Suriye’nin bölünme olasılığı

Fikir
ABD, Rusya, İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak ve İsrail, Suriye konusundaki politik tutumlarındaki farklılıklara rağmen hepsi de Suriye devletinin toprak bütünlüğünün korunmasında neredeyse ...
EMOJİLE

ABD, Rusya, İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak ve İsrail, Suriye konusundaki politik tutumlarındaki farklılıklara rağmen hepsi de Suriye devletinin toprak bütünlüğünün korunmasında neredeyse anlaşıyor. Suriye’nin bölünmesi, sadece rejim için değil bölgenin tamamı için ciddi sonuçları olacak ve küresel anlaşmaları bozacak bir adımdır. Her ne kadar bu ülkeler Suriye’nin birliği konusunda anlaşmış olsalar da yönetim şeklinin merkezi, parlamenter ya da federal mı olması gerektiği yönünde ihtilafa düşmektedirler. Bir diğer ihtilaf konusu ise anayasada başkanın yetkileri ve etnik grupların hakları vb. meselelerin nasıl yer alacağı konusudur.

Ama Suriye rejimine karşı olan kamp her ne kadar geri adım atmış, çözüm için rejime muhalif güçlerin temel haklarının korunması, İran ve milislerinin Suriye’den çekilmesi şartının karşılığında eski rejimi kabul etmeye hazır olsa bile Dımaşk’a yönelik birçok seçenek bulunuyor. Çünkü bu beklentilerin hiçbiri Dımaşk tarafından şimdiye kadar karşılanmadı. Ayrıca, ya aciz oduğu için ya da siyaseti gereği rejimin bunu başarması da mümkün görünmüyor.

Bu belirsiz durumda, Suriye’nin bilinen ya da bir zamanlar bilinen şekli ile korunması zor görünüyor. Fırat’ın doğusu sürekli bir çatışma bölgesi. ABD ve Kürtlerin orada güçlü bir askeri varlığı bulunuyor. Iraklılar, Anbar gibi şehirlerine yakın sınır bölgelerini kontrol etmek istiyor. İsrail ise İran ve milislerinin girişini yasakladığı yaklaşık 100 km bir hava sahası çizmiş bulunuyor. Bu yıl başında gerçekleştirilen “Zeytin Dalı” operasyonu ve kontrol altına aldığı bölgeler ile Afrin’e ek olarak Türkiye’nin İdlib’de de geniş bir nüfuzu bulunuyor.

Savaş bitmiş ve her zaman olduğu gibi tek bir kazananı olsaydı örneğin Suriye rejimi gibi, herkes Dımaşk’ın şartlarını kabul etmek zorunda kalacaktı. Ama savaş birden fazla gücün desteği ve farklı nedenlerle sona eriyor. ABD, terör örgütlerini ve DAEŞ’i ortadan kaldırmak istiyor. Türkiye, ayrılıkçı Kürt grupların Suriye’de kendi devletlerini ya da nüfuz alanlarını kurmalarını engellemek istiyor. İsrail ise DAEŞ ve İranlılar ile savaşıyor.

Dımaşk, daha topraklarını idare edebileceğini ya da değişme arzusunda olduğunu ispat edemedi. Birçoklarına göre 2011 öncesindeki rejim ile aynı. Tüm vaatlere ve beklentilere rağmen İran ile ittifakından vazgeçmiyor. Aynı şekilde içerideki siyasetini değiştirmeyi de istemiyor.

Bu koşullarda 90-91 savaşı sonrası Irak’ın içine düştüğü durumun bir benzeri ile karşı karşıya kalınabilir. O zamanlar, bölgesel güçler arasındaki dengeyi korumak için ABD hükümeti, Irak Kürdistan bölgesindeki askeri varlığını sürdürmeyi seçmişti. Bu adım, Bağdat’ın bölgeye saldırmasını ve istikrarı bozmasını engellemekte temel bir rol oynamıştı.

Peki Suriye rejimi, İran ve başta Hizbullah olmak üzere, İran milis güçlerinin uzaklaştırılmasını kabul edecek mi? Lübnan’ı tehdit etmekten ve dengeleri ile oynamaktan vazgeçecek mi? Hamas ve İslami Cihat gibi eski dostlarına verdiği desteği kesecek mi? Eskiden olduğu gibi Filistin’deki barış projelerini bozmaya devam edecek mi? Tüm bu soruların cevabı rejimin yakın zamandaki durumuna bağlı. Çünkü rejim neredeyse çıkış kapısına kadar ulaşmışken şimdi tekrar içeri alınma aşamasında. İlgili devletler, Dımaşk rejiminden tekrar küresel topluma dönmesi karşılığında farklı bir siyasi tutum takınmasını bekliyorlar. Ama rejimin sözleri bunun için yeterli olmayacaktır. Bunun yanında somut adımlar da atması gerekmektedir.

Abdurrahman Raşid

Şarkul Avsat