“Tarih ve Uluslararası İlişkiler Boyutuyla Ermeni Dosyası” Üzerine Değerlendirme -2

Tarih
Sorunun Ortaya Çıkışı Rusya ve ABD’ye karşılık Avrupalıların Ermenilerle ilgilenmeleri genelden özele doğru bir seyir gösterir. Buna bağlı olarak gelişen Ermeni meselesi de bu toplumun değil, Os...
EMOJİLE

Sorunun Ortaya Çıkışı

Rusya ve ABD’ye karşılık Avrupalıların Ermenilerle ilgilenmeleri genelden özele doğru bir seyir gösterir. Buna bağlı olarak gelişen Ermeni meselesi de bu toplumun değil, Osmanlı topraklarında menfaatleri çatışan iki büyük devletin, İngiltere ve Rusya’nın davası olarak politik bir hüviyetle ortaya çıkarılmıştır.

 

Ayastefanos Antlaşması ile Kafkasya’ya hâkim olan Rusya, Doğu Anadolu ve Balkanlarda da etkili olmuştur. Bu durum geleneksel İngiliz politikasına ters düşmüştür. Çünkü Rus nüfuzunun bu şekilde yayılması sadece İngiltere’nin Hindistan’la olan bağlantısını tehditle kalmayacak, aynı zamanda Ortadoğu’daki gücünü de zayıflatabilecekti. Bu bakımdan İngiltere, hemen konuyla ilgilenmeye başlamıştır.

 

İngiltere, Rusya’nın sıcak denizlere inmesine engel olmak için uzun süreden beri bu devlete karşı Osmanlı Devleti’ni desteklemiştir. İngiltere, bu desteğini sürdürürken de Osmanlı memleketlerinde Protestan misyonerlerin faaliyetlerini yönlendirmiştir. Ermeni milliyetçiliğinin uyanmasında bu faaliyetlerin rolü büyük olmuştur. Rusya’nın, Doğu Anadolu’da Kars, Ardahan gibi çok önemli stratejik noktaları ele geçirmesi, İngiltere’nin doğu ticareti bakımından hayati önem taşıyan yolların güvenliğini tehlikeye düşürmekteydi. Dahası, İngiltere, Rusya’nın Balkanlarda gerçekleştirdiği bölünmeyi, 16. madde ile Anadolu’da yapmasından da çekinmekteydi. Ermeniler aslında 16. maddeyle önemli bir yol kat etmişlerdi. Bu maddeyle “Ermenistan” denilen bir memleketin varlığı ve idaresinin ıslahata muhtaç olduğu, Ermeni Milleti’nin Kürtler ve Çerkezler tarafından tehdit edildiği gibi hususlar, Bâbıâlî’ye resmen kabul ettirilmiş oluyordu. Rusya’ya karşı buralarda yapılması taahhüt edilen ıslahatlara hemen başlanacak ve bu ıslahatlar tamamlanıncaya kadar Rus işgali devam edecekti. Diğer bir ifadeyle Rusların Doğu Anadolu’yu boşaltmaları ıslahatların uygulanışına bağlı kalıyordu. Elbette ki, Ruslar bu işgali sürdürebilmek için, ıslahatların tamamlanmadığını ileri süreceklerdi. Zaten bu maddeyi takip eden maddeler Rusların amacını ortaya koyuyordu. Antlaşmanın 19. maddesine göre Ruslar, savaş tazminatının bir kısmına karşılık olmak üzere, Kars, Ardahan. Batum şehirleriyle Bayezid ve Eleşkirt vadisine yerleşecekti. Böylece, bir taraftan bütün Ortadoğu’ya hâkim, önemli bir köprü başını ele geçirirken diğer yandan da Ermeniler üzerinde nüfuzunu kuvvetlendirmiş oluyordu. Ancak, İngiltere’nin bunu kabullenmesi imkansızdı. Nitekim Ayastefanos Antlaşması şartlarını üç gün sonra öğrenebilen İngiliz Elçisi Layard, ortaya çıkan bu durumu hükümetine bildirirken, Rusların Doğu Anadolu’da önemli stratejik noktalan ele geçirdiklerini. İngiliz ticareti için hayati önemde olan bu ticaret yollarının, Dicle ve Fırat vadisine inmeye çalışan Rusya gibi rakip bir devletin kontrolü ve dolayısıyla tehdidi altına girmiş olduğunu, Ermenilerle ilgili 16. maddenin Balkanlardaki bölünmeyi Anadolu’da da gerçekleştirmek için atılmış ilk adım saymak gerektiğini yazıyordu. Ayastefanos Antlaşmasındaki Ermenilerle ilgili maddeler İngiliz kamu oyunda tepkilere yol açmış ve millî hislerini tahrik etmiştir. Savaş esnasında Osmanlı İmparatorluğu’nu Rusya karşısında kaderiyle baş başa bırakan İngiliz Hükümeti, kendi menfaati söz konusu olunca derhal harekete geçmiştir. Daha Ayastefanos görüşmeleri sırasında donanmasını İstanbul önlerine kadar getirmiş olan İngiltere, yapılan son antlaşmanın 1856 Paris muahedesi hükümlerini ihlâl anlamı taşıdığını ileri sürerek, acilen yeni bir konferansın toplanması gerektiğini ve antlaşma şartlarının burada yeniden gözden geçirilmesinin zorunlu olduğunu teklif etmiştir.

