Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Eğitim ve Kültür İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Şiir Derneği Başkanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanlığı görevini de yürüten Gazeteci Yazar Nevzat Bayhan, Dil ve Edebiyat Dergisi’ndeki yazısında Küreselleşme kıskacında dilin varlık mücadelesini konu ediyor.
Dünya insanının daha önce alışık olmadığı, ezberlerini bozan dalgalarla başının döndüğü bir zaman diliminde bulunduğuna dikkat çekiyor önce Bayhan, küresel dalganın bütün insanları kontrolü altına alırken; yeme, içme, giyinme ve sosyal davranışların yanı sıra onların dillerine, dimağlarına ve geçmişleri boyunca edindikleri müktesebata da rengini vermeye başladığını, kültürün anahtarı olan dili ele geçirmenin beyinleri de denetim altına almak olduğunu söylüyor.
Bayhan, “dil, kişiyi diğer varlıklardan ayıran, kendisini ifade sayısınca insan olan bir zenginliğin, gücü nispetinde zafere götüren bir enginliğin, “yılanı bile deliğinden çıkaracak” bir renginliğin adıdır.”diyor.
Küresel sermayenin gittiği yerlere kendi diliyle gittiğini ve toplumun değişimin de dilden başladığına vurgu yapıyor, “Çünkü dil, kabullenme, kabul ettirme ve gücüne güç katmada önemli bir vasıtadır. Her çalışan, işverenin isteklerini kendi dilinden öğrenmek arzu eder; işvereni ve yakın çevresiyle iletişimini onların diliyle kurmaktan gurur duyar.” diyerek toplumsal çözülmenin kaynağına değiniyor Bayhan.
Bayhan, Kültürü taşıyan en önemli uzvun lisan olduğunu, dilin kuralsızlaşmasının, milletin anarşiye boğulması; dilin yozlaşmasının, milletin değerini kaybetmesi; dilin zayıflamasının ise milletin köleleşmesi anlamına geleceğini ifade ediyor.
Yaşadığımız toplumda dilin kullanımında görülen yanlışlığı ve bu yanlışlıktan kaynaklanacak kötü sonuçlardan endişe duyan Bayhan, dilin zayıflamasıyla özgüven, bilinç, duygular da zayıfladığını, ölünce de bütün değerlerini yitiren milletin, başka milletlerin uydusu haline geleceğini, gerekli insanî tedbirler alınmazsa diller böylesi tatsız, renksiz, hissiz ve sunî dünyanın acımasız çarkları arasında ezilerek, mana, yapı, doğurganlılığını kaybedecek, ruhsuz, değersiz, içi boşal(tıl)mış bir ucubeye dönüşeceğine dikkat çekiyor.
Bayhan, “Ses Bayrağımız”ın bu duruma düşmemesi için herkesin ve her kesimin kendinden bekleneni ifa edip gerekli duyarlılığı göstermesini temenni ediyor.