Mayıs ayında pek çok eserin tekrar baskısı yapıldı. Yeni kitaplardan bazıları raflardaki yerini alırken, bazıları da okuyucusuyla buluşmak için gün sayıyor. İşte yayınevlerinin bu ay yeni çıkardıkları kitaplar…
Haziran ayında yeni çıkan kitaplar
ÖTÜKEN NEŞRİYAT
Politika Dışı, Tarık Buğra, 302 Sayfa, 20 TL
Tarık Buğra’nın muhtelif yerlerde ve zamanlarda kaleme aldığı yazılarından ve kendisiyle yapılmış mülakatlardan derlenen bu kitabında yazarın hayat telakkisine ve edebî anlayışına dair ilginç ayrıntılar bulacaksınız. Her ne kadar kitabın adı “Politika Dışı” olsa da, kültür mevzularının olanca sıcaklığıyla siyasette yer bulduğu Türkiye’de aslında kelime tercihlerinin bile ne kadar siyasî olabildiğini, Tarık Buğra artık o klasikleşmiş üslûbuyla sarih bir şekilde gösteriyor. Dile, eğitime, kitaplara, sanata ve hayata dair samimi ve bir o kadar da ciddi değerlendirmeler bulacağınız “Politika Dışı”, üzerinde pek fazla durulmayan konuların aslında hayatın ne kadar merkezinde yer aldığını hatırlatması bakımından dikkatle okunmayı hak ediyor.
Sultan ve Gazi, Emel Engin, 136 Sayfa, 12 TL
Elinizdeki eser, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına damgasını vurmuş, siyasi dehasıyla dünya siyasetine yön vermiş Sultan II. Abdülhamid ve tarihe intikal etmesine ramak kalmış bir milleti küllerinden tekrar doğup, modern çağın gereklerine ayak uydurmuş bir devlete ve dolayısıyla bağımsızlığına kavuşturmuş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ele almaktadır. Türk ve dünya tarihinin seyrini değiştiren bu iki liderin devlet meseleleri karşısındaki tutumları, kriz yönetimleri ve yöneticilik kabiliyetleri ile Türk milletine hizmetleri açısından benzer yahut birbirlerini tamamlayan yönleri fazladır. Bu iki büyük liderin genç zihinlerdeki tasavvurunu da bizzat gözlemleme imkanına sahip bir eğitimci olan Emel Engin’in kaleminden çıkan bu eser, özellikle üniversite öncesi eğitim gören gençler ve tüm tarih meraklıları açısından ufuk açıcı olacaktır.
Genç Werther’in Istırapları, Johann Wolfgang von Goethe, 240 Sayfa, 20 TL
Dünya edebiyatına aşina olan tek bir kimse yok ki Werther adını duymamış olsun. Bu mustarip, heyecanlı ve kabına sığmayan âşık iki yüzyıldan fazla bir süredir hayatımızın tam ortasında kendisine bir yer edinmiş durumda. Öyle ki, artık Werther’den haberi olmayan birinin gerçekten âşık olduğuna inanmak çok zor. Goethe, Genç Werther’in Istırapları’nı yayınladıktan elli yıl sonra, bu eserin nasıl doğduğuna dair bir soruya şu cevabı verir: “Yaşadım, sevdim ve çok acı çektim! Hepsi bu.” Goethe’ye bunu söyleten neydi? Hangi acılardı, hangi gönül maceralarıydı “çok acı çektim” dedirten? Genç Werther’in Istırapları’nı kaleme aldığı gençlik yıllarındaki halet-i ruhiyesi nasıldı? Werther hangi acıların, hangi ıstırapların meyvesidir? Werther’in ıstıraplarını anlayabilmek için genç Goethe’nin hayatını, ıstıraplarını, ihtiraslarını ve kadınlarla münasebetini bilmek gerekir. Ötüken Neşriyat olarak Dünya Klasikleri serisinde sunduğumuz Genç Werther’in Istıraplarını Türkçeye tercüme eden Senail Özkan, aynı zamanda bu soruların tamamına cevap bulabileceğiniz bir de Sonsöz kaleme aldı. Senail Özkan’ın nefis Türkçesi ve neredeyse kitap hacmine ulaşan kapsamlı Sonsöz’üyle sunduğumuz bu enfes tercüme, Türkçede yayınlanan Dünya Klasikleri serilerine yeni bir soluk kazandıracak.
Psikolojinin Kavramsal Yapısı, Yılmaz Özakpınar, 200 Sayfa, 22 TL
Çağdaş psikolojinin içine düştüğü bir yanlışı düzeltiyor. Bir temel bilim olarak psikolojinin içerdiği kavramları, problemleri ve metodolojiyi eleştirel bir incelemeye alıyor. Kendi çalışmalarının ürünü olan tutarlı bir teorik yönelişi sistematik biçimde geliştiriyor. Doktrinci behaviorizm mengenesinden kurtulan çağdaş psikolojinin, Darwinizm, materyalizm ve pozitivizmin etkisinden hâlâ kurtulamadığını ve yanlış tasarlanmış bir objektiflik gayretiyle, insanı hayvanlarla aynı düzlemde gördüğünü belirtiyor. Bu kitap insanın başka hiçbir canlı türünde bulunmayan ayırt edici niteliğini vurguluyor.
Kırım’ın İdarî ve Sosyo-Ekonomik Tarihi, Ömer Bıyık, 300 Sayfa, 30 TL
Kırım, tarih boyunca çeşitli milletlerin en önemli uğrak yerlerinden biri olmuştur. Öyle ki Kırım; İskitlerden Romalılara, Hazarlardan Selçuklulara ve Osmanlılardan Ruslara kadar bölgedeki hemen her devlet için sahip olunması gereken kıymetli bir hazine olma hüviyetini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Haddizatında 20. ve 21. Yüzyıllarda yaşanan siyasî, askerî ve ticarî gelişmeler Kırım’ın öneminden bir şey kaybetmediğini, bilakis kıymetinin katlanarak arttığını ispatlar mahiyettedir. Ömer Bıyık’ın hazırlamış olduğu Kırım’ın İdarî ve Sosyo-Ekonomik Tarihi başlıklı çalışması, Kırım’ın Osmanlı İmparatorluğu döneminde nasıl bir gelişme kaydettiğini birinci el kaynaklara dayanarak açıklıyor. Kırım Hanlarının seçiminden şehirlerin idaresine, sosyal hayatın veçhelerinden ticarî faaliyetlere kadar Kırım’da cereyan eden hadiseler ayrıntılı bir şekilde gözler önüne seriliyor.
