Ümraniye Belediyesi tarafından düzenlenen “Medyanın Dili ve Terör” panelinde, terör ve teröre karşı medyanın dili, bakış açısı, yapılması gerekenlerle izlenebilecek yollar tartışıldı.
Crowne Plaza’da düzenlenen programın açılışında konuşan Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, panelde tartışılan fikirlerin, terörün kullandığı dilin kültüre sızmasına karşı medyanın kullanacağı barış dilinin güç kazanmasına katkı sağlayacağını söyledi.
Terörün amacının yıkıcı güvensizlikle tehlikeli belirsizlik yaratmak olduğunu belirten Can, “Terör, kendine mahsus bir dile sahiptir. Terör, konu edildiği yerde mesajını o konuşmanın içine yerleştirme amacındadır. Ona mukavemet edecek ve onu gerçekliğin filtresinden geçirecek olan, hakikatin dilidir. Terörde eylemin değil, yankının büyüklüğü esastır. Bu anlamda terör, haber değerini esas alır” diye konuştu.
Can, terör dilinin izole edilmesi ve onun gayri insani doğasının ortaya konabilmesi konusunda ileri sürülecek fikirlerin toplumlar açısından büyük değer taşıdığını kaydetti.
Günümüzde farklı algıların ortaya çıktığını, kitle iletişiminin zaman zaman şeffaflık ve iyiye, insani olana hizmetin dışına çıkabildiğini ifade eden Can, şöyle konuştu:
“Şiddet dili, manipülasyon gücüyle, haberin hayat olduğu günleri geçmişte bıraktı. Artık anlam, kelimelerin içinden buharlaşıp uçuyor. Görüntüler, gerçekliğinden kopuyor. Vahşetin kılıktan kılığa girdiği, barbarlığın kutsaldan anlam devşirmek istediği, uluslararası ortamda ise çıkarın tanrılaşıp insanı yok saydığı bir zamandayız. Haberleşmenin tarihi, insanın tarihidir. Yaşadığımız günlerde o da insan gibi, toplum gibi, özünde bir özgürleşme aracı olması bakımından tehdit altında. Bu çağ kelimelerle birlikte görüntülerin de gücü üzerine kurulmuş bir uygarlığın çağı ve terör bombalarını patlatırken, insanlar kadar onların kullandığı kelimeleri havaya uçurmak istiyor. Terör, insanın insanla konuştuğu dili elimizden almak ve bizi şiddetin diliyle baş başa bırakmak istiyor. Bu dil, nefret ve kışkırtma dili olarak, anlaşabilme zeminini ortadan kaldırma amacında. Bize gerçek diye sunulanı hakikatin filtresinden geçiren, kelimelerdir. Ve ancak hakikate kelimesi kelimesine sadık haber, insanlığın barışına hizmet edebilecektir.”
Panele katılan gazeteci Oğuz Haksever de dünya basınının teröre karşı izlediği yöntemler konusunda yaptığı araştırmalar hakkında bilgiler vererek, Türkiye’de terör haberlerinde basının ortak bir tavır sergilemesi gerektiğini vurguladı.
Dünyanın birçok yerinde terör örgütlerinin, eylemleri için önemli yerleri seçtiğine dikkati çeken Haksever, “Terör örgütleri, yapacakları eylemlerin yerlerini bile canlı yayına elverişli diye seçerler. Ayrıca, kendi motivasyonlarının da dile getirilmesini istiyorlar. Medyanın dili ve terör dediğimizde birkaç başlıktan söz etmek gerekiyor. Terör örgütleri, medya olmadan kendi amaçlarını gerçekleştiremez. Bu işin bir de sosyal medya tarafı var. Bir olayı, canlı yayın vermesek, toplumdan ‘Nasıl bu olayı canlı vermezsiniz’ diye şikayetler başlıyor. Canlı verince de terör, dramatik dile bayılıyor. Terörün tercih ettiği dile dikkat etmemiz gerekiyor. Canlı yayın ilkelerimiz var ancak ortak bir tavır veya ortak bir dil için RTÜK’ün daha fazla teşvik etmesi lazım” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Nuh Albayrak ise medyanın terör haberlerinde kullandığı ifadelerin çok önemli olduğunu, yapılan haberlerin, eylemlerin yapıldığı bölgelerdeki kişileri de yakından etkilediğini aktardı.
Teröre karşı bireysel bazda milli bir duruş sergilenmesi gerektiğinin altını çizen Albayrak, “Medya unsurlarının yaklaşımlarını bir kenara bırakın, dünya ülkelerinin bile teröre yaklaşımı değişti. Bizim kabul ettiğimiz terör örgütlerini büyük ülkeler terör örgütü olarak kabul etmiyor artık. Gerek devlet eliyle gerek bireysel bazda kanunlardan ziyade milli şuurun biraz güçlenmesi, teröre karşı bir ortak tavır geliştirilmesi gerekir. Ortak tavır ve milli şuur olduğu zaman ve de medya bunu haberlere yansıttığında terörün dili değişir” dedi.
Öte yandan, 4 oturum şeklinde süren panelde ortaya konulan fikir ve düşünceler kitaplaştırılacak.