“Tarih ve Uluslararası İlişkiler Boyutuyla Ermeni Dosyası” Üzerine Değerlendirme -4

Tarih
Büyük Savaş Sırasında Ermeniler   Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin Kasım 19l4’te İtilaf Devletlerine karşı Almanya’nın yanında savaşa girmesi Erme...
EMOJİLE

Büyük Savaş Sırasında Ermeniler

 

Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin Kasım 19l4’te İtilaf Devletlerine karşı Almanya’nın yanında savaşa girmesi Ermeniler tarafından bu yük bir fırsat olarak görülmüştür. Louse Nalbandian’a belirttiği gibi. “Ermeni komiteleri için ileri hedeflerin gerçekleştirecek top yekûn ayaklanmayı başlatmana en uygun zamanı Osmanlıların savaş hâlinde olduğu zamandı.” Komitelerin Birinci Dünya Savaşı’nda faaliyete geçmesinden kuşkulanan Osmanlı Hükümeti, savaş öncesinde, 1914 Ağustos’unda Erzurum’da Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapmış ve bu toplantıda Taşnaklar, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi hâlinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getirecekleri vaadinde bulunmuşlardır. Bu vaatlerini yerine getirmemişlerdir; çünkü bu toplantıdan önce haziran ayı içerisinde yine Erzurum’da düzenlenen Taşnak Kongresinde Osmanlı Devleti’ne karşı mücadelenin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır.

 

Rusya Ermenileri de Rus ordusuyla birlikte Osmanlı Devleti’ne saldırma hazırlıklarına başlamışlar, Eçmiazin Katogikosu ile Kafkas Genel Valisi Vranzof – Daşkof arasında “Rusya’nın Osmanlı Devletine Ermeniler için yapılacak ıslâhatı uygulattırması karşılığında, Rusya Ermenilerinin kayıtsız şartsız Rusya yi desteklemeler? yolunda anlaşmaya varılmış; Katogikos, daha sonra Tiflis’te Çar tarafından kabul edilmiş ve Çar’a “Anadolu’daki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistan’ın Rusya’nın himayesiyle mümkün olabileceğini’ bildirmiştir. Rusya’nın niyeti, Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu’yu ilhak etmektir. Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilân etmesi üzerine Taşnak Komitesi, yayın organı Horizon şu bildiriyi yayınlamıştır:

 

“Ermeniler, en küçük bir tereddüt göstermeden İtilaf Devletleri’nin yanında yer almışlar, bütün güçlerini Rusya ‘nın emrine vermişler, ayrıca gönüllü alayları teşkil etmişlerdir.”

 

Taşnak Komitesi örgütüne de şu talimatı vermiştir:

 

“Ruslar, sının geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı ordularının ilerlemesi hâlinde ise Ermeni askerler silâhlarıyla birlikte kıtalarım terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir.”

 

Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, “Komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilaf Devletleri’nin ve özellikle Rusya’nın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya, Kafkasya ve Azerbaycan ‘da zaferi temin için her türlü vasıta ile İtilaf Devletleri’ne yardım edeceğini” bildirmiştir.

 

Osmanlı Meclisinde Van mebusluğu yapan Papazyan ise bir bildiri yayınlayarak, “Kafkasya ‘da gönüllü Ermeni alaylarının hazır bulundurulmasını, bunların Rus Ordularının öncüleri olarak Ermenilerin yaşadıkları bölgelerdeki kilit noktalan ele geçirmelerini ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni alayı ile hemen birleşmesini “istemiştir.

 

Bütün emirler yerine getirilmiş, Rus kuvvetlerinin, Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş olan gönüllü alayının öncülüğünde, doğudan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler, silâhlarıyla birlikte firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlardır. Rus ordusuna henüz ulaşamayan bir kısım Ermeniler ise çeteler kurarak isyan etmişlerdir. Yıllarca, gerek Ermeni gerekse misyoner okul ve kiliselerinde saklanan silâhlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silâhlar sağlanmıştır. Silâhlanan Ermeni çeteleri, komitelerin ”kurtulmak istiyorsan, önce komşunu öldür’ talimatı üzerine, erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama girişmişlerdir. Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuran Ermeniler; Osmanlı birliklerinin harekatını engellemiş, ikmal yollarını kesmiş, yaralı taşıyan konvoyları pusuya düşürmüş, köprü ve yolları imha etmiş, bulundukları şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır. Rus kuvvetleri saflarında bulunan Ermeni gönüllü alaylarının yaptığı zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğu hissetmiştir. O dönemde Rus ordusunda görev yapan bazı subayların yazmış olduğu hatıratlar, bu zulme bütün açıklığıyla tanıklık etmektedir.

