Mehmet Niyazi Hoca Yenişafak gazetesindeki yazısında merhum Nurettin Topçu’yu “muhafazakar kesimin” de yanlış tanıdığını çünkü kitaplarını okumadığını söylüyor. Özdemir Topçu’nun kitaplarından aktardığı görüşleriyle sosyalist değil, inançlı bir Müslüman olduğunu ortaya koyuyor. İşte o yazı…
Meyveli ağaç nasıl taşlanırsa, Nurettin Topçu da her taraftan taarruza uğramıştır. Özellikle de sağcıların büyük bir kısmı sosyalist olduğunu düşünürlerdi! Aslında onun kitaplarını okumamışlardı, başkalarından aldıkları basmakalıp fikirleri söylüyorlardı. Eğer okumuş olsalardı, Topçu’da neler göreceklerdi. Abdülaziz Bekkine Efendi’nin ölümüne dair yazdığı ‘ Yıldırımın Huzurunda’ adlı hikâyesi bunun en güzel örneklerindendi:
‘Ruhlarımızın önünde yürüyen o büyük varlığı kaybettim. Acılarım zamanın ve kaderin kolları ile kucaklanamayacak kadar engindi. Onun, şimdi bende muamma olan, son bakışında melek masumluğu ile ilahi bir emir birleşmiş gibiydi. Hicap ve ihtarın bir bakışta böyle birleştiğini ömrümde görmemiştim. Peygamberane sakalının üstünde namütenahiye kolayca dalan manevi gözler kapandıktan sonra sahipsiz kalmıştım. Sanki hakikat ve aşk âleminden atılmış gölgeler ve yoksun mücrimler dünyasına sığınmıştım. Başım bir taş ocağından alınmış iri bir parça gibi gövdemin üstüne yüklenmişti…’
Şeyh efendinin hayatını, şirke kaçmadan bundan daha güzel cümlelerle anlatmak kabil midir? Bu tip yazılara muhafazakâr bir insan nasıl karşı çıkar? Anlamak mümkün değil!
Dini, bir irşat mesleği olarak ele alan ve gerçek din adamı olarak mutasavvıfları gören, irşadı ise “Allah’a götüren yolu aydınlatmaktır” şeklinde tarif eden Topçu, Anadolu romantizminin temel ve ruhunun da tasavvufta barındığı kanâatındadır:
‘Mistik bir hayat dinin kaynağıdır… Peygamberin vahyi bir mistik olaydır. Miraç olayında en yüksek mertebesini bulan mistik birleşme, dinin hem temelinde hem de yukarı ucunda bulunur. Dinin ibadet şekilleri kendi mistikliğinden çıkmış ve hafifleterek herkesin yapabileceği hale sokulmuş hareket şekilleridir. İslam da namaz ve oruç, mistiğin çile doldurma hareketleri ile aynı mahiyettedir ve gayeleri aynıdır, onlarda mümini Allah’ın huzuruna hazırlarlar…’
Bakınız Topçu, namazı ve secdeyi nasıl yüceltiyor. Bunu ‘Allah’ diyen bir kulun karşı çıkması nasıl mümkün olabilir?
‘Aşkın ifadesi olan secde sığınmak demektir. Ve Aşk insanın bütün irade kuvvetleri ile kendinden başkasına sığınmasıdır. Aşkımızın bir sonu, bir bittiği merhale bulunmadığı için onu arayan ızdırabımızda nihayetsizdir. En büyük ilme ulaşmamanın, en azametli varlığa sahip olamamanın ızdırabını çekiyoruz.’
İslam ahlakı ile ahlaklaşırsak bu dünyanın cennet olduğunu yine Topçu’dan öğreniyoruz. Onun için devamlı ‘ Ahlak… ahlak’ diye çırpınmış, ahlakı olmayan insanın hiçbir değerinin kalmayacağını söylemiştir:
‘Bizi ancak ebediyetin mutlu yolcusu yapacak İslam ahlakının esasını ararsak onu mutlak varlığa aşk ile yönelişte buluruz. Mutlak varlıktan bütün eşyaya ve kâinata sıçrayan aşkımız her sahada sevgi oluyor. İşte bu sevgi dünyayı cennet yapmaya ve hayatı değerli kılmaya kâfidir. Her varlığa çevrilen sevginin bize ulaştırdığı hal, hürmet durumudur. Ahlak yapımızın ilk ve temel mayası hürmettir…’
Topçu, dünya literatüründe anlaşılabilmesi için ‘Sosyalizim’i kullanmış olabilir. Bu onun tercihidir; ‘Sosyalizm’ muhtevası fakir Anadolu insanını kalkındırmaktı; ayrıca o zamanlar Türkiye ve dünya bu görüş doğrultusunda hareket ediyordu. Belki de gayesi, gençliğin eline bir reçete tutuşturmaktı. Ama Topçu her şeyden evvel bir Müslüman’dı. Onun Hz. Peygamberimize itaati bütün değerlerin üzerindedir. Haram ve helal ilişkisinde kırı kırk yarardı. Cami cemaati, şeyh-mürit ilişkisinde hayatı ortada iken bu ne buhrandır! Aslında bunu sosyalistler de biliyordu.
Bakınız Abidin Nesimi, Topçu’ya nasıl yaklaşıyor:
* Rahmetli Nurettin Topçu arkadaşım, komünist toplum düzenini, toplumsal olayların gelişimine dayanarak Marksist bir görüşte değil, soyut mantık oyunları ile gerçekleşmesi mümkün bir düzen olarak görüyordu. Nurettin Topçu arkadaşım komünisti, fakat Marksist değildi…
Bununla ilgili Avrupa da pek çok görüş serdedilmişti. Fakat öyle mümin bir insana ‘komünist’ demek bir alçaklıktır. Bunu Abidin Nesimi’nin de bilmesi lazımdır; Topçu haza imanlı idi. Buna eserleri de şahadet etmektedir!
Dünya da Topçu gibi kaç adam vardır?
Bakınız zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren, İstanbul Lisesi’nin Yüzüncüyıl Kuruluş Yıldönümündeki konuşmasında Topçu’ya nasıl yer ayırmıştı:
* Aslında aydın olmayan aydınlar, işçiler- işçi olmayanlar, aleviler- Sünniler diye ayrım yaparak bizi mahvetmişlerdir. Memleketin böyle sahte aydınlara değil, Sorbonne Üniversitesi’nde birincilikle bitirip, adet olduğu üzere kendisine ne istediği sorulduğunda, ‘ ben sadece bayrak direğine Türk bayrağının çekilmesini ve İstiklal Marşımızın okunmasını istiyorum’ diyen felsefe hocası Nurettin Topçu gibi aydınlara ihtiyaç vardır. İşte kendisini şükranla, minnetle andığım bu hoca gibi maddi peşinde koşmayan manevi değerlere daha çok önem veren aydınlara ihtiyacımız vardır. Bu takdirde bizi kimse yıkamaz, yıkamayacaktır. Hepinizi onun gibi olmaya çağırıyorum…