İşte Piri Reis haritasının sırrı…

Tarih
Yedikıta Dergisi, “Piri Reis Haritası”nın 500. yılı nedeniyle Büyük Osmanlı Denizcisi ve Coğrafyacısı Piri Reis’in hayatı, faaliyetleri, eserleri ve idamı ile alakalı önemli, bir o k...
EMOJİLE

Yedikıta Dergisi, “Piri Reis Haritası”nın 500. yılı nedeniyle Büyük Osmanlı Denizcisi ve Coğrafyacısı Piri Reis’in hayatı, faaliyetleri, eserleri ve idamı ile alakalı önemli, bir o kadar dikkat çekici bir araştırma yazısı yayımladı.

İşte İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeniçağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Ak ve Tarihçi Yazar Soner Demirsoy’un birlikte kaleme aldıkları "Büyük Osmanlı Denizcisi ve Coğrafyacısı Piri Reis" ve "Piri Reis Haritası 500 Yaşında" başlıklı makaleleri…

Büyük Osmanlı Denizcisi ve Coğrafyacısı Piri Reis

Meşhur denizcilerimizden Kemal Reis’in yeğeni Piri Reis çocukluk yıllarını Gelibolu’da su içinde geçirmişti. İspanyol zulmünden kaçan Müslümanların Endülüs’ten Kuzey Afrika sahillerine taşınması başta olmak üzere amcasıyla seferlere katılan Piri Reis bu seyahatler sırasında ileride çizeceği haritalar için de çalışmış, notlar almış, çeşitli kaynaklar toplamıştı. Eserleri denizciler ve coğrafyacılar için bir rehber olması yanında, fethedilmemiş bölgeler hakkında osmanlı idarecilerini bilgilendirmiş, denizlerdeki osmanlı varlığını kalıcı hale getirmişti…

Babasının adı Hacı Mehmed olan Piri Reis, Kemal Reis’in erkek kardeşinin oğludur. O, Kemalpaşazade’nin tavsifine uygun olarak çocukluk yıllarını Gelibolu’da “timsah gibi su içinde büyüyerek” geçirmiştir. Tahsilinin ayrıntıları bilinmemekle birlikte, doğduğu şehirde aldığı ilk eğitim yanında, özellikle küçük yaşlarından itibaren amcasının yanında bulunarak denizcilikle ilgili bilgileri yaşayarak öğrenmiştir. Nitekim amcasının İkinci Bayezid Han’ın (1481-1512) daveti üzerine devlet hizmetine girmesinden (1494) önceki faaliyetlerinde, özellikle Endülüs Müslümanlarının İspanyol zulmünden kurtarılıp Kuzey Afrika sahillerine taşınması sırasında Piri Reis de görev yapmıştır. Osmanlı-Venedik Harbi’nde (1498-1502) Kemal Reis’in kumanda ettiği filoda bir geminin kaptanlığını Piri Reis yapmış; Modon Kalesi’nin fethi (1500) sırasındaki gayretlerini şair Safaî, Fethnâme-i İnebahtı ve Moton adlı eserinde sitayişle tasvir etmiştir. Bu sırada Navarin Kalesi’nin Kemal Reis tarafından geri alınması (1501) haberini İstanbul’a götürerek, İkinci Bayezid Han’ın huzuruna çıkmıştır. Bu hizmetinden dolayı kendisi 3000 akçe, 1 kırmızı benekli kaftan ve ulufesine 5 akçe zam verilmek suretiyle taltif edilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) Mısır Seferi’nde (1516-1517), Cafer Bey kumandasındaki filoya dâhil olarak Nil yolundan Kahire’ye gitmiş, bu arada Nil’in kollarının haritasını yapıp buralar hakkında tarihî ve coğrafî bilgiler vermiştir. Kanunî devrinde (1520-1566), artık Osmanlı donanmasının bir kumandanı olarak Rodos fethine de katılmış olması muhtemel olan Piri Reis, Mısır Beylerbeyi Hain Ahmed Paşa’nın isyanı üzerine Osmanlı idaresini burada tam manasıyla kurmak üzere İstanbul’dan hareket eden (30 Eylül 1524) Sadrazam İbrahim Paşa’ya kılavuz tayin edilmiştir.

