Ümmet arasındaki “Kara nefret” son bulmalı

Fikir
Filistin kökenli Suriyeli yazar Eymen Halid, Timeturk için kaleme aldığı yazı.. ÇEVİRİ: FETHİ GÜNGÖR Irak’ta Haşd-i Şa’bî tarafından bir çocuğun tank paletleri altında idam edilmesi, dahas...
EMOJİLE

Filistin kökenli Suriyeli yazar Eymen Halid, Timeturk için kaleme aldığı yazı..

ÇEVİRİ: FETHİ GÜNGÖR

Irak’ta Haşd-i Şa’bî tarafından bir çocuğun tank paletleri altında idam edilmesi, dahası bunun kayda alınarak Youtube üzerinden yayınlanması, idam esnasında mezhep sloganları atılması; tam da önümüzdeki aşamanın net bir fotoğrafını sunmaktadır. Bu gerçeği anlayamazsak ve en uygun şekilde çaresini üretemezsek; ümmetin vahdetinden söz edecek gerekçemiz kalmaz. Zira, kendi içinde birbirini yiyen ve birbirlerine karşı aklı devre dışı bırakan kör kinler üzerinden davranış geliştiren bir topluluğun birlik olabilmesi imkânsızdır.
Şİİ MİLİSLER

Haşd-i Şa’bî’nin işlediği ve kayıt altına alarak –İslam toplumu içinde kin ve nefreti körüklemek için– uluorta yayınladığı suçları onlardan talep eden Obama ya da Trump değildir. Mezhep savaşlarının kesintisiz devam etmesine hizmet eden bu cinayetler ümmetin akla yönelmesine ve aklî davranmasına mani olmaktadır.

Peki, kimdir bu kara nefret tohumlarını eken ve büyüten?

Maalesef, bölgemizden, İslam coğrafyasından birileri… Tek hedefleri yönetimi ellerine geçirmek olan tamahkâr bazı şahıslardan başkası değil onlar. İnsanları arkalarında sürüklemeye ikna edecek hiçbir gerekçeleri olmadığı için, sahte mezhep çatışması projelerinden medet uman sahtekârlar!..

KÜRT MİLİSLER

Öte yandan, adam öldürme ve çatışmayı tahrik etmenin bir başka versiyonu, Fırat’ın doğu ve batı yakalarında Kürt milisler tarafından sahnelenmekte. Arapları öldürme ve öz yurtlarından göç etmeye zorlama eylemleri, çirkin kanlı çatışmaların devam etmesini garanti altına almaktadır!
ARAP YÖNETİCİLERİN DAVRANIŞLARI

Üçüncü bir problem de Arap yöneticilerin tutum ve davranışlarıdır. Esed’den Sisi’ye, Bağdat yönetiminden diğerlerine varana kadar Arap dünyasının yöneticileri, mevcut kargaşaya yenilerini ekleyecek birçok hadiseye imza atmaktadırlar.

EN KARLI OYUNCU: DEVLET ÖRGÜTÜ

Hiç şüphe yok ki, bu kargaşadan en kârlı çıkan bölgesel oyuncu Devlet Örgütü (Daiş/Işid) olmaktadır. Zira, tüm bu gelişmeleri yeni savaşçılar kazanmanın uygun bir zemini olarak değerlendirmektedir. Nitekim Daiş’e katılanların büyük çoğunluğu, bölgemizdeki savaşın mağdurları ve kurbanlarıdır. Örgüte katılan gençlerin kahir ekseriyeti yetimlerden oluşmaktadır. Her şeyini yitiren bu gençler, ne uğruna öldüklerinin farkında bile olamayan intihar eylemcilerine kolaylıkla dönüşebilmektedir.

Sosyal medya araçları üzerinden dolaşıma sokulan görüntülerin stratejik hedefini iyice idrak etmek zorundayız. Yukarıda bahsettiğimiz video ve benzerlerini, yanan savaş ateşini körükleyip büyütmekten başka bir amaç taşımamaktadır. Bu stratejiyi güdenlerin amacı; ümmeti cephelere bölüp ucu açık uzun süreli savaşlara itmektir. Bir çok analistin mevcut savaşların 20 yıl daha süreceğine ilişkin yorumları, bu stratejiyi görmelerinden kaynaklanmaktadır.

Yazar Hakan Albayrak, birkaç ay önce 2009 yılında yazmış olduğum bir makalemden bir pasajı yeniden paylaşma ihtiyacı duymuştu. Ben o yıllarda Arap coğrafyasının parçalanmaya başladığını yazmıştım. Bu yüzden yeni bir Mercidabık’a ihtiyaç olduğundan bahsetmiştim. O makalemi yazdığım tarihte henüz Arap Baharı başlamamıştı. Türkiye-Suriye ilişkileri de en iyi günlerindeydi. Öyle bir ortamda ben Mısır’da devrim olacağını, seçime gidileceğini, ancak daha sonra askerin yönetime yeniden el koyacağını yazmıştım. Ama ne yazık ki o dönemde sözümüze kulak asan olmamıştı.
TÜRKİYE’YE DÜŞEN HAZIRLIK YAPMAKTIR

Şimdi, önümüzdeki zaman dilimine, geleceğimize ilişkin söylemek istediğim kısaca şudur:

Türkiye komşu ülkelerin siyasi hudutlarına saygı göstermeyi düşünmeye devam edecek olursa savaş Türkiye içlerine kadar uzanacaktır! Türkiye’ye düşen, bu aşamadan sonraki merhale için hazırlık yapmaktır. Mesela, Suriye ve Irak’ta geniş bir bölgede güvenlik şeritleri oluşturulmasını garanti altına almak ve bu güvenli bölgelerin askerî bir idareyle yönetimine talip olmaktır. Kanaatimce bu talep uluslararası bir muvafakate mazhar olacaktır. Mevcut savaş ateşini söndürebilecek yegâne adım budur. Ümmetin ana bileşenleri arasında ortaya çıkan kara nefretin mutlaka yok edilmesi gerekiyor. Müzakere yoluyla ya da başka yollarla…