Cihan Fatihi Cengizhan, René Grousset, 284, 16 TL
Dünya tarihinde pek az insan kendi milletinin dışında bütün dünya milletlerinin tarihini geri dönülmez biçimde etkilemiştir: Büyük İskender, Attila ve tabiî ki Cengiz Han. İngiliz tarihçi MackInder’ın deyişiyle Tarihin Coğrafî Kalbi’nden bir fırtına bulutu gibi sökün edip, bütün Avro-Asya kara kütlesini toza dumana bulayan insan: Cengiz Han. Asya’nın en doğusundan Avrupa’nın ortalarına kadar geçtiği her yere mührünü vuran; dağınık kabileler topluluğundan dünya fethine girişecek bir millet yaratan insan: Cengiz Han. Dostuna asla ihanet etmeyen ve düşmanını asla cezasız bırakmayan; yasalarıyla sadece komuta ettiği ordulara değil, bütün bir tarihe nizam veren insan: Cengiz Han. René Grousset’nin bu enfes çalışmasını İzzet Tanju’nun nesif Türkçesiyle sunuyoruz. Tarihte bir eşi daha olmayan bu cihan fatihinin yalnızca askerî başarılarını değil, coşkusunu, sevincini, öfkesini ve aşkını da bu kitapta bulacaksınız.
YEDİTEPE YAYINLARI
Ayıcı Arif, Nazmi Eroğlu, 608 Sayfa, 30 TL
Tarihimizde, Atatürk’ün okul ve silah arkadaşı olan Arif Bey ve emsali şahsiyetlerin ihmal edildiği veya yeterince ilgi duyulmadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber, belli bir dönemde iktidara muhalif olması ve vahim bir olaya isminin karıştırılması veya olayın içinde yer alması sebebiyle de Arif Bey’in ihmal edildiği söylenebilir. Fakat on yılı aşkın bir zaman içinde cepheden cepheye koşan Arif ve benzeri şahsiyetler, esasında muharebelerin en önemli ve en çetin süreçlerinde bir nevi çelik çekirdek hükmünde konumlarını muhafaza etmişlerdir. Milli Mücadele’de tümen ve kolordu kumandanlıklarında bulanan bu şahısların hayatı incelenmeden gerçek bir askerî ve siyasî tarihin yazılması zordur. Arif Bey, Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakınındaki isimlerden biri olması hasebiyle ayrı bir öneme sahiptir.
Fetvanın Gücü, İbrahim Akkurt, 184 Sayfa, 18 TL
Hasan Hayrullah Efendi, şeyhülislam olmasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyıl siyasetine yön veren isimlerden biridir. Bu eserde, 1876 Askeri darbesine destek veren Hayrullah Efendi’nin hayatının ilk yılları, ailesi ile ilgili bilgiler, eğitimi ve cemiyet hayatı, saraya intisab süreci, padişah imamlığı, Sultan Abdülaziz’in Bursa, Mısır ve Avrupa Seyahatlerinde yanında bulunması ve kırk iki gün süren birinci şeyhüllislamlık dönemi ile Sultan Abdülaziz, V. Murad ve Sultan II. Abdülhamid gibi üç önemli padişahın saltanat yıllarındaki ikinci şeyhülislamlık dönemleri ele alınmıştır.
İmparatorluğun en kritik yıllarında görev yapmış ve verdiği fetvalarla ülke siyasetinde etkili rol oynamış olan Hayrullah Efendi’nin, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesindeki rolü, Sultan Abdülaziz ve Sultan Beşinci Murad hakkında vermiş olduğu hal’ fetvaları ve Yıldız Mahkemeleri’nde yargılanıp, Taif’teki hapis yıllarına kadar uzanan süreci merakla okuyacağınız kanaatindeyiz.
Ermeni İsyanı Günlüğü 1915, Orhan Sakin, 20 TL
1915 yılında bütün insanlığı içine alıp acılara gömen büyük savaşta Anadolu halkının, Türk veya Ermeni ayrımı yapılmaksızın, çektiği büyük çileyi gözler önüne serme çabasının bir ürünü olan bu kitap; öncelikle Türklere, sonra Ermenilerle birlikte bütün insanlığa hitap etmektedir. Dünyanın en kanlı hesaplaşmalarının yaşandığı 1915 yılının yalan ve sistemli propagandalarla karartılan yönlerine Osmanlı Arşivi’ndeki belge ve yeminli tanık ifadeleriyle ışık tutmaktır.
Belgesel niteliği taşıyan bu kitapta belgeler, güvenilir yerli ve yabancı kaynaklardaki bilgilerle oluşturulan tarihsel sürecin içinde “yorumsuz” olarak yer almaktadır. Yorum, değerlendirme, kanaat ve hüküm, tamamen okuyucuya bırakılmıştır. Bir anlamda 1915 senesinin bütünsel bir öyküsüdür. Bu yönüyle, benzer yayınlardan ayrılmakta, gerçeğin peşinde koşan insanlara farklı bir bakış açısı sunmaktır.
