Tüm dünya adım adım kaosa sürüklenirken diğer insanların kendileri için önemli ama genel için, o büyük resim için bir hiç olan şeyler üzerine o kadar çok zaman harcıyorlar ki. Her günün büyük bir bölümünü kendisini eğlendirme odaklı şeylere harcar insan aslında özünde.
İnsanlar zaten bir topluluktur, tam ve bütün bir haliyle hemde. İnsanları ırkına yaşadığı ülkeye konuştuğu dile göre yargılamak saçma ve sonu kötü olan şeyler doğurmaya çok müsaittir. Bu dünya ya iyi bakmalıyız ki oda bize iyi baksın. Geçmişte iki defa yara alan dünyamız için doğamız için ve dünya barışı için daha fazlasını yapmalıyız.
Birleşmiş Milletler bu konuda iyi bir adım atıldığı düşünülen bir topluluktu aslında. Birleşmiş Milletler Antlaşması’ nda ülkelerin sınır içinden veya dışarıdan gelecek tehdit ve terör olaylarına karşı önlem, silahlanmanın ölçüsü ve denetimi, insanlara daha rahat ve güvenli bir dünya yaratabilmek üzerine yazılı çokça maddesi bulunan bir antlaşmaya sahip. Ama görünen o ki Birleşmiş Milletler ya yeterince çabalamıyor ya da çabalamak istemiyor. BM de en çok söz ve hak sahibi olan ülkelere bakacak olursak; faaliyete döktükleriyle antlaşmadaki kuralların uyuşmadığını, ve bu ülkelerin politikasını incelersek gerçeği daha net görmüş oluruz.
Dünya da barış hakim olması gerekirken savaşlar, ölümler, söylenmiş ve söylenecek şeylerin çok daha fazlası… Dünya Barışı ne zaman gelicek ya da gelicek mi ? Yoksa bu yaptıklarımızla onu kovalıyor muyuz ?
Her şey insanda ve insanla başlar. Önce kendimizden başlamalıyız, kendimiz gerçeği ve olması gereken şeyleri idrak edince bunu diğer insanlarla paylaşmalı, önermeli ve çoğaltmalıyız. Şu ana kadar, bu dünyanın politikayla yönetilmesinin kısa zamanda yeterli olmayacak düzeyde işe yaradığını hepimiz gördük.
Dünya barış ile yönetilmeli..
Ama şuan ki düzen (sahte düzen), insanlara bunu düzen olduğunu söyleyen çıkarcı politikacılar gibi zihniyetler olduğu sürece ben bunun bir düzen olduğunu söyleyemem. Düzen ve barış ne BM ile ne de onun minik ordusu NATO ile ne de bu ve bunun gibi özünde iyi bir amaç için kurulan, fakat sonradan tam tersinin uygulandığı bir gruplaşma bir topluluk olmamalı. Gruplaşma ayrımcılığı insanlar arasında toplumlar arasındaki mesafeyi açar ve bölücülüğü doğurur.
Ama benim önerdiğim ise sadece gerçek anlamda düzen ve tüm dünya barışı.. ve bunu gruplaşma yaratarak yapamayız. Bir ülke aslında küçük bir dünyadır. Bir ülke başlı başına bir ekosistem ve sınırları içerisinde kendine has bir iklim koşulları kendine has doğası, insanlar, diğer canlılar deyim yerindeyse dünyanın ufak versiyonudur. Ve bu ufak dünyamız bir anayasa ile düzene oturtulur. (Kendi çıkarları veya gelecek planları için yazılan sahte anayasalardan, antlaşmalardan bahsetmiyorum.) Peki dünyanın bir kısmını ilgilendiren ve içerisinde bulundurduğu dev ekosistem ile birlikte dünyaya kıyasla aslında ufacık bir parça olan ülkeler bile anayasa ile yönetilip bir düzene oturtuluyorken ( ya da oturtulmaya çalışılıyorken) bunu dünya için neden yapmıyoruz ?
Neden dünya için bir anayasa yazmıyoruz, sınırların bölmediği, insanların açlıktan veya bombalar yüzünden ölen çocukların ve kadınların olmadığı bir dünya neden yaratmıyoruz.
Tıpkı dünya kendi içerisindeki ekosistemin birbiriyle bağlantılı ve tümleşik olduğu gibi insanlarda daha huzurlu, daha barışçıl, daha az engelle ve daha şeffaf yaşayabilmek için neden kendi düşüncelerimizi; bu doğa ve üzerinde yaşayan her bir insan için daha iyi hale getirmiyoruz ?
Neden bir dünya anayasası yazmıyoruz ? Tüm her şeyi düzeltebilmek için…