Sosyalizmin Yeni Stratejisi

Etkinlikler
Ferit Genç’in kitap kritiği; Tarihsel Hesaplaşma ve Sosyalizmin yeni Stratejisi, iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm "Tarihsel Hesaplaşma" başlığını taşıyor ve dünya sosyalist hareket...
EMOJİLE

Ferit Genç’in kitap kritiği;

Tarihsel Hesaplaşma ve Sosyalizmin yeni Stratejisi, iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm "Tarihsel Hesaplaşma" başlığını taşıyor ve dünya sosyalist hareketini sakatlayan ve tasfiyeyle yüz yüze getiren tarihsel sorunları içeriyor. İnsan, bilim ve tarih olmak üzere üç ana başlık altında toplanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümü ise sosyalist hareketin yeniden yapılanmasına yönelik saptamaları ve önerileri okuyucuyla paylaşıyor. Bu bölümün başlığı "Sosyalizmin Yeni Stratejisi"dir.

Strateji ve örgüt olmak üzere iki başlık altında toplanmıştır. Bugün geçmişte söylenmiş sözlerin tekrarlanması ile yani sadece yüzleşmeyle ideolojik, politik ve örgütsel tasfiyecilik çözülebilir mi? Hayır: Geçmişte sadece söylenmiş sözler yoktur. Aynı zamanda bu sözlere uygun veya uygun olamayan eylemler vardır. Bu eylemler sadece kişileri değil örgütü, devrimci hareketi ve kitleleri etkilemiştir. Çorum ve Fatsa direnişlerinden hiçbir ders çıkartılmaması ve bu direnişlerin genel olarak küçümsenmesi başka direnişlerinin de çıkmasına olanak sağlamıştır. 12 Eylül öncesi ve sonrası devrimci hareketlerin merkezi teori ve pratikleri bunları göstermektedir.

Devrimci çıkışlardan ders almayan sosyalist ve devrimci hareketler 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi karşısında devrimci güçlerle yüzleşememişlerdir. Geçmiş dönemlerde devrimci girişimcilere karşı koyulmamış bir hareket vardır. Sosyalist hareketler geçmişten beri Faşizme karşı mücadeleyi ‘’sömürgeci’’ bir devlet yapılanmasında bulunan Hanefi Türk-İslam-Sünni devşirmeci siyasal devlet yapılanmasından ayırarak ‘‘egemen-ulus’’ sosyal şovenizmin güçlenmesine karşı bulunmuşlardır.

Bu çalışmadaki tezler, Dünya ve Türkiye Devrimci Sosyalist örgütlenmelerinin ve hareketlerinin bugüne kadar devam eden sorunlarını ve sosyalizmin problemlerini tartışmaya ve çözüm bulmaya yöneliktir. Bu kısa araştırma dünya ve insanlığın geleceğine ilişkin yeni perspektiflere dair genel bir fikir vermesi amacıyla yapılmıştır ve var olan problemleri ortaya koymada bir giriş niteliği taşımaktadır. Sosyalizmin sorunları sadece "Sovyet", "Çin" ya da "Üçüncü Dünyacı sosyalistlerin" teorik anlayışı ve pratik ve öngörüleriyle çözülüp aşılacak kadar dar ve basit değildir. Çünkü problem sadece "Reel Sosyalizm"in iktidar ve devlet olduğu dönemi değil daha geriye uzanan bir tarihsel dönemi içine almaktadır.

1917 Ekim Devrimi sonrası yerel tarihsel egemenlik noktasında "uluslar" bir araya getirildi. 1921’de Bakü Kurultayı ile birlikte Batı’dan beklenilen devrimler gerçekleşmeyince doğuya dönülerek "Wilson prensipleriyle" örtüşen "ulusal kurtuluşçuluk" veya "Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı" dünyada kapitalist "serbest pazarın oluşturulmasının ve devletlerarası yeni bir düzenin kurulmasının" bir parçası olarak kabullenildi. SSCB’nin 1933’te Milletler Cemiyetine girmeyi kabul etmesiyle bu süreç hukuki bir nitelik de kazandı.

Avrupa başta olmak üzere Osmanlı ve günümüzde Türkiye’nin geçmişinde yaşanılan iç karışıklıklara neden olan siyasi olaylara dokunmaktadır. Üretimin başlamasıyla beraber boy gösteren kapitalizmin giderek büyümesine karşın Avrupa da kapitalizme karşı ortaya çıkan sosyalist hareketlerin mücadelelerine değinmektedir eser. Osmanlı’dan bu yana hala da ülke içinde yaşanılan olayların günümüzde bir sonuca bağlanamayan Kürt, Türk, Alevi vb. sorunlarına değinmektedir. Bu olayların altındaki nedenlerin altını çizen Eke, bunların Avrupa devletlerinin ülke içindeki olumsuz atmosferi yaymak için uyguladıkları bir siyasi ideoloji olarak vurgulamaktadır.