Osmanlı-Safevi Münasebetleri, Özer Küpeli, 336 Sayfa, 22 TL
Osmanlı-Safevi münasebetlerinin XVII. yüzyıldaki seyri az sayıda araştırmaya konu olmuştur. Oysa bu dönemde iki devletin ilişkileri oldukça yoğundu. Nitekim taraflar arasında 1603-12, 1615-18, 1623-38 yılları arasında uzun ve şiddetli savaşlar cereyan etmiş, 1612’de Nasuh Paşa, 1618’de Serav ve 1639’da Kasr-ı Şirin barışları akdedilmişti. Buradan hareketle XVII. yüzyılın ilk yarısında iki devlet arasındaki münasebetlerin siyasî-askerî seyrini ayrıntılı, çok boyutlu ve daha sağlam bir tarihsel zeminde ele almak gayesiyle bu kitap kaleme alındı.
Osmanlıların İslam dünyasını bölmekle suçladıkları Şiî Safevilere savaş açarken en önemli gerekçeleri karşı tarafın rafızi olduğunu iddia etmeleriydi. Bundan dolayı iki devletin mücadelesi daha ziyade Sünnîlik-Şiîlik rekabeti olarak algılanmıştır. Belki ilk dönemler için mücadelenin mezhep ayrılığından kaynaklandığını ileri sürmek makul olabilir. Lakin yüz elli yıllık bir savaş sürecinin bütününü izah etmek için bu açıklama yeterli değildir. Tarafların mücadelesi daha en baştan itibaren dinî olduğu kadar siyasal, jeopolitik ve ekonomik konularla da alakalıydı.
İslâm dünyasının iki büyük gücünün birbirini siyasî, askerî, iktisadî ve demografik açıdan yıpratmasına yol açan, yaklaşık yüz elli yıllık bu savaşlar 1639 barışı ile son buldu.
PINAR YAYINLARI
Gelim Müslüman Olalım, Mevdudi, 240 Sayfa, 3.90 TL
Bu bir uyarı, tavsiye ve öğüt kitabıdır.Amacı insanları Allaha itaat etmeye teşvik etmek, onları itaatsizlikten uzak tutmak ve Ona karşı samimi olmalarını sağlamaktır.
Arka Kapak Yazısı
Kitabı okuyun, göreceksiniz ki Mevdudinin söylevinde bir kez yer almış sıradan sözler bile olağan üstü ya da en azından bizim zamanımızda olağanüstü olmuş bir özellik kazanmaktadır. Çünkü o, Kuranda sadece sözlük ve kültürel anlamları olan sözlere duygu ve niyet katar. Böylece Kuranın buyruğu tarafından yeniden şekillenen ve onun yüreğinin potasında eriyen, İman, İslam ve İslamın beş şartı gibi kavramlar ilk ortaya çıktıkları yıllardasahip oldukları bir canlılık ve devrimci bir heyecan kazanırlar. Derken inanç ve uygulamalarımızın o kabul edegeldiğimiz sakin dünyası çökmeye başlar. Sonra İslamı yeniden anlamaya çalışmak için istek ve cesaret bulmaya başlarız.Bu bir uyarı, tavsiye ve öğüt kitabıdır.Amacı insanları Allaha itaat etmeye teşvik etmek, onları itaatsizlikten uzak tutmak ve Ona karşı samimi olmalarını sağlamaktır.
NESİL YAYINLARI
Mühr-ü Süleyman, Meryem Aybike Sinan, 240 Sayfa, 12 TL
Bismihi,
Şüphesiz her şeyin en doğrusunu Allah bilir.
Tâ-Sîn… Süleyman, Belkıs, Hüdhüd…
Ve Davud…
Davud ve Zebur ve mizmar!
Kenan illeri, Sebe diyarı, rüzgârla gidilen ırak iklimler ve Süleyman’ın mührü! Ve Süleyman’ın cinleri, şeytanı ve karıncaları… Süleyman’ın saltanatı…
Göğün üstündekilere ve yerin altındakilere hükmeden Süleyman, Sebe diyarının güzel kraliçesi Belkıs’ın tahtı, kâhinlerin ve İsrailoğullarının hikâyesi…
Hz. Süleyman’ın ve Belkıs’ın hikâyesi…
Tasavvuf Terapisi, Esma Sayın, 200 Sayfa, 10 TL
Tasavvuf, kalbi Allah’a bağlama sanatıdır. Aşk da, kalbi Allah’a bağlama sanatıdır. Öyleyse tasavvuf, bir ‘aşktır.’ Kalbin en ince, en hassas, en ruha dokunan ve en duygusal tarafını tasavvuf teşkil eder. Dolayısıyla tasavvuf dediğimizde ahlak, ruhsal zenginlik, derin bir hissiyat, ince bir düşünce ve bir insanın özüne dönme halini ifade ederiz. Çünkü tasavvuf; huzuru, ahlakı ve Allah ile olan bağı temsil eder.
Tasavvufun temel amacı, güzel ve iyi olan bütün huylara sahip çıkmak; çirkin ve kötü huyların etkisinden sıyrılmak olduğu için, tasavvuf anlayışı kişinin kalp, duygu, zihin ve fikir kontrolünü sağlar. İnsanın kendine hâkim olması anlayışından doğan ‘Kendini Bilme-Rabbini Bilme’ farkındalığı, tasavvufun ruhları tedavi ve terapi edici yönünü ortaya koyar.
Esma Sayın Tasavvuf Terapisi isimli çalışmasıyla tasavvufun sunduğu tasavvufî-ahlaki kavramların ve anlayış tarzının tedavi ve terapi edici yönünü ortaya koyuyor. Bu çalışmada; istikamet, takva, tevbe, muhasebe, murakabe, hürriyet, ibnü’l-vakt gibi tasavvufî kavramlar ile ihlâs, sabır, dua, tevazu, hayâ, tevekkül gibi ahlaki kavramlar vasıtasıyla insan ruhunun ve maneviyatının tasavvuf sayesinde nasıl tedavi ve terapi edildiğinin yollarını bulacaksınız.
Benim Haccım, Selcen Yüksel Arvas, 128 Sayfa, 10 TL
Kimler Hacca Gider?
Hacca Gitmek İçin Ne Kadar Zengin Olmak Gerekir?
Hacca Ne Sıklıkla Gidilir?
