Çağ açan hükümdar: Fatih Sultan Mehmet

Tarih
İstanbul’un fethiyle yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet, askeri dehası, devlet adamlığı ve entelektüel kişiliğiyle tarihin büyük liderleri arasında yer alıyor. Daha 21 yaşında İstanbul’...
EMOJİLE

İstanbul’un fethiyle yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet, askeri dehası, devlet adamlığı ve entelektüel kişiliğiyle tarihin büyük liderleri arasında yer alıyor.

Daha 21 yaşında İstanbul’u fethederek çağ açıp çağ kapatan ve yönetimiyle Osmanlı ve dünya tarihine damga vuran Fatih Sultan Mehmet, 539 yıl önce bugün vefat etti.

2. Murad’ın 4. oğlu olan 2. Mehmet, 30 Mart 1432’de Edirne’de dünyaya geldi. İki lalası Kassabzade Mahmud ve Nişancı İbrahim ile 1143’te Edirne’den Manisa’ya vali gönderilen 2. Mehmed, aynı yılın sonlarında ağabeyi Amasya Valisi Şehzade Alaeddin Ali Çelebi’nin vefatı üzerine tahtın tek varisi durumuna geldi.

Babası Sultan 2. Murat’ın isteğiyle 1444 yılında, henüz 12 yaşındayken tahta çıkan 2. Mehmet, içeride ve dışarıda yaşanan buhranlar sebebiyle ancak 2 yıl tahtta kaldı. Tahtı 1446’da babasına devreden 2. Mehmet, 19 yaşına geldiğinde yeniden tahta çıktı.

2. Mehmet, 1453 yılında henüz 21 yaşındayken uzun yüzyıllar boyu ele geçirilemeyen Bizans’ın elindeki İstanbul’u 54 günlük bir kuşatmanın ardından fethederek “Fatih” unvanını aldı. Fetih sırasında gemileri karadan yürütüp Haliç’e indirerek savaşın seyrini değiştiren Fatih Sultan Mehmet, bu fetihle Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açtı.

İstanbul’un fethinden sonra şehrin yağmalanmasına izin vermeyerek can ve mal güvenliği garantisi verdiği halkın gönlünü kazanan Fatih Sultan Mehmet, fethin sembolü olarak Ayasofya Kilisesi’ni camiye çevirdi.

Fatih Sultan Mehmet, ilk tahta çıktığında ve İstanbul’un fethi sırasında sergilediği tutumlar nedeniyle Çandarlı Halil Paşa’yı 10 Temmuz 1453’te Edirne’de idam ettirdi.

1461’de Trabzon Rum İmparatorluğu’nun varlığına son veren Fatih Sultan Mehmet, 1462’de Rumeli seferine çıkarak Eflak’ı Osmanlı Devleti’ne bağladı ve 1463’te Bosna’yı tamamen ele geçirdi.

Padişahlığı döneminde 25 seferi bizzat yöneten Fatih, babası 2. Murat döneminde 880 bin kilometrekare olarak devraldığı Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin kilometrekareye ulaştırdı.

Gut hastalığı olan Fatih Sultan Mehmet, Anadolu’ya çıktığı sefer sırasında 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarındaki Hünkar Çayırı’nda vefat etti. Naaşı, kendi adını taşıyan Fatih Camisi’ndeki türbesine defnedildi.

Yetenekli ve bilgi sahibi bir entelektüeldi

Tarihçiler tarafından büyük bir devlet adamı ve askeri deha olarak gösterilen Fatih Sultan Mehmet, orduda düzen olarak yeniliklere gidip ateşli ve son teknoloji silahları üretip, asker sayısını artırdı.

Arapça, Farsça, Latince, İtalyanca, Slavca bilen Fatih Sultan Mehmet, matematik, coğrafya, astronomi, fizik gibi pek çok alanda da yetenekli ve bilgi sahibi bir entelektüeldi. Devrinin en büyük alimleri Molla Hüsrev, Molla Gürani, Molla Yegan, Hızır Bey ve Hocazade Muslihuddin’den ders alan Fatih Sultan Mehmet, merak ettiği alanlarda da uzman kişileri getirtip özel eğitim aldı.

