Endüstri 1.0’dan, 4.0’a Dek Sanayi Devriminin Aşamaları Ve Sonuçları

Bilim Teknoloji
Giriş Dünya tarihi ile ilgili iyi okumalar yapmış, yaptığı okumalardan topladığı verileri rasyonel bir şekilde analiz etmeye muvvafak olmuş herkesin bildiği en önemli gerçeklerin başında, sanayi devri...
EMOJİLE

Giriş

Dünya tarihi ile ilgili iyi okumalar yapmış, yaptığı okumalardan topladığı verileri rasyonel bir şekilde analiz etmeye muvvafak olmuş herkesin bildiği en önemli gerçeklerin başında, sanayi devriminin dünya tarihine makas değiştirten hadiselerin başında geldiğidir. Sanayi devriminin gerçekleşmesi ile birlikte dünya köklü bir değişim geçirmiştir. Oldukça yavaş akan hayat epey hızlanmış, sosyo-politik, sosyo-iktisadi süreçler dönüşü olmayacak köklü değişimler geçirmiştir. Buna paralel olarak sosyologlarca ”modernite” olarak isimlendirilen ve 1980’lere yaklaşık 250 yıl sürmüş bir süreç sanayi devriminin gerçekleşmesi ile mümkün olabilmiştir.

Dünya tarihine makas değiştirten bu olay, asla duruk bir yapıda olmamış olup, sahip olduğu dinamik yapısıyla kendisini sürekli yenilemiştir. Bu yenilenmeler sonucunda sanayileşme olgusu dört aşamadan geçerek bu günlere gelmiştir. Sanayi devriminin dünya tarihinde nelerin sebebi olduğunu anlamak adına mevuzbahis dört aşamayı iyi anlamak oldukça büyük bir öneme sahiptir. Bu haberimizde On5yirmi5.com’un değerli okurları için önce sanayi devriminin bu aşamalardan, sonrasında ise sonuçlarından bahsedeceğiz. Şimdi haberimize geçelim.

Sanayi  Devriminin İlk Durağı: Endüstri 1.0

Resmi ve yaygın tarih anlatısı ilk sanayi devriminin 18. yüzyıla karşılık gelen 1700’lü yıllarda İngiltere’de gerçekleştiğini bildirmektedir. Alanın uzmanlarınca sıklıkla belirtilen bir başka  görüşe göre, 1698’de buhar makinesinin Thomas Savery tarafından icat edilmesi sanayi devriminin tetikleyicisi olmuştur. Tarihçilerce yapılan tasnife göre sanayi devriminin ilk  aşaması 1760-1830 yılların arasında ki 70 yıllık periyodu kapsamaktadır. 70 yıllık bu periyot post-modern tasniflemelere göre Endüstri 1.0 adını almıştır.

Sanayi devriminden önce mal üretimleri genellikle aileler tarafından evlerde veya küçük işletmelerde gerçekleştirilirdi. Ancak gerçekleşen devrim ile gelişen buhar ve su teknolojisi icat edilen büyük makinelere entegre edilmiş, entegrasyondan sonra büyük makineler evlere ve küçük işletmelere sığmadığı için büyük fabrikalar kurulmaya başlanmış, artan farbrikasyon ise evlerde ki ve küçük işletmelerde ki üretimin sonunun getirmiştir. Temelde suyun gücü ile çalışan buhar makinelerinin kullanıldığı bu aşamada tekstil, demir-çelik sektöründe üretimler daha önce görülmemiş oranda artış göstermiştir. Bu artıştan sebep mal üretimi nicelik bakımında epey arttığı için bu durum bir ürün standartlaşmasını da beraberinde getirmiştir. Daha anlaşılır bir şekilde izah etmek gerekirse devrim öncesi sadece kralların ve hanedanlarının, asillerin, üst perde bürokratların, çok zengin tüccarların ulaşabildiği mallara basit halk tabakalarıda ulaşabilmiştir.