Çalışmaları Sultana Sunuluyor

İbrahim Paşa ve maiyeti denize açılmış fakat hava muhalefeti yüzünden Marmaris’te karaya çıkarak Mısır’a karayolu ile ulaşmak mecburiyetinde kalmıştır (2 Nisan 1525). Piri Reis bu deniz yolculuğu esnasında İbrahim Paşa ile yakından tanışma fırsatı bulmuştur. Sefer esnasında sık sık kendi yazılarına müracaat etmesi sadrazamın dikkatini çekmiştir. Müsveddeleri inceleyen paşa, Piri Reis’e notlarını temize çekerek kitap haline getirmesini tavsiye etmiştir. Bu sözlerden kuvvet bulan Piri Reis, Gelibolu’da düzenlediği Kitâb-ı Bahriye’yi İbrahim Paşa vasıtasıyla Kanuni Sultan Süleyman’a takdim etmiştir. Piri Reis kitabının padişah tarafından takdirle karşılandığını eserinin önsözüne eklemeyi ihmal etmemiştir.

1525-1547 yılları arasındaki hayatı hakkında bilgi bulunmayan Piri Reis, bu sıralarda Tersane Kethüdalığı vazifesini üstlenmiş olmalıdır. Piri Reis, Ferhad Paşa’nın Yemen Beylerbeyiliğine tayin edilmesi üzerine onun yerine Hind Donanması Kaptanı tayin edildi (1547). Aden, Yemen eyaletinin bir sancağı olup 1546’da mahalli Arap reisi Ali b. Süleyman tarafından zaptedilmişti. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu’nda sahip olduğu bu çok mühim üssünü geri almak için harekete geçti ve Piri Reis 60 gemilik donanmasının başında Süveyş’ten hareket edip Aden Kalesi önüne geldi (19 Ocak 1549). Kale, 3 Şubat 1549’da fethedildi.  Fethin Cuma gününe isabet etmesi sebebiyle Aden ileri gelenlerinin de hazır bulunduğu camide hutbe Kanuni Sultan Süleyman adına okutuldu. Fetih haberi Mısır’a, oradan da İstanbul’a ulaştırıldı. Buna karşılık padişahın ihsanı da gecikmedi. Çarpışmalarda yer almış asker ve denizcilere rütbelerine göre terakkiler verildi.

Piri Reis'in son sefer güzergahını gösteren harita

“Siyaseten” Katledildi

Hürmüz Batı Asya ülkeleri ile Hindistan arasında önemli bir ticaret merkezi olması hasebiyle, Hint Okyanusu’nun en önemli limanlarından birisiydi. Yerel yönetimin de zayıflığından yararlanan meşhur Portekiz denizcisi Albuquerque, Hürmüz’ü 1507’de ele geçirmiş ve burada bir üs tesis etmişti. Piri Reis Hürmüz Kalesi’ni fethetmek üzere Nisan 1552’de 30 gemiden meydana gelen bir filo ile Süveyş’ten hareket etti. Önce 6 günlük bombardımandan sonra Maskat Kalesi’ni fethetti (Kasım 1552), sonra da Hürmüz’e yöneldi. Etrafındaki kaleler tamamen ele geçirildiği halde Hürmüz muhasaraya dayanmakta idi. Piri Reis muhasaraya devam ederken bir taraftan da tedbiri elden bırakmıyordu. Osmanlı donanmasından daha üstün bir Portekiz donanmasının baskın yapması imkân dâhilindeydi. Nitekim yanına esir aldığı Maskat Kalesi Kumandanı Jean de Lisbao’dan Portekiz’in deniz faaliyetleri hakkında aldığı bilgiler Piri Reis’in endişesini büsbütün artırdı. Bu sebeple muhasarayı kaldıran Piri Reis karadaki bütün ağırlıkları kadırgalara yükledikten sonra denize açıldı. Basra’ya doğru giderken yerli gemicilere Portekiz donanması hakkında aldıkları haberleri kendisine ulaştırmalarını tembihledi. Gelen haberler Piri Reis’in endişesinde haklı olduğunu gösterdi. Nitekim kendisine Hint donanması Basra’ya ulaştığı sırada bir Portekiz donanmasının da Hürmüz önlerine geldiği haberi ulaşmıştı.

