İslami Analiz yazarlarından Yrd. Doç. Dr. Mücahit Gültekin, ABD’nin bir ülkede hangi manipülasyonlara başvurarak işgal politikası yürüttüğünü örnekleriyle açıkladığı yeni yazısında, so zamanlarda bölgemizde şahit olduğumuz ABD merkezli savaş çığırtkanlıklarına neden teslim olduğumuzu sorguladı.İşte o yazı…
Amerika ilk küresel savaşını bundan tam 120 yıl önce Küba’da İspanya’ya karşı yaptı. Amerika Küba’yı çok önceden kafasına koymuştu. Daha 1854 yılında, aralarında daha sonradan Başkan seçilecek olan Buchanan‘ın da bulunduğu üç diplomat, ABD’nin Küba’yı satın alması gerektiğini, eğer İspanyollar satmayı reddederse, zorla işgal etmesi gerektiğini söylemişlerdi. 14. Başkan Pierce’in Savaş Bakanı Jefferson Davis de Küba’nın ilhak edilmesini istemişti.
İki önemli gazeteci Joseph Pulitzer ve William Hearst Amerikan kamuoyunu savaşa hazırlamak için kolları sıvadılar. Hearst Küba’ya gönderdiği muhabirlerden provokatif haberler yapmasını istiyordu. Haber için Küba’da bulunan Frederick Remington “Önemli bir şey yok. Her şey süt liman. Savaş olmayacak. Dönmek istiyorum.” diye yazdığında Hearst şöyle cevap vermişti: “Kalmanızı rica ediyorum. Siz yeni fotoğraflar hazırlayın, ben de savaşı hazırlayacağım.”
Hearst’ın gazetesinde yaptığı yalan haberlerden biri Amerikan kamuoyunun savaş çığlıkları atması için oldukça iyi kurgulanmıştı. Habere göre, 3 güzel Kübalı kız, Amerikan gemisine binerken, İspanyollar tarafından çırılçıplak soyulup aranmıştı. Hearst haberi “Bayrağımız artık kadınları koruyamıyor.” başlığıyla vermişti. Kızlar, sonradan böyle bir olay olmadığını açıkladılarsa da, nafile…
Hearst’ın muhabirleri yine 1897 yılında İspanyollar tarafından Cisneros adlı Kübalı bir kadının tutuklandığı haberini gönderirler. Hearst fırsatı kaçırmaz ve kadını “Küba’nın Jeanne d’Arc’ı” ve “Küba Çiçeği” olarak sunar. Gazete, Cisneros’a destek için bir imza kampanyası başlatır. Kampanyanın etkisi o kadar büyük olur ki, Başkan McKinley’in annesi, Dışişleri Bakanı’nın karısı, eski başkanların eşleri kampanyaya destek verir. Kampanya Atlantik okyanusunu aşar, İngiltere’ye yayılır. Lady Rotschild’in de katıldığı bir komite 2 yüz bin imza toplar, Papa XIII. Leon’a ricada bulunulur. Yüzlerce miting tertiplenir.
Fakat asıl manipülasyon henüz yapılmamıştır. Küba’da İspanyollara karşı ayaklanmalar devam etmektedir. ABD Amerikan vatandaşlarını korumak amacıyla Maine Zırhlısı‘nı Küba kıyılarına gönderir. Gemi 25 Ocak 1898’de Havana’ya demir atar. 15 Şubat tarihinde ise Gemi büyük bir patlamayla havaya uçurulur. Gemi’deki 350 kişiden 260’ı ölür. Hearst’ın gazetesi Gemi’nin bir mayınla patlatıldığını duyurur.“Maine Zırhlısı’nı hatırla” sloganları arasında Kongre savaş kararı alır. Ne var ki, Gemi’nin İspanya tarafından batırıldığına dair hiçbir kanıt yoktur. İspanya Havana Limanı’nda mayın olmadığını açıklamış, konuya ilişkin yapılacak bütün incelemelere elinden gelen desteği vereceğini, hatta uluslararası tahkimi de kabul edeceğini söylemiştir. Ama bütün bu çabalar sonucu değiştirmemiş, ABD Küba’yı işgal etmiştir.
İşgalden sonra, kısa bir süre içinde Amerikalı şirketler Küba’nın temel geçim kaynağı olan şeker kamışı arazilerini ele geçirirler. Fidel Castro’nun Batista diktatörlüğünü yıktığı 1958 yılına gelindiğinde, Amerikan şirketleri Küba’nın şeker kamışı arazilerinin yaklaşık yarısını (%47,4), bütün adadaki hizmet sektörünün %80’ini, maden ve hayvancılığın %90’ını, petrolün hemen hemen tamamını elinde tutuyordu. İspanya’nın mağlup edilmesiyle Amerika sadece Küba’ya sahip olmakla kalmadı, Porto Rico, Guam Adaları, Wake Island, Hawaii ve Filipinler’i de işgal etti.
Filipinler… İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük vahşetlerden birine sahne oldu. Albay Jacop Smith, askerlerine 10 yaşından büyük olan herkesi öldürmeleri emrini vermiş, adayı “inleyen ıssız bir yere”çevirmelerini istemişti. 220 bin kişi öldü Filipinler’de… Başkan William McKinley, Filipinler’in işgalinden sonra şunları söylemişti: “Küba ve Porto Rico gibi, Filipinler de savaşla elimize geçti ve Tanrının yardımıyla, insanlığın ve uygarlığın gelişimi adına bırakıldı bize… Gözümüz ne toprakta, ne ticarette, ne de bir imparatorluktadır. İstediğimiz, kaderleri ve çıkarları bizim irademize bağlı ve bizim ellerimize bırakılmış halklara yardım etmektir.”