Bu sürecin en önemli hadiselerinden bir tanesi ise buharlı lokomotifin icadı olmuştur. Buharlı lokomotifin icadından sonra dünyanın pek çok yerinde demiryolları yaygınlaşmış, bu durum  nicelik bakımından oldukça fazla olan malların daha hızlı bir şekilde ülkelerin iç ve dış pazarlarına ulaşmasına olanak tanımıştır. Buharlı lokomotifin icadı ile birlikte malların iç ve dış pazarlara daha kolay bir şekilde ulaştırılabiliyor olması ülkeler arası ihracat ve ithalatı muazzam bir hızda hızlandırmıştır. Bu durum modern öncesi çağlarda da var olan küresel ticaretin daha önce görülmemiş büyüklüklere ulaşmasını sağlamıştır.

Endüstri 1.0’ı kısaca anlattıktan sonra, şimdi sanayi devriminin ikinci aşaması olan Endüstri 2.0’a geçelim.

 

1700’lerde Teşekkül Etmiş Olan Sanayi Olgusunun Yeni Entegrasyonlar ile Daha da Geliştiği Süreç: Endüstri 2.0

Sanayi devriminin ikinci aşamasını temsil eden bu sürecin ne zaman başlayıp, ne zaman bittiği ile alakalı tasnifler muhteliftir. bu süreç kimilerine göre 1871-1914 arasını, kimilerine göre 1869-1970, kimilerine göre ise 1901-2000 yılları arasında ki zamanları kapsamaktadır. Bu sürecin sınırları tam olarak belli olmasa bile devrimin bir önceki aşamasından keskin bir şekilde ayrılmaktadır.

Bu süreci öncülü olan süreçten keskin bir şekilde ayıran husus ise, elektrik ve petrol teknolojisinin endüstriyel üretim süreçlerine entagrasyonudur. Bu dönemde elektrik ve petrol teknolojisinin endüstriyel üretim süreçlerinde kullanılan imalat malzemelerine entegre edilmesiyle beraber hem üretim maliyetleri keskin bir şekilde düşmüş, hem de endüstriyel üretim daha önceki zamanlara nazaran epey artmıştır. Bu gelişmeler ne kadar sanayi üretimini elinde tutan ve yönlendiren kapitalist sınıfı açısından ”yüksek kar” başta olmak üzere pek çok avantajlar sağladıysa, tüm toplumsal sınıflar açısından aynı şey söylenemez. Endüstriyel üretim süreçlerinde artan elektrifikasyondan sebep, insanlarca ifa edilen pek çok işin makinelere devrolunmuş olmasından dolayı teknoloji kaynaklı işsizlik epey artmıştır. Pek çok insan ya işsiz kalmış ya da başka iş kollarında iş aramak zorunda kalmıştır.

Bu süreçte yaşanan gelişmeler endüstrilerde gerçekleşen elektrifikasyonlarla ve petrolizasyonla sınırlandırılamaz. Zira bu dönemde dünya tarihinde büyük değişikliklere sebebiyet verecek olan başka gelişmelerde baş göstermiştir. 1800’lerin birinci yarısında Samuel Morse tarafından telefonun, 1800’lerin ikinci yarısında Aleksandr Graham Bell tarafından telefonun icat edilmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Telgraf ve Telefonun icadı, insanların arasında ki teknik yetersizliklerinden sebep çok kısıtlı kalmış olan iletişimin gelişmesine ve çeşitlenmesine olanak sağlamıştır. Artan iletişim imkanlarından sebep öncelikle devletler, sonrasında insan toplulukları birbirlerine daha da yakınlaşmıştır.

Bu dönemde geniş halk kitlelerinin hizmetine mal arzında bulunmak için seri imalatı arttırmak kaygısı da ön planda tutulmuştur. Bu kapsamda ABD’li iş adamı Henry Ford’un kurduğu üretim bandı sistemi dikkate değerdir. 1903 yılında seri bir şekilde imalat yapan seri bandıyla otomobiller üretilmeye başlanmış. 1903 yılında ABD’de Henry Ford ilk defa kurduğu seri imalat bandıyla otomobil üretmeye başladı. Seri üretim bantları ve elektrik enerjisinin sanayide kullanılmasıyla birlikte üretimde dev artışlar sağladı. Daha ucuza imal edilen ürünlerin satış fiyatlarında düşüşler yaşandı. Seri üretimle üretilmeye başlayan otomobiller yollarda çok daha fazla görülmeye başlandı. Endüstri 2.0’ı ana hatlarıyla anlatmaya çalıştık. Şimdi Endüstri 3.0’ı anlatmaya başlayalım.