Hac Öncesi Niçin Alışveriş Yapılır?
Hacdan Gelenler Niçin Ziyaret Edilir?
Hac ile Umrenin Farkı Nedir?
Hacca İlk Kim Gitmiştir?
Eskiden Hacca Nasıl Gidilirdi?
Hacda Sa’y Yapmak Ne Demektir?
Hacca Gidemeyecek Kadar Hasta ve Yaşlılar Ne Yapar?
Lebbeyk Ne Demektir?
Hayvanlar Hacca Gider mi?
Eğer sen de hac ibadeti hakkında
“SORULARIM VAAAR” diyorsan
Biricik Dinimiz İslam’ın kurallarını öğreten
İLK İLMİHALİM: BENİM HACCIM
kitabı tam sana göre!
Zeka Kumbarası, Ersin Teres, 152 Sayfa, 8 TL
Hey, Zekâ Anahtarı kâşifi!
Bu maceralı yolculukta
hem görsel algı ve
düşünme becerini arttıracak,
hem de tam 100 soruluk
bir beyin jimnastiği yapmış olacaksın!
HADİ!
Zekâ Anahtarı’nı kap,
Heyecan dolu maceranın kilidini aç!
Akıl Fikir Yayınları
Eskimeyen Türk Edebiyatı Üzerine Mülâkatlar, Vedat Ali Tok, 268 Sayfa, 15 TL
Eskimek şöyle dursun yıllar geçtikçe hazineleri yeni yeni keşfedilen kadim edebiyatımız, yapılan yeni çalışmalar ışığında bütün güzelliklerini bize cömertçe sunmaya devam ediyor. Akıl, bilim ve estetiğin ürünü olduğunu düşündüğümüz ve Divan Edebiyatı, Yüksek Zümre Edebiyatı, Klasik Türk Edebiyatı nihayet Eski Türk Edebiyatı şeklinde adlandırılan dönemin her dem taze olduğunu ifade etmek için biz ona “Eskimeyen Türk Edebiyatı” demeyi uygun bulduk. Tanzimat öncesi döneme ait edebiyatımızla ilgili, alanında yetkin kalemlerle yapılan mülâkatlar başta üniversitelerimizin edebiyat bölümü hocaları ve öğrencileri olmak üzere kadim edebiyatımıza ilgi duyan herkesin her biri ayrı bir tat sunan mülâkatları ilgi ile okuyacaklarını düşünüyoruz.
Bu eser, Vedat Ali Tok’un, hâlen çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olarak görev yapan aynı zamanda yazdıkları eserlerle okuyucularını aydınlatan Hanife Dilek Batislam, Rıdvan Canım, Ömür Ceylan, Bilal Kemikli, Atabey Kılıç, M. Fatih Köksal, Günay Kut, Muhsin Macit, Mine Mengi, Cihan Okuyucu, Nevzat Özkan, İskender Pala, Yekta Saraç, Mustafa Tatcı, Ümit Tokatlı ve Emine Yeniterzi ile çeşitli zamanlarda yaptığı mülâkatlardan oluşmaktadır.
Dikkat Dikkat Dikkat Sizsiniz, Cumali Sever, 176 Sayfa, 10 TL
Dikkat Sorusu:
“BİN – YÜZ – ÜÇ – BEŞ – DÖRT”
Hangi kelime içerik yönünden farklıdır?
Bu Kitap
*Hızlı düşünmenize katkıda bulunacak
*Dikkat seviyenizi zirvelere çıkaracak
*Bakış açınızı zenginleştirecek
*Kelime hazinenizi artıracak
*Eğlenceli sorular, yorgun zihninize adeta bir masaj gibi gelecek
Hasan Tahsin Banguoğlu, İlker Dere, 280 Sayfa, 15 TL
“Dil bilgini, politikacı, fikir adamı… Haysiyetli bir imza, kıvrak bir kalem, cesur bir mücadeleci… Hükümlerinde, kültür birikiminden süzülmüş bir netlik ve açıklık var. Bütün bunlar, ona, bir nevi “dokunulmazlık” sağlıyor.” Altan Deliorman
“Tahsin Banguoğlu’nu Aydınlar Ocağı’nda tanıdım. İleri yaşına rağmen her toplantıya ve panele iştirak ederdi. Onu ocağın hocası sayar, tecrübe ve fikirlerinden yararlanırdık. Banguoğlu, Gençlerin milli akîdelerle bezeli, cesur ve demokrat yetişmesini isterdi.” Gürbüz Azak
“Hâlbuki gittikçe kabaran ve benim zaman zaman isyan ettiğim “Nisyan Defteri”mizin bir sayfasında unuttuğumuz müstesna çehrelerden biri de şüphesiz Tahsin Banguoğlu’ydu.” Mehmet Nuri Yardım
“Açıkçası Tahsin hocayı öyle hemen birkaç kelimeye hapsederek anlamak veya anlatmak mümkün değildir. Onu yakından tanımak için özel sohbetlerinde bulunmak şansını elde etmek gerekirdi. Kısaca dile getirdiklerinin künhüne varmak gerekir.” Metin Eriş
Siyaset arenasında etkili bir isim… Fuat Köprülü’nün Türk edebiyatına armağanı… Bir yandan Türk dili ve grameri üzerine yaptığı çalışmalar öte yandan Türkiye’de din eğitiminin yeniden sağlanmasındaki büyük hizmetleri… Ve gerçekten Banguoğlu, siyasetten çekildikten sonra da gerçek bir kültür adamının neler yapabileceğinin en güzide örneklerinden…
Hüzün Çiçek Açtı, Zehra Gövenç, 120 Sayfa, 8 TL
Hüzün Çiçek Açtı
Her şeyden evvel
Sonrası buluttu
Öncesi yıldız
Yeryüzüne tanrı
Hüzün serper gibi
Çiçek savurdu
Sonrası buluttu
Ölü rüzgârın kollarında
Hüzün çiçek açtı
Kan uykusunda kaldı
Son kirpik ucu…
Şule Yayınları
Kalemin Yükü, Hüseyin Su, 254 Sayfa, 15 TL
Bir kalemin yükünü, kuşkusuz, o kalemi elinde tutan yazarın varoluşu kavrayışı ve bu kavrayışla elde ettiği ufku ve sorumluluk bilinci belirler. Kalemin yükü, aslında yazarın da yüküdür. Hiçbir yazar, inançlarının, dünyayı kavrayışının, siyasal görüşlerinin; esasen de insan oluşunun kendisine yüklediği sorumluluklardan bağımsız olarak istese de yazamaz; yazmaması gerekir.