Şiire de ilgi duyan Fatih Sultan Mehmet, “Avni” mahlasıyla şiirler yazdı. Sanata ve ilme verdiği önemle de bilinen Fatih, padişahlığı süresince birçok medrese yaptırarak, dünyanın farklı ülkelerinden bilim insanlarını İstanbul’a davet etti.

Tarihteki imparatorluk kurucularının vasıflarını taşıyan Fatih Sultan Mehmet, dünya hakimiyetini amaç edinmiş kudretli bir asker ve geniş görüşlü bir kültür adamıydı. Hatta, bazı Rum tebaalar onu, İstanbul’u elinde tutması sebebiyle “Kayser-i Rum” yani Roma İmparatoru olarak gördü.

“Doğu ve Batı kültürlerini kendi bünyesinde mecz eden bir şahsiyet”

29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Feridun Emecen, AA muhabirine yaptığı açıklamada 2. Mehmet’in çok iyi bir eğitim almasına karşın ilk sultanlık döneminde henüz 12 yaşında bir çocuk olduğuna dikkati çekerek, “Fatih’in zihin yapısını ortaya koyan, her şeyi tasarladığı dönem, birinci sultanlığının akabindeki 1446’dan 1451’e kadarki Manisa’da bulunduğu dönemidir.” dedi.

Emecen, 2. Mehmet’in Molla Gürani ve Akşemseddin ile de Manisa’da tanıştığına dair rivayetler bulunduğunu belirterek, onu devlet idaresine ciddi bir şekilde hazırlayan kişilerden birisinin ise Şehabettin Paşa olduğunu kaydetti.

Sultan’ın hem Doğulu alimlerden dersler görerek hem de Batılı kaynaklardan faydalanarak kendini çok iyi yetiştirdiğini, tahtan indirildikten sonra kendisini yine iktidara hazır bir sultan gibi yetiştirmek için farklı enstrümanlara başvurduğunu anlatan Emecen, şöyle konuştu:

“Bu dönemde pek çok kitap getirtti. Grekçe’yi biliyor ve konuşuyordu. İtalyanca’ya hakim olduğunu biliyoruz. Okuduğunu biliyoruz ancak konuşabildiğini bilmiyoruz. Sırpça’dan da anlayabildiğini düşünüyorum. Arapça ve Farsça gibi Doğu dillerini de zaten biliyor. Fatih’in, Yunan klasiklerini okuduğunu görüyoruz. Topkapı Sarayı kütüphanesinde de Yunanca yazmalar olduğunu biliyoruz. Büyük İskender’in tarihini okutuyor. Doğu ve Batı kültürlerini kendi bünyesinde mecz eden bir şahsiyet var karşımızda. Resme bir ilgisi var. İtalyan ressamlar çağırıyor. Gerçekten çok farklı bir hükümdar profiline sahip.”

“Rumeli Hisarı inşaatını başlatması sonun başlangıcıdır”

Fatih Sultan Mehmet’in diğer Osmanlı sultanları arasında çok farklı bir yere sahip olduğunu dile getiren Emecen, Fatih’in devleti taşıdığı aşama itibarıyla imparatorluk dönemini başlattığını ifade etti.