Endüstriyel Üretimde Otomasyonlaşmanın İlk Adımı: Endüstri 3.0

Dijital dünyaya atılan ilk adım olması hasebiyle Endüstri 3.0 aşaması da sanayi devrimi açısından önem arz etmektedir. Sanayileşmenin bu aşamasına, sanayi devrimi tarihi üzerine çalışmalar yapan kimselerin verdiği bilgilere göre 1970’lerde geçilmiştir. Endüstri 2.0’da yukarıda belirtildiği üzere elektrifikasyon endüstriyel üretim süreçlerine dahil edilmişti. Elektrik bu aşamada da varlığını korurkeni otonom sistemler ve bilgisayarlarda endüstriyel üretim süreçlerine dahil edilmiştir. Bununla birlikte bu aşamada artan makineleşme endüstriyel üretim süreçlerinde el işçiliğini bitirmiş olup, insan gücüne duyulan ihtiyacı önemli oranda azaltmıştır. Otomatik sistemlerin insanların denetimine girmiş olup, endüstriyel üretim süreçleri daha kalifiye elemanlarca, bilgisayarlar başta olmak çeşitli sistemler üzerinden sevk ve idare edilmiştir. Buna paralel olarak üretim bantlarında makineler, mavi yakalı işçilerin yerlerini almıştır. Endüstriyel üretim ekseriyetle makinlerle gerçekleştirilmekle beraber, çok az sayıdaki işçiye düşen şey üretim bandında ufak tefek işleri gerçekleştirip, üretimi süreçlerini kontrol etmek olmuştur. Endüstri 3.0’ıda kısaca anlattıktan sonra günümüzde tam olarak gerçekleşmemiş olmasına rağmen eşiğinde olduğumuz Endüstri 4.0 aşamasını anlatalım.

Dünya’nın Eşiğinde Olduğu Büyük Devrim: Endüstri 4.0

Endüstri 4.0 aşaması gerek amaçlarından, gerekse hayatımıza getireceği köklü ve geri dönülmez değişikliklerden dolayı sanayi devriminin diğer aşamalardan en keskin şekilde ayrılmaktadır. Burada ki en keskin ayrılış endüstriyel üretim süreçlerinin daha önceki aşamalara benzer şekilde farklılaşacak olmasıdır. Örnek vermek gerekirse bundan önceki üç aşamada da endüstriyel üretim süreçleri ama beyaz yakalı işçinin, ama mavi yakalı işçinin emeği olsun insan emeğine gereksinim duymaktaydı. Aşamalarda ilerledikçe insan emeğine olan gereksinim azaldıysa da tam olarak ortadan kalkmamıştır. İnsan emeği endüstride bir şekilde var olmaya devam etmiştir. Ama bu gelinen aşamada Endüstriyel üretim, tamamen robotlar ve robotlarca koordine edilen makinelerin eline teslim edilecektir. Öyledir ki bu aşama ile tek bir insanın bile görev almadığı tamamen robotlar tarafından sevk ve idare edilen fabrikalar girecektir. Endüstri 4.0’ın lokomotifi konumunda ki gelişen yapay zeka teknolojileri ile bazı kalifiye insanlara endüstrilerde iş sahaları açılacak olsa da bu çok kısıtlı olmakla birlikte, bugün sanayide çalışan pek çok insan geri dönüşü olmayacak şekilde istihdamdan dışlanacaktır.

Endüstri 4.0’ın ana çerçevesini çizdikten sonra şimdi bu aşamayı detaylı bir şekilde anlatalım.

