GİRİŞ
25 Nisan 1823’de İstanbul’da doğmuştur.Batı kültürü ile yetişmiş , Fransızca konuşur ve batı müziğini severdi. Hoşgörülü , kan dökmekten nefret eden ve özgürlüğüne düşkün olduğu için saray bünyesinde farklı şekilde büyümüştür. Henüz 16 yaşında olan Abdülmecid 1 Temmuz 1839 yılında Osmanlı Tahtının sahibi olmuştur.Yeni Padişah Çamlıca Köşkü’nden Topkapı Sarayı’na geçerek cülus dağıtmış ,Tahta geçtiğini ilan ettirmiştir. Abdülmecid’in tahta çıktığında kılıç kuşanma töreninde sarık yerine fes takması babası II.Mahmud dönemi ıslahatlarının kökleşmesini sağlamıştır.
Tahta çıktığında Mısır sorunu ,Nizip yenilgisiyle çıkmaza girmiş durumdaydı. Nizip yenilgisinden haberi olmayan padişah Mısır harekatını durdurmak için emir gönderdi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı bağışladığını bildirmek üzere Bâbıâlî kâtibi Akif Efendi’yi Mısır’a yolladı.Nizip yenilgisinin haberi başkent’e kadar gelmişti. Bu durumdan dolayı Avrupalı devletler Mısır sorununu kendilerine danışılmadan çözülmemesini önerdiler. Bu karar neticesinde Osmanlı Avrupalı devletlerin bir gölgesi haline gelmişti.
Sultan Abdülmecid mevcut olumsuzluklara karşı önlemler almak istemiştir. Bu vazifeyi Londra ve Paris büyükelçiklerinde bulunan Mustafa Reşit Paşa’ya vermiştir. Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan Tanzimat Fermanı 3 Kasım 1839’da Gülhane parkında ilan edilmiştir. Bu Ferman ile Osmanlı Devleti’ni bir müddet toparlamış ve kalkınmasını sağlamıştır. Yayımlanan bu yenilikler ile devlet bünyesinde ki zaafların ortadan kalkması ,yeni bir nizam getirilmek istenmiştir. Diğer müsseseler içinde bu durum gerçekleşmiş olup yenilikler neticesinde düzenlemeler yapılmıştır. Padişah yeniliklere açık olduğu için Avrupalı devletler her zaman taklit edilmişti. Dönemi ele alacak olursak oldukça yenileşme görmekteyiz etkisinde olunan devlet Fransa olmuştur.
Sultan Abdülmecid siyasi olaylarını da göze alırsak Islahat Fermanı ile bir hak kazamış olan gayrimüslim tebaa ,Fransız İhtilali’nin doğurduğu milliyetçilik akımı vesilesiyle çeşitli ayaklanmalar meydana getirmişti.Özellikle bu dış etkenlerin bu milletler üzerinde oldukça etkili bir biçimde destekleri mevcuttur.Genel bir bakış atacak olursak “Yeni Dünya Nizamı” nın bu döenmde şekillenmeye başladığını öngörebiliriz, ayrıca Avrupalı Devletler Osmanlı üzerinden ince bir siyaset izleyerek kendi aleyhlerine uyan bir takım olaylar gerçekleştirmişlerdir.
Osmanlı Devleti’nin son dört padişahının babası olup, en çok sayıda oğlu padişahlık yapan, Osmanlı Padişahı olan Abdülmecid, babası gibi tüberküloza yakalanmıştı. Ihlamur Kasrı’nda öldüğünde (26 Haziran 1861) 38 yaşındaydı. Fatih’te, Sultan Selim semtinde, Sultan Abdülmecid Türbesi’ne defnedildi.
