20 Kasım’da vizyona giren Açlık Oyunları adlı filmle tarihte kadın gladyatörler sorunu yeniden gündeme geldi.BBC Dergi’nin haberi..
Peki, gladyatörler hakkındaki yaygın kanıların doğruluk derecesi nedir? Karşı karşıya resmi dövüşler tarih boyunca birçok kültürde yer almıştır. Örneğin çocukluktan yetişkinliğe geçişi ifade eden törenlerin bir parçası olmuştur bu tür dövüşler. Fakat ölümle sonuçlanan ve seyirciyi keyiflendirmek için yapılan dövüşler genellikle Antik Roma ile ilişkilendirilir.
Oysa Romalılar da gladyatör savaşlarının nasıl ortaya çıktığını bilmiyor. Bazıları bunları Etrüsklere kadar götürürken bazıları da İtalya’nın güneyindeki Campania bölgesine dayandırıyor. Fakat bunun Romalıların bir icadı olmadığı konusunda birleşiyorlar. Oysa Roma’nın kuruluş efsanesinde Romulus ve Remus kardeşlerin kentin kuruluş yeri konusunda kavgaya tutuştuğu ve Romulus’un kardeşini öldürdüğü anlatılmaktadır.
Gladyatör dövüşleri Roma toplumunun dokusuna işlemiştir.
Zenginlerin sıradan vatandaşların seyretmesi için finanse ettiği yarışlardan biri haline gelmiştir.
‘Ekmek ve sirk’
1. ve 2. yüzyılda yaşamış Romalı şair Juvenal, Roma halkıyla ilgili şu sözleri söylemişti: “Bir zamanlar askeri gücün, siyasi gücün, orduların ve her şeyin sahibi olanlar bugün kendisini sadece iki şeyle sınırlıyor ve onları istiyor: Ekmek ve sirk (panem et circenses).
Panem, Açlık Oyunları’nın yazarı Suzanne Collins’e hayali distopyan ülkenin adını koymada esin kaynağı oldu. Panem’de gençler önceki bir ayaklanmalarından dolayı cezalandırılır ve kendi taraftarlarına yiyecek edinmek için birbirine karşı savaştırılır.
Fakat Romalıların gladyatör savaşlarını böyle basit görmek yanlış olur. Öncelikle gladyatörler sahiplerinin gözünde bir mal gibi görülen kölelerdi. Fakat ölüm tehlikesi dışta tutulursa madenlerde çalıştırılan kölelerden daha kötü durumda değillerdi. Hatta dövüş eğitimi gördükleri süre boyunca daha uzun yaşama fırsatı buldukları bile söylenebilir.
Gladyatörler dövüş sırasında farklı silahlar kullanıyor, birbirleriyle savaştıkları gibi vahşi hayvanlara karşı da savaştırılıyorlardı.
En ünlü gladyatör
Gladyatörlerin iktidara karşı sorun yarattığı dönemler de oldu. Bunların en ünlüsü M.Ö. 73 yılında dövüş yeteneğini arena dışına taşıyan Spartaküs’tü. İskenderiyeli tarihçi Appian’a göre Trakya’da doğan ve Romalılara askerlik yapmış olan, ancak askeri kariyeri kötü biten Spartaküs köle olmuş ve İtalya’nın güneyindeki Capua’da gladyatör olarak eğitim görmüştü.
70 gladyatörü yanına alan Spartaküs gladyatör okulundan kaçarak Vesuvius Dağı’nda kamp kurmuş, diğer kölelerin ve özgür insanların da katılımıyla oluşturdukları birlikleri Romalı askerlere karşı savaşmıştı. Kısa sürede başarı gösteren Spartküs kendisini 70 bin kişiye liderlik ederken buldu. Üç yıl özgür dolaşan Spartaküs’ün kölelerden ve yoksullardan oluşan birliklerinin en iyi askerlerini yenilgiye uğratması Romalıların hiç hoşuna gitmiyordu. Büyük uğraşlar sonucu bu yenilgi gerçekleştiğinde ise diğer asilere ders olsun diye Spartaküs 6000 kişi ile birlikte Roma ile Capua arasındaki yolda çarmıha gerildi.