Endüstri 4.0’ın en temel amacı mevcut teknolojik sistemleri bir araya toplayıp, topladıklarına yenilerini de ekleyerek endüstriyel üretim süreçlerine yeni bir anlam ve amaç kazandırmaktır. Bununla birlikte akıllı yazılımlarla donatılmış bir takım sistemleri birbirleriyle entegre ve koordineli bir şekilde çalıştırmak Endüstri 4.0’ın başlıca amaçları arasındadır. Bu hususları belirttikten sonra Endüstri 4.0’ın hangi temeller üzerinde yükseldiğine değinelim. ”Nesnelerin interneti”, ”hizmetlerin interneti”, ”siber-fiziksel sistemleri” olarak isimlendirilen bu üç husus Endüstri 4.0’ın sac ayaklarıdır. Bu kavramı anlamak için bu üç hususu anlamak hayati bir önem arz etmektedir. Bu yapıya göre endüstriyel üretimde kullanılan makineler birbirleri koordineli ve entegre bir şekilde iletişime geçecek, veri analizleri yapacak, gerektiğinde insanlara haber verecektir. Makinelerin birbirleri ile iletişimi yine kablosuz bir şekilde sensörler vasıtasıyla gerçekleşecektir. Tüm bunlarla amançlanan şey makinelerin ”az maliyet çabuk üretim” esasına çalışmasını göre sağlamaktır.

Robotların endüstriyel üretim süreçlerinde başrolde olmasından sebep Endüstri 4.0 öncülü olan sanayi akımlarından keskin bir şekilde ayrılmaktadır. Bu sistemde makinelerin yönetimi, verilerin değerlendirilmesi, üretim kararlarının alınması robotlar tarafından gerçekleştirilecektir. Buna paralel olarak Endüstri 4.0 sisteminin hayatımıza sokacağı yeniliklerden birisi ise ”hiç kapanmayan fabrikalardır”. Bu fabrikalarda insan olmayacak ve 24 saat boyunca asla dinlenme ihtiyacı olmayan robotlar ve robotların komuta ettiği makineler sürekli üretim halinde olacaktır. İnsansız ve robotların yönettiği bu fabrikalarda imalat kesintisiz olarak sürdüğü için üretim muazzam boyutta artacak ve bu durum dünya ekonomisine büyük artı değerler sağlayacaktır.

Bu sistemin hayatımıza sokacağı yenilikleri anlatırken üç boyutlu yazıcıları da değinmek oldukça önemlidir. Üç boyutlu yazıcı teknolojisi insanların gündelik tüketim hayatında gereksinim duyduğu pek çok ürün evlerde ve bir ticari işletmeye bağlı kalmaksızın kolay bir şekilde üretilebilecektir.

Bu değişimlere paralel olarak Endüstri 4.0’ın kendine münhasır yeni ilkeleri olacaktır. Bu ilkeleri şu şekilde açıklamak mümkündür.

1-) Karşılıklı Çalışabilirlik: Bu ilke endüstriyel üretim süreçlerinde beraber çalışan insan ve robotların birbirlerine entegre ve koordine çalışmasını esas alır. Buna göre insanlar robotları uzaktan komuta etmekteyken, robotlar çözemedikleri sorunları insanlara bildirmektedir.

2-) Sanallaştırma: Endüstriyel üretim süreçlerinde birlikte olan insan ve robotlar arasında ki münasebetin fiziksel ortamda değilde sanal ortamda gerçekleşmesini esas alır.

3-) Özerk Yönetim: Fabrikalarda ki robot ve makinelerin dış bir müdahale olmaksızın kararlar alarak çalışabilmektedir.

4-) Gerçek-Zamanlı Yeteneği: Üretim verilere dayanmaktadır.Veriler Değiştiği zaman doğrudan üretime müdahale edilmekte ve üretim yeniden şekillendirilmektedir. Çünkü Endüstri 4.0’da sistemdeki tüm veriler tek elde birikir. Karmaşık bir bilgi yığını yoktur. Gereksiz ve zamansız üretim yapılmaz. Sistem içerisinde meydana gelen aksaklık fark edilir.

