Genç yazarlarımızdan Sedanur Anbar bu haftaki yazısında “İnsan Nedir?” sorusuna cevap arıyor…
İnsan; bazı felsefi ve kişisel düşüncelere göre erdemli ve ahlaklı bir yaradılışa sahiptir, fakat insan ne tamamen ahlaklı ne de tamamen şeytani olarak doğmuş değildir. Bebeklik ile gençlik arasındaki çocukluk dönemine bakılınca çocukların kendilerine hep bir rol model aldığı görülür tarhiteki ilginçliklere bakıldığında Hindistan’da bir leopar tarafından kaçırılan 2 yaşındaki ve ismi “leopar çocuk” olarak kalan çocuğun bulunduğu zaman iki ayağı üzerinde çok hızlı koşabildiği, insanlara kükreyip saldırdığı görülmüştür çünkü bir rol modelleri olmadan çocukların gelişmesi neredeyse imkansızdır yani insan ilk başta çevresine göre şekillenir.
İnsan çocukluk döneminde edindiği davranışların iyi veya kötü olduğunu sorgulamadan yaşamını sürdürürken gençlik döneminde kimi zaman ergenliğin verdiği hoşnutsuzluk ile kimi zaman da etraftaki olumsuzlukları olgunca farkederek çevresinde olanları, önüne çıkan konuları sorgulamaya başlar, sorgulamasındaki yönelmeyle kişiliğinin oluşumundaki ilk adımlar atılır. İnsan yaşamı ilerledikçe öğrenerek, öğrendiklerini düşünüp sorgulayarak ona empoze edilenden çıkabilmektedir fakat bazen ise insanlar tek başlarına sorgulayamaz, kendini tanıyamaz, karakterini anlayamaz bir duygu, bir insan sağlar onların kendilerini bulmalarını.
İnsan Konfüçyüs’a göre öğrenen, Sokrates’e göre sorgulayan ve Aristo’ya göre düşünen hayvandır, İnsana hayvan yakıştırmasını yapmayan İslam dinine göre ise insan eşref-i mahlukattır. İnsan içinde iyi ve kötüyü barındıran bunlardan hangisi olacağını aslında kendisi seçen, yüksek iradeli, biyokültürel ve sosyal bir varlıktır. İnsan varlığının anlatımı asırlar boyunca birçok düşünür ve yazar tarafından yorumlanıp kitaplaştırılsa da anlatımı sonlanamayacak kadar derin ve karmaşıktır.
“İnsan gülümseyiş ile gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır.” -Byron
SEDANUR ANBAR’IN TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN