Doç. Dr. Fethi Güngör Diriliş Postası’ndaki yazısında “çok da rağbet görmediğinden şikayetl” Asya İslam Şurası Kararlarını okuyucu ve kanaat önderlerinin dikkatine sunmuş.İşte o yazı…
“…Şu halde müminlerden iki gurup çarpışırsa, aralarını bulun; fakat bir taraf diğerinin hakkına saldırırsa, siz de o haksız taraf ile Allah’ın emrine dönünceye kadar çarpışın; ama eğer (saldırganlıktan) vazgeçerse, tarafların arasını adaletle ayırın ve (bunun için gerekirse) kendi hakkınızdan feragat edin: çünkü Allah (barış için) fedakârlık edenleri sever. Müminler sadece kardeştirler; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumlu davranın ki, O’nun merhametine mazhar olasınız!” (Hucurât 49:9-10).
“Müslüman’ın kişilik onuru, malı ve kanı saygındır, ona dokunulamaz. Takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) işte şuradadır (kalptedir). Müslüman’ın, Müslüman kardeşini küçük görmesi, kötülük olarak ona yeter.” (Tirmizî, Birr 18).
DAİŞ’e Karşı AİŞ Stratejisiyle Mücadele Edebilmek
Silahlı bir tedhiş hareketi imajıyla öne çıkan DAİŞ’ten kırk yıl barışçıl bir görüntü verdikten sonra en ağır silahları kullanmaktan imtina etmeyen FETÖ’ye kadar İslam dünyasında at koşturan onlarca örgütün ortak vasfı; çarpık bir din anlayışı üzerinde yükselen yeni birer ‘dinî cemaat’ olmaları yanında küresel vahşi dünya düzeni tarafından yönlendirilen, Âlem-i İslam’ı bütünüyle işgal etmek için Ümmet-i Muhammed’i parçalama stratejisine hizmet eden birer ‘proje’ olmalarıdır.
Belli aralıklarla Avrasya coğrafyası başta olmak üzere İslam dünyasının ana gündemini işgal eden problemlere ilişkin temalarla toplanarak uzun müzakerelerden sonra sonuç bildirgeleri yayınlayan AİŞ: Avrasya İslam Şûrası, İstanbul’da dört gün boyunca devam eden 9. Toplantısının ardından 14 Ekim 2016 Cuma günü 11 maddelik sonuç bildirgesini yayınladı. Kamuoyunda yeterince yankı bulmadığını esefle müşahede ettiğim bu pek mühim bildirgeyi, cemaat ve kanaat önderlerimizin, aydınlarımızın, siyasetçilerimizin ve gönüllü kuruluş temsilcilerimizin dikkatlerine sunmayı, böylece bu hikmetli girişime kendi çapımda bir katkı yapmayı vecibe addediyorum.
Çarpık da olsa fikir ve inanç temelinde yükselen bir hareketin silahlı mücadele yöntemiyle bertaraf edildiği tarihin hiçbir döneminde gözlenmiş değildir. DAİŞ’ten FETÖ’ye kadar halen menfi manada etkin örgütlere karşı benimsenmesi gereken mücadele yöntemi, 9. AİŞ Sonuç Bildirgesi’nde vurgulandığı üzere din dilini güncellemek, sahih İslami anlayışlar inşa edebilmek ve gerek şekil gerekse içerik bakımından çağın gereklerine cevap verebilecek eğitim müfredatları üretip uygulayabilmektir.
İmla hatalarını düzelterek, anahtar ibareleri vurgulayarak ve istifadeyi kolaylaştırmak amacıyla uygun ara başlıklar ekleyerek, genel kurguyu ve üslubu muhafaza etme gayretiyle 9. AİŞ Sonuç Bildirgesi’ni tam metin halinde nazar-ı dikkatinize sunuyorum.