 

Durum böyle olunca İngiltere, Balkanlarda ve Akdeniz’deki dengenin bozulduğunu ileri sürerek Ayastefanos Antlaşması yerine öteki Avrupa devletlerinin de katılmasıyla yeni bir antlaşma yapması isteğini Rusya’ya kabul ettirmiştir. Böylece yeni antlaşmanın Berlin’de yapılması kararlaştırılmıştır.

 

Osmanlı Devleti, Berlin’de İngiltere’nin kendisine destekte ve yardımda bulunacağını umuyordu. İngiltere Babıâli’nin içinde bulunduğu kötü şartları çok iyi değerlendirmişti. Bunun için Berlin’deki konferansta tehdit yoluna başvurarak, Babıâli’den Kıbrıs’ı geçici de olsa almayı başarmıştır. Nitekim 4 Haziran 1878’de imzalanan ve 15 Temmuz 1878’de de II. Abdülhamit tarafından tasdik edilen antlaşmaya göre Osmanlı Devleti, Doğu Anadolu’daki Ermeniler için İngiltere ile birlikte kararlaştıracağı bir ıslahat yapacaktı. İngiltere’de Doğu Anadolu’da bulunan Rus tehdidini önlemek için bu tehlike kalkıncaya kadar Kıbrıs adasına yerleşecekti. Böylece İngiltere, Hindistan’a en kısa yolun güvenliği sağlamış olmaktaydı.

 

Görüldüğü gibi Ermeni ıslahatı konusunda İngiltere Ermenileri değil kendi menfaatlerini korumak için harekete geçmiş ve Kıbrıs Antlaşması’nı imzalayarak Kıbrıs’a yerleşmiştir. Gerçekten de Doğu Anadolu Bölgesi ve Trabzon – Erzurum – Doğu Bayezid güzergahı Karadeniz’i İran’a ulaştıran ticaret yolu İngiltere için büyü ehemmiyet taşımaktaydı. 1840’lardan itibaren Mancheter’e yerleşmiş olan Ermeni tüccarlar. Britanya adalarında imâl edilen pamuklu kumaşları yukarıda belirtilen yol üzerinden İran ve Türkistan’a pazarlıyorlardı. 1870’li yıllardan itibaren İngiltere’de artmaya başlayan pamuklu mamul stokları İngiltere için büyük bir iktisadi kriz yaratma eğilimi göstermekteydi. Bu stoklar erimez ve yeni imalât için de pazar bulunmazsa birçok fabrikanın kapanması, iflasların birbirini takip etmesi İngiltere’de büyük bir işsiz kitlenin ortaya çıkarak devletin başına bela olması kaçınılmazdı. Karadeniz-İran güzergahı stokların nakliyesi için tek yoldu. İngiliz’le sevkıyatı hızlandırmak gayesi ile Doğu Anadolu’da Ermeni tüccarlarına sermaye ve kredi yardımında bulunmuşlar, bunun çok faydasını görmüşlerdi. İşte bu yüzden İngiltere Ayastefanos Antlaşması’nın söz konusu yolu Rusların kontrolüne sokan 19. ve 20. maddelerin itiraz etmiş ve Berlin Konferansı’ndaki 61. maddeyle bu yerlerin tekrar Osmanlı Devleti’ne geçmesini sağlamıştır.