Siyasi Olaylar
• Mısır Sorunu
Sultan Abdülmecid tahta geçtiği ilk yıllarda Mısır meselesi ile ilgilenmek zorunda kalmıştır. Mehmed Ali Paşa’yı affettiğini bildiren Sultan Bâbıâli katibi Âkif Efendiyi bu husus üzerine Mısır vilayetine göndermiştir. Buna ek olarak Hafız Paşa’ya Mehmed Ali Paşa ile arasındaki husumetin bitmesini istemiş ,Kaptan-ı Derya Fevzi Ahmed Paşa’ya da Akdeniz’den çıkmamasını emretmiştir.Fevzi Ahmed Paşa ile Sadrazam Hüsrev Paşa arasında Sultan Mahmud dönemin de çeşitli entrikalar dönmüştü. Sadrazam Hüsrev Paşa Ahmed Paşa’yı Payitaht’a çağırmıştı, eğer gelmez ise rütbesinin alınacağını bildirdi. Kaptan-ı Derya Fevzi Ahmed Paşa mahvedileceğini anladığı için donanması ile birlikte Beşike limanına girdi.
Fransa’nın Lui Philippe hükümeti doğu da nüfuz genişletme politikası dolayısıyla Amiral Lalande’ye Çanakkale boğazını kapatması için emir vermiştir. Mehmed Ali Paşa’nın Abdülmecid ile anlaşamayacağını düşünerek Rusya’nın müdahalesine fırsat vermemek ve Avrupa devletlerini işe karıştırmamak istiyor, bu sebeple dikkatli davranıyordu.
Mehmet Ali Paşa, Ahmed Paşa’nın geleceğini anladığı için Akif Efendi’yi geri yollayarak Ahmet Paşa’yı Mısır’a kabul etmiştir.Donanmasız kalan Osmanlı Devleti toplantı yapmak istediler.Bu toplantı neticesinde Osmanlı Devleti beş devletin yardımını kabul etmişti. Mehmed Ali Paşa ile bir birlik sağlanması artık imkansız bir hal almıştı.Fransa hükumeti Mehmet Paşa’nın yanında olduğu için Mısır’ın veraset yoluyla verilmesi talebinde bulunmuştu.Sonuç olarak Paris ve Londra’nın arası açıldı.
3 kasım 1839 tarihinde yayımlanan Tanzimat Fermanı iç ve dış sorunlardan kaynaklanarak keyfi idareyi son vermeyi amaçlamaktaydı. Bu fermanın sağladığı uygun hava, bir Avrupa meselesi halini almış olan Mısır meselesinin çözümünü kolaylaştırdı. İngiltere’nin teklifi üzerine beş büyük devlet Londra’da bir araya geldiler. Mısır valisini destekleyen Fransa dışarıda bırakılarak İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya arasında Londra Antlaşması imzalandı (15 Temmuz 1840). Mısır valiliği verâset yolu ile Mehmed Ali Paşa’ya bırakılarak işgal ettiği topraklar ve Osmanlı donanması geri alındı. 13 Temmuz 1841’de yine aynı devletler Londra’da imzaladıkları Boğazlar Sözleşmesi ile Osmanlı Devleti’nin Boğazlar üzerindeki hâkimiyetini ve yabancı savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçemeyeceği esasını kabul ettiler.
• Cebel-i Lübnan Meselesi
Mısır meselesi halledildikten sonra , 13 Temmuz1841 yılında Avrupalı devletler bir araya gelerek boğazlar anlaşmasını imzaladılar. 1833 yılında Osmanlı, Ruslarla imzaladığı Hünkar İskelesi anlaşması ile Ruslar Karadeniz’e hapsolmuştu. Rusya bu ambargoyu kaldırmak için İngiltere ile iş birliği yapmak istiyordu, fakat İngiltere’nin asıl amacı tek başına bu mirasa konmaktı. Fransa’yı Ortadoğu’da saf dışı bırakarak Mısır meselesi üzerinden Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayı amaçlıyordu.