Hürmüz muhasarasının zamanında kaldırılması Piri Reis’in ileri görüşlülüğü hakkında güzel bir numunedir. Fakat şimdi yeni bir sıkıntılı durum ortaya çıkmıştı. Çünkü Basra Körfezi’nin bir Portekiz donanması tarafından kapatılması halinde Osmanlı Hint donanmasının Süveyş’teki üssüne ulaşması çok zor olacaktı. Bu müşkil durumdan kurtulmanın yollarını arayan Piri Reis mevcut filodan 3 gemi seçip Süveyş’e doğru yola çıktı. Gemilerden biri karaya oturduğu için, 2 kadırga ile Süveyş’e, oradan da karayolu ile Kahire’ye ulaştı. Ancak burada Mısır Beylerbeyi Davut Paşa tarafından iyi karşılanmadı. Hint donanması Piri Reis’in sorumluluğu altında idi. Bu hareketiyle ordusunu savaş meydanında bırakıp kaçmış bir kumandan gibi telakki edildi ve hapse atıldı. Piri Reis’in yapmış olduğu faaliyetler Davud Paşa tarafından detaylı olarak hükümete rapor edildi. Basra Beylerbeyi Kubad Paşa da Davud Paşa’dan önce Piri Reis’in yaptıklarını Halep’te bulunan padişaha bildirmişti. Neticede Piri Reis gelen fermanla “siyaseten” Mısır Divanı’nda katledildi (1554).

Piri Reis’in katlinde birinci derecede rol oynamış olan Basra Beylerbeyi Kubad Paşa, muhasara devam ederken Hürmüzlü Müslümanların mal ve mülklerinin talan edildiğini padişaha gönderdiği mektubuna ilave etmişti. Piri Reis’in katlinden sonra yerli halktan bir cemaat İstanbul’a gelerek Hürmüz muhasarası devam ederken mallarının gasp edildiğini söyleyerek bedelini istediler. İddialarını destekleyen bir delil gösteremedikleri için şikâyetlerine itibar edilmemişti. Kubad Paşa ise Piri Reis’in katlinden kısa bir süre sonra Basra Beylerbeyiliği vazifesinden azledildi.

Hocazade Mehmed, Celalzade Mustafa ve Âli Mustafa Efendiler Piri Reis’in idamına sebep olarak, Hürmüz Kalesi muhasarasını kendi menfaatini gözettiği için kaldırmasını göstermekte iseler de, bu konuya müstakil bir başlık ayıran Peçuylu’ya göre “bu husus düşman hâlinden habîr olanlar katında gayet muhal ve ba‘iddür”. ıı

Kaynaklar: Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i Meşâhîr-i Osmâniyye, C. II, İstanbul 1316; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, C, III, İstanbul 1342, s. 315; Fuad Ezgü, “Piri Reis”, İslâm Ansiklopedisi, C. IX, İstanbul 1964, s. 562; Kemal Özdemir, Osmanlı Deniz Haritaları: Ali Macar Reis Atlası, İstanbul 1992, s. 57; Pirî Reis, Kitâb-ı Bahriye, (Haz. F. Kurdoğlu-H. Alpagot), Ankara 1935; A. Afetinan, Pirî Reis’in Hayatı ve Eserleri, Ankara 1992; Cengiz Orhonlu, “Hint Kaptanlığı ve Pîrî Reis”, TTK Belleten, XXXIV/134 (Ankara 1970), s. 235–254; ; Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zunûn an-esâmi’1-kütüb ve’1-fünûn (haz. Şerefettin Yaltkaya-Rifat Bilge), C. 1, İstanbul 1971