Kalemin Yükü, yazdıkları ve eylemleriyle edebiyatımıza ve düşüncemize yön veren yazarlar ve onların adlarıyla özdeşleşen dergilerini, verili kipörneklerin içine hapsolmadan, dünden yarına uzanan bir düşünce izleğinde yeniden değerlendirerek anlamaya ve toplumsal, tarihsel birikimimize eklemlemeyi amaçlıyor. İşte bu bağlamda yıkım, ayıklama ve inşa çabalarını ve bu çabaların kahramanlarını bir arada görmek ve değerlendirmek, bir düşünce çizgisi üzerinde, iz sürmek gerekiyordu. Her ne kadar farklı dillerle konuşsalar ve farklı edebiyat, sanat ve kültür anlayışlarına, siyasal düşüncelere öncülük etseler de hemen hepsi de umutlarıyla birlikte aynı dil ve düşünce yaralarını taşıyordu. Onlarda ve onlarla açılan bu yaraların çoğu, toplumsal bünyemizde hâlâ ince sızılarla kanamaya devam ediyor. Bu sorumluluğu farkeden kalemlerin yükü olarak dokunulmayı ve hâlâ sağaltılmayı bekliyor o yaralar.
Mehmet Sabri Genç, Karekök Hayat, 167 Sayfa, 12 TL
Ölümün karesi hayat ise hayatın karekökü ölümdür. İnsana dost görünen, açlıktan beşerleri kokan modern dünya, ölüm kere ölüm olan bu hayatta, bu açıkhava mezarlığında insanı yemeye çehresinden başlıyor. Onun simasını paramparça edip daha sonra onu rahatlıkla tüketiyor, çiğniyor, sindiriyor. Ben, “İlk insan Âdem aldatıldığını fark ettiğinde elinden düşürdüğü zehirli meyvenin evren ağacının dalına tutunmasıyla, dünya olarak hayat bulan içi kurtlu bu gezegende kimim ve neyim?” diye soru- yorum. Kâh Sisifos’un taşına canhıraş bir halde yaslanmış kâh taşın sürüklendiği patikanın kıyısında cehennemi seyre dalmış düşünüyorum. Ben, vahada kendine su arayan bir ateşböceğiyim. Ama suyu ne için aradığını bilmeyen bir ateşböceği. Hayır, tüm bunlar birer kuruntu olmalı! Ben, vahada ölüm suyunu arayan bir ateşböceğinden öte, kendi cehennemimde böceğini arayan bir ateşim.
Mürekkep Hapsi, Ayşe Uçkan, 103 Sayfa, 10 TL
Kadim zamanlar… Kalemle tanışmamıştım henüz ama Âdem’in belindeydim; doğmamış çocuklarına benimle aktarıyordu İblis’in tuzaklarını. Havva’nın dilindeydim; beşikte salladığı evladına benimle anlatıyordu cennet hatırasını. Kâbil’in elindey- dim; doğru okusaydı ezeli hakikati, sonra gelenler hiç yazmayacaktı iki kardeşin kan ve gözyaşı akıtan hikâyesini. Ben kelime- ler var olduğundan beri, ecel takdir olunduğundanberi, kadınla adam aynı özden yaratıldığından beri insanoğlunun hücrele- rindeyim. Kimi söyledi, kimi yazdı, kimi yaşadı beni. Hep oradaydım, şahittim. İşte bu yüzden bütün emelim, kıyamete kadar gelecek zürriyetime tahkiye tılsımını fısıldamak. Benden olma mevcudiyetini kabullenmeyen, reddi miras eyleyen densizlere haddini bildirmek.
İZ YAYINCILIK
Müşehedat, Hasan Aycın, 104 Sayfa, 7 TL, Yeni baskı
Aycın’ın otobiyografisi. Bir hayatta iç içe giren zaman ve mekanın, nesillerin, akrabalığın, göçün, savaşın, çocukluğun, Tek Parti döneminin, köyün, şehrin… hikayeleri. “Hayata Merhaba” altbaşlığıyla yayımladığımız Müşahedat, Hasan Aycın’ın anı yazılarını içerecek şekilde yeniden düzenlendi.
Güneşin Altında, Hasan Aycın, 144 Sayfa, 10 TL
“Biz insanız ve bizim için serüvenlerin en ilginci insanoğlunun serüvenidir. Bu serüvene hepimiz kendimiz olarak bakarız ve kendimiz olarak katılırız. Serüven cennetten başlıyor. Ayrılıkla, kavuşmayla, kargaşayla, çoğalmayla, acıyla, ölümle, korkuyla, umutla yüklü akıllara durgunluk veren bir serüven.” Hasan Aycın’la yapılan söyleşileri bir araya getiren kitap, hem çizerin sanat anlayışını ve eserlerinin arka planını hem de düşüncesinin siyasi ve tasavvufi uçlarını açığa çıkarıyor.