 

Seferberliğin ilanıyla beraber gerek Osmanlı topraklan içerisinde gerekse dışarıda bulunan Ermeniler, hemen harekete geçmiş ve çeteler hâlinde Kafkaslarda ve Anadolu’nun birçok yerinde yüz binlerce Müslümanı -yaşlıları, çocukları, kadınları, cepheden dönen yaralıları- sistemli bir şekilde katletmeye başlamışlardır. Bu faaliyetlere katılmayan Ermenileri ve Türk olmayan diğer unsurları da öldürmekten çekinmemişlerdir. Böylece Zeytun (Süleymanlı – Maraş)’da. Bitlis’te, Kayseri’de, Trabzon’da, Ankara’da. Sivas’ta, Adana’da, Urfa’da, İzmit’te, Adapazarı’nda, Hüdavendigar (Bursa)’da, Musa Dağı’nda ve daha birçok yerde büyük katliam hareketlerine girişmişlerdir.

 

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşma Almanya’nın müttefiki olarak girmiş ve 3 Ağustos 19l4’te seferberlik ilân etmesi öncesi / sırası / sonrasında Anadolu’nun hemen bütün bölgelerinde Ermeni komiteleri tarafından organize edilen isyan ve tedhiş faaliyetleri gerçekleşmiştir. Bu dönemde (1914-1915) Ermeniler tarafından gerçekleştirilen isyan ve tedhiş hareketleri şunlardır:

 

1914 yılı Ocak ayında Hınçak ve Taşnak örgütlerince Kayseri Ermeni isyanları organize edilmiştir. İsyanlar sırasında çeşitli şekillerde, halka ve askerlere yönelik Ermeniler tarafından terör faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Bu olaylar sırasında bomba imalat haneleri tespit edilmiştir. Hükümet tarafından yapılan aramalarda, Ermeni evlerinde, mezarlıklarında, cemiyetlerinde, kiliselerinde, okullarında birçok silâh, cephane, dinamit, talimat, beyanname ele geçirilmiş ve birçok Ermeni suçüstü yakalanmıştır.

 

Hemen her kritik dönemde isyanların görüldüğü Zeytun’un Ermeni ahalisi, seferberlik ilân edilir edilmez ayaklanmıştır. Rusya ve Fransa tarafından her defasında desteklenen ve III. Napolyon tarafından “Republique de Zeitoun (Zeytun Cumhuriyeti) olarak ilân edilen bölgenin Ermenileri ve komiteler daha önceden bütün hazırlıklarını tamamlamış olduklarından. 3 Ağustos 1914’te seferberliğin ilanıyla, subay ve erlerini Zeytunlu Ermenilerin teşkil edeceği bir “Ermeni Alayı” kurmak üzere yetkililere müracaat etmişler ve bu istekleri reddedilince, isyan ederek çevrede katliam yapmaya başlamışlardır.

 