PİRİ REİS’İN PORTEKİZ SİYASETİ
Portekizliler 1550-51 yıllarında Basra Körfezi’ndeki faaliyetlerine hız verdiler. Osmanlı nüfuzu altındaki Bahreyn’e kadar sokularak Lahsa’da bulunan Katif Kalesi’ni ele geçirdiler ve bölge halkını Osmanlı Devleti’ne karşı isyana teşvik ettiler. Bunun üzerine Osmanlı, Portekizlilerin Hint Okyanusu, Arap Yarımadası’nın güneyi ve Basra Körfezi’ndeki yıkıcı faaliyetlerini kontrol etmeye yöneldi. Bu siyaset tabiatıyla Hint Donanması Kaptanı Piri Reis tarafından uygulanmıştı.

PİRİ REİS DONANMAYI NİÇİN BIRAKTI?
Piri Reis’in, donanmayı Basra Körfezi’nde bırakarak Mısır’a gitmesi idamına sebep olmuştu. Piri Reis’in hangi maksatla donanmayı Basra Körfezi’nde bırakarak üç kadırga ile Süveyş’e doğru gittiği tam olarak bilinmiyor. Prof. Dr. Cengiz Orhonlu’ya göre; Piri Reis emrindeki mevcut donanmanın Portekiz deniz kuvvetleriyle baş edebilecek yeterlilikte olmadığının farkındaydı. Fakat o, yeni bir donanma toplayıp düşmanın karşısına daha güçlü şekilde çıkmak fikriyle hareket etmiş olabilir. Donanmayı Basra Körfezi’nde bırakmasındaki diğer bir sebep de donanmadaki gemilerin Süveyş’ten itibaren uzun bir yol kat etmesi ve Maskat ve Hürmüz Kalesi muhasarası sebebiyle tamire muhtaç olmaları idi. 

PİRİ REİS HARİTASI 500 YAŞINDA

2013 yılı Piri Reis’in dünya haritasını hazırlayışının 500. yıldönümü. Bu sebeple Unesco 2013’ü dünyada Piri Reis yılı ilan etti. Orta ve Güney Amerika’nın doğu kıyılarını gösteren harita Piri Reis tarafından 1513 yılında hazırlanmış ve Mısır seferi sırasında Yavuz Sultan Selim’e sunulmuştu. Dünyaca meşhur bu harita bugün 500 yaşında. İşte, osmanlı denizliği ve coğrafyacılığının önde gelen isimlerinden Piri Reis’in meşhur harita eserleri… 

Kuzey Batı Afrika'da Merakeş şehri ve Merakeş padişahı çizimiPiri Reis deniz yoluyla dünyanın dört bir yanına seyahat ederken bir taraftan da hazırlayacağı kitaplar ve haritalar için çalışmış, notlar almış, çeşitli kaynaklar toplamıştır. Onun, haritalardan oluşan sadece üç eseri günümüzde bilinmektedir.

Bunlardan ilki 1513’te çizimini yaptığı dünya haritasından, Orta ve Güney Amerika’nın doğu kıyıları ile Batı Afrika kıyılarını içine alan bir parçadır. Haritanın diğer parçaları hâlâ kayıptır. İkinci çalışması Akdeniz’i ekonomik ve içtimai yönleriyle anlatan “Kitâb-ı Bahriye” isimli meşhur kitabıdır. Son çalışması ise 1528’de yapmış olduğu ikinci bir haritadır. Bu harita da Amerika’nın orta ve kuzey kıyılarını gösteren sekiz paftalık dünya haritasının bir parçasıdır.

