Melahat KEMAL Micheal Rubin’in “Türkiye’de Darbe olabilir mi?” başlıklı yazısını TimeTürk okuyucuları için Türkçe’ye aktardı.
İşte Rubin’in “fuat avni kaynaklı” dedikoduları “bilgi” kabul ederek yazdığı Türkiye senaryosu.Tımetürk’teki bu yazıdan haberiniz olsun istedik.
Türkiye’de Darbe olabilir mi?
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum kötü ve daha da kötüleşiyor. Bunun sebebi sadece ‘terörizm’ dalgası yüzünden oluşan güvenlik zaafları değil. Devlet borcunda durum istikrarlı olsa da özel borçlar kontrolden çıkmış durumda. Turizm sektöründe ciddi bir gerileme var. Dolaşımdaki parada gözlenen düşüş vatandaşların alım gücünü olumsuz yönde etkiliyor.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, seçim sonuçlarından bağımsız olarak, kontrolden çıktığına dair genel bir kanı var. Muhaliflerini hapse atıyor, sağ ya da sol farkı yapmaksızın gazeteleri kapatıyor. Bir deli sultan ya da halifeyi andırır biçimde saraylar inşa ediyor.
Daha geçtiğimiz hafta anayasa mahkemesini feshetmekle tehdit etti. Yolsuzluk had safhada. Oğlu Bilal’in sahte Suudi diplomatik kimliği ile İtalya’ya kaçtığı ve burada İtalyan polisi tarafından para aklama suçu ile göz altına aldığı aktarılıyor.
Cumhurbaşkanı’nın çıkışları hem Türkiye’de hem de dış ülkelerde endişe ile karşılanıyor. Hatta iktidardaki partisinin üyeleri arasında bile giderek artan paranoyasına dair fısıltılar dolaşıyor. Öyle ki bazı Türk yetkililerine göre durumu o kadar kritik bir hale geldi ki kendisine karşı havadan gizli bir operasyon düzenleneceğini düşündüğü için sarayına uçak savar füzeler yerleştirmek istiyor.
Türkler ve Türk ordusu, Erdoğan’ın ülkeyi uçurumun kenarına sürüklediğini düşünüyor. Önce hapisteki Kürt lideri Abdullah Öcalan’a meşruiyet bahşetti ve müzakereleri yeniden başlattı ancak ardından da çatışmaları tekrar körükleyerek ülkeyi çıkmaz yola sürükledi. Bu öyle bir çıkmaz yol ki hiçbir zafer şansı yok ancak sonunda fiili bir parçalamanın olması şansı çok yüksek.
Hepsinden ötesi eğer Türkiye’de 1980’ler ve 90’larda olduğu gibi bir iç savaş başlarsa, Kürtler asla daha azına razı edilerek sindirilemeyecek. Irak ve Suriye’deki Kürt soydaşlarının yaptıkları güzel bir örnek teşkil ediyor.
Erdoğan uzun zaman önce Türk ordusuna diz çöktürmek istedi. İktidarının ilk on yılında, hem ABD hem de AB ona destek verdi. Fakat bu durum Erdoğan’ın o zamanki yabancı ateşli savunucularının onun deliliği ve otokratik eğilimlerinin arttığını görmeden önceye hastı. Eğer Türk ordusu Erdoğan’ı devirir ve yakın adamlarını parmaklarının ardına atarsa, bu darbeyi yapanların yanlarına mı kalacak?
Analiz edilecek olursa, cevap: Evet. ABD’de seçimlerin yaklaştığı şu dönemde Obama idaresinin darbe liderlerini kınamaktan öteye gitmeyeceği açık, hele bir de demokrasiyi yeniden inşa etmeye söz verirlerse. Erdoğan, Mısır’ın devrik lideri Mursi’nin sahip olduğu sempatiyi de oluşturamayacak. Mursi devrildiğinde, onun demokrasiye bağlılığı tartışma konusuydu; ancak mesele Türkiye’nin güçlü adamı Erdoğan olunca tartışmak bile anlamsız. Ne Cumhuriyetçi ne de Demokrat adaylar savaş öncesi duruma dönmek için ABD’nin prestijini tehlikeye atar; yarım ağızla darbeye karşı olduklarını söyler ancak yeni rejimle çalışmaya devam ederler.
Darbeci liderler Avrupa ve ABD insan hakları ve sivil toplum kriterlerini öne sürerek hapisteki gazetecileri, akademisyenleri çıkarır, el konulan gazete ve tv kanallarına haklarını iade eder. Türkiye’nin NATO üyesi olmasının herhangi bir caydırıcı etkisi olmaz: ne Türkiye ne de Yunanistan askeri darbeler sonucu üyeliğini kaybetmez.
Türkiye’deki yeni idare Türkiye Kürtleri ile samimi olarak ilgilenebilir ve Kürtler de gemideki yerini alır.
Ne Avrupa ne de Amerikan kamuoyu Erdoğan’ın, oğlunun, damadının ya da Egemen Bağış ve Cüneyd Zapsu gibi yakın adamlarının idamına sıcak bakmaz. Bunun yerine yolsuzlukla yargılanmalarını ve uzun süre tutuklu kalmalarını tercih eder.
Erdoğan içeride ve dışarıda dostlarının yanında olmasını ister ancak dostlarından çoğu onun sahip olduğu güç yüzünden yanında bulunuyor. Öncelikle kendini sarayı dışında çok yalnız hisseder; tıpkı Saddam Hüseyin’in mahkemedeki çökmüş ve şaşkın hali gibi.
Burada tahminde bulunmuyorum. Sadece Türkiye’nin içinde bulunduğu karışık durumu gözler önüne seriyorum. Türk ordusunun Abdulfettah Sisi’nin Mısır’da sahneye koyduğu planı benimsemesinin ciddi sonuçları olmayacağı gibi Türkiye’nin sert siyasetinin daha sertleşeceğini görenlerin saşırmaması gerektiğini söylüyorum.