Kalp hastalığı
Farklı kalp hastalıklarının ortaya çıkması ile depresyon arasında, özellikle depresyon yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkmışsa, güçlü bir bağlantı vardır. Depresyon, çeşitli kalp hastalıklarının oluşmasında yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon kadar ciddi bir risk faktör olabilme potansiyeline sahiptir. Ayrıca bu durum, kalp sağlığına yönelik diğer iki tehdit olan obezite ve diyabet riskini de ikiye katlayabilmektedir.
Bazı depresyon ilaçları sorunun bir parçasıdır. Antipsikotikler, her ikisi de kalp hastalığını tetikleyen kilo alımına ve kan yağlarında artışa neden olurlar. Mesela, bunlardan biri olan paroksetin, atardamarlarınızdaki hücrelerin fonksiyonunu bozabilir ve kalp hastalıklarına zemin hazırlayabilir. Aynı şekilde trisiklik antidepresanlar kalp ritmini etkileyerek kalp hastalığı riskini arttırabilir.
Kalp hastalığı teşhisi konulduktan sonra başlayan depresyon, kalp hastalığından sonraki 10 yıl içinde hastalığa yakalanmış kişinin ölmesi için en tehlikeli risk faktörüdür.
Felç
Felç beyine giden kan akışı kesildiğinde meydana gelir. İnme ve depresyon arasındaki ilişki karmaşıktır. Yüksek tansiyon gibi tipik risk faktörlerine sahip olmasanız bile, depresyon inme riskini %34 arttırır.
Bazı insanlar felç geçirdikten sonra depresyona girer. Bu durum, felç sonucu beyinde meydana gelen fiziksel değişikliklerden kaynaklanabilmektedir. Dahası, depresyon başka bir inmeyi daha olası hale getirebilir, bu nedenle tedavi olmak önemlidir.
Kronik ağrılar
Ağrı ve depresyon yakından ilişkilidir. Biri diğerine neden olabilir ve diğerini daha da kötüleştirebilir. Depresyon-ağrı bağlantısı, ağrınızın kaynağı bir yaralanma, kanser veya artrit gibi ağrıya neden olan bir hastalık olsa da, söz konusu olabilir.
Bunun bir nedeni, kronik ağrıdan kaynaklanan stres ve uykusuzluğun depresyon için zemin oluşturmasıdır. Bugün böylesi bir durumdan etkilenen insan sayısı oldukça fazladır. Kronik ağrısı olanların %85 kadarında şiddetli depresyon ve depresyonu olanların %65 kadarında da kronik ağrı vardır. (Ağrı, depresyonun ilk belirtilerinden biridir).
Yeme Bozuklukları
Anoreksiya veya bulimia (kontrolsüz yeme bozukluğu) gibi bir yeme bozukluğu genellikle depresyonla el ele gider. Yeme bozukluğundan önce depresyon geçirmiş olabilirsiniz veya depresyon, yeme bozukluğu ile aynı zamanlarda veya bir süre sonra başlayabilir. Tetikleyici okarak aşırı yeme, kusma veya kalori kısıtlaması bunda etkili olabilir.
- Anoreksiya veya aşırı yeme bozukluğu olan kişilerin yaklaşık üçte biri ve bulimia hastalarının yarısına kadarında depresyon vardır. Yeme bozukluğu hastanede bakım gerektirecek kadar şiddetliyse bu sayı daha da artar. Koşullar o kadar yakından bağlantılıdır ki, bazı depresyon belirtileri yeme bozukluğu tedavisi ile iyileşebilmektedir.