Piri Reis’in Haritaları Yeniden Keşfediliyor

Piri Reis’in 1513’te Gelibolu’da hazırlamış olduğu ve çiziminin 500. yılı olan harita Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan Kitaplığı, Numara 1633’te kayıtlıdır. Topkapı Sarayı, müze haline getirilirken yoğun bir şekilde tanzim ve tasnif çalışması yapılmıştır. Nitekim Berlin Üniversitesi profesörlerinden Adolf Deismann burada bulunan yazma eserleri incelerken Fatih Sultan Mehmed tarafından tercüme ettirilen Batlamyus’un coğrafyası ve haritalar dikkatini çekmiş, Amyrutzes’e yaptırdığı tahmin edilen haritanın araştırılıp bulunmasını özellikle müze müdürü Halil Edhem (Eldem) Bey’den rica etmiştir. Bunun üzerine 9 Kasım 1929 tarihinde Harem dairesinde birtakım haritalar içerisinde Türkçe bir dünya haritasının bir parçasına da tesadüf olunmuştur. O sıralarda İstanbul’da bulunan Paul Kahle, bu haritanın Kristof Kolomb’un 1498 tarihinde yaptığı ancak günümüze ulaşmayan dünya haritasının kısmen kopyası ve Piri Reis’in Mısır Seferi sırasında Yavuz Sultan Selim’e sunduğu harita olduğunu söylemiştir.
Böylece büyük ilgi toplayan harita yerli ve yabancı birçok yayınla dünyaya duyurulup tanıtılmıştır. Nitekim P. Kahle, 9 Eylül 1931 tarihinde Leiden’de toplanan Müsteşrikler Kongresi’nde haritayı tanıtmak üzere bir tebliğ sunmuş, bu tebliğ muhtelif yerlerde yayınlanmıştır. Aynı yazar 1933 yılında haritayı müstakil bir kitapçık halinde ayrıntılı olarak ele almış, tesbit edebildiği kaynaklarını göstermiştir.
Daha sonra harita, Türk Tarih Kurumu tarafından büyük bir itina ile bastırılmış ve Kurum Başkanı Yusuf Akçura tarafından harita hakkında kısa malumat verilip, harita etrafındaki notlar hakkında izahlar yapılmıştır.

Deve derisi üzerine resmedilmiş harita 86 cm. boyunda olup üst kısmının genişliği 61 alt kısmı ise 41 cm'dir. Haritanın tam dünya haritasının bir parçası olduğu tahmin edilmektedir. Piri Reis, bu muhteşem dünya haritasını nasıl yaptığını anlattığı satırlara "İşte bu harti misalinde harti asır içinde kimesnede yoktur. Bu fakirin elinde telif olup şimdi bünyad oldu" diye başlar.Piri Reis’in En Büyük Haritası

Harita deve derisi üzerine 9 renk ile resmedilmiş; 86 cm. boyunda, üst kısmı 61 ve alt kısmı 41 cm. genişliğindedir. Üst kısmı koparılmış olan haritada üçü küçük, ikisi büyük 5 rüzgârgülü ve çeşitli yön çizgileri bulunmaktadır. Standart portulan çizimlerinde rüzgârgüllerinin sayısının 17 olduğu bilindiğine göre, bunlar eklendiğinde haritanın tam dünya haritasının bir parçası olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim Piri Reis, yaptığı haritasında pek çok yenilikler ortaya koyduğunu, Hind ve Çin Denizlerinin şimdiye kadar Anadolu’da kimsede bulunmayan yeni haritalarını çıkardığını ve bunu Mısır’da Yavuz Sultan Selim’e sunduğunu ve padişah tarafından beğenildiğini belirtmektedir.

Piri Reis haritasının elimizdeki bu mevcut kısmında, Atlas Okyanusu’nun iki yakasını ihtiva edecek şekilde, Batı Afrika kıyıları, Asor, Kanarya ve Yeşilburun takımadaları; Atlas Okyanusu, Güney Amerika ile Orta Amerika’nın bilinen kısımları, Florida ve Antiller yer almaktadır. Piri Reis haritasına çizimler yanında, başta kendi ismi olmak üzere ilgili yerlerin özelliklerini, ne zaman kim tarafından keşfedildiğini, kimlerden faydalandığını gösterecek şekilde çeşitli açıklamalar da eklemiştir. Burada kimisi gerçek kimisi hayalî muhtelif insan ve hayvan resimleri de görülmektedir.