 

Ayrıca yine Ayastefanos Antlaşması’nın Ermenileri ilgilendiren 16. maddesi az da olsa değiştirilerek Berlin Konferansı’nda 61. madde olarak yer almıştır. Değiştirilen bu maddeyle Osmanlı Devleti. Doğu Anadolu’da ıslahat yapacak, asayişi sağlayacak ve bu konularda aldı- ğı tedbirlerin icrasına ara sıra ilgili devletler de nezaret edecekti.

 

Ermeniler, Berlin Konferansı ile siyasî açıdan büyük yararlar elde etmiş ve ileride belirleyecekleri stratejilerinde dikkate alacakları bazı dersler almışlardır. Her şeyden önce, 61. madde ile “Ermeni Meselesi” milletlerarası siyasî sistemin gündemine giriyordu. İkinci önemli nokta ise bu dönemde Ermeniler emellerine İngiltere’nin desteği olmaksızın ulaşamayacaklarını anlamış oldular.

 

Aslında, İngiltere’nin Ermeni Meselesi’ni benimseyişinde önemli maddî çıkarları bulunuyordu. Burada İngiltere inisiyatifi eline alarak, Doğu Anadolu’nun Rusya tarafından “Balkanlaştırılmasına” ve bu anatomini Ortadoğu’daki nüfusuna sekte vurmasına engel olabilirdi. Başka bir deyişle Londra, Bâbıâlî’nin tek başına Rus tasavvurlarına karşı duramayacağını, fakat kendi himayesindeki bir Ermeni devletçiğinin, Petersburg’un saldırganlığına karşı daha sağlam bir set oluşturabileceğini düşünmeye başlamıştı. Ancak Londra’ya göre, Rusya’nın Ermeni Meselesi’nden tamamıyla soyutlanması da doğru değildi. Yakın Doğuda kayaya çarptığını fark eden Rus sömürgeciliği, gözlerini Uzak Doğuda yayılma imkanları aramaya çevirirse, o zaman İngiltere’nin Çin üzerindeki nüfuz tekeli tehlikeye düşebilirdi. işte bu yüzden Ermeni ıslahatı bahanesiyle Rusya’yı Osmanlı ülkesiyle meşgul etmek ve dikkatini Doğu Anadolu’da tutmak, İngiltere’nin söz konusu dönemdeki (1890’lı yıllar) siyaseti olmuştu. Nasıl olsa ıslahat konusunun tartışılacağı uluslararası platformlarda diplomasi uzmanı bir İngiltere için Rusya’yı dizginlemek çok zor olmayacaktı. Yeter ki, Babıâli yalnız başına Rusya ile karşı karşıya bırakılmasın.

 

