YEREL GENEL SEÇİM
– SİYASETİN DİLİ, İTTİFAKLAR VE GELECEK TASAVVURU –
Mart ayının son gününde yapılacak olan yerel seçim sonuçları çok ciddi bir biçimde merkezi iktidarın geleceğini etkileyecektir. Bu bağlamda büyükşehirlerden İstanbul, Ankara, İzmir seçimin sonuçlarına hem rakamsal hem de psikolojik olarak etki edebilecek merkezlerdir. AK Parti hükümetlerinin giriştiği bazı bölgesel ve hatta küresel uzantılı yumuşak güç hamleleri yerleşik düzenin sınırlarını zorladığından, statükonun yerli vekilleri tarafından planlı operasyonlar vesilesiyle adeta bir “terbiye” girişimine maruz kalmaktadır. Yerel seçim sonuçlarına göre bu girişimlerin dozajı değişiklik gösterecektir. Seçim sürecinde iç ve dış muhalefetin ortaya koyduğu argümanlar karşısında “beka mücadelesi” söyleminin bizzat Cumhur İttifakı liderlerince dillendirilmesi ülke olarak ne kadar kritik bir süreçten geçilmekte olduğuna dair fikir vermektedir. Beka meselesinden kast edilen,, Türkiye’nin, özgürlüklerini, sahip olduğu değerleri koruyarak ve tahkim ederek güçlenmesi ve kendi kararlarını kendisi alabilen, bu kararları uygulayabilme gücüne sahip, halkının gücünü arkasına alan bir devlet hâline gelme mücadelesidir.
CHP’nin son yıllarda bir programının olmaması, partinin kimlik sınırlarının aşınması, dolayısıyla adeta bir kimlik krizine girmesi durumu söz konusu. Gerek önemli ilçelerde gerekse büyükşehirlerde
“geleneksel CHP’li” profiline uyan adayı neredeyse yok gibi. Daha çok ya sağ kökenli olması ve CHP’li olmaması dolayısıyla sol/seküler tabandan eleştirilen ya da HDP ve küçük sol partilerin hassasiyetlerine göre belirlendiği için ulusalcı/Kemalist taban tarafından eleştirilen adaylar sahnede.
AK Parti ile MHP arasındaki ittifakı Kürtlere negatif olarak sunan ve bunu bir fırsat dönüştüren HDP ise, bütün seçim stratejisini Cumhur İttifakı’nın çökertilmesi üzerine kurmuştur. Göç süreci üzerinden örgütlenme biçimi, HDP’nin büyük şehirlerde söz hakkı elde etmesine sebep olmaktadır. Üniversiteli Kürt gençlerinin epeydir, giderek daha muhalif bir tarafa yöneldikleri de açıktır. Bu bakımdan Cumhur İttifakı’nın siyaset dilinin daha kuşatıcı olması en azından belli hassasiyetleri muhafaza ettiğini göstermesi gerekmektedir.
İlginçtir, betonlaşmadan bunalan insanların hâlini gören siyasetçiler ve belediye başkan adayları, park-bahçe-vadi, kültür-sanat mekânları vs. vaadinde bulunarak kent insanının ruhunu aradığı şehri inşa etmeye dair seçim vaatleri verme sürecine girdiler. Aslında mahalleyi kaybedince insanı kaybetmiş olduk. Mahalle, insanın insanlaşma sürecinin yaşandığı bir mekândı. Bu bakımdan Medine/şehir kavramına sahip medeniyetin çocukları olarak alternatif bir belediyecilik anlayışı geliştirmek için çaba sarf etmeliyiz. Bunun için insan fıtratını, zaaflarını vb. göz ardı etmeden en iyi, akılcı ve adaletli çözümü bulmak istikametimiz olmalı. Zira insanlar, birlikte, dayanışarak ve yardımlaşarak yaşarlar. Tam da bu noktada, düşünürler, alimler, aydınlar cumhurun temsilcileri olarak mevcut dünya sisteminin değişmesi, bilgi ve adaletin hüküm sürdüğü erdemli bir yapının inşası için ön saflarda yer almalıdır.
Bazı Başlıklar:
Beka Sorunu ve Ahlak Mahrumu Bir Toplum Olmak/Metin ALPASLAN
Yerel Seçimler, HDP ve İttifaklar Karşısında Kürt Seçmeni/Adem PALABIYIK
Bir İfsad Hareketi Olarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi/Burhanettin CAN
Küresel Güç Mücadelesinin Odağındaki “Venezuela”/Mehmet BEYHAN
İnsan Kimdir?/Metin Önal MENGÜŞOĞLU