Derginin sunuş yazısı ise şöyle:
İnsanın kâinatı anlama biçimi olarak düşünce, hiç günümüzdeki kadar basit ve meşakkatsiz olmamıştı. Osmanlı’nın medrese geleneğinde herhangi bir ilmi okumak için talebelerden şu dört haslet beklenirdi: Dilin gramerine vakıf olmak, mantık ilmini iyi kavramak, cebir bilmek ve hendese ilmini hakkıyla öğrenmek… Geometriyi, matematiği, mantığı ve lisanın özelliklerini bilmeden bir ilmin künhüne vakıf olmanın zorluğu baştan kabul edilir ve talebelerden bir anlayış ve kavrayışa sahip olmaları, henüz bir anlama gayreti içine girmeden, beklenirdi. Bu şu da demektir: Bir mesele hakkında bir ses yükseltileceği zaman, münadiden, sözünün dayanaklarını teker teker açıklaması istenebilir. Sözün haysiyeti bunu gerektirir çünkü.
Belli bir müfredat dâhilinde okunan dersler ve takip edilen metinler, fikrini kemale erdiren toplumlarda sıradan bir olaydır. Günümüzde ise ilme ve ilmin usulüne bir haller oldu. Rafa kaldırdık onları. Konuşmak tatlı fakat konuşmak için gereken yolları aşmak pek uzun. Bundan dolayı artık “Gugıl” ilmiyle konuşuluyor. Onun bildirdiği kadar biliniyor, orada bir sözün paylaşılması senet oluyor. Ha! Etraflıca araştırmak, sözün iyisini seçmek, hakkı korumak… Onlar bir yerlerde duruyor tabi ama taliplisi pek az. Hem “İki düşün bir söyle.” diyen büyüklerimiz de çok arkalarda kaldı. Mezar taşlarında Arap harfleri var, o kadar arkada kaldı!
Genç Öncüler olarak bu ay, düşünmenin haysiyetini dosyaya taşıdık. Sözün ağırlığı şöyle dursun; “vatsap” gruplarındaki muhabbetler, gündemi takip ederken kullandığımız kılavuz, din hakkında konuşurken kurulan pervasız cümleler, mesnetsiz iddialar, akil bir “şey” olarak hayatımıza giren “gugıl” dosya konularından.
Osman Zinnur Aksu, gündeme dair bilgi alırken kullandığımız kaynakları yazdı. Yavuz Selim Sancak “gözetim kapitalizmi”ni kaleme aldı. Resul Karaca’nın yazısı; Sözün Haysiyeti. İslami İlimler sayfasında senet geleneğini Merve Mahitapoğlu yazdı. Toleuzhan Galiyeva İslam’a Kavuşma yazılarına devam ediyor. Fazıl Cem, Akif İnan hakkında yazdı. Dücane Demirtaş’ın yazısı “Önümüzdeki Yirmi Yılın Din Distopyası”. Afife Karaaslan mekan yazılarına bu ay da devam etti. Zehra Yurdan bir mektup kaleme aldı. Fotoğraf sayfasında ise yeni bir fotoğrafçımız var: Feride Çatal. Birbirinden güzel fotoğraflarını bu aydan itibaren dergiden takip edebilirsiniz.
Bunun yanında deneme, makale, kitap analiz ve şiir köşeleriyle Genç Öncüler Ocak ayında da yine dopdolu.
Genç Öncüler’in genç yazarları olarak gayemiz; toplumsal yaşamımızda karşılaştığımız iyilikleri, kötülükleri, kolaylıkları ve zorlukları, siz değerli okurlarımıza en anlaşılır şekilde aktarmaktır. Kadromuz, adaletle şahitlik vazifesini unutmayarak yazılarını kaleme alma gayretindedir. Çünkü bu bize Rabbimizin vahiyle sabit kıldığı bir görevdir. Bütün sayılarımızı bu bilinçle çıkarıyoruz. Çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyor, keyifle okumanızı temenni ediyoruz.