Rusya’da Din-Devlet İlişkileri, Şir Muhammed Dualı, 302 Sayfa, 17 TL
Bu kitapta 10. yüzyıldan itibaren Rus halkının inanç ve aynı zamanda siyasi yapısını şekillendiren Rus Ortodoks Kilisesinin sosyo-politik boyutuyla ilgili bir çözümleme sunulmaktadır. Özellikle İstanbul’un fethinden sonra kendisini Ortodoks dünyanın hamisi olarak görmeye başlayan Rus Kilisesi, bu idealini gerçekleştirmek amacıyla iktidarlara yön vermiştir. Bu etkileşim sonucu zaman içerisinde Çarlık rejiminin enstrümanı haline gelen Rus Ortodoks Kilisesi, halkın tepkisini üzerine çekmekten kurtulamamıştır. 1917 Bolşevik Devrimiyle birlikte iktidara gelen komünistler, bu fırsatı iyi değerlendirmiş ve kiliseyi devletten okulları da kilisenin elinden almayı başarmıştır. 1985 yılından itibaren gündeme gelen Yeniden Yapılanma süreciyle birlikte Rus Ortodoks Kilisesi yeniden gündeme gelmiş ve nihayet 1990’dan itibaren de tamamen bağımsızlığını kazanmıştır. Özellikle 2000 yılından sonra ise Rus hükümeti kiliseyle işbirliğine giderek yeniden Çarlık dönemine benzer bir sistem oluşturma gayreti içerisine girmiştir. Yazar, temel kaynaklara inerek Rus Ortodoks Kilisesi’nin tarihi gelişimini, kilise-siyaset ilişkisini, mâbetler ve sosyal durum üzerinde kapsamlı bir çalışmayı denemektedir.
Yunus Emre, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, 128 Sayfa, 10 TL
Ziyâeddin Fahri Fındıkoğlu’nun (1901-1974) sağlığında kitaplaştırılmamış Yunus Emre konulu bir etüdü ve daha sonra bu alanda yazdığı yazılar elinizdeki kitapta bir araya geliyor. Kitabın nüvesini oluşturan “Yunus Emre” başlıklı yazı dizisi 1925’te süreli bir yayında tefrika edilmiş ve dolayısıyla eski harflerle neşredilmişti. Kitabın ikinci bölümünü oluşturan “Ekler” kısmındaki yazılar ise daha sonraki tarihlerde Fındıkoğlu’nun yazılarını yayınladığı yeni harfli dergi ve gazetelerden derlenmiştir.
Yunus Emre hakkındaki çalışmalar arasında, kitaplaştırılmadığı için bugüne kadar dikkatlerden kaçan bu metin, edebiyat tarihimizle ilgili olduğu kadar, müellifinin akademik kimliği dolayısıyla sosyolojik bir araştırma karakteri oluşu açısından da dikkat çekicidir. Türkiye’de Yunus Emre’yi bu tarzda ele alan ilk çalışmalardandır. Bu çalışma, Ekler bölümünde yer alan ve daha sonra kaleme aldığı yazılar aracılığıyla Fındıkoğlu’nun Yunus Emre’yle ilgili fikirlerindeki gelişme ve değişmeleri izleme imkânını da sunuyor. Eser, ülkemizin önemli fikir adamlarından birinin entelektüel tarihini yansıtıyor oluşuyla da dikkate değer bir çalışma.
Esenlik Zamanları, Cemal Şakar, 88 Sayfa, 8 TL
Osman Bayraktar’ın anlatımıyla Esenlik Zamanları: “Peki, aranan nedir? Aranan ‘ebedi bir zaman’dır. Esenlik Zamanları, büyük ölçüde itminana ermiş bir ruhun, sükûnet halindeki duraklamasıdır. Bu süreçte, yazar bir yandan da, öykü yazma işinin teknik yanlarını sorgulamaya başlamaktadır. (…) Esenlik Zamanları, yazar için tatmin edici olma mevsimini tamamlamış; yazmanın anlamına ilişkin arada bir beliren sorular varlığını iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştır. Sorular iki yönlüdür; birincisi hikâyenin ne olduğu, nasıl yazılması gerektiğine dair teknik düzeydeki sorular, ikincisi de yazarı ontolojik duruşunu yeniden konumlamaya zorlayan varoluşa ilişkin sorular.”
Dünya Bizim, Editör: Mehmet Erken, 124 Sayfa, 9 TL
Bu kitap, dünyanın farklı coğrafyalarına dair seyahat notlarını içeriyor. Kamboçya’dan Mısır’a, Suriye’ye; Bosna’dan Kırgızistan’a ve Gazze’ye kadar pek çok ülke ve şehir üzerine kaleme alınmış bu yazılar, ne kadar büyük olsa da dünyanın bizim olduğunu açıklıkla gösteriyor. Eserde yer alan yazılar, okuyanlara sadece şehirlerin tarihî ve turistik yönlerini anlatmakla kalmıyor, yazıların yazıldıkları dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik görünümünü de anlama fırsatı veriyor.
Öncü Yüzler, Editör: Mehmet Erken, 116 Sayfa, 9 TL
Bu kitap, çoğu 20. yüzyılda yaşamış, kitaplarıyla, çalışmalarıyla, öğrencileriyle etkisi halen süren insanların kısa portrelerinden oluşan bir derlemedir. Kimi âlim, kimi mutasavvıf, kimi aktivist, kimi şair, kimi yazar, kimi entelektüel kimlikleri ile öne çıkmış ve eserler bırakmış bu isimler, bugün olduğu gibi yarın da öncü rollerini sürdürecek.
Sanat Erleri, Mehmet Erken, 120 Sayfa, 9 TL
Sanat Erleri, geleneksel ve modern sanatların bugünkü temsilcileri ile yapılmış söyleşileri içeriyor. Sanata dair yaklaşımları farklı sanatçıların ağzından okuyacağınız bu kitap, günümüz Türkiyesinde sanatın ve sanatçıların durumunu anlamak için de bir başlangıç niteliğinde. Kitapta Mehmet Kemiksiz, Mahmut Şahin, Selma K. Akcan, Enver Gülşen, Binnur Feyizli, Abdülbaki Kömür, Tevfik Kalp, Fatma Güçlü, Yücel Aşıkoğlu ve Önder Cankurtaran ile yapılmış söyleşiler mevcuttur.