5-) Hizmet Oryantasyonu: Robotlar herkese anında ulaşabilir

6-) Modülerlik: Esneklik olarak da bilinen bu kavram içerisinde fabrika sisteminde ki değişiklikler daha kolay yapılabilmektedir. Örneğin fabrika üretim program ve planında bir değişikliğe gitmek isterse, fabrika bünyesinde makineler basit programlar vasıtasıyla yeni planlara kolaylıkla entergre olabilmektedirler. Mevcut endüstriyel sistem içerisinde bu tarz değişikliklerde fabrika veya içerisinde ki üretim araçlarının toptan değişmesi ve yenilenmesi gerekir.

Bu haberimizde sizlere yaklaşık 300 yıla yayılmış olan sanayi devrimi olgusunu ve geçirdiği aşamaları sizlere açıklamaya çalıştık. En az bu aşamalar kadar önem arz ettiğine inandığımız sürecin sonuçlarını da aşağıda belirteceğiz.

Sanayi Devriminin Sonuçları

İnsanlık tarihine makas değiştirttiğinden kimsenin şüphe etmediği bu sanayi devrimi olgusunun sayesinde gerçekleşen en temel değişiklik üretim araçları, üretim ilişkileri, üretim süreçleri üzerindeki değişiklik olmuştur. En temel değişiklik bunlar olsa da gerçekleşen değişimleri bunlarla sınırlı tutup bu kadar basiste indirgemek mümkün değildir.

Zira bu olgu bu değişimlerin yanında pek çok ve eskiye geri dönüşü mümkün kılmayacak sosyo-politik, sosyo-iktisadi değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bu değişimleri anlatmaya ilk olarak sosyo-politik değişimleri anlatmak ile başlayalım.

Devrimden sonra sanayileşme olgusu hız kazanmıştır. Sanayileşme kaygısı hızlandıkça endüstriyel üretimler gerçekleştirmek için muazzam sayılarda fabrikalar açılmıştır. Sanayi devriminin 1.ve 2. aşamalarından otomasyon teknolojileri gelişmediği için endüstriyel üretim süreçlerinde önemli oranda insan gücüne ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyaçtan sebep pek çok insan sanayi sektöründe istihdam edilmeye başlandı. (Bu istihdamlar o kadar muazzam boyutlara varmıştı ki bazı ülke nüfuslarının çoğu sanayide çalıştığı için 19. ve 20. yüzyıllar bazı sosyologlarca ”sanayi toplumu” olarak isimlendirilmiştir.) Sanayi ve imalat sektöründe çok sayıda insanın istihdam edilmesiyle birlikte ”işçi sınıfı” adı verilen yeni bir sınıf teşekkül etti. Marksist kuramcılarca ”proleterya” olarak isimlendirilen bu sınıf sanayi devriminin özellikle 1.ve 2.aşamasında muazzam bir emek sömürüsüne uğradıkları için ağır şartlar altında çalıştılar. Bunun üzerine büyük patron (ekseriyetle fabrika sahipleri) sınıflarının işçiler üzerinde ki sömürüsünü ve bunlara çözüm önerilerini merkeze alarak şekillenen ve Alman teorisyen Karl Marx tarafından oluşturulan ”Sosyalizm” isimli bir ideoloji ortaya çıktı. Emek-sermaye çelişkisini merkeze alan bu fikir bazı ülkelerde büyük devrimleri tetikleyerek, 20.yüzyılın iki kutuplu dünyasının oluşmasına katkı sağlamıştır.