Bugün de ismini hemen herkesin bildiği Guantanamo, 1898 Küba işgalinin sonunda Amerika’nın eline geçmiştir. Sonra Latin Amerika… 1900-1925 yılları arasında, Honduras, Nikaragua, Dominik Cumhuriyeti, Haiti, Panama, Guetemala’ya askeri müdahalelerde bulunuldu. Cisneros’un adı, şüphesiz, kısa bir süre sonra unutuldu. Ancak Latin Amerika’nın Kesik Damarları‘ndan akan kan hiç durmadı.
***
Amerikan savaş tarihinde “Batan Gemi”ler bir fenomen olmuştur. Amerika I. Dünya Savaşı’na, II. Dünya Savaşı’na ve Vietnam Savaşı’na da “Gemilerinin batırılması” sonucu girmiştir. İlginçtir, Amerikan Genelkurmayı 1963 yılında, Castro Devrimi’nden sonra, Küba işgaline gerekçe oluşturması için, “Maine Olayını” hatırlatarak, Küba kıyılarında bir Amerikan Gemisi’nin batırılması gerektiğini yönetime resmen bildirmiştir.
4 milyon kişinin öldüğü Kore Savaşı’nın da bilinenin aksine, Kuzey’in değil, Güney’in kışkırtmalarıyla başladığı ortaya çıktı yıllar sonra…
Amerika savaş çıkarma uzmanıdır. Bu konudaki tecrübesi, Küba’dan da önceye dayanır.
*
Amerika’nın en zengin toprakları olan, Teksas ve California 1840’lı yıllara gelene kadar Meksika’ya aitti. Amerika 1845 yılında Teksas’ı ilhak etti. Amerikalılar önce Teksas’a aileler halinde göç ettiler. Meksika onlara bedava toprak verdi. Sonra beyazlar Teksas’ta ABD’nin de desteğiyle ayaklanmalar çıkardılar. Pek çok çatışma ve muharebelerin ardından Teksas’taki göçmen beyazlar Meksika’dan ayrıldıklarını ilan ettiler. Gerçekte bu planlanmış bir aşamaydı, asıl amaç Teksas’ın ABD’ye katılmasıydı ve öyle de oldu. 1845’te Teksas Amerika Birleşik Devletleri tarafından ilhak edildi.
Fakat, Teksas henüz bir başlangıçtı. ABD gözünü Meksika’nın Kuzey Amerika’daki bütün topraklarına dikmişti. Sırada California, New Mexico, Utah, Nevada, Arizona, Batı Kolarado vardı. Buraların da alınmasıyla Amerika Pasifik kıyılarına ulaşmış olacaktı. Savaşın görünen bahanesi, Teksas sınırındaki ihtilaflı bir bölgeydi. Amerikan askerleri, o bölgeye gönderildi. Meksika Hükümeti’ne göre askerlerin geldiği yer kendi bölgeleriydi. Çatışmalar çıktı ve bazı Amerikan askerleri öldürüldü. Başkan Polk bu fırsatı savaş kışkırtıcılığı için iyi kullandı: “Meksika Amerikan toprağına girdi ve orada Amerikan kanı akıttı” dedi. 1846’da başlayan savaş iki yıl sürdü. Savaş Amerika’nın zaferiyle bittiğinde, Amerikalılar 1 milyon 300 bin km2 yeni toprağı sınırlarına katmıştı. Bu, şimdiki Fransa’nın 2 katından daha fazlaydı. Bu arada, savaşın bittiği sıralarda Kaliforniya’da altın yatakları bulundu. Keşif haberiyle 100 binlerce kişi “altına hücum” etti.
***
Büyük Kolombiya 5 ülkeye bölündüğünde (Venezuela, Ekvator, Kolombiya, Peru, Bolivya) Latin Amerika’nın özgürlük kahramanı Simon Bolivar’ın General Urdenata’ya “Asla mutlu olamayacağız, asla!”dediğini yazar, Eduardo Galeano.
Çünkü, “Çokuluslu şirketlerin her biri, sınırlarla paramparça olmuş, iletişimden yoksun Latin Amerika’dan daha fazla birlik duygusu içinde” çalışmaktadır.
Çünkü, “Her ülkenin kendi içinde korkunç parçalanmalar, toplumsal bölünmeler, kırsal çöllerle kentsel vahalar arasında çözümlenemeyen çelişkiler vardır.”
Çünkü, Latin Amerika’nın sadece toprakları çalınmamış, acıları da yağmalanmıştır.
*
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in, dün, İdlib’te öldürülen çocukların resimlerini elinde tutarak,“Bu resimler karşısında gözlerimizi kapayamayız, sorumluluktan kaçamayız.“ deyişini izledim. Ondan önce de Netanyahu’nun beyanatını… Trump’ın açıklamasını; bizim kanımızın bize satılışını…
Sonra bizim medyada yazılıp çizilenleri…
Tarih… “Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” deyip deyip,
Amerika’yla aynı hizaya getirilişimizi…
Her defasında aynı delikten ısırılışımızı…
İstemsiz, Bolivar’ın sözleri döküldü ağzımdan: “Asla mutlu olamayacağız, asla!”
*
“Geçmişin ihanete uğramış kahramanlarının ülkülerini” gerçekleştirme görevi diyor Galeano kitabının sonunda, “Ezilmişlerin, onuru kırılmışların, lanetlilerin payına düşmekte”dir.
Lanetlilerin payına…