“İki kıble de işgal altında”

Fikir
Yurtta ve Dünyada Yakınlaşan ve Uzaklaşan Eksenler başlığıyla ilki düzenlenen söyleşinin 21 Ekim Pazartesi akşamı konuğu Star Gazetesi yazarı Halime Kökçe oldu. İki yazarın, Osmanlı İmparatorluğu’nun ...
EMOJİLE

Yurtta ve Dünyada Yakınlaşan ve Uzaklaşan Eksenler başlığıyla ilki düzenlenen söyleşinin 21 Ekim Pazartesi akşamı konuğu Star Gazetesi yazarı Halime Kökçe oldu. İki yazarın, Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesiyle dengeleri yerinden oynayan İslam coğrafyası  ile başlayan ve sonrasında değişen dünya  düzeniyle birlikte bugünkü Arap Baharı’na uzanan süreci irdelendiği söyleşide Batı coğrafyasının demokrasi ile imtihanı da değerlendirildi.   

Söyleşi, Star Gazetesi yazarı Sibel Eraslan’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle İslam dünyasının Kudüs ve Medine hattını kaybetme sürecini özetlemesiyle başladı.  Eraslan daha sonra Halime Kökçe’ye;  “11 Eylülden sonra bizler, onlar diye ayrılan şer ekseninden sonra ne Irak, ne diğer ülkeler bir daha yerine oturamadı. Sonrasında gelişen Arap Baharı’nı gördük. Ortadoğu’da uyanış  diye adlandırılan bu süreç sence de bir uyanış mıdır? Akif Emre gibi yazarlar bu terime çok bağlı değilken, Mısır için meydanlarda olan Rabia’cılar uyanış olarak değerlendiriyor. Yüz yıl sonra hem Kudüs’ü, hem Medine’yi kaybettikten sonra ümmet yeniden kıblesine sahip olabilecek mi? Siz Tunus’tan yeni geldiniz, orada gördükleriniz üzerinden bu eksenlerin yeniden canlanabileceğini düşünüyor musunuz? ” sorusunu yöneltti.

Halime Kökçe, Eraslan’ın sorusuna; “Tunus’a devrimden önce de gitmiştim. Mısır’a da darbeden önce gittim. Tunus bu uyanışın başlangıç ülkesi. Mısır ise omurgası. Ve evet söylediğiniz gibi, Kudüs’te, Medine’de, iki kıble de işgal altında. İkisinde de ikamet eden siyasi yapı bize bunu gösteriyor. Ortadoğu’da gerçekleşen bu uyanış meselesine sahip çıkabilmek için, devrim fikrine çok asılmadan, İslam toplumunun şuan ki cehd içinde işini kolaylaştıran demokrasinin bir yol olduğunu düşünüyorum. Demokrasiye tutunduğunuz, Mısır’da İhvan’ın yaptığı gibi şiddetten uzak durduğunuz takdirde, bugüne kadar demokrasi diyenlerin ayıbını da yüzlerine vurabiliyorsunuz. Amerika Mısır’da darbeye darbe diyemedi ve bu onların ayıbı oldu. Demokrasi fikrini işlemek bu manada çok isabetli.” cevabını verdi.

 

Arap Baharı sürecinin başladığı ülke olan Tunus’ta, devrim sonrası Tunus halkının, devrimin sandıkları gibi bütün sorunları kökten çözen bir şey olmadığını gördüklerinde hayal kırıklığı yaşadıklarını gözlemlediğini söyleyen Halime Kökçe, “Arap uyanışıyla ben çok şey öğrendim. Devrim, ütopik, parlak bir şey ama, gerçekleşirken çok yıkıcı bir şey. Arap Baharı ile hepimiz çok heyecanlandık ama bugün yıkıcı etkisine, ölen insanlara bakınca keşke on yıllık zamana yayılan, farklı bir süreç olsaydı diye düşünüyorum.  Tunus’ta halk çok mutlu değil, çünkü halk devrimi farklı bir şey olarak algılıyor. Hayatında net bir değişiklik görmek istiyor. Devrimi sihirli bir değnek sanıyor, bütün sorunlarının hemen çözüleceğini umuyor. Mısır’da da bu oldu. Çünkü halk apolitik. Devrim, sizin idealinizi paylaşmayan insanlara da bir bedel ödetmektir.”

 

Arap Baharı devrimleriyle birlikte coğrafyadaki İslamcılık düşüncesinin geleceğine de değinen Kökçe; “Şu dakikadan sonra demokrasi fikriyle barışık bir İslamcı düşüncenin bir on yıl sonra bambaşka bir boyuta taşınacağına inanıyorum. Bu süreçteki tecrübeler, rüzgârı tersine çeviren bu karşı devrimler, misal Mısır’da İhvan’ın ne kadar güçlü olduğunu göstermiştir. Amerika’nın her şeyi bildiğini sanırız, fakat bu süreçte Amerika’nın Mısır halkını tanımadığı net ortaya çıktı. İhvan hareketlendi, yanardağ aktive oldu. Halkın yönetime yansıdığı bir model Ortadoğu’da hoşlarına gitmedi. İhvan’ın bu kadar güçlü olduğunu tahmin bile edemediler. Bütün bu zorlu süreçlere iyimser bakıyorum. Eksenleri değiştirecek bir değişim yaşıyoruz bana göre.” dedi.