Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Karain Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Harun Taşkıran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karain Mağarası’nın Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biri olduğunu söyledi.
Günümüzden 500 bin yıl önce insanların buraya yerleştiklerini ve milattan sonra 6 yüzyıla kadar burada yaşamaya devam ettiklerini belirten Taşkıran, “Bu mağarada sürekli bir yaşam olmuştur. Bu kadar uzun bir yaşam yeri olması, buranın önemini ortaya çıkartıyor. Bu özelliğinden dolayı sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da sayılı mağaralarından” diye konuştu.
Taşkıran, bu yılki kazı çalışmaları kapsamında “E gözü” olarak adlandırılan bölümde kazı yaptıklarını dile getirerek, günümüzden yaklaşık 320 bin yıl öncesi döneme ait orta tabakalarda çalıştıklarını kaydetti.
Bu tabakaların en önemli özelliğinin kendine özgü bir yontmataş teknolojisinin kullanılması olduğunu vurgulayan Taşkıran, bu dönemde ilk insanların sosyal hayatlarında kullanacakları aletler ürettiklerini ve bu aletleri de bu mağarada yaptıklarını kaydetti.
Taşkıran, kazılar sırasında ortaya çıkan buluntularla bu dönemde kullanılan malzemeler hakkında bilgilere ulaştıklarını anlatarak, adeta iğne ile kuyu kazar gibi mağaranın en tepesinden zeminine kadar kazdıklarını ve 500 bin yıla kadar tarihlendirdiklerini söyledi.
“Panter dişine rastlandı”
Bu yıl ilginç fosil hayvan kalıntılarıyla karşılaştıklarını anlatan Taşkıran, “Anadolu’nun buzul çağ dönemi, iklim ve canlı yaşamı açısından bu buluntular çok önemli. Bu yıl bulunanlar arasında gergedan, su aygırı, gelincik, sansar, mağara ayısı, çakal, panter, vaşak, taya damanı, kokarca canlılarına ait parçalar var. Özellikle bu yıl ilk kez bulduğumuz panter dişi dikkat çekici. Karain kazılarında ilk kez panter dişi buluyoruz” dedi.
Taşkıran, buluntular arasında ilk kez bulunan bir canlı türüne ait parçalara da rastladıklarını dile getirerek, “Bunun buzul döneminde Anadolu’da hiç rastlanılmayan bir hayvan cinsi olan kaya damanı olarak biliniyor. Bu canlının yaşadığı bölge Ortadoğu ve Afrika. Tavşan, fare arasında bir hayvan bu. E gözünde bu hayvan cinsine ait çok miktarda kemik bulduk. Paleosen (Günümüzden 65 milyon yıl önce başlayıp 23 milyon yıl önce sona eren jeolojik zaman dilimi) döneme ait bu kaya damanlarının bir örneği Anadolu’da başka bir yerde yok” diye konuştu.
“Buluntular, Yontmataş dönemine kadar inmekte”
Mağaranın “B gözü”nde Orta Paleolitik döneme ait yapılan kazılarda ise mağaranın tabanının tamamen kemiklerle kaplı olduğunu belirlediklerini anlatan Taşkıran, burada Anadolu’nun son avcı toplayıcılarına ait malzemelere rastlandığını kaydetti.
Taşkıran, burada kurban edildikleri düşünülen ve boynuzları ile omurlarına zarar verilmemiş halde dağ keçilerine ait kalıntılar bulunduğuna dikkati çekerek, bu buluntuların, insanların henüz yerleşik düzene geçmedikleri bir döneme ait olduğunu söyledi.
Harun Taşkıran, şöyle devam etti:
“Buranın erken Roma döneminde tapınak olarak kullanıldığı düşünülürken bu buluntular, Epipaleolitik döneme kadar Yontmataş dönemine kadar inmekte. Yani günümüzden 17 bin yıl öncesine ait. Araştırma yaptığımız mağaranın bu bölümünde 25 metrakerelik tabanın tamamen kemiklerle kaplı olduğunu gördük. Toprak neredeyse hiç görülmüyordu. Bu kadar çok kemiğin bulunması buranın bir adak yeri olduğunu gösteriyor. İnsanlar adaklarını adadıktan sonra etlerini alarak kemiklerini buraya atmışlar. Çok miktarda dağ keçisi ve diğer otçul hayvanların kemikleriyle dolu. Bu mağara daha insanoğlu henüz yerleşime geçmeden önce buranın tapınak ve adak yeri olarak kullanıldığını gösteriyor.”
Mağaranın duvarlarında adak kitabe ve adak nişleri olduğunu hatırlatan Taşkıran “Bunlar geç Roma ve bizans dönemlerine ait. Yazıtlara göre bir dağ tanrıçasına tapınma var. Bu da bize uzun çağlar boyunca buranın tapınma alanı olarak kullanıldığını gösteriyor” ifadesini kullandı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle mağara çevresinin yeniden düzenlendiğini belirten Taşkıran, 1946 yılından bu yana kazılardan elde edilen buluntuların, burada yapılmakta olan müzede sergileneceğini sözlerine ekledi.
Karain Mağarası
Antalya’nın 30 kilometre kuzeybatısında, Döşemealtı ilçesine bağlı Yağca köyü sınırları içinde denizden yaklaşık 450 metre yükseklikte bulunuyor.
Alt Yontmataş devrinden başlayarak Orta ve Üst Yontmataş evreleri, Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç gibi protohistorik çağlarda ve Klasik Çağ’da sürekli iskan edilen mağarada 11 metreyi bulan kültür dolgusu oluşmuş durumda.