Ancak, Rusya, İngiltere’nin bu tuzağını fark etmekte gecikmedi. Petersburg’un amacı başarılı bir savaşın meyvelerini toplayarak. Doğu Anadolu’nun ilhakını bir oldu bitliye getirmekti. Yetkili bir ağızdan Rusya, “Er-menisiz bir Ermenistan” istiyordu. Fakat, Berlin bunun gerçekleşemeyeceğini de hatırlatmıştı. Aynı zamanda “Ermeni Islahatı” Rusya için tehlikeli gelişmeleri de beraberinde getirebilirdi. Şöyle ki, Ermenilere verilecek bir muhtariyet, Rusya’nın kendi uyruğundaki Ermenilere de benzeri emeller beslemeleri için ilham verebilirdi. Hatta Kafkas Ermenileri Anadolu Ermenileriyle işbirliği imkanı arayabilirlerdi. Ayrıca Rusya, Balkanlarda büyük ümitlerle yarattığı Bulgaristan meydana çıkınca, İngiliz oyunuyla, nasıl ilk kez kendisine cephe aldığını ve kendisinin yayılmasını frenleyecek bir tampon oluşturduğunu biliyordu. Rusya geri adım attığında “Ermeni Meselesi” İngiltere’nin kucağına düşecekti.

 

Dönemin Padişahı II. Abdülhamit, ıslahat konusunda söz vermiş, ancak bu tasarıları uygulamakta direnmişti. Ne var ki, 1894 yılında İngiltere’nin Van Konsolosunun yerinde incelemeler yapmak maksadıyla, Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu yörelerde yaptığı geziyi fırsat bilen Ermeni komitecilerinin Bitlis’te çıkardıkla-n ayaklanmayla, ıslahat görüşmeleri, Londra’nın teşebbüsüyle, yine uluslar arası siyasî platformlara girmiştir. Bu sıralarda Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde Ermeniler lehine gösteriler yapılmıştır. Bu dönemde, Ermenilerin yabancı ülkelerdeki yayın gücü. hiçbir azınlık grubunun sahip olamadığı bir düzeydeydi. İngiliz gazetelerinin Türkiye muhabirleri, gazetelerine asılsız Ermeni davasını öven yazılarını göndermek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar; yazılarında, meydana gelmiş küçük bir olayı kasten büyütüyorlardı. Çok geçmeden İngiltere, Babıâli’yi Berlin Antlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmeye davet etmiştir. Bununla da yetinmeyerek, hazırlamış oldukları ıslahat tekliflerini önce Avrupa ahengine tasvip, daha sonra da Babıâli’ye dikte ettirmeye çalışmışlardır. Padişah, ıslahatları uygulama hususunda ayak diretince, İngiltere, Osmanlıya müeyyide uygulanacağı yolunda tehditlere başlamıştır. İngiltere’nin buradaki niyeti, Doğu Anadolu’da şeklen bir Avrupa ahengi oluşturmak gibi görünse de, gerçekte fiilen kendi himayesinde bir Ermeni topluluğu ortaya çıkarmaktı. Ancak İngiltere’nin bu isteği büyük güçlerce destek görmedi. Yalnız başına kalan İngiltere, son çare olarak donanmasını Çanakkale Boğazı’na kadar getirdiği halde gerek Büyük Güçler arasındaki görüş ayrılığı gerekse II. Abdülhamit’in kararlı tutumu karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı (1895).

 

1895 yılında ilk raundu kaybeden İngiltere, bundan sonraki politikalarında daha temkinli hareket edecektir. 1895 sonrasında giderek güçlenen Almanya korkusu Rusya ile İngiltere’yi birbirlerine yaklaştıran en önemli etken olmuştur. Zaten uzun süredir İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu’nun taksimine hazırdı. Hatta bu düşüncesini birçok defa çeşitli vesilelerle Rusya’ya iletmişti. Uzakdoğu’daki ihtilaflarını ise uzlaşmacı yollardan çözümlemeyi tercih eden bu iki devlet, söz konusu yakınlaşmalarını 1907’de bir antlaşma ile noktalamıştır. Artık bundan böyle Ermeni ıslahatları konusunda Osmanlı Devleti’ne yapılan müdahalelerde iki devlet birlikte hareket etmiştir.

 

Rusya ile İngiltere arasındaki bu rekabet, Ermeni konusunu devletler arası bir hüviyete sokmuştur. İşte bu durumdan cesaret alan Ermeniler de harekete geçerek yurt içinde ve dışında ihtilâlci Ermeni partileri ve dernekleri kurmaya başlamışlardır.