Şair Juvenal gladyatörlerin alımlı olduğunu ve bazı önemli kadınlar da dahil olmak üzere insanları etkilediklerini ifade ediyor. Kadın gladyatörlere dair tasvirlere çok az rastlansa da var oldukları biliniyor.
Kadın savaşçılar
Arenada dövüşen kadın savaşçı imajı erotik bir içerik de taşıyordu. Yarı efsanevi Amazonların mirasçısı olarak bu kadınlar üstsüz savaşıyordu. Eski Yunan uygarlığına dahil olan Bodrum yakınlarındaki Halikarnas’ta bulunan ve Biritanya Müzesi’nde yer alan bir rölyefte iki kadın savaşçı resmedilmiş ve altlarında Yunan mitoloji kahramanı Akhilleus’un kadın versiyonu olmak üzere Akhillia ve Amazon kelimeleri kazınmıştır. Her birinin bir kılıcı, kalkanı, kol ve baldır zırhları vardır. Fakat Juvenal açısından savaşan kadın erotizmi gülünçtür. Çünkü boyunları miğferlerinin ağırlığı altında bükülmekte, zırhlı bacakları çekiciliğini yitirmektedir.
Birbirine karşı savaşan erkek gladyatörler askeri gücün simgesi olarak görülüyorken kadın gladyatörler bu idealin yıkılması anlamına gelir. İmparator Domitianus’un kadın gladyatörleri arenada cücelerle savaştırdığı söylenir. Burada gladyatör savaşının kurallarından ve Romalı kadın tipinden sapma söz konusudur. Romalılar kadını eş ve anne olarak görür. Arenada çocuk büyüklüğündeki bir cüce ile savaştırılmaları seyirciyi şoka uğratma amaçlıdır. İmparator Neron’un ise Etiyopyalı aileleri bir bütün olarak, erkekleri, kadın ve çocukları ile birlikte arenada savaştırarak geleneksel aile idelinden sapmanın verdiği şok duygusunu seyirciye tattırmak istediği söylenir.
Romalı senatörler sınıfından kişilerin arenada savaşmasının önüne geçmek için sık sık yasalar çıkarıldığından, ancak bazen imparator bile arenaya indiği için bunların çok da işe yaramadığından söz edilir.
Örneğin Ridley Scott’un 2000’de yönettiği Gladyatör filminde imparator Commodus arenada bir deve kuşunun başını kesip senatörlerin önüne tehdit şeklinde fırlatırken gösterilir.
Uzay Yolu filminde ise Kaptan Kirk kendisini Roma’nın yıkılmamış olduğu dünya benzeri bir gezegende bulur. Burada kitleleri eğlendirme amacıyla gladyatör savaşları televizyonda günlük yayımlanmaktadır.
Fakat gladyatörleri 21. yüzyılda en iyi yansıtan film Açlık Oyunları ve onun kültürel önceli olan Ölüm Oyunu’dur (Battle Royale). Japon yapımı bu filmde yetişkinler gençlerden korkmakta ve onları birbirine karşı ölümüne savaşmaya yöneltmektedir.
Açlık Oyunu’nun kahramanı Katniss Everdeen kardeşinin yerine savaşa girmiş, onun gladyatör kariyeri romantik bir içerik kazanmıştır. Hikayeden çıkarılacak ders şudur:
Eski bir isyanı bastırmaya çalışan Capitol iktidarı yeni bir isyanın başlaması için gereken mükemmel koşulları yarattı. Ama Battle Royale’de başarılı gladyatör bir orduya komuta eden değil fark ettirmeden halkın arasına karışabilendir.