Şiirler, Erdem Bayazıt, 208 Sayfa, 12 TL
Yedi Güzel Adam, ortaya koydukları eserler ve tamamen yerli kaygılarla verdikleri mücadelelerle Türk okuru nezdinde özel bir yere sahiptir. Beş yıl önce âhirete göçmüş olan Erdem Bayazıt da bu müstesna insanlardan biridir. Şiirler, onun yayınlanmış tüm eserlerini ihtiva ediyor.
Yazılama Yayınları
Farsça – Zazaca – Kurmancca Mukayeseli Gramer ve Temel Sözlük, Serkan Oğur, 349 Sayfa, 20 TL
Günümüzde Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan birçok dil siyasal koşullar nedeniyle; geleceğe aktarılabilme, kendini var edebilme olanağından yoksundur.
Bu coğrafyada önemli bir nüfus tarafından konuşulan Zazaca (Kırmancca) ve Kurmancca (Kırdacca) gibi, diğer coğrafya dilleri de kendilerini geliştirme olanaklarından mahrum bırakılmıştır. Hakeza Zazaca (Kırmancca) en fazla tahrip olan dillerden biri ve yapılan çeşitli araştırmalar dilin mevcut koşullarda kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirtmektedir. Kaybolma, yok olma tehlikesi, coğrafya dillerinin üzerinde sallanan Demokles’in kılıcıdır. Bu minvalde bu çalışma, yaşadığımız coğrafyanın çok renkliliğini korumasını da perspektif edinir.
Hasılı bu çalışmayla;
Kaybolmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Zazacanın yaşatılmasına; Zazaca (Kırmancca) ve Kurmanccanın (Kırdacca) kendisini geleceğe aktarabilmesine katkım olursa yaşam boyu bunun bahtiyarlığını hissedeceğim.
Ekol Yayınları
Pul Masalı, Orhan Yapıcı
Üvey annesi ve kardeşlerinden şiddet gördüğü için sekiz yaşında evinden kaçarak Elbistan’dan İstanbul’a gelen; bir süre sokak çocuğu olarak yaşayıp on yaşında Florya Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde şiir yazmaya başlayan Orhan Yapıcı’dan bir ilk kitap: ‘Pul Masalı’.
Umut Çocukları Derneği’nin ‘Sokak Kedisi’ dergisi çalışmalarına da katılan; halen Tarlabaşı Dayanışma Mutfağı’nın gönüllü üyelerinden biri olan genç şairin kendi yaşamından izler taşıyan ve gerçekte bir şiir masalına dönüşen ‘Pul Masalı’, öyle sanıyoruz ki farklı dize kurgusu ve şaşırtıcı imgeleriyle bütün şiirseverlerin ilgisini çekecek.
Belki masal da sokaktır, şiir de… Kim bilebilir?
Uzaklaştım severken insanları hatta bazen ağladım da
Kaçabildiği kadar kaçan kaplumbağaydım zamanında
Ataç Yayınları
Yahudi Devleti, Theodor Herzl, 192 Sayfa, 9,90 TL
İsrail Yahudi Devleti, bu kitabın yazılışından yaklaşık elli yıl sonra, tasarlandığı gibi kuruldu; bu kitapta da aynı mühlet verilmişti Yahudilere ve Yahudi olmayanlara. Elinizdeki eser bir el kitabı, özel olduğu düşünülen bir ulusun nasıl bir devlet kurması konusunda gerçekleştirdiği yaklaşımlarla bir prospektüs, bir reçete, cüreti ve aksanı ile bir aforizmalar topluluğu ve manifesto.
Yazar Theodor Herzl ise sadece bir gazeteci değil. Onu Birinci Siyonizm Kongresi Başkanlığı’ndan, Sultan Abdülhamit ile diyaloglarından herkes hatırlıyor zaten…
Yahudiliğin Kökenleri ve Küresel Gücü, İsmail Tokalak, 343 Sayfa, 21 TL,
Yahudilik Ortadoğu medeniyetinin binlerce yıllık tarihinin içinden süzülerek gelen bir sentezin ürünüdür. Yahudiler dindarlık hamuru içinde şekillenmiş olmasına rağmen yaşama rasyonel açıdan bakan bir kültürün ürünüdür. Yahudiler tek tanrılı dinlere, dünyanın ekonomik işleyiş düzenine, kendi dışındaki kültürlere oldukça büyük katkıda bulunmuşlardır. Aşırı dindarlık ölçüleri içinde bile dünya yaşamlarındaki mücadelede rasyonel olmayı becerebilmişlerdir.
Yahudiliği anlamak bir ölçüde Ortadoğu medeniyetini, Hristiyanlığı, İslam’ı anlamak demektir.Yahudi tarihi, kültürü, dini, dünya görüşünü bilmeden ne ekonomi tarihini ne bugünkü ekonominin geldiği noktayı, dünyanının hangi güçlerin kontrolünde olduğunu, bu güçlerin politikalarını, perde arkasındaki ajandalarını kolay kolay kavrayamazsınız.
Bütün bunların yanında Yahudilerin kendilerini ayrıcalıklı ırk olarak görmeleri, dinlerinin kendilerine özgü olduğuna inanmaları, kendi dışındaki kişi ve inanç sistemlerini daha aşağı görmeleri Yahudiliği evrensel bir din değil, kapalı bir çevrede kalan şövenist bir din yaparken; kendilerine olan tepkileri, yaşadıkları acıları ve dün ve bugün dünyada oluşan birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Dinsel inanç sistemleri Yahudileri şekillendirip bir arada tutmayı ve onların ticari hayatta başarılı olmalarını sağlarken çektikleri acıların da nedeni olmuştur.
Olayların kökenlerine inmeden ne inanç sistemleri ne külütürleri ne de bugün yaşadığımız dünyayı anlamak mümkün değildir. Yahudilerin tarihi de dünya tarihinin ve bugünün önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Bu gerçeği iyi anlamak; küresel güçlerin kimler olduğunu ve tarihsel süreçte kapitalist sisteminin işleyişini de anlamaya yardımcı olacaktır.