Özellikle Amerika için, 1492-1504 yılları arasında 4 seyahati bulunan Kristof Kolomb’un haritasını kullanmış, onun üçüncü seferine katılıp daha sonra Kemal Reis’e esir düşmüş olan bir yardımcısının anlattıklarından faydalanmıştır. Hatta bu seyahatlerden öncesine ait bilgilere de ulaştığı anlaşılmaktadır. Nitekim Antilya’nın 870 (1465) yılında keşfedildiğini bildirmektedir. Piri Reis’in ilmî derecesini gösteren önemli ölçülerden biri de çeşitli mikyaslardaki haritaları tek mikyasa indirerek, birbirlerinin eksik taraflarını diğerleriyle tamamlayabilmiş olmasıdır. Çünkü kendisinden önce yapılan haritalarda bu mükemmellik görülmemektedir. 1517 yılında Mısır’da Yavuz Sultan Selim’e sunulan harita, haritacılık tekniği ve göz alıcı görünümüne ilaveten, kendi çizimleri günümüze ulaşmayan K. Kolomb’un keşiflerine dair en eski eser olması bakımından da yerli ve yabancı bilim adamlarının büyük ilgisini çekmiştir.

15 Yıl Sonra İkinci Dünya Haritasını Çizdi

Piri Reis’in 1528’de yine Gelibolu’da hazırlamış olduğu ikinci harita da Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde Hazine Kitaplığı Numara 1824’te kayıtlıdır. Ceylan derisi üzerine 8 renkle boyanmış olan harita 68×69 cm. ebadında olup, Osmanlı tarzı çerçeve ile süslenmiş, ilk haritadan daha itinalı çizilmiştir. Çerçevenin sadece kuzey ve batı yönünde olması bunun da bir parça olduğunu göstermektedir. Bu parçanın, çerçevenin pafta altlığının doğu ve güney kenarında sona ermesinden ve pusula güllerinin paftadaki eksikliğinden hareketle, 8 paftalık bir dünya haritasının bir paftasından ibaret olduğu daha birtakım teknik izahlarla ortaya konulmuştur. Birincide olduğu gibi bunda da, Piri Reis’in ismi ve haritanın tarihi yer almaktadır. Dört rüzgârgülü ile iki adet mil ölçeği bulunmakta, ölçeklerin altında, haneden haneye ellişer mil, noktadan noktaya onar mil olduğu belirtilmektedir. Bu ölçüleriyle harita ilk haritadan daha büyük ölçekli olarak hazırlanmıştır. Daha önceki haritalarda koylar ve körfezler yarım daire şeklinde yapılırken, burada sabit şekilleri bugünkü tekniğe uygun bir biçim almıştır. Yengeç Dönencesi’nin gösterilmiş olması kopuk kısımlarda Ekvator ve Oğlak Dönencesi’nin de çizilmiş olduğunu düşündürmektedir.

Haritada Atlas Okyanusu’nun kuzeyi ile Kuzey ve Orta Amerika’ya yer verilmektedir. Böylece Grönland’dan Florida Yarımadası’na kadar kuzey yönünde henüz keşfedilmeyen yerler beyaz olarak bırakılmış ve buralar hakkında bilgi bulunmadığı belirtilmiştir. Bu da yazarın ilmî hassasiyetini göstermektedir. Birinci haritada K. Kolomb’a uyarak bazı adaların çiziminde yapılan hataların, burada tekrarlanmadığı, kıyıların daha dikkatle çizildiği görülmekte, buradan da Piri Reis’in, devamlı olarak coğrafî keşifleri ve yenilikleri takip ettiği, bu sahadaki bilgilerini yenilediği anlaşılmaktadır. Haritada görülen, doğu yönünde 10-13 derecelik sapma o devrin bütün haritalarında mevcut eksikliktir. Bu hata 1600’den sonra Fransızlar tarafından tashih edilmiştir. Bu harita da Kuzey Amerika’nın aslı günümüze ulaşan ilk ilmî haritası hüviyetini taşımaktadır.