Din İstismarına Karşı Gelecek Perspektifimizi Birlikte Oluşturabilmek
“9. Avrasya İslam Şûrası, 11-14 Ekim 2016 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ev sahipliğinde “Avrasya’da İslam, Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” ana başlığıyla, 33 ülke ve topluluktan 120 temsilcinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle Dolmabahçe Sarayı’nda açılışı yapılan Şûra’da, “Avrasya’da İslam’ın Geleceği ve Dini İstismar Eden Hareketler”, “Avrasya’da Dinî Bilgi Üreten Kurumlar”, “Yeni Medya ve Din İstismarı”, “Küresel Tehdit ve Şiddet Hareketi-DEAŞ”, “Küresel Bir Tehdit Olarak FETÖ Hareketinin Avrasya Yansımaları” ve “Din İstismarını Önlemenin Yolları ve Çözüm Önerileri” başlıkları altı oturum halinde ele alınmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de yaşanan meş’um darbe girişiminin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen “Olağanüstü Din Şûrası”nda FETÖ terör örgütünün dini meşruiyetinin sorgulandığı ve bir dizi karar alındığı kamuoyunun malumlarıdır. Söz konusu kararların 13. maddesine istinaden, başta Avrasya coğrafyası olmak üzere İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı FETÖ, DEAŞ, vb. tedhiş üreten, toplumsal bütünlüğü bozan, dini istismar eden terör yapılarının Avrasya İslam Şûrası’nda ele alınması planlanmıştır. Şûra kapsamında bu yapılardan FETÖ’nün özellikle Avrasya coğrafyasında çeyrek asırdır sistematik bir şekilde yayılması ve değişik sektörlerdeki etki gücü, dini söylemleri ve yol açtığı tahribat detaylı olarak değerlendirilmiştir. FETÖ kaynaklı Türkiye’de yaşanan acı tecrübeden hareketle Şûra’da Avrasya coğrafyasında karşılaşılması muhtemel benzeri tehlikelere dikkat çekilmiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı Diyanet İşleri Başkanlığı ile dayanışma içerisinde Rusya’dan Kafkasya’ya, Türk Cumhuriyetlerinden Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada hizmet veren dini kurumların bu menhus girişime karşı ortak bir tavır sergilemiş olması bölgemiz ve İslam dünyasının birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun tahkim edilmesi açısından ümit verici olmuştur.
Avrasya İslam Şûrası üyeleri FETÖ tarafından 15 Temmuz’da gerçekleştirilen kanlı darbe ve hain işgal girişimi ile ilgili derin teessürlerini ve üzüntülerini, bu mücadelede Aziz Türk Milletinin yanında olduklarını açıkça ifade etmişlerdir. Bu darbe girişimine yeltenenler tel’in edilmiş, elim ve meş’um olayda şehit olanlara Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar ve milletimize taziye dilekleri iletilmiştir.
Şûra tarafından aşağıdaki hususların kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür:”
Kirli İlişkiler Ağının Bir Parçası Olmamak
“1. 3-4 Ağustos 2016 tarihlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği “Olağanüstü Din Şûrası”nda alınan kararlar Avrasya İslam Şûrası’ndaki katılımcılar tarafından müzakere edilmiş ve maddelerin içeriğinde tam bir mutabakata varılmıştır. Başlangıçta bir hizmet hareketi olarak yola çıktığı iddia edilse de zamanla tamamen kirli ilişkiler ağının bir parçası olarak İslam dinini ve değerlerini istismar aracı olarak kullandığı, hedefine ulaşmak için her türlü yolu mubah gördüğü, İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak esaslarını özünden kopararak tahrif ettiği, İslami kavramların içini boşalttığı tescillenen FETÖ’nün, gerçekte dini bir cemaat olarak nitelenemeyeceği hususunda fikir birliğine varılmıştır. FETÖ, dinî bilgi kaynakları şaibeli olan, İslam ümmetinin vahdetini parçalayan, kul hakkı ve kamu hukukuna tecavüz eden, zekât ve sadaka gibi ibadetleri suiistimal eden, diyalog adına kelime-i tevhidi parçalayan, din kisvesi altında kamufle olmuş bir güç, çıkar, istismar ve terör örgütüdür.”
Allah’ın Dinini Kendisinin ya da Grubunun Çıkarları Doğrultusunda Çarpıtmamak
“2. FETÖ, Doğu Blokunun dağılmasının ardından Avrasya coğrafyasında ortaya çıkan eğitim boşluğunu doldurma ve sözde Anadolu’nun Müslüman kimliğini o bölgelere taşıma söylemiyle okullar açarak çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. Kurduğu müesseseler, bir projenin ürünü olan gizli siyasi emellerini hayata geçirmenin bir aracı haline gelmiştir. Neticede mezkur coğrafyalarda yaşayan insanlara sahih bir din anlayışı ve eğitimi götürmeyerek sadece o ülke insanlarını hayal kırıklığına uğratmakla kalmamış aynı zamanda onların maneviyatlarını diri tutacak İslam’a dönük beklentilerini, umutlarını boşa çıkarmış, çarpıtılmış bir din söyleminin öncüsü olmuştur.
