Sanat ruhun güzelleştirilmesi içindir

Etkinlikler
Balaban Tekkesi’nde neredeyse haftanın her günü birbirinden güzel etkinlikler düzenleyen Üsküdar Belediyesi, 23 Şubat Cumartesi akşamı “Balaban Musiki Meclisi” programında konuğu hat...
EMOJİLE

Balaban Tekkesi’nde neredeyse haftanın her günü birbirinden güzel etkinlikler düzenleyen Üsküdar Belediyesi, 23 Şubat Cumartesi akşamı “Balaban Musiki Meclisi” programında konuğu hattat Hüseyin Kutlu Hoca idi.

Gece neyzen ve hanende Ahmet Şahin’in bir kaside icrasıyla başlıyor. Ardından neyzen Ali Tan ve tanburi Celaleddin Çelik’in birlikte icra ettiği birkaç eser meşk ediliyor. Meşk usulü gereğince sadece kulağa hitap etmenin dışında fikrî anlamda da bazışeylerin konuşulması hasebiyle, yapılan icranın ardından neyzen Ali Tan, hocası Kutb-i Nâyi Niyazi Sayın’dan yaptığı bir alıntı ile hattat Hüseyin Kutlu Hocaya şu soruyu yöneltti: “Niyazi Sayın, musikinin iki nota arasından manevi münasebet olduğunu söyler. Bu bağlamda siz nasıl bir ‘sanat’ tanımı ortaya koyuyorsunuz ve sanat ile nasıl bir gaye güdülmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?”

Sanat dünyevî ihtiyaçlar için değil, ruhun geliştirilmesi, güzelleştirilmesi içindir

Hüseyin Kutlu Hoca öncelikle tekkelerin vazifelerinden, buralarda icra edilen sanatlardan bahsederek başladı sözlerine. Sanat kavramı ve uygulamalarının Allah’ın cemalsıfatının tecellisi sonucu oluştuğunu söyledi ve şu şekilde devam etti: “Tekkeler temel olarak bu algıyı kendilerine benimsiyor ve bu algı üzerine gerek icralarını, gerekse hedeflerini inşa ediyor. Şüphesiz kiİslâm medeniyetisanat algısını bu
düşünce üzerine kurar. Bizim kültürümüzde ise hedef olarak ruhu beslemek, nefsi terbiye etmek seçilmiştir. Tekkeler bu bakımdan önemli vazifeler üstlenir. Fakat öte yandan tekkeler belli tarikatların usul ve adaplarını icra ettikleri mekânlar olarak da bilinmektedir. Burada bulunan insanlar halvetle, ibadetle, sohbet ve ilimle meşgul olur. Bu insanlar öncelikle ruhlarını, içlerinde bulunan kötü
huy ve düşüncelerden arındırır ve ardından bu usullerle onu şekillendirmeye çalışır. Tekkeler bu şekilde
bilinirken, az evvel bahsettiğimiz sanatların buralardaki icra edilmesinin sebebi ne olabilir? Bu sorunun tek bir cevabı vardır, o da şudur:Bütün bu sanatlar bizde gaye olarak kabul edilmemiştir. Tekkelerde ne musiki, ne de diğer göze ve diğer algılara hitap eden sanatlar, genelde algılandığı üzere, sadece sanat olarak yapılmıştır. Bunun yerine bu sanatlar bir vasıta kabul edilmiş; İslam medeniyetinde ana gaye belirlenen hedeflere ulaşmak için araç olarak kullanılmıştır.”

Tekkelerde icra edilen sanatların, insanın dünyevî ihtiyaçlarını değil, ilmî bilgisini geliştirmek, ruhunu beslemek, güzelleştirmek için var olduğunu söyleyen Hüseyin Kutlu, ardından şunlarısöyledi: “Bizim göze hitap eden sanatlarımız, hat, tezhip gibi, sadece izleyerek ondan istifade eden kişiye değil, aynı zamanda onunla meşgul olan icracıya da fayda sağlar. Onun ruhunu eğitir, ona ritmi, ahengi, estetiği öğretir. Eğer bu yapılmıyor ise kişi boşa emek harcıyordur. Asıl gayesinden sapmış ve vaktini boşu boşuna harcamaktadır. Unutulmamalıdır ki bu beden fanidir. Aynışekilde fani ihitiyaçlar için yapılan çalışmalar, bedenle beraber bu dünyada, toprağın altında kalacak, fakat kişi, ruhuyla beraber yanında bir şey götüremeyecektir. Bu bakımdan bu tür sanatlar tekkelerde önemli bir yere sahiptir ve günümüzde de bu tavır devam etmelidir.”

Dünyabizim