Sanayi devriminin sosyo-politik sonuçları bununla sınırlı kalmamış olup, dünya tarihinde önemli etkilere sahip başka olaylarda yine devrimin sonuçları arasında yer almaktadır.  İnsanlık tarihinde bir kara leke olan ”sömürgecilik” olgusunun yayılması devrimin sonuçlarına örnek gösterilebilir. Sömürgecilik olgusu Avrupalılar tarafından Afrika, Asya, Latin Amerika olmak üzere özellikle 1450’lerden itibaren dünyanın çeşitli yerlerinde ifa edilmekteydi. Bu faaliyetler Avrupa ülkelerine muazzam büyüklükte sermaye birikimi yapmalarına olanak tanımıştı. Büyük sermayelere sahip Avrupa devletleri sermayelerini sanayileşme alanına yönlendirdikleri için sanayi sektöründe tüm dünyanın önüne geçip, adeta lokomotif görevi gördüler. Avrupa’da endüstriyel üretimin artmış olması iki büyük ihtiyacı beraberinde getirdi. Bu ihtiyacın birincisi artan sanayi üretimini beslemek için hammadde, ikincisi ise Avrupalı tüccarlarca fabrikalarda ürettikleri malları satabilmesini sağlayacak pazarlar olmuştur. Bilhassa 1800’lerden itibaren hammaddelere ve pazarlara ulaşma kaygısı, Avrupa imparatorlukları arasında ki rekabeti muazzam derece de hızlandırmıştır. Artan rekabet büyük devletler arasında savaşları tetiklemiş olup artan savaşlar neticesinde sömürge toprakları daha da yaygınlaşmıştır.(öyle ki ikinci dünya savaşı zamanlarına kadar dünya topraklarının 4’te 2’den fazlası sömürgeci imparatorlukların kontorlü altında idi) Dünya politikasında imtiyazlı bir konuma ulaşmak için sanayi alanında ki üstünlüğü elde tutmanın önemi bütün Avrupa devletlerince bilinmekteydi. Bu kaygıdan dolayı daha önce hiç sömürgecilik faaliyetinde bulunmamış olan Almanya ve Belçika gibi devletlerde Afrika’da sömürgeler elde ederek bu rekabete dahil olmuşlardır.

Sanayi devriminin sosyo-politik sonuçlarına temas ettikten sonra, sosyolojik yönü daha ağır basan bir sonucundan bahsetmek yüksek bir önem arz etmektedir. Endüstriyel üretim süreçlerinin gerçekleştiği merkezler olan ve sanayi olgusunun bel kemiği olan fabrikalar ekseriyetle şehirlerde kurulmaya başlandı. Fabrikaların ekseriyetle şehirlerde kurulmuş olması şehir ve taşra hayatını geri dönüşü olmayacak şekilde değişikliğe uğramasına sebebiyet verdi.(Hatta sanayileşme olgusu şehir yaşantısını o kadar kökünden değiştirdi ki: 20.yüzyılın en münevver sosyologlarından birisi olan Max Weber, şehir sosyolojisini teorilendirirken ”sanayi öncesi şehir” ve ”sanayi sonrası şehir” şeklinde ikili bir tasnif sistemi geliştirdi.) Geri dönüşü olmayan bu değişimin temelini, taşralardan şehirlere sel gibi akan insan göçleri teşkil etti. Sanayi sektörünün şehirlerde gelişmesi ve kırsal bölgelerin tarıma dayalı düzenin bozulmasından dolayı geniş insan kitleleri daha iyi bir iş bulmak ve daha yüksek hayat standartlarında yaşamak ümidiyle kırlardan şehirlere göç ettiler. Taşradan gerçekleşen muazzam büyüküteki bu göçler modern şehir olgusunun oluşmasına zemin hazırladı. İnsan topluluklarının devrimden sonra şehirlerde toplanması ile beraber taşrada yaygın bir şekilde görülen ”geniş aile” olgusu da aşınmaya maruz kalmıştır. Anne, baba, çocuklar ve ailenin diğer fertlerinin (dede, nine, teyze, dayı) de aynı evde beraber yaşamasını ifade ediyor olduğu bu kavram, devrim ile gelişen şehir yaşantısıyla birlikte yerini ”çekirdek aile” kavramına terk etmiştir. Modern şehirlerde baskın olan çekirdek aile kavramı, ise sadece anne, baba ve çocukların aynı çatı altında bir arada yaşıyor olmasını ifade etmektedir.