3. Yaşanan bütün bu acı tecrübelerden sonra bu yapı içinde samimi duygularla yer alan veya sempati duyan pek çokları pişman olarak bu yapıyla ilişkilerini kesmiştir. Bundan sonra da sağduyu sahibi herkesin bu menfur odaklardan hızla uzaklaşacağı açıktır. Hatadan ve yanlıştan dönmek en büyük erdemdir. Tövbe kapısı her zaman açıktır.
4. Avrasya coğrafyası ülkelerinin tarihsel ve toplumsal dinî müktesebatında hiç bir karşılığı olmayan el-Kaide ve Deaş gibi yapılar, eylemlerini temellendirirken Kur’an ve Sünneti amaçları doğrultusunda çarpıtan birer terör örgütleridir. Bu örgütler yıllarca bu coğrafyanın geleneksel dinî anlayışlarına zarar vermekle kalmamış, bu bölgeden sürekli örgütlerine insan devşirme gayretinde bulunmuşlardır. Bu radikal yapılar karşısında ise hoşgörü, sevgi, barış ve diyaloggibi kavramlar vasıtasıyla FETÖ, “ılımlı İslam” takdimi ile kendilerine zemin oluşturmuştur. Bu örgütler her ne kadar söylem ve eylemlerinde birbirinin zıttı gibi gözükseler de gerçekte birbirlerini besleyen, nihai hedefleri doğrultusunda farklı yöntemler ile dinî, insanî ve millî duygu ve değerleri araçsallaştıran şer odaklarıdır. Böylece Müslüman toplumların birliğini, beraberliğini bozma, din eksenli ayrışma, çatışma, kargaşa ve kaos çıkartarak ülkeleri işgale hazır hale getirme girişimleri noktasında birleşmektedirler.
5. Bu yapılar, tevhid, tekbir, cihat, biat, cemaat, imam gibi birçok İslami kavramı bozmanın yanında kendi çıkarları için İslam fıkhının onaylamayacağı birçok fetvalar vermişlerdir. Terör ve terör yoluyla hedefe ulaşmayı meşru göstermek amacıyla intihar saldırılarına cevaz verme ve takiyye amaçlı haramları helal kılma bu istismarın bariz örnekleridir. Hangi gerekçe ile olursa olsun şiddet, tedhiş ve teröre onay veren, dinin helalini haram, haramını helal kılan hiçbir fetva meşru görülemez. Özellikle Batı medyası ve maksatlı bazı çevrelerce İslam ile terörü yan yana getirme çabaları esefle müşahede edilmektedir. İslam ve terörün birlikte zikredilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.”
Din Eğitimi Yöntem ve Tekniklerini Çağın İcaplarına Uygun Şekilde Güncelleyebilmek
“6. Yukarıda sözü edilen din istismarının önlenebilmesi için atılması gereken en önemli adım genç kuşaklara sağlıklı ve yeterli bir din eğitimi verilmesidir. Modern zamanlarda ve ideolojiler çağında yaşanan dinî ve toplumsal savrulmalar karşısında tarihten tevarüs edilen eğitim-öğretim yöntemleri ile yetinilmeyipzamanın ruhunu yakalayabilecek tarzda eğitim yöntemlerinin güncellenmesinin gereği açıktır. Bu tür yapılarla etkili bir mücadele için dinî müesseseler güçlendirilmeli, din eğitimi alanında sahih İslam anlayışını oluşturacak müfredatlar hazırlanmalıdır. Bu kapsamda Avrasya coğrafyasının köklü dinî, tarihî ve kültürel mirasını disiplinler arası bir yaklaşımla ele alacak “Avrasya İslam Araştırmaları Merkezi” düşüncesinin hayata geçirilmesi konusunda gerekli girişimler ivedilikle başlatılmalıdır.”
Alt Kimlikleri “Müslüman” Üst Kimliğinin Üzerine Çıkarmamak
“7. Tarih boyunca İslam toplumlarında ortaya çıkan ve Müslümanların ortak kabulüne mazhar olan fıkhî ve kelâmî ekoller İslam kültüründe var olan çeşitliliği ve ilmî zenginliği ifade ederler. Dolayısıyla dinî, mezhebî ya da etnik çatışmaya yol açan her türlü dinî yorum ve izahlardan kaçınılmalı, bu tür aidiyetleri dinî aidiyetin üstünde gören anlayışlar reddedilmelidir.
