Ebubekir Kurban’dan Bir Ankara Taşlaması

Kitap
"İsmet Saat kaç ?" Kemal Atatürk (Ankara’da bir saatçi vitrininden) Zeynep Zelan’ın haberi Aktivist, gazeteci-yazar Ebubekir Kurban ironik, komik, eleştirel “Ankara Yazılar...
EMOJİLE

"İsmet Saat kaç ?"
Kemal Atatürk
(Ankara’da bir saatçi vitrininden)

Zeynep Zelan’ın haberi

Aktivist, gazeteci-yazar Ebubekir Kurban ironik, komik, eleştirel “Ankara Yazıları”nı bir araya getirdiği “İsmet Saat Kaç” kitabıyla “muhabbete devam” diyor. Kitap Orhun Yayınlarının E-buk Kitapları serisinden çıktı. Siyaset sahnesinin tozlu perdelerinde edebî, zıpır, özgün bir yolculuğa davet ediyor sizleri. Daha önce “Biz arkadaş milliyetçisiyiz” sözünün yer aldığı kitap ayraçlarıyla okurlarıyla buluşan yazar, gerçek hayattaki gibi gülerek, güldürerek yapıyor eleştirilerini. Yazılar birbiri ardına akıyor. Hiç sıkılmadan altı çizilecek pek çok cümle kelebekler gibi uçuşuyor kitap sayfaları arasından. Üslubunun akıcı olmasına aldanmamak lazım, aslında bahsettiği mevzular öyle derin ki… Çünkü E-buk’un anlattığı Ankara aslında 89 yıllık Cumhuriyet tarihinin özeti gibi… Başkent bürokrasisinin adeta röntgen filmini çeken kitapla Ankara’yı bugüne kadar hiç bakmadığınız bir açıdan göreceksiniz.

Memurluğun On Emri, Protokol Top 10 listeleri, yeni başlayanlar için arz-rica denklemi, Anıtkabir Ziyaret Kuralları, Telefonda Konuşma Kuralları, Mabetsiz Şehrin Siyaset Sözlüğü de okurları bekleyen ilginç başlıklar arasında… “İsmet Saat Kaç”la, E-buk kolunuza giriyor ve kendine has muhabbetiyle Meclisten Anıtkabir’e, Kızılay’dan alışveriş merkezlerine, bürokrat kahvelerinden camilere kadar Ankara’yı karış karış gezdiriyor. Ezber bozan, güldüren, güldürürken düşündüren, düşündürürken kafa kaşıtan, esprili, çarpıcı, muhalif, alaycı, hoş sohbet, Ankara’nın griliğine isyan eden rengarenk yazılarla dolu kitabı elinizden bırakamayacaksınız.

“Telefonla arandığınızda direkt siz çıkıyorsanız, bu hiç de önemli adam olmadığınızı, alelade bir memur olduğunuzu gösterir. Yok, telefonlarınız sekreter tarafından bağlanıyorsa gerçekten büyümüşsünüz demektir. Ayrıca arkadaşlarınızı bile sekreterinize bağlatıyorsanız bu büyümenin çok ötesinde bir şeydir.” (İsmet Saat Kaç?)

“ "İsmet Saat Kaç" çok genel bir ifadeyle bir Ankara taşlaması… Edebiyat tarihi; aşkla, tutkuyla bağlı oldukları şehirleri anlatan yazarların eserleriyle dolu… Belki de ilk defa bir yazar, sevmediği, ısınamadığı, aidiyet hissetmediği, adeta sürgün olarak gönderildiği bir şehir hakkındaki izlenimlerini, notlarını, anekdotlarını yazıyor. O şehir Ankara ve bu kitaptan sonra muhtemel ki altın anahtarını sittin sene Ebubekir Kurban’a vermeyecektir.

İstanbul görmüşlerin hiç ısınabilecekleri bir şehir değil Ankara. Ortasından deniz geçmiyor ve aşırı kravatlı… Devlet Türkçesiyle, bürokrasi lehçesiyle, siyaset şivesiyle konuşan, gri tonlarda bir şehir… Yolda yürürken, özellikle Kızılay çevresinde kulağınıza "kıdem tazminatı", "mevzuat", "ödenek", "özel kalem" gibi kamusal kelimelerin çarpadurması vaka-i adiyeden… Yüz yıla yakın bir zamanı böyle yarı-üniformal bir kıyafetle geçiren bir şehrin sağının solunun bir insanlık uyuşması arzediyor olması elbette normal… Ebubekir’in burada kendini iyi hissetmemesi ve bu şehri iğnelemek noktasında elinden geleni kitabına koyması da öyle… Hoş, Ankara bütün bu iğneleri devlet ciddiyetiyle karşılayıp akupunktura yoracaktır, o da ayrı konu!

Son olarak hakkaniyet gereği bir gerçeği de teslim edelim: Ebubekir Kurban bütün ömrünü İstanbul’da yaşasaydı lafa dalar bu kitabı da yazamazdı.” (Gökhan Özcan-Yeni Şafak)

Yayınevi kitap isteme adresi: Olgunlar cad. No:11/18 Bakanlıklar/Ankara