Bir Akdeniz Seyahatnamesi ve Rehberi:
Kitâb-ı Bahriye

Kitab-ı Bahariye'de yer alan bir İstanbul tasviriPiri Reis’in Topkapı Sarayı’ndaki haritalarından başka iki farklı telifi bulunan Kitâb-ı Bahriye isimli meşhur bir eseri de vardır. Bir harita ve coğrafya kitabı olarak nitelendirilen eser, “derya âleminden ve mellâhlar sanatından bir yâdigâr” olmak üzere Gelibolu’da kaleme alınmıştır. Yazar, amcası Kemal Reis ve diğer arkadaşlarıyla Akdeniz’de katıldığı seferlerde gördüğü yerleri bizzat kaydetmiş, ancak elde ettiği bu bilgileri, tek bir haritada göstermek imkânsız olduğu için, bir kısmı yazılsa bile kullanılması güç olacağından bir kitap haline getirme ihtiyacını duymuştur.

Piri Reis eserinin ilk telifini 927 (1521) yılında yapmıştır. İbrahim Paşa, Mısır’a giderken tutuldukları fırtına sırasında Piri Reis’in yol bulabilmek için sürekli yanında bulundurduğu kitabına baktığını görmüş; bunun üzerine eseri inceleyerek hem kendisini, hem de eseri çok takdir etmiş ve bunun temize çekilerek padişaha takdime hazır hale getirilmesini istemiştir. Bunun üzerine Piri Reis Gelibolu’ya dönüşünde yazdıklarını yeniden gözden geçirerek çalışmalarını 932 (1526) yılında tamamlamıştır. Her iki telife ait muhtelif nüshalar günümüze ulaşmıştır.

Eser, 84 sayfadan oluşan 23 fasla ayrılmış 972 beyitlik bir mukaddime ile başlamaktadır. Bu fasıllarda kitabın yazılış maksadı başta olmak üzere denizcilik ve coğrafya ilmiyle ilgili pek çok mevzu ele alınmıştır.

Eserde belirli bir sistematik üzere, Akdeniz sahillerinde Sultaniye ve Kilidülbahr kaleleriyle başlayarak kuzey sahil boyunca ve Ege Denizi, Yunanistan, Adriyatik kıyıları, İtalya, Fransa ve İspanya’nın Akdeniz kıyıları, Kuzey Afrika, Mısır, Doğu Akdeniz kıyıları, Kıbrıs, Ege Denizi’nin Anadolu sahillerindeki ada, körfez ve limanlar ayrıntılı olarak tanıtılır. Liman ve kıyıların su derinlikleri, demir yerleri, kıyı bitki örtüsü, içme suyu ve gemi inşaatına ait imkânlara ilaveten, insanlar, dinler ve hükümetler de etraflıca ele alınmıştır. Şehirlerin haritaları verilirken, önemli binaların resimleri de yer alır.

Kitâb-ı Bahriye’nin kaynakları hiç şüphesiz, denizcilerle dolu bir muhitte doğup büyüyen ve daha küçük yaşlarından itibaren başta amcası Kemal Reis olmak üzere ünlü denizcilerle birlikte daima denizde olan Piri Reis’in müşahede ve duyduklarına dayanan sözlü kaynaklardır. Bunun yanında başta Kristof Kolomb’un haritası olmak üzere, yeni keşiflere dair harita ve eserler yanında, özellikle Akdeniz için daha önce vücuda getirilen İtalyan ve Cenovalıların portulanlarını kullandığı, fakat birçok eksiği olan bu eserlere çok şeyler kattığı bilinmektedir.

Piri Reis'in 1513 tarihli haritası aranırken ortaya çıkan 1528 tarihli bu harita Atlas Okyanusu'nun kuzeyini, Kuzey ve Orta Amerika'yı göstermektedir. Dört parçalık bir haritanın parçası olduğu sanılmaktadır.