8. İslam’ın erken dönemlerinden itibaren Avrasya coğrafyası Maveraünnehir’den Balkanlar’a kadar ilim ve hikmetle yoğrulan oldukça zengin İslam’ın ana yolunu oluşturan yerleşik geleneğe sahip bir medeniyet coğrafyasıdır. Bu coğrafyanın tarihî, sosyal ve dinî dokusu ile uyuşmayan mezhebî veya her türlü ideolojik yayılmacılığa karşı ortak bir bilinç oluşturulması için etkin çalışmalar yapılmalıdır. İslam coğrafyasının birçok bölgesinde mezhebe dayalı ayrışmaların süregeldiği günümüzde Avrasya İslam Şûrası’nın önemi ve beraber iş yapma potansiyeli bir imkân olarak değerlendirilmelidir. Çünkü Avrasya İslam Şûrası ülkeleri göz önünde bulundurulduğunda bu ülkelerdeki Müslüman toplulukların dinî, kültürel yakınlık ve uyumunun korunarak ve güçlendirilerek devam ettirilmesiİslam dünyasındaki medeniyet içi ayrıştırmalara karşı güçlü bir teminattır.”
Çözüm: Doğru Din Dilini ve Dengeli Din Anlayışını İnşa Edebilmek
“9. 11 Eylül’den sonra ortaya çıkan İslamofobik faaliyetler, Suriye’de yaşanan insanlık dramının hesabını Avrupa’da yaşayan Müslüman çocuklardan soracak kadar müfrit bir İslam düşmanlığına, kin, nefret ve ötekileştirmeye dönüşmüştür. Giderek dünyada Müslümanların yaşam alanlarını daraltarak varlıklarını tehdit eden yanlış İslam algılarını bertaraf edecek evrensel bir dile sahip hikmetli çalışmalar yapılması bir zorunluluktur.
10. Günümüzde iletişim teknolojileri kullanılarak ideolojik cazibe merkezleri oluşturulmakta, özellikle gençlerin teknolojiye olan ilgisi ve yatkınlığı din istismarı için bir vasıta olarak değerlendirilmektedir. Sapkın dinî grupların, terör odaklı hareketlerin internet ve sosyal medya ağlarını aktif bir biçimde kullanması Müslüman gençlere ulaşmalarını kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla gençlerimizin sanal âlemdeki kirli propagandalardan korunması sağlanmalı, klasik din hizmetlerini ve vasıtalarını gözden geçirerek yenilemek suretiyle genç nesillere sahih dinî bilgiyi teknolojik vasıtalarla ulaştırmanın yolları aranmalıdır. Dinî yayıncılık ve medya alanında orta ve uzun vadeli projeksiyonlar geliştirilmelidir. Bu kapsamda dinî kurumlar tahkim edilmeli, sağlıklı din anlayışlarıgeliştirilmelidir. Medya alanında Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde Şûra üyeleri arasında ortak bir yayın platformu oluşturulmalıdır.
11. İslam dünyasında son yıllardaki gelişmeler Avrasya İslam Şûrası’nın önemini daha da artırmıştır. Bu Şûra’nın etkinliğinin güçlendirilebilmesi ve işlevinin yaygınlaştırılabilmesi için önceki Şûra kararlarında da vurgulandığı gibi Avrasya İslam Şûrası’nın kurumsal statüsünün daha da güçlendirilmesi Bu çerçevede Avrasya İslam Şûrası’nın iş ve işlemlerini sürdürebilmek için İstanbul’da oluşturulan Avrasya İslam Şûrası Sekretaryasının çalışmalarının bir program dâhilinde yürütülmesi, ayrıca Şûra bünyesinde icra komisyonuna ek olarak, Fetva Komisyonu, Din Hizmetleri Komisyonu, Din Eğitimi Komisyonu, Hayri ve İnsani Yardımlar Komisyonu ve Medya ve Dini Yayınlar Komisyonunun kurulması kararlaştırılmıştır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” (avrasyaislamsurasi.diyanet.gov.tr).
Kaynaklar:
http://avrasyaislamsurasi.diyanet.gov.tr/tr-TR/Declaration/Detail/9, 14.10.2016.
http://diyanet.gov.tr/tr/icerik/’9-avrasya-islam-surasi’-sona-erdi…/39165#, 14.10.2016.
http://aa.com.tr/tr/turkiye/9-avrasya-islam-surasi-bildirisinden-feto-dini-cemaat-olarak-nitelenemez/664849, 14.10.2016.
http://www.diyanet.tv/avrasya-surasi-ozel-programi-12-10-2016/video/avrasya-islam-surasi-sonuc-bildirgesi–14-10-2016.