Bünyamin Köseli’nin haberi
Her ay, raflardaki aşk kitaplarına bir yenisi ekleniyor. Aşk-ı Revan, Aşkın Gözyaşları, Ölümsüz Aşk, Muhafazakar Aşk, Nâr-ı Aşk, Aşka Düşüş, Aşkın Matematiği, Aşka Yolculuk, Aşka Dönüş, Bambaşka, Aşk-ı Sükûn… Listeyi daha da uzatmak mümkün! Aşk bolluğunu yazar ve yayınevlerine sorduk. Gördük ki yazarı da yayınevi de bu durumdan rahatsız!
Okur, bir internet sitesine yaptığı yorumda, "En nefret ettiğim kelimeler arasına girecek yakında aşk ve sevgi…." diyor. Belli ki çok kızmış. Kim bilir, kapağında ‘aşk’ kelimesi gördüğü kaçıncı kitaptan sonra yazma gereği hissetti bu notu. Bir değil, iki değil, üç değil… Son birkaç yılda yayınlanan aşk kitapları listesi bir hayli uzun. Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk, Aşk-ı Revan, Aşkın Gözyaşları, Ölümsüz Aşk, Muhafazakar Aşk, Nâr-ı Aşk, Aşka Düşüş, Aşkın Matematiği, Aşka Yolculuk, Aşka Dönüş, Bambaşka, Aşk-ı Sükûn… Derin bir nefes alıp saymaya devam ediyoruz, Aşk ve Ölüm, Aşkın Şehidi, Aşktan Dinle, İki Cami Arasında Aşk, Aşk Kuantumu, Göster Yüzünü Ey Aşk, Büyük Kadınların Aşk Mektupları, Aşk ve Çocuk, Hep Aşk Vardı…
Yabancı bir yazara ait Aşkın Matematiği adlı kitabın gazete reklamında şöyle yazıyor: "Okuyucuyu büyülüyor, adeta çarpılıyorsunuz. Her açıdan mükemmel, ender rastlanan bir kitap!" Tabii, tahminlerinizde yanılmıyorsunuz. Kitap, Amerika’da en çok satanlar listesinde…
Türkiye’de daha çok tasavvuf büyüklerinin hayatlarının anlatılığı romanlarda, beşeri aşkla İlahi aşk harmanlanıyor. Kitaplar öylesine iddialı ki baskı sayısı on binler ve yüz binlerle ifade ediliyor. Her ay raflardaki aşk kitaplarına bir yenisi ekleniyor. Bu durum, "Aşk bir tüketim nesnesine mi dönüştü?" sorusunu akıllara getiriyor.
Zaman yazarı Ali Çolak da böyle bir endişe duymuş olacak ki, köşesinde (10 Mart 2012), ‘Adını aşk koydum!’ başlıklı bir yazı kaleme aldı ve "Neden bunca aşk romanı yazılıyor?" diye sordu. ‘Hız’ çağından ve yalınkat yaşamaktan mutmain olmayan insan, Çolak’a göre aşka özlem duyuyordu. Aşka özlem duymak, aşkı aramak saygıya değer bir çabaydı. Şeyh Galib’i, Sezai Karakoç’u ve Edgar Morin’i, ‘aşkın peşine düşen anlatıcılar’ olarak tanımlıyor ve "Aşk, evet, bizi aşkın bir dünyanın kapılarına götüren en kısa ve fakat en ıstıraplı yoldur. Onu yazanların da elbet bu ıstıraba talip olmaklığı lazım gelir." diyordu.