Mısır meselesinde yenilgiye uğrayan Fransa, Lübnan’a gözünü dikmiştir. Cebel-i Lübnan çok karışık bir bölgeydi, yaşayışları , din, dil, ırk, mezhep ayrılıklarının bol olduğu bir yerdi.Bu ırklar arasında en önemlileri sünni müslüman olan Dürziler , bir diğeri ise hristiyan olan Marunilerdir. Mısır meselesinde tahrip edilen halk zarar gördü, Dürziler bu istilaları bahane ederek Marunilerin üzerine saldırdılar. İşte bu hadiseden sonra Osmanlı Devleti’ni yıllarca meşgul eden Lübnan meselesi başladı. Lübnan’ın ıslahatı için Mustafa Nuri Paşa tayin edildi ve Lübnan’ın biri Dürzi, biri Maruni olmak üzere iki kaymakam tarafından yönetilmesine karar verdi. Fransa kendini doğudaki Katoliklerin hamisi gibi kabul ediyordu.Bu yüzden Katolik Maruniler Fransızlar tarafından, diğerleri ise İngilizler tarafından destekleniyorlardı.
Osmanlı bu meselenin de Mısır meselesi gibi uluslar arası olmasını istemiyordu.1843 yılında Kaptan-ı Derya Halil Rıfat Paşa’yı Lübnan’a gönderdi. Rıfat Paşa burada suküneti sağlamak amaçlı iki tarafında idare yerlerini birbirinden ayırarak herkesi memnun edecek şekilde şekle soktu. Bunun üzerine Fransa Avrupa da yalan-yanlış propaganda yaparak , oradaki halkı kendi tebaası gibi görmeye başlasdı.
1845 yılında fevkalade bir yetki ile Lübnan’a Şekip Efendi gönderildi. Şekip Efendi burada isyan kim karışmışsa cezalandırmak amacı ile gönderilmişti, bunun da Lübnan dışında yapmanın daha doğru olacağına inanmıştı.Fakat Fransızlar tekrardan devreye girerek Lübnan içerisinde yargılanmasını istediler. Şekip Efendi , yabancı devletler daha fazla karışmadan bu sorunu çözmek istedi.24 tabur ve bir miktar askeri bir yere konuşlandırmıştı. Asayişin sağlaması esnasında kasıtlı olarak şiddet gösterenleri cezalandırdı.Bunlar yapılırken çok adaletli davranılıyordu, Fransa ise Avrupa da Cebel-i Lübnan olayını bambaşka bir şekilde duyuruyordu. Halil Müdevver isim de bir kişi de tutuklanmıştır. Bu kişi Fransız konsolos tercümanının kardeşiymiş ve Fransa küstahça davranarak diğer konsolosları da teşvik etti. Şekip Efendi’nin azledilmesiyle olay kapanmıştır. Şekip Efendi’den sonra Osmanlı Lübnan meselesi ile çok ilgilenememiş ve çözümler bulamamıştır.
• Memleketeyn Meselesi
1848 yılında Avrupa da patlak veren milliyet ve hürriyet isyanları baş göstermiştir.Bu tepkiler Eflak ve Boğdan’da duyulmaya başlamıştı. Avusturya’yı en çok Macarların isyanları sıkıntıya sokmuştu. Bunun üzerine Avusturya İmparatoru ,Ruslardan yardım istemiş, Rus Çarı Nikola bu durumu fırsata çevirdi. 80 bin kişilik Rus ordusu Macar isyancılarını etkisiz hale getirerek katliam yapmıştır.
Bu hadiseden sonra Macar ve Leh milliyetçileri Osmanlı topraklarına girerek devletten sığınma talep ettiler. Macar milliyetçileri Avusturya ve Rusların yaptığı bu yaptırımlardan dolayı yardım talebinde bulundular ,fakat bütün azınlıklara yardım eden Avrupa devletleri bu konu hakkında sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. Büyük bir sorun haline gelen bu olay üzerine , Bir Türk komiseri ile bir Rus komiseri olayları incelemek üzere Yaş’a gönderildi. Direniş gösteren gruplar memleketten uzaklaştırıldı.