1914 yılı başlarından itibaren Ermenilerin organize bir şekilde isyan hazırlıklarına giriştikleri yerlerden biri de Van vilâyetidir. Van vilâyeti Ermenilerin Anadolu’daki faaliyetlerinin en açık şekilde görüldüğü yerdir. Buradaki komitelerin çalışmaları Türkiye’ye yönelik Ermeni faaliyetlerini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Zira. diğer vilâyetlerde gizli kalan Ermeni tertipleri, burada aleni bir şekilde ortaya çıkmıştır. Özellikle son otuz beş-kırk yıldır sık aralıklarla Ermeniler tarafından dünya kamuoyuna taşınan iddiaları. Van’da gerçekleşen Ermeni olayları çürütür niteliktedir. Van isyanı, (15 Nisan 1915) niteliği itibariyle Osmanlı Hükümeti tarafından 27 Mayıs 1915 tarihli “Sevk ve iskan” kararının en önemli sebeplerinden birisini teşkil etmiştir. İsyan, “Sevk ve iskan” kararından yaklaşık bir buçuk ay kadar önce 15 Nisan 1915 tarihinde çıkmış, büyümüş, hatta Türkler zor durumda kalmıştır. Van Valisi Cevdet Bey, Rusların Başkale istikâmetinde Van’a doğru ilerlediğini ve takriben 15 Mayıs’ta Van’a gireceklerini tahmin ederek 14 Mayıs’tan itibaren Van’dan Bitlis istikâmetine doğru geri çekilme emrini vermiştir. 15 Mayıs’ta Rus ordusu içerisindeki Ermeniler ve Van vilâyetindeki yaklaşık 35-40 bin civarındaki Ermeni buluşmuş, şehirde kalan 20 binin üzerinde Türk katledilmiş ve yeni Van valiliğine Aram Manukyan seçilerek kasabalara yeni Ermeni kaymakamlar dahi gönderilmeye başlanmıştır. Oysa “Sevk ve İskân Kararı” bu tarihten sonra 27 Mayıs 1915 tarihinde savaş içerisinde olan Osmanlı Devleti tarafından bu ve bunun gibi faktörlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

 

Bitlis, Muş, Diyarbakır ve Elazığ’daki Ermeni İsyan ve terör faaliyetleri 27 Mayıs 1915 Sevk ve İskân kararının çıkmasına sebep olan olaylardandır. Bitlis’te Rusların doğudan Türk topraklarına doğru ilerlemesine paralel olarak 1915 Ocak ayından itibaren yöre halkına yönelik katliam hareketlerine girişmişlerdir. 27 Mayıs 1915 öncesi sadece Muş ve çevresinde başlangıçta 7 bin Ermeni silâhlandırılmış ve bunlar gruplar hâlinde köylere dağıtılmıştır. Bunlara asker kaçağı Ermeniler de dahil olmuş, özellikle Sasunda askerlik çağındaki gençler doğrudan bu çete grupları içerisine girmişlerdir. Bölgeye Osmanlı ordusu için asker almaya giden Osmanlı memurları öldürülmüştür. Aynı şekilde Diyarbakır’da “Dam Taburu” adıyla 500 Ermeni silahlarıyla birlikte ele geçirilmiştir. Yine Diyarbakır’da 14 Nisan tarihinde yapılan aramalarda vilâyet merkezinde 60’ın üzerinde bomba, kutular içerisinde bir dinamit kapsülü, bol miktarda dinamit fitili, dinamit barutu, yüzlerce mavzer, manliher ve şinayder ele geçirilmiştir. Elazığ’da başta papazlar olmak üzere biri Ermeni ileri geleni Hükümet yetkililerine “Ermenilerin üzerinde ve evlerinde hiçbir silâh bulundurmadıklarına” dair kesin talimat vermişlerse de yapılan aramada sadece vilâyet merkezinde 5 binden fazla silâh, 300 civarında bomba. 40 kg bomba fitili. 200 paket dinamit ve 5 bin adet dinamit misketi bulunmuştur. Bu silâh ve patlayıcılar bütün şehri havaya uçurmaya yetecek kadardır. Rusların sınırı geçip ilerlemeye başlamasıyla birlikte Elazığ Ermenileri vilâyet, kasaba ve köylerde Türk halkına yönelik toplu katliam hareketlerine girişmişlerdir.

 

27 Mayıs 1915 öncesi Erzurum’da, Sivas’ta, Trabzon’da, Ankara’da, Adana’da, Urfa’da, İzmit Adapazarı’nda, Hüdavendigar (Bursa)’da, Musa Dağı’nda, İzmir, İstanbul, Maraş, Antep, Halep daha birçok yerde Ermeni İsyan ve terör olayları gerçekleştirilmiştir.

 

Bütün bu gelişmelerden sonra zaten savaş olağanüstü bir durumun içerisinde olan ve aynı anda birkaç cephede birden mücadele veren Osmanlı Devleti kendi topraklarının içerisinde kendisini güvence altına almak için zorunlu o devlete ihanet edenlere yönelik olarak sevk ve iskân kararını çıkartmıştır.