Destansı Savaş: Çanakkale Muharebeleri

Tarih
Çanakkale Muharebesi, dünya savaş tarihi açısından önemli bir savaş olmuştur. Bunun sebebi ise örnek gösterilecek bir kahramanlık destanı ve savaşın kaderi değiştirilmesi neden olmuştur. Çanakkale, st...
EMOJİLE

Çanakkale Muharebesi, dünya savaş tarihi açısından önemli bir savaş olmuştur. Bunun sebebi ise örnek gösterilecek bir kahramanlık destanı ve savaşın kaderi değiştirilmesi neden olmuştur. Çanakkale, stratejik bir gücün sonucu geçilemeyeceği tescillenmiş, kahramanlık gösteren askerler bu gücü maneviyat ve vatan sevgisi adı altında göstermişlerdir. Türk Ordusu, saldırgana karşı  dur demesini bilmiş, vatanı için, Türk milletinin özgürlüğü için canını feda etmekten çekinmemiştir.

Çanakkale Muharebesi, I.Dünya Savaşı’nın içinde yer alan Osmanlı cephelerinden birisidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi ise şöyle olmuştur; Çanakkale Boğazına sığınan sözde Osmanlının aldığı Alman gemilerine refakat etmişlerdi, bu gemiler ise (Yavuz ve Midilli) Sivastopol ve Yalta limanlarını bombalamasıyla 31 Ekim 1914 tarihinde savaşa resmen girmiş oluyordu. Batı kaynaklarında “Gelibolu savaşları” adıyla da anılan Boğazlar’a yönelik bu harekâtın ilk deniz hücumu, 3 Kasım 1914’te iki İngiliz harp gemisinin Ertuğrul ve Seddülbahir, iki Fransız gemisinin de Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombardıman etmesiyle başladı.[2] Bu cephenin açılmasının nedeni İtilaf Kuvvetleri’nin boğazı geçip İstanbul’a (Başkent) gelmelerini önlemekti. Nitekim 19 Şubat 1915’te  İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı’ndaki mevkileri bombaladı. Bombayı ilk atan zırhlı “Agamemnon Zırhlısı” olmuş ve bununla birlikte Osmanlıya tarihi bir mesaj vermek istemişlerdi . Bilindiği üzere Agamemnon Homeros’un İlyada destanında Truva’yı ele geçiren Yunan Kralıdır. Savaşın sonuna kadar bu hayali akıllarından çıkartmamışlardır ki Osmanlı’yı bitirecek olan Mondros Ateşkes Antlaşması Agamemnon Zırhlısı’nda imzalanmıştı.

Amiral Duckwort komutasındaki İngiliz donanması Çanakkale önüne gelerek 19 Şubat’ta Boğazı savunan Türk muhafızlarının gafletinden faydalanıp Boğazı geçmiş ve İstanbul önüne gelmişti.[3] İstanbul önlerine geldiğinde Adalar bölgesinde demir attı fakat Osmanlı   Ordusu’nun aldığı tedbirler ile çareyi kaçakta buldu.  Bombalamanın ertesi günü  İngiliz piyade birlikleri karaya çıkarıldı. Bu olaydan bir ay sonra İngiliz ve Fransız zırhlıları  boğazdan geçme harekatına başladılar. 18 Mart 1915’te boğazı zorla geçmeye çalışan İtilaf donanmaları Nusret mayın gemisinin boğaza döktüğü mayınlar sayesinde yedi zırhlısını kaybetmişti. İtilaf Devletleri’nin bu büyük başarısızlığı dünya bülteninde büyük ses getirdi. Değişik bir strateji izleyerek Gelibolu Yarımadasını işgal ederek boğaza hakim olmak istiyorlardı. Yapılan genel plana göre,  Anafartalar bölgesine  asker çıkarılacak, Gelibolu’daki Türk mevzileri arkadan sarılacak, bu kuvvet Saroz Körfezine çıkartılacak orduyla birleşince Marmara Denizi ve İstanbul’un yolu açılmış olacaktı.[4] Bu vesile ile Gelibolu Yarımadasının güney kısmına çıkartma yaptılar. Bu yapılacak harekat için İtilaf Devletleri’nin yeterli sayıda askerleri mevcut değildi, bu sayıyı yakalayabilmek için Avustralya ve Yeni Zelanda’dan birlikler getirildi( bunlara Anzac birlikleri adı verildi.). Anzac ordusu Arıburnu’na, Fransız ve İngilizler ise Seddülbahir’e çıkartma yapacaklardı.  Bu amaçla yaklaşık 75.000 kişilik bir ordu Limni’de toplanırken Türk başkumandanlığı da Çanakkale bölgesindeki birliklerini yeni kuvvetlerle takviye ederek Beşinci Ordu’yu kurdu ve başına Mareşal Liman von Sanders’i getirdi. Liman von Sanders, Türk birliklerini boğazın her tarafına dağıtmak yerine muhtemel çıkarma bölgelerine yakın yerlerde topladı.[5]