Sultan Abdülmecid , kendisine sığınan mültecileri , Rusların ve Avusturyalıların tehditlerine rağmen geri vermemesi karşısında Osmanlı Devleti’nin itibarı yücelmiştir. Osmanlı’nın bu hareketi üzerine iki devlet münasebetlerini kesip ,diğer devletler ile Osmanlı aleyhinde bir birlik düzenliyorlardı.İngiltere bu durumdan çıkar sağlamayı düşünüyordu, Her hangi bir savaş olduğu takdirde İngilizler donanmasını İstanbul’a gönderecekti. Nitekim bu düşündüğü olaylar ileride gerçekleşti. Yapılan görüşmeler sonrasında Osmanlı’nın istediği gibi gerçekleşmiş Ruslar bu durumu kabul etmişti. Bu durumu kendine yediremeyen Rus Çarı ileride Kırım harbini gerçkeleştirecektir.
Rusya , öte yandan Balkan bölgesini kızıştırmaya başladı. Karadağ’da Danilo , prensliğini ilan etti. Nikola, maddi ve askeri techizat olarak yardımını esirgemedi. Osmanlı Macar Ömer Paşa komutasında bölgeye asker göndererek isyanı bastırdı.Avusturya Slavların hakları için Osmanlıya baskı yapmaya başladı,Rusya’nın işine gelmeyerek menfaat çatışmasına girdiler.Ruslar geri adım atmak zorunda kaldılar ve yeni yollar aramaya başladılar.
• Kırım Savaşı
Rus hariciye nazırlığından gelen bilgiye göre, Makamat-ı mukaddese ve Ortodoksların sorunun için verilen teklifler yerine getirilinceye kadar Eflak ve Boğdan’ı ele geçirdiklerini bildirdiler.
Rus orduları Prut’u geçerek işgale başladılar. Osmanlı bu ilerlemeyi kınarken diğer yandan Avrupa devletleri Osmanlı’nın yanında yer alıyordu.İngiltere herhangi bir olay karşısında donanmasını Beşike Limanına gönderdi. Rusya’nın bu hamlesi Osmanlı tarafından fiili olarak savaş sebebi olarak görüldü, 4 Ekim 1853 yılında savaş başlamıştır. Ruslara bulundukları bölgeyi terk etmeli için tebliğ gönderildi eğer boşaltmazlar ise savaşacaklarını bildirdiler.Ruslar bu çağrıya kulak asmayıp tebliği geri çevirdiler ve savaş fiilen başladı. Mühimmat ve sayı bakımından Osmanlı ordusundan üstün olduklarından dolayı savaşa girmeyi kabul ettiler. Ömer Paşa Tuna nehrini geçerek Bükreş’i savunmaya başladı, ayrıca Rus askerlerini şaşırtıp ikiye bölmek için orduyu iki ayrı yere konuşlandırdı. Osmanlı ordusu Oltaniçe’yi ele geçirdi. Ruslar ,Osmanlı ordusunu Bükreş’te bekliyorlardı, fakat beklenmedik yerden saldırı geldi.
Diğer yandan savaş Kafkas cephesine taşınmış, Çırpanlı Abdülkerim Nadir Paşa Şeyh Şamil ile irtibata geçti.Beşike limanında bulunan İngiliz donanmaları Çanakkale boğazını geçerek İstanbul’a geldiler.Oltaniçe mevkiine doğru yönelen Rus ordusu burayı savunmak istedi, fakat Ömer Paşa buraya daha önceden geldiği için hazırlıklıydı.Savaşa tutuşan iki ülke askerlerinden Osmanlı ordusu galip geldi ve böylelikle Osmanlı ilk zaferini almıştır. Rus donanmasına karşı Rumeli ve Anadolu sahillerini korumak isteyen Türk filoları fırtına yüzünden Sinop limanına sığınmışlardı. Sinop limanında Rus donanmasının Osmanlı donanmasını yakması sonucu, Osmanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar. İngiliz ve Fransız gemileri Sinop’a geldiler. Rus Çarı çok zor durumda kaldı, ülke çapında bir beyanname hazırlayarak Fransa ve İngiltere’ye karşı meydan okudu.