Paranın Patronları (Rothschild’lerin Küresel Gücü), İsmail Tokalak, 264 Sayfa, 20 TL
Binlerce yıllık süreçte belli bir bilgi birikimi ve ilişki ağları içinde oluşturulmuş çok büyük ve tekelleşmiş bir güç sistemi olan Küresel Finans Oligarşisi’nin başında çoğunlukla dünya nüfusunun % 0,2’sini teşkil eden Yahudiler vardır. Bunların en başında da Almanya, Frankfurt kökenli olup Avrupa’nın önemli şehirlerine yayılmış olan banker kökenli bir aile olan Rothschildler vardır. Rothschild ailesi 200 yılı aşkın bir dönemde perde arkasında kalarak eli kolu her yere uzanarak dünyada söz sahibi olmuştur.
Rothschild ailesi dünyada ekonomik ve politik sistemin nasıl çalıştığını çok iyi bilir. Aile bireyleri. Özellikle finans ve enerji konusunda çok önemli noktaları ellerinde tuttukları gibi diğer küresel güçlerle de işbirliği yaparlar. Uzun yıllardır en yakın işbirliği yaptığı aile yine büyük küresel güç olan Rockefeller ailesidir. İsrail Devleti’nin kuruluşunda da Rothschild ailesinin büyük rolü ve yardımları olmuştur. Rothschild’lerin perde arkasından dünya ekonomisi ve politikaları üzerinde iki yüz yılı aşkın sürede tarihsel süreç içinde nasıl bir küresel güç olduklarını geniş halk kitlelerinin bilmesi gerekmektedir.
Rothschild’ler doğru zamanda doğru yerde bulunan, bunu da fırsata çevirmesini çok iyi bilen rasyonel bir ailedir. Oyunu kurallarına göre oynar ve bu oyunda gerektiğinde acımasız olmayı da iyi bilirler.Rothschild’lerin kurucusu Mayer Amschel Bauer (Rothschild) (1743/44-1812) Frankfurt’ta çocuklarına bu gerçeği şöyle hatırlatıyordu: “Eğer sevilen bir insan olmayı başarmazsanız korkulan bir insan olun.” Perde arkasında kalmış Rothschild gerçeklerini bilmek bize çok şey öğreteceği gibi küresel sistemin nasıl çalıştığını da burada dönen oyunları da anlamamızı kolaylaştıracaktır.
Dedalus Yayınları
Taşı Kim Atacak, Dilek Kartal, 96 Sayfa, 10 TL
Geri kalan ne varsa hikâye
120 taksitle 120 daireli sefer tasları mesela
Trump Towers’ın bilmem kaçıncı katında
Noel öncesi Christmas kutlamaları
Ticket’lı öğle yemekleri
Bilhasssa tavuklu sezar salataları, hikaye
Kahveler bir de-klişe oldu ama olsun-
Süslü kahveler de hikaye, adını telaffuz edemediğim
İlle de glorya jeans’ta
Olmaya Devlet, Selman Bayer, 128 Sayfa, 8 TL
din dersinde bir gün nurettin hoca
seni tebeşir paklar deyip üstüme
atınca elinde ne var ne yoksa
tırsarak cahille sohbeti kestim
söyleyin müdüre kaydım silinsin
ben bu okuldan öte bir kuyu buldum
örtmenim vallahi kopya çekmedim
müfredat içinde vurdular beni
Öykü Yapım Çalışmaları, Doğukan İşler, 104 Sayfa, 10 TL
Nihayet öykü de öldü! Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen öykü, dün hayata gözlerini yummuştur.
Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, “Yahu öykü hiç ölür mü?” diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır.
Gazetelerinde, “Öykü öldü mü?” ya da “Öykü ölür mü?” biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, öykünün son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir.
Evet, öykü artık aramızda yok.
Ama “Öykü Yapım Çalışmaları” daha yeni başlıyor…
Mümkün Öykülerin En İyisi, Aykut Ertuğrul, 128 Sayfa, 12 TL
Bu kitaptaki öyküler elbette mümkün öykülerin en iyileri değiller. Hadi kabul et, sen de zaten mümkün okurların en iyisi değilsin.
Dur! Anlaşabiliriz, öyleymiş gibi yapabiliriz! Bir süreliğine -miş gibi davranmanın kime ne zararı var? Kurmacanın kendisi büyülü bir oyun değil mi? Tam da böyle! Mümkün oyunların en iyisi hem de.
Hadi gir içeri!
Çünkü içeride, yolları çatallanan bahçede kör bir kuyuya rastlayabilir, kuyunun başında kendini, tanımadığın bir adamla, sonsuz bir yolculuğa çıkmanın kahramanca olup olmadığını tartışırken bulabilirsin. Hatta başka bir anlatıcının yazdığı bir öykünün, belki de henüz tanımakla şereflenmediğin kahramanının öldürülüşüne bile şahit olabilirsin. Hem sen de zaten metinler arasında keyifli bir yolculuğa çıkmak istemiyor muydun? Bu kitapla da bunun için bir yakınlık kurdun.
Hadi, kabul et!
Labirent Yayınları
Çift Taraflı Bir Dedektif Hikâyesi, Mark Twain, 96 Sayfa, 7 TL
“Kalabalık, kanyondan aşağıya aktı. Holmes, Fetlock, Archy Stillman, herkes. Bir kilometreyi birkaç dakikada aldılar. Bir fenerin ışığında Flint Buckner’ın kulübesinin dümdüz ve katı toprak zeminini buldular. Kulübenin kendisinden bir zerrecik bile kalmamıştı, ne bir paçavra, ne bir kıymık! Ne de Flint’ten bir iz…”
(Kitaptan)
Mark Twain, bu polisiye öyküsüyle sizleri çok şaşırtacak. Aynı hikâyede iki ayrı muamma, iki ayrı dedektif… Efsanevi kahraman Sherlock Holmes, yeniyetme bir dedektife mi yenilecek? Yoksa, bu büyük sırrı kendisi mi çözecek?
on5yirmi5.com