İtilaf Devletlerinin 1900’lerden sonra Türk  savunması hakkında pek bir bilgi ellerinde yoktur.  Ayrıca,  emri  altındaki birlikleri  denizden karaya çıkartma harekatı (amfibik harekat)  konusunda deneyimleri de yoktu.[6]  25 Nisan günü sabaha karşı çıkartma  başlamış, asıl çıkartma ise Seddülbahir ve Arıburnu mevkilerinde gerçekleşecekti. İtilaf Devletleri’nin Arıburnu bölgesine yaptıkları çıkartmayı savunmak isteyen   Beşinci Ordu İhtiyat Tümeni kumandanı Mustafa Kemal Paşa herhangi bir emir almadığı halde 57. Alay’ı taarruz için Arıburnu’na sevketti. Yapılan bu tedbirler Beşinci Ordu Kumandanlığı tarafından onaylandı ve karşı taarruz emri verildi. İtilaf donanması ve kuvvetleri aynı gün içerisinde  Seddülbahir bölgesine de hem karadan hem denizden taarruza başlamıştı. Zırhlı gemilerin atış menzilleri Türk siperlerine geliyor olmasına karşı yapılan çıkartmalarda Türk Ordusu ağır hasarlar verdirdi. 27 Nisan’da İngiliz kuvvetleri yen bir çıkartma taktiği izleyerek Zığındere ve Eski Hisarlık hattına kadar gelmeyi başarmışlarsa da Türk kuvvetleri tarafından durdurulmuşlardı. Bu sefer yanlarına Fransızları alan  İngilizler Kirte bölgesini ele geçirmek isteseler de Türk kuvvetleri bir duvar gibi bu ilerlemeyi engelledi.

İtilaf kuvvetlerinin bu zorlu çıkartmaları önlemekle kalmayan Türk kuvvetleri  27 Nisan 1915’te Arıburnu kesiminde ilk taarruzunu gerçekleştirmişti. 27 Nisan günü 64. Ve 33. Alay’lar ile takviye edilen 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal tarafından yönetilen taarruz ile Kılıçbayırı, Kanlısırt ve Kırmızısırt ele geçirildi.[7] Ancak İtilaf Devletleri’nin donanmaları Türk mevzilerini yıprattığından dolayı taarruz yavaşladı. Türk birliklerinin ikinci büyük tarruzu ise 1-2 Mayıs gecesi Seddülbahir bölgesinde oldu, çok kanlı bir muharebe gerçekleşmesine rağmen büyük bir başarı elde edilmiş oldu. Bunun üzerine 3-4 Mayıs’ta yapılacak olan taarruzda İngilizler’in yoğun top atışından dolayı eski mevkilere çekilmek zorunda kalındı.

Bu arada 11 Mayıs’ta Çanakkale’ye gelip cepheyi dolaşan Enver Paşa, Arıburnu’nda bir karşı taarruzla İngilizler’i denize dökmek için 13 Mayıs’ta Beşinci Ordu kumandanlığına emir vermişti.[8] Bununla beraber Mareşal Liman von Sanders  19 Mayıs’ta taarruza başladıysa da Anzaclar’ın müdafaa ettikleri sahil kenarını ele geçiremediler. Bu çarpışmadan sonra iki tarafta günlerce siper savaşları sürmüştür. İtilaf Devletler’inin bu istikrarlı yaklaşımları yeni çıkartma planları ortaya koymuştu ve  6-7 Ağustos gecesi Anafartalar’a doğru birliklerini göndermeye başlamıştı. Dört gün süren muharebeler sonunda Yarbay Mustafa Kemal kumandasındaki kuvvetler tarafından Conkbayırı’nda durduruldular.[9] Anafartalar zaferinden sonra İtilaf Devletleri’nin kalkıştığı bütün taarruzalar yanıtsız kalmıştır ve ordularının iradeleri kırılmış oldu, böylelikle Çanakkale’nin geçilmez olduğu bir kez daha anlaşıldı. Böylelikle İtilaf kuvvetleri , 19-20 Aralık gecesi Araburnu ve Anafartalar’dan, 8-9 Ocakta 1916’da Seddülbahir’den çekildiler.