Genel anlamda bir Akdeniz seyahatnamesi olan Bahriye, bütün Akdeniz için bir rehber olması yanında, özellikle henüz fethedilmemiş adalar hakkında Osmanlı idarecilerini bilgilendirmiş, Akdeniz’deki Osmanlı varlığını daha kolay ve kalıcı hale getirmiştir.

Piri Reis’in şüphesiz en önemli kalıcı hizmeti, karadaki fetihleri kolaylaştıracak ve devamlı kılacak mahiyette olan Akdeniz’deki Osmanlı gücünün rehberi ve el kitabı özelliğini taşıyan, bütün limanları ve buralardaki ikmal noktalarını tanıtan Kitâb-ı Bahriye’yi yazmış olmasıdır. O, yaptığı haritalar ve haritalarla süslediği Bahriye’siyle de Osmanlı coğrafya yazıcılığında çok haklı ve yeri doldurulamayacak bir mevki elde etmiş, bu yönüyle şöhreti uluslararası boyutlara ulaşmıştır.

Piri Reis’in Osmanlı Devleti’ne Hizmetleri…

Piri Reis’in, Akdeniz’deki Türk varlığının pekişmesi, Kızıldeniz’in Portekiz tecavüzlerinden korunması ve Osmanlı nüfuzunun Hint sularına da taşınmasında büyük hizmetleri olmuştur. Akdeniz’deki çeşitli özel ve resmî hizmetleri dışında, özellikle Hürmüz Kalesi muhasarası sırasında Portekiz tehlikesini önceden dikkate alarak, o zamana kadar yaptığı açık deniz mücadeleleri ile yıpranmış olan filosunu mutlak bir felaketten kurtarma basiretini göstererek muhasarayı kaldırmış, böylece deniz bilgisini ve kumanda dirayetini göstermiştir. Ancak ona kültür tarihimizde hak ettiği yeri veren çalışmaları haritacılık ve coğrafya alanında görülmüştür. Piri Reis’in birinci (1513) ve ikinci (1528) haritaları, Osmanlı devlet ve ilim adamlarının dünyadaki yenilikleri takiplerine müşahhas birer numunedirler. Diğer taraftan Mısır seferi sırasında yeni keşifleri de ihtiva eden dünya haritasının kendisine sunulması Yavuz Sultan Selim’in cihanşümul siyasetinin önemli bir numunesi olmuştur.

Kaynaklar: İdris Bostan, “XVI. Yüzyılda Osmanlı Tersaneleri ve Gemi İnşa Teknolojisi”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doruğu, 16. Yüzyıl Teknolojisi (ed. K. Çeçen), İstanbul 1999, s. 313–335; Cengiz Orhonlu, “Hint Kaptanlığı ve Pîrî Reis”, TTK Belleten, XXXIV/134 (Ankara 1970), s. 247; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, Ankara 1983; Doğan Uçar, “XVI. Yüzyıl Haritacılığı”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doruğu, 16. Yüzyıl Teknolojisi (ed. K. Çeçen), İstanbul 1999, s. 286; Sadi Selen, “Piri Reis’in Şimalî Amerika Haritası Telifi 1528”, TTK Belleten, 1/2 (Ankara 1937), s. 517; Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zunûn an-esâmi’1-kütüb ve’1-fünûn (haz. Şerefettin Yaltkaya-Rifat Bilge), C. 1, İstanbul 1971; Fr. Taeschner, “Osmanlılarda Coğrafya” (trc. Hâmid Sadî), Türkiyat Mecmuası, 11(1928), s. 281; Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, C. II, İstanbul 1997, s. 256; Hadâiku’l-hakaik fî-tekmileti’ı-Şakaik (Haz. A. Özcan), İstanbul 1989, s. 56; Aydın Sayılı, “Üçüncü Murad’ın İstanbul Rasathanesindeki Mücessem Yer Küresi ve Avrupa ile Kültürel Temaslar”, TTK Belleten, XXV/99 (Ankara 1961), s. 406.

Yedikıta Dergisi, Şubat Sayısı, 2013