Rusya gergin tavrı ile Osmanlı’yı karşısına almıştır,fakat İngiltere ve Fransa politika yaparak Osmanlı’yı güvenini kazanarak yenmek istiyordu. Çar Nikola geri çekilmek istemiyor, başladığı işi bitirmek istiyordu.Buna karşı olarak İngiltere ve Fransa sulh yapmasını istiyordu.Fırsattan yararlanan Yunanistan Rusya’nın desteğini alarak gayr-i Müslim tebaayı silahlandırarak ayaklanma çıkarmak istedi.12 Mart 1854 yılında Osmanlı Devlet ile muhafız güçler arasında beş maddelik bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmadan sonra birkaç gün sonra muhafız kuvvetleri de savaşa katılmıştır.Ömer Paşa ise Ruslara karşı Kalafat zaferini gerçekleştirmiştir.Osmanlı Devleti için ehemmiyet olan Silistre’yi Ruslar tarafından savunma hattı oluşturmuştu.fakat Osmanlı burada da çok büyük zafer kazanmış, savunma buradan kalkmak zorunda kaldı.
Avusturya bu gelişmeleri yakından takip ediyor, savaşın gidişatına göre kazana tarafın yanında olmayı planlıyordu. Müttefik orduları bütün güçleriyle Kırım Harbi’nin sonuçlanmasını istiyordu.Müttefik askerleri Rusların bulunduğu yerleri ele geçirerek ,Rus kuvvetlerini ele geçirdiler.Bir yıla kadar devam eden Kırım savaşı böylece son buldu (19 Eylül 1855).
• Paris Antlaşması
Paris Barış Kongresi 25 Şubat 1856’da toplandı , sonuçlar Mart’ın sonuna kadar sürdü. 34 maddelik barış antlaşması 30 Mart 1856’da imzalandı. İmzalayan devletler, Fransa, İngiltere, Avusturya, Prusya, Osmanlı Devleti ve Rusya olmuştur.
Bu antlaşmanın imzalanması ile Sırbistan Rusya’nın nüfuzu altındaydı. Sırbistan üzerinde politika kuran Rusya’nın elinden çıkılması isteniyordu. Nitekim 20 yıl sonra Sırbistan Osmanlıdan bağımsızlığını kazanacaktı.Bu antlaşmaya bağlı olarak bazı anlaşmalarda yapılmıştır.Ek antlaşmalar arasında en önemlisi Paris Boğazlar Konvansiyonu’dur. Boğazların kapalılık kanunu hakkında Osmanlı tekrardan bu kanun ile boğazlarda söz sahibi olmuştur. İkinci ek anlaşma ,Rusya ile İngiltere ve Fransa arasında imzalanmış Aland Adaları Konvansiyonu’dur. Bu adalar Baltık Denizi’nin kuzeyindeki önemli stratejik bir noktadır. İngiltere ve Fransa imzaladıkları bu anlaşma ile Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki egemenliğini kırmışlardı.
Paris Antlaşmasından başka imzalanan ancak Osmanlı Devleti için önemli bir bir diğer anlaşmada 15 Nisan 1856’da, İngiltere, Fransa ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan bu anlaşmada Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü garanti altına almasına dair anlaşmadır.