Ali Çolak, Elif Şafak’ın 2009 yılında yayımlanan ‘Aşk’ romanını hatırlatarak, "Kitaba ‘aşk’ yerine başka bir isim verilmiş olsaydı 500 binden fazla satış rakamına ulaşılabilir miydi?" diye soruyor. Çolak, "Yazarlar, bu satış rakamlarından etkilenerek kitaplarına ‘aşk’lı isimler vermiş olabilir mi?" diyordu. Yazısında okurun ‘aşk’ kitaplarında ne aradığını ve ne bulduğunu da tartışan Çolak, sözlerini şöyle bağlıyordu: "Bu soruları belki, kitapçıdan, üzerinde ‘aşk’ yazan bir kitabı satın almış okurlara sormak gerekir. ‘Nedir aradığınız?’ Aslında bundan daha elzem bir soru var ve o da kitabı okuduktan sonra sorulmalı onlara. ‘Ne buldunuz bu kitapta?’ Okur, hakikaten aradığı ‘anlam’dan bir parça bulmuşsa, sözümüz olamaz. Fakat, kapaktaki ‘aşk’ sözcüğü sadece bir ‘olta’dan ibaretse ve sonuç adamakıllı bir hayal kırıklığı olmuşsa, yazara ve yayıncıya bir çift söz söyleme hakkını buluruz." Yazar, eleştirmen ve yayıncılara aşk kitaplarındaki yükselişin sebeplerini sorduk.
Böyle bir süreci öngörmemiştim
Elif Şafak: "Çoğumuzun içinde bir eksiklik, bir arayış duygusu var. Dolayısıyla okurların da yazarların da aşka meyletmesi bana şaşırtıcı gelmiyor. İçinde yaşadığımız çağ aşkı nasıl küçümsüyorsa, hafife alıyorsa, edebiyat da akıntıya karşı yüzüyor. Ben romanıma isim verirken böyle bir süreci tabii ki öngörmedim. Ama ‘aşk’ kavramı kimsenin tekelinde değil, kimsenin mülkü değil. Hiçbir zaman çıkıp da tek kelime olumsuz söz söylemedim aşk üzerine ya da tasavvuf üzerine yazan başka yazarlar hakkında. Kainatın özü aşk. Arayışımızın adı aşk. Sanatın ve edebiyatın bunu yansıtmasından daha doğal ne olabilir ki? Herkes kendi gönlüne göre yazar. Her kitap kendi okurunu bulur. Negatif enerji üretmeden, kimsenin emeğini küçümsemeden, kelamın hakkını vermeye gayret ederek yazmak bana daha doğru geliyor."
Kitapların çoğu yanlış bilgilerle dolu
Prof. Dr. İskender Pala: "Aşk kitaplarının çoğalması bizi bir sonuca ulaştırabilir mi? Bu soru çok önemli. İnsanlık kendisinden çalınmak istenen asli ve kıymetli parçasına sahip çıkıyor. Dolayısıyla aşkı anlatan kitaplar, insanların uzak geçmişte bıraktıkları ve unuttukları bir hatırayı yeniden sunduğu için cazip geliyor. Özellikle de asaletinden çıkartılmış ve magazinleştirilmiş aşk kelimesinin hakikatini öğrenmek için bu kitaplara sarılıyor okuyucular. Aşk üzerine yazılan kitapların birçoğu maalesef sıradan, işe yaramaz ve hatta yanlış bilgilerle dolu. Ama ne olursa olsun insanların bir ihtiyacını karşılıyor. Keşke daha güzel olsaydı. ‘İsminde aşk geçsin de çok satsın’ hesapları çok ucuz. Bunun değerlendirmesini en iyi okuyucular yapacak."
Yayınevim, aşk kelimesinin popülerliğinden faydalanmak istedi
Mine Sultan Ünver (Nar-ı Aşk’ın yazarı): "Yayınevi, aşk kelimesinin son dönemdeki popülerliğinden faydalanmak istedi. Ben kaygılıydım. Popüler kültüre alet olmaktan korktum. Hatta bunu editörümle de paylaştım. ‘İsterseniz bu ismi koymayalım’ demiştim. Çünkü aşk kelimesinin tüketileceğini fark etmiştim. Mesela nasıl son dönemlerde tarihe olan merak arttı ve kapitalist düzen bunu filmlerle, romanlarla tükettiyse aşkın da böyle olacağını düşünmüştüm. Ama çok fazla isim alternatifim de yoktu açıkçası. Biz aşkı kapitalist söylemlere alet ettik. Aşkın popülaritesi arttı diye her kitaba bir aşk ismi yapıştırdık. Bu çok yanlış. Aşkı rezil etmeden yüceltmek gerekiyor ama biz bunu parayla birleştirerek mahvediyoruz."
