Bir süredir ‘yazı yazmak’, ‘daha iyi’ yazmak üzerine düşünüyorum. Kendime dil bilgisi kurallarının yazı üzerindeki etkisi nedir, yazının bütünlüğü, basitliği, akıcılığı nasıl daha iyi sağlanabilir gibi sorular soruyorum. İlk cümleye nasıl başlamalıyım? -Bu cümle yazının okunup okunmayacağına karar verdiriyor. Bu yüzden önemli.- Paragrafların uzunluğu ne kadar olmalı; aralarındaki mantıksal ilişki kuvvetli mi, sonuç iyi bağlandı mı gibi başlıklar üzerinde duruyorum.
İşte ben kendi kendime bu soruları sorarken 6.45 yayınlarından çıkan William Zinsser’in ‘İyi Yazmak Üzerine’ kitabına rastladım. Kitabın bir cümlesine çarpıldım. Kısaltarak aktarıyorum: “Yazmak, yazarak öğrenilir. Yazmayı öğrenmenin tek yolu kendinizi belirli bir düzende belirli bir miktarda kelime üretmeye zorlamaktır.” Durum bu: Sürekli okumanın, iyi yazarları okumanın daha iyi yazmayı getirdiği gerçeğini saklı tutarak söyleyebilirim ki yazmak, yazarak ve aslında ‘yeniden’ yazarak öğreniliyor. Peki, diyorsunuz ki asıl konuya gel, yazı yazmanın sağlık üzerindeki etkisini anlat.
Merak etmeyin. Onu da yaptım. ‘Sağlık Notları’ okuyucuları ve elbette kendim için yazmanın sağlık üzerindeki etkisi üzerine araştırma yaptım. Öncelikle; kendimden biliyorum yazmak; işiniz için yazmanın dışında, kendi hikâyenizi, deneyimlerinizi yazmak ve örneğin günlük tutmak da sağlığa iyi geliyor. Motive ediyor. Tavsiye ederim. Şimdi yazmanın sağlık üzerindeki etkisini anlatmaya başlayalım.
Hafızayı güçlendiriyor
Bakın, ‘Yazmak ve Sağlık’ ilişkisi üzerine The New York Times’tan Tara Parker-Pope güzel bir yazı yazmış. Özetle şunu söylüyor: “Kendimiz ve deneyimlerimiz hakkında yazmak kırılgan, üzgün ruh halini iyileştiriyor, kanser hastalarında semptomların azalmasına, kalp krizi geçirmiş kişilerde sağlığın iyileşmesine yardım ediyor, doktor ziyaretlerini azaltıyor ve hatta hafızayı güçlendiriyor.”
Dahası var. Diyor ki yazar özetle: “Kişisel hikâyemizi, dünyaya bakış açımız ve kendimiz şekillendiririz. Ama iç sesimiz bazen bunu tamamıyla doğru şekilde yapmaz. Bu yüzden kendi hikâyemizi yazmak ve ‘yeniden’ yazmak kendimize karşı bakış açımızı değiştirebilir, karşılaştığımız engelleri tespit etmemizi sağlar ve bu durum daha sağlıklı bir kişi olmanın yolunu açar.” Buraya kadar iyi gidiyoruz diye tahmin ediyorum. Laf aramızda aranızdan kaç kişi günlük tutmaya karar verdi merak ediyorum. Şimdi bir başka uzmana kulak verelim. Acıbadem International Hastanesi’nden Psikolog Yrd. Doç. Dr. Ferahim Yeşilyurt’a gidelim.
Konuşmak ile yazmak aynı değil
Bakın ne diyor Psikolog Yeşilyurt: “Yazmak insanın kendi düşüncelerini görünür hale getirmesine ve gözden geçirmesine yardımcı olmaktadır. Konuşmak ile yazmak aynı etkiyi yaratmaz. Konuştuğunuzu ve eksiklerinizi görmek kolay değildir. Yazdığınızda hikâyenin eksik, hatalı parçalarını görme şansınız olur.” Kıssadan hisse yazmak kendimize karşı dürüst olmayı gerektirir. Kişinin kendisiyle yüzleşmesinin yolunu açar. Yüzleşme, sorunların tespitini sağlar. Bu da giderek daha mutlu olmanın yolu anlamına gelir. İlkokul öğretmenlerimiz hep günlük tutun öğüdünde bulunurlardı. Bundan daha sağlıklı ne olabilir ki?
Bir kanser hastası ya da bir anne adayı olun: Yazmak iyi hissettiriyor
Acıbadem International Hastanesi’nden Psikolog Yrd. Doç. Dr. Ferahim Yeşilyurt: “Akşamları kendi kendinize kaldığınızda özellikle de kendinizi yalnız hissetmeye başladığınızda günlüğe o günkü olayları ve sizin üzerinizdeki etkilerini aktararak kendi kendinize bir rahatlama yolu sağlamış olursunuz. Örneğin bir kanser hastası hastalığı ilk öğrendiği günlerden itibaren günlük tutuyor. Ya da bir anne adayı hamilelik günlüğü tutuyor. Bir süre sonra sürecin neresinde olduğunu ilk başta hangi duyguları yaşadığını hatırlayarak kendisini gözden geçirebiliyor. Özellikle yakınında destek alamayan insanlarda daha fazla yardımcı oluyor. Hamileliğin ilk günlerinde yoğun bulantı ve kusmalar yaşamış bir anne adayı günlük sayesinde o günlerin artık uzakta kaldığını ve sürecin ilerlediğini daha iyi görebiliyor. Kilo vermeye çalışan kişilerde de günlükler faydalı oluyor.”
Yeni tartışma şu: El yazısı yeteneği yok mu oluyor?
Şimdi dünyada şöyle bir tartışma yaşanıyor. El yazısıyla yazma yeteneklerimizin kaybolduğu tartışması. Tartışma su götürür. Düşünsenize en son ne zaman elinize kalem alıp yazı yazdınız? El yazınızın neye benzediğini hatırlıyor musunuz? Size bazı araştırmalardan bilgi notları aktarmak istiyorum. Örneğin ilk önce el yazısıyla yazmayı öğrenen çocuklar sadece okumayı daha hızlı öğrenmekle kalmıyor bunun dışında öğrendiklerini daha iyi düzenleyip hatırlıyor ve bilgi haline getiriyorlar. El yazısıyla yazmak öğrenmeyi kolaylaştırıyor. El yazısıyla yazmaya başladığımızda beyindeki merkezi devre otomatik olarak harekete geçiyor. Yani sadece yazmak değil nasıl yazdığımız da önemli.(dünya.com)