Yapılan Yenilik Olayları
• Tanzimat Fermanı( 3 Kasım 1839)
Sözlükte “düzenlemek, sıraya koymak, ıslah etmek” anlamındaki tanzîm kelimesinin çoğulu olan tanzîmât literatürde “mülkî idareyi ıslah ve yeniden organize etme” mânasında kullanılır, ayrıca bu düzenlemelerin yapıldığı dönemi nitelendirir .Tahta geçtiği sıralarda Mısır sorunu ile uğraşan padişah Abdülmecid, saltanatının dördüncü ayında daha öncekilerden daha farklı bir yenileşme hareketlerine girdi. Hariciye Nazırı Mustafa Reşid Paşa ,3 Kasım 18939 günü Gülhane Meydanı’nda padişahın bir Hatt-ı Hümayun’unu okudu. Bu tören sırasında Padişah, bakanlar, ulema, devletin yüksek kademe askerleri ve yabancı elçiler bulunmaktaydı, buna ek olarak hıristiyan halkın temsilcileri, esnaf örgütlerinin temsilcileri de bulunuyordu. Tanzimat Fermanı yayınladığı fikirler itibariyle beş kısma ayrılıyordu.
Tanzimat Fermanı’nda en önemli kısım dördüncü kısım olmuştur. İnsan’ın haklarının korunmasını amaçlıyordu. Bir insan canını, ırz ve namusu tehlikeye girdiği zaman her şey beklendiği için ülkeye zarar verdiği düşünülüyordu. Yargılama sisteminde ise kimse soruşturulma yapılmadan ya da devletin belirlediği kanunlar dışında mahkeme edilmeyecek, verilen cezayı ise kişi kendisi çekecek varisleri veya yakınları bu cezayı üstlenmeyecekti.
Tanzimat’ın bir diğer önemi ise yabancı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış meselelere dahil olmasını önlemek amacını benimsemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda III.Ahmed’den itibaren başlanmış Avrupa tarzı yenilenme çoğunlukla askeri alanda ıslahatlar yapmayı ön görmüşlerdir. Çünkü yeniliklerin önünde en büyük engel o dönem de yeniçeriler olmuştu, bu alanda yapılan yenilikler halk üzerinde yapılan yeniliklerin önüne geçmiştir ki Tanzimat Fermanı ilan edildi bu vesile ile bireyin hak ve malı güvence altına alınmıştı.
• Islahat Fermanı (18 Şubat 1856)
Islahat Fermanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde devletin yıkılmaktan kurtarılması amacıyla; siyasi kuruluşlar, kişi hakları ve yeni kurumların kurulması konularında yapılması düşünülen köklü değişiklikler için Sultan Abdülmecid zamanında yayımlanmış olan fermandır.
Tanzimat fermanından sonra kişisel hakların genişletilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti tebaasında yaşayan yabancı uyruklu halklar daha büyük imtiyazlar beklemişlerdir. Bunun da beraberinde bağımsızlık hayaliyle, Avrupalı devletlerin çıkarlarına ortak olmuşlardır. Avrupalı devletlerin “Şark Meselesi” olarak adlandırdıkları projenin son aşaması olan Osmanlı Devleti’nin paylaşılması, çok uluslu bir yapıya sahip olan bu devleti yıkmayı gerektirmiştir. Kırım Harbi’nin son yıllarına doğru hazırlanan Islahat Fermanı, Osmanlı İmparatorluğu içinde Müslüman olmayanlara verilen haklar açısından büyük önem taşımıştır.
Islahat programının, padişahın kendi arzusu ile gayri müslim tebaasına bazı imtiyazlar verdiği zannını uyandırmak için bir ferman şeklinde ilânına karar verildi. Program hemen bir ferman şekline getirilerek 11 Cemâziyelâhir 1272 (18 Şubat 1856) tarihinde Bâbıâli’de merasimle okundu. Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğunda Islahat Fermanı ile tebaaya o dönem Avrupa ülkelerinde tanınan temel hak ve özgürlüklerinin önemli bir kısmının tanındığını görmekteyiz. Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla tanınan hakların, o dönemde Batı ülkelerinde tanınan haklar ile, birçok eksiği olmakla birlikte, karşılaştırılabileceğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak, Islahat Fermanı, Sened-i İttifak ile başlayan, Tanzimat Fermanı ile devam eden Osmanlı anayasacılık hareketleri içinde atılmış önemli bir adımdır.