Aşk-ı Sükûn ismini büyük bir kaygı taşıyarak koydum
Nuriye Çeleğen (Aşk-ı Sükûn’un yazarı): "Bu benim 14. kitabım ve daha önce aşk ismini hiç kullanmadım. Bu kitabımda da aşk ismini kullanmayı düşünmüyordum fakat öğrencilerimin ihtiyacından dolayı aşkın ayrımını yapmak istedim. Çocuklar ister istemez mecazi aşk kitaplarına yöneliyorlar. Buna alternatif olarak aşkın ne olduğunu üç aşamalı olarak anlatmaya çalıştım. Aşkın, akıl, nefis, kalp ve ruh boyutlarının olduğunun üzerinde durdum. Kitabın ismini yine de Aşk-ı Sükûn koymayacaktım. ‘Her Kadın Hacer’dir’ isminde basılacaktı. Aşk-ı Sükûn benim sonradan içime doğan bir isim oldu. Arkadaşlarım da çok beğendi. Fakat yine de endişe ettim çünkü çok satmak amacı güttüğüm anlaşılabilirdi."
Bazı yayıncılar, ‘Önüne aşk koy, çok satar’ diyor
Ömer Lekesiz (Eleştirmen): Dünya üzerindeki metafiziğe olan yönelişten Türkiye de nasibini alıyor. Bizim dünyadan farklı olduğumuz yan, bizde aşk konusu, ilk baştan bu yana varlığın yaratılışıyla ilgili. Bu yüzden aşk konusunu şimdiye kadar hep yüksek insanlar işlendi. Hal böyle olunca da aşkın istismarı hemen ortaya çıkıyor. Yayıncıların böyle bir yana kayarak maddi kaygı gütmeleri ve bu yükselen değerden bir pay almaları kendi içinde ticari anlamda bir doğruluk taşıyor. Bizdeki yüksek aşk ve yüksek yazar imgesi, bu alanda bir sigorta görevi taşıyor. Ben bu olaya "Sel akacak, içerisindeki kum ve altın geride kalır" şeklinde bakıyorum. Bazı yayınevleri yazarlara, ‘Bir aşk kitabı yaz da hem sen kazan hem de biz kazanalım.’ diyor. Bazı yayıncılarda önüne aşk koyarsak kitabın daha çok satar mantığıyla yaklaşıyor. Bu ortada. Ben bu tür kitapların okuyucuya bir şey katacağını düşünmüyorum. Çünkü aşkın kendisi son derece gizemli bir kelime. Bugün aşk konusuyla ortaya çıkanların hepsi aşkla çelik çomak oynuyor."
Aşk, bir tüketim malzemesi haline getirildi
Emine Eroğlu (Timaş Genel Yayın Yönetmeni): "Aşk romanlarının artmasındaki en büyük sebep tasavvufun ve İlahi aşk kavramının yükselişe geçmesi. Bu alanda yayımlanan kitaplar beşeri aşktan İlahi aşka kapı aralayabilir. Yayıncı olarak aşk kelimesinden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyoruz. Bizden son dönemde bu şekilde çıkan sadece Nar-ı Aşk kitabı var. Mümkün olduğu kadar dikkat etmeye çalışıyoruz. Ben aşkın bütün cazibesine karşı roman ismi olmasına karşıyım. Aşk kitaplarının bir furya olduğunu düşünüyorum. Elif Şafak’ın Aşk romanı sonrasında yine konusu Mevlânâ olan bir kitap daha çıktı. Ondan sonra Aşkın Gözyaşları 2 çıktı. Daha sonra Aşka Yolculuk… Aşk, kitap ismi olarak insanlara iğreti etmeye başladı. Ama içerik olarak aşka ilişkin olumsuz bir bakışın olduğunu düşünmüyorum. Aşk, bir tüketim malzemesi haline getirildi."
Zaman