Sonuç

Anlatıldığı gibi Çanakkale Savaşları İtilaf kuvvetleri için kesin bir yenilgi ile sonuçlanmıştır. İki tarafın da kayıpları 250.000 civarında olmuştu, bu savaşı galip bir şekilde bitiren Osmanlı Devleti en büyük kayıp olarak genç nüfusunu büyük ölçüde yitirmiş, hatta bazı okullar mezun bile vermemişlerdi. Ruslar’ın  Bolşevik Devrimi savaşın gidişatını değiştirmişti ve artık I. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru gelinmekteyi. 30 Ekim 1918 yılında Agammenon zırhlısında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması kazanılan savaşın yenilgiyle sonuçlanmasının bir belgesi olarak tarihin sayfalarına not olarak geçmiştir. Agamemnon zırhlısını seçmelerinin nedeni yukarıda belirttiğim üzere tarihi bir mesaj vermek amacı ile seçilmişti.

Bazı tarihçilere göre İtilaf Devletleri’nin boğazı geçememeleri Bolşevik Devriminin gerçekleşmesinde büyük bir payı olduğunu savunmaktadır. Çünkü, Çarlık Rusya’sının ordusu zayıflamış ve İtilaf Devletlerince   yardım gitmediği için devrimcilerin güçlerini kıramadıkları yönünde yorumlamalar yapmışlardır.

Bu savaşta herkesin savaş sırasında izlediği tutum belli olmuştu. Centilmen savaşçılar olarak Türkler bir kez daha savaşma kabiliyetlerini ve savaş ahlakını konuşturma şerefine nail olmuştu. Buna ek olarak İlber Ortaylı’nın kitabında şu kelimeler yazmaktadır; “Yüzbaşı David Fallon’un “The big Fight/ Büyük Kavga” adlı kitabını okuduğumuzda bunları görüyoruz. Yüzbaşı Fallon Almanları gaddar, fırsatçı askerler olarak nitelendiriyor. Buna karşılık Türkler İçin “Bir şeytan gibi savaşır ama centilmendir, aciz olana saldırmaz ve dokunmaz” diyor”. Bu destansı savaşta hem savaşçı ruhu hem de ahlaklı bir millet olarak nitelendirildik.

 KAYNAKÇA

19 Şubat 1915- 18 Mart 1915: Çanakkale  Deniz Savaşları, http://canakkale.tubitak.gov.tr/?q=content/19-%C5%9Fubat-1915-18-mart-1915-%C3%A7anakkale-deniz-sava%C5%9Flar%C4%B1, (Erişim Tarihi: 10.12.2019).

Çanakkale Cephesi/Kara Muharebeleri, https://catab.ktb.gov.tr/TR-121074/canakkale-cephesi—kara-muharebeleri.html , (Erişim Tarihi; 12.12.2019).

EROĞLU, Hamza Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yay., Ankara, 1990.

KURŞUN, Zekeriya, “Çanakkale Muharebeleri”, İslam Ansiklopedisi, TDV, C.8, İstanbul, 1993.

ORTAYLI,İlber, Türkiye’nin Yakın Tarihi, Kronik Yay., İstanbul, 2019.

SANDER, Oral, Siyasi Tarih İlkçağdan 1918’e, İmge Kitabevi, Ankara, 2017.

[1] Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yay., Ankara, 1990, s.79.

[2] Zekeriya Kurşun, “Çanakkale Muharebeleri”, İslam Ansiklopedisi, TDV, C.8, İstanbul, 1993, s.205.

[3] 19 Şubat 1915- 18 Mart 1915: Çanakkale  Deniz Savaşları, http://canakkale.tubitak.gov.tr/?q=content/19-%C5%9Fubat-1915-18-mart-1915-%C3%A7anakkale-deniz-sava%C5%9Flar%C4%B1, (Erişim Tarihi: 10.12.2019).

[4] Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçağdan 1918’e, İmge Kitabevi, Ankara, 2017,s. 376.

[5] Zekeriya Kurşun , agm., s.205.

[6] Oral Sander, age., s.376.

[7] Çanakkale Cephesi/Kara Muharebeleri, https://catab.ktb.gov.tr/TR-121074/canakkale-cephesi—kara-muharebeleri.html , (Erişim Tarihi; 12.12.2019).

[8] Zekeriya Kurşun , agm., s.207.

[9] Zekeriya Kurşun, agm. 208.