 

Sanayi devriminin sosyo-politik sonuçlarını anlattıktan sonra devrimin sosyo-iktisadi sonuçlarını anlatmaya başlayabiliriz. Ekonomik-Liberalizm, Kapitalizm gibi 21.yüyzılın dünyasında başat rol oynayan akımların teşekkül etmesi, yaygınlaşması ve gelişmesi sanayi devriminin sosyo-iktisadi sonuçları arasında yer almaktadır. Sanayi devrimi ile birlikte sosyal, ekonomik, siyasi yaşam, modern öncesi çağlarda ki durukluğundan kurtularak muazzam ölçüde hız kazanmıştır. Sanayi devrimi ile birlikte malların üretim ve ticaretinin artmasından sebep ekonomik alana yeni kavramlar (daha çok gelişen ticarete güvence ve kurallar getirmek amacıyla) dahil oldu. ”Bankacılık” kavramı ekonomik alana yeni dahil olan kavramların en başında gelmektedir. Bankacılık sektörünü geliştirmek ile amaçlanan en temel şey, devrim ile muazzam boyutlara çıkan mali sermayeyi ve yatırımları kontrollü ve kurallı bir şekilde yönlendirmek ve yönetmek olmuştur. Bankacılık sektörü sermaye ve yatırımları, yönetmek ve yönlendirmenin yanı sıra sanayi alanı başta olmak üzere çeşitli iktisadi alanlarda gerçekeştirilecek yatırımları finanse etmek gibi bir görevi de üstlenmiştir. Sanayi devrimi ile beraber ticaari faaliyetlerin muazzam boyutlara ulaşması ile beraber bu faaliyetlere hem bir güvence sağlamak, hem de yeni kurallar getirmek maksadı ile ”sigortacılık” ve ”ticaret hukuku” gibi kavramlar geliştirildi. Sigortacılık ile birlikte ticari girişimcilerin işletmelerinin uğradığı maddi zararları karşılamak, çalışanların belli bir prim ödeyerek belli bir yaşta emekli olması veya hastalık durumunda sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlandı. Ticari faaliyetlerin artması girişimciler arasında ki rekabeti epey yükseltti.Artan rekabetin iktisadi alanda ve girişimciler arasında bir kaosa dönüşmemesi, tekellerin ve oligarşilerin türememesi amacıyla devletler ticaret ve rekabetin kurallarını bildiren kanunlardan müteşekkil ticaret hukuku gibi önemli bir kavramı geliştirdi. Sanayi devrimi ile beraber hayatımıza giren sosyo-iktisadi yeniliklerden birisi çok ortaklı şirketlerdir. Bu kavram herhangi bir alanda yatırım yapmak isteyen bir girişimcinin, sermayesi yetersiz kaldığında kendisi gibi girişimcilerle birleşip ortak şirket kurması veya işletmesi anlamını ifade etmektedir. Sanayi devriminin tüm bu sosyo-iktisadi sonuçları arasında yer alan bu hususlar sonucunda ekonomik alanda istikrarlı bir ortam sağlanmıştır. Sağlanan bu istikrarlı ortam ticari faaliyetleri arttırarak yeni yatrırımları beraberinde getirerek böylece modern dünyaya giden yolun taşları döşenmiştir.

Sanayi devrimi birlikte ile bilimsel faaliyetlerde de artış yaşanmıştır. Yaşanan bu artışın sonucunda teknoloji görülmemiş bir hızda gelişerek yeni icatların hayatımıza girmesi de sağlanmıştır.

Sanayi devrimi bu kadar olumlu etkilere sahip olsa da günümüz dünyasının en büyük sorunlarından birisi olan ”çevre kirliliği” sorunu da sanayi devrimi ile hayatımıza girmiştir. Fabrikasyon geliştikçe, endüstriyel üretim süreçlerinde oluşan atıklar denizlere, nehirlere, göllere dökülmüştür. Denizlere, nehirlere, göllere dökülen bu atıklar hem bunları kirletmiş, hem de buralarda yaşayan pek çok su canlısının telef olmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca fabrika bacalarından çıkan dumanlardan sebep hava kirliliği de hat safhalara ulaşmıştır.