Batı uygarlığını temsil eden Avrupalılar, dünyaya egemen olmak için Darwin’in kuramında bahsedildiği gibi, hayatta kalmak için kendi çıkarları uğruna başkalarının umutlarına perde çekip yani başka ulusları kendi menfaatleri için sömürgeleştirme yolunda hızla ilerlemektedirler. 1917 Ekim Devimi’nin gerçekleşmesiyle iktidar olan Sosyalizm; güvenlik kaygısı başta olmak üzere bir dizi meşru ya da meşru olmayan gerekçelerle ‘‘Tek Ülkede Sosyalizm’’ sloganıyla yeni strateji denemiş ve emperyalizme karşı bir dış savunmaya çekilmiştir. Yalnız Sosyalist ülkeler siyasi bütünleşme yapamadığı gibi en basitinden doğru dürüst bir ekonomik bütünleşmeyi bile tam olarak gerçekleştirememiştir.

Eserde genel itibarı ile verilmek istenen mesaj Avrupa Kapitalizmine karşı sosyalizm ile karşı koyup geçmişten bu yana kaybolan düzeni yeniden inşa etmektir. Kullanılan dilin çok ağır olması nedeniyle iletilmek istenen fikirleri anlamak için okuyucunun daha önceden belli bir birikime sahip olmasını gerektirmektedir. Yapmış olduğu tahlillerde okuyucunun o konu hakkında az da olsa bilgi sahibi olmasını gösterir.

Eserde belli başlı değinilmekte olan konulara bakacak olursak;
Emperyalist Savaş ve ezen ulus savaşına karşı sosyalist tavırla burjuva demokrat tavır arasındaki fark.
Irk ile devlet arasında politik aidiyet bağı
Dünyadaki Cumhuriyetlerin iki yüzü
Emperyalist ülkelerde ulusal sorun ve sömürgelerdeki ulusal sorun
Türkiye’de solun Kürt sorununa yaklaşımı
Osmanlı imparatorluğu ve Türkiye’de devlet yapısı
Alevi felsefesi ve Materyalizm vb. konular bulunmaktadır.

Üretim Tarzı, Batı Bilimi ve Hegemonya

Burada Marx’ın ortaya attığı görüşleri ölümünden sonra Marksizm olarak adlandırılan ve neredeyse tüm dünya emekçilerini kapsayan fikirlerini dile getirmektedir.

Marx; sosyalizmi bir ideoloji olarak görmekten kaçınarak, sosyalizmi donmuş kalıplar halinde birçok ‘‘ izm ’’lerin çoğalmasına neden olmuştur. Kendi ideolojisinde ‘‘bir kulübede yaşayan kişi, bir sarayda yaşayandan başka türlü düşünülür.’’ diyerek Marksist düşüncesini dile getirmektedir. Bu ideolojisi yüzünden sosyalist hareketler Marx’a sırtını dönmüşlerdir. Marx geçmişte ‘‘Kapitalist üretim tarzını’’ analizini etmiş ve bir üretim tarzından diğerine geçileceğini söylemiştir. Fakat sosyalist üretim tarzı konusunu çözümlenmek üzere geleceğe bıraktığı için sadece ‘‘üretim tarzının’’ nasıl olacağını analiz etmiştir.

Kapitalizm ilkel zamanlardan bu yana üretim tarzının değişmesiyle birlikte toplumda kendi varlığını hissettirmiştir. Bir sömürgeci anlayışın ideolojisidir. Bu ideoloji toplum içindeki halkı sınıflara ayırarak bir tür kargaşanın boy göstermesinde rol oynar. Batı ve ABD’nin bu sistemde rolleri çoktur. Ulusçuluğun sömürgecilik ve emperyalizme dönüşmesinde önemli bir faktör olarak rol üstlenmiş durumdadırlar.

Batı da Fransız Devrimi içinde ortaya çıkan ulus devlet kapitalizme dayalı olarak kurulan dünya kapitalist işbölümü üzerinde dünyada var olan veya var olmakta olan parçalayıcı bir araç olarak dünya burjuvazisine zemin hazırlamaktadır.

Engels kapitalist sistem için şunları söylemektedir; ‘‘Modern devlet biçimi ne olursa olsun, aslında kapitalist bir mekanizmadır, kapitalistlerin devletidir. Toplum ulusal sermayenin somutlaştırılmasıdır. Üretici güçlerin yönetimini ele almada ne kadar ileri giderse gerçekte o kadar çok kapitalist olur, o kadar çok yurttaşı sömürür. İşçiler ise gene ücretli işçiler olarak kalırlar. Kapitalist ilişki ortadan kaldırılamaz, tersine devlet mülkiyeti ile daha da olgunlaştırılır.’’

Alevilik Teorisi ve Pratiğin Doğru Okunması

Tarihsel Hesaplaşma daha çok Alevi mezhebinin geçmişten günümüze dek yaşamlarına ve yaşadıklarına değinerek eserin bütünlük ilkesinden ayrılmaktadır. Geçmişten bu yana Alevilere farklı bir görüş açısında bakıldığını ve Alevilerin sürekli ırkçı bir politikaya maruz kaldıklarını dile getirerek dolayısıyla vatansız bir devşirmecilik yaparak, halkın devlet bekçiliğine dönüştürüleceği bir toplumsal yapıya dayatılmaktadır.

Alevi mezhebinin yanı sıra eserin farklı bir konuya değinmesi (siyasi, ekonomi, ideoloji vb.) eserin anlam bütünlüğünü daha iyi sağlanmasını sağlayabilirdi. Nitekim eserin genel anlamda değinilen konu ile ilgili başlıkları eserin bütünlük çerçevesinin altında kaldığını söyleyebiliriz. [kitaphaber.org]