SONUÇ
Osmanlı İmparatorluğunun 31 padişahı olan Sultan Abdülmecid gerek aldığı eğitim ile gerekse yaptığı yenilikler çok devleti yüceltmeyi amaçlamıştır. Yaptığı yenilikler tartışılsa da amacı ülke içindeki refahı tekrardan kazandırmak istemesi olmuştur. Mehmed Ali Paşa’nın Mısır’ı zabtı nitelikli Avrupa devlerini ülkenin içişlerine karışmasına neden olmuştu, buna ek olarak Lübnan meselesi de patlak verince ülke müşkül duruma düşmüştü. Olayların akabinde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile iç meselelerin dış mesele haline gelmesi önlendi.
Osmanlı-Rus ilişkiler bu dönemde olumsuz yönde oluyordu, Rusların kendi düşündüğü politikalar doğrultusunda Osmanlı ile anlaşamadığı vakit, Osmanlı topraklarında bulunan vilayetleri zabt etmeye başlıyor yada o bölgelerde ayaklanmalara sebep oluyordu. Bunun üzerine 1853 yılında Kırım savaşı gerçekleşmiş, Osmanlı diğer devletlerin yardımı ile bu savaştan galip gelmişti. Ardından Paris Antlaşması ile Osmanlı galibiyetini resmileştirdi, Fakat bir ıslahat daha yapmak zorunda kaldı bu ıslahat ile gayr-i müslim tebaa ile Müslüman tebaa arasında bir fark olmayarak eşit haklara sahip olacaklardı. Yapılan yenilikler ile azınlıklar söz sahibi olmuş ve ayaklanmalar başlamıştı. Dönemin değerlendirilmesinde Osmanlı’nın toprak bütünlüğü bozulmaması için her türlü yola baş vurulmuş, fakat iyi sonuçlar ortaya koysa da bazı durumlarda olumsuz sonuçlarda doğurmuştur. Sonuç olarak Osmanlı Fermanlar ile kalkınsa da Fransız ihtilalinin doğurduğu akım neticesinde istenilen sonuçlar alınamamıştır.
KAYNAKÇA
ARŞİV KAYNAKLARI
ARAŞTIMA ESERLER
Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Timaş, İstanbul, 2017.
Arslan,Emir Şekip,Osmanlı Tarihi ve I. Dünya Savaşı Anıları,İstanbul,2010.
Hayta,Necdet -Uğur Ünal,Osmanlı Devleti’nde Yenileşme Hareketleri(XVII.Yüzyıl Başlarından Yıkılışına Kadar),Gazi Kitapevi,Ankara,2017.
Karal,Enver Ziya, Osmanlı Tarihi ,C.6,TTK,Ankara,2000.
Rasim ,Ahmet, Osmanlı Tarihi, Hikmet Neşriyat,İstanbul,2000.
Sander, Oral, Siyasi Tarih (İlkçağlardan 1918’e),İmge Kitabevi, Ankara,2017.
Yılmaz, Ömer Faruk, Belgelerle Osmanlı Tarihi, Osmanlı Yayınevi, İstanbul,1999.
MAKALELER
Akyıldız, Ali,”Tanzimat”,İslam Ansiklopedisi,TDV,C.40,İstanbul,2011,s. 1-10.
Gülsoy, Ufuk, “Islahat Fermanı”,İslam Ansiklopedisi, TDV,İstanbul, 1999,s.185-190.
Küçük , Cevdet , “Abdülmecid”,İslam Ansiklopedisi,TDV,C.1,İstanbul,1988,s. 259-263.