2. Mehmet’in askeri anlamda dehasını gösteren planların, İstanbul’un fethi sırasında ortaya çıktığına işaret eden Emecen, şunları aktardı:

“O dönemden bunları anlatan kaynak yok ama kuşatmanın mahiyetinden bunu anlıyoruz. Rumeli Hisarı’nı inşa ettirmiş olması, bir kere başlı başına bir askeri strateji dehası örneğidir. 1452 Mart ayında Rumeli Hisarı inşaatını başlatması sonun başlangıcıdır. Bununla İstanbul Boğazı’nın kontrolünü sağlamış oldu. İstanbul’un en zayıf sur kesimi Haliç bölgesinde olduğu için gemilerin Haliç’e indirilmesiyle ilgili planlar yaptı. Bu planları çok önceden yaptı. Rumeli Hisarı’nın inşası sırasında hem koylarda taşımacılık amacıyla kullanılabilecek gemilerin inşası gerçekleştirildi, diğer yandan da yollar düzeltilerek gemilerin Haliç’e indirilebileceği bir hat gerçekleştirildi. Gemilerin Haliç’e indirilmesi bir günde olabilecek bir şey değil, uzun hazırlıklar sonrasında yapılan bir işlemdir.”

Askeri alanda yaptığı çalışmalar

Emecen, İstanbul’un fethinde bir başka önemli hususun kaleye etkili atış yapabilecek top gibi ateşli silahların kullanılması konusu olduğunu, bir başka önemli askeri gelişmenin ise Osmanlıların daha önce de uyguladıkları ama fetihte daha etkili şekilde kullanılan lağım kazma, yani yer altından tüneller kazarak surların altına kadar ilerleyerek barut doldurup patlatarak surları yıkma yöntemi olduğunu anlattı.

Emecen, ayrıca ilk defa kullanılan çeşitli kuşatma aletleri olduğunu ve bunların bazılarının çizimlerine ulaşılabildiğini aktardı.

Fatih Sultan Mehmet’in o dönem için en gelişmiş silahları kullandığını, aynı zamanda bu silahları geliştirdiğini belirten Emecen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sultan Mehmet’in yaptığı bir başka önemli değişiklik Yeniçeri sistemini yeniden düzenlemesi ve kendisine bağlı bir kul sistemi oluşturmasıdır, doğrudan doğruya bir Hassa Ordusu, daimi ordu şeklindeki düzenli ordu teşkil etmesidir. Bunların sayılarını 10 bin civarına getirdi Fatih. Bu o dönem için muazzam bir güçtür. Çünkü bunlar profesyonel askerdir. O dönemde Avrupa’da böyle profesyonel asker istihdamı söz konusu değil. Büyük bir grubun şimdiki zaman gibi devlet hizmetinde muvazzaf olarak görev yapmasıdır. Yeniçeri grupları profesyonel askerler olarak savaşların kaderini tayinde çok etkili oldular.”

Fatih’in, Yeniçeri gruplarını tüfekle donattığını bildiren Emecen, yaya askerlerin tüfekle donatılmasının da o dönem için ilk olduğunu aktardı.

Emecen, Fatih Sultan Mehmet’in siyasi anlamda Osmanlı’nın devletten imparatorluk sürecine geçişini sağlayacak birtakım hedefleri oluşturduğunu, İstanbul’u alıp Bizans’ı ortadan kaldırdığını, ayrıca Bizans’ın hakim olduğu topraklar üzerinde de hak iddia ettiğini dile getirdi.

Emecen, sözlerini şöyle tamamladı:

“Fatih, bu şekilde kendisini Bizans’ın varisi bir imparator gibi telakki etmeye başladı. Osmanlı kaynakları, Fatih için ‘Kayser-i Rum’, yani ‘Roma İmparatoru’ tabirini kullanır. Fatih ikinci Roma’yı, yani Bizans’ı aldıktan sonra asıl Roma’yı hedef olarak gösterdi. Bu hedef ise Roma’nın hakim olduğu bütün topraklara hakim olmak şeklindeydi. Bir nevi Kızılelma ülküsü. Bu zihniyeti ve cihanşümul bir imparatorluk fikrini aşılayan ve bunu hedef olarak belirleyip haleflerine yol gösteren bir sultandır. Onun izinden Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman yürüdü. Her ikisinin de faaliyetlerine baktığımızda arka planda Fatih’in hedeflerini görürüz.”