İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Fikir ve Hareket Kulübü “Geçmişten Günümüze Kıbrıs Sorunu” adlı bir etkinlik düzenledi. Etkinliğe Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılarak “Gazi” unvanı ile onurlandırılan emekli yarbay ve yazar Atilla Çilingir konuşmacı olarak katıldı.
Kıbrıs Türkiye için neden önemli?
Konuşmasında Kıbrıs’ın Türkiye için önemine vurgu yapan Atilla Çilingir, “Neden Kıbrıs adası bu kadar önemli? Bir kere 1930’lu yılların ortasına gittiğiniz zaman Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün harp akademileri öğrencileriyle beraber Antalya’da Toroslar bