan çok öfke yeteneği gelişir
Nevzat Tarhan (Psikiyatrist): Mizahtan ne anladığımız bu noktada önemli. Mizahtan anlaşılan belden aşağı ya da müstehcen içerikse İslami, sağ muhafazakâr kültürden gelenlerin böyle bir mizah anlayışı yok. Mizah geleneği açısından müstehcenlik konusunda çekince var ama onun dışında mizah yeteneği olmadığını söyleyemeyiz. Türkiye’de yıllardır gelenekler bastırıldı. Duyguları bastırılan insanda mizahtan çok öfke yeteneği gelişir. Böyle bir durumdaki insanın mizah yeteneğinin gelişmesi için daha özgür olması lazım. Türkiye’deki askeri müdahalelere baktığınızda muhafazakâr kesim hep mağdur olmuştur. Böyle durumlarda mizah yeteneğinin gelişmesini beklemek doğru değil. Mağduriyet halinde özgür olamayan ortamda mizah yeteneği devreye giremez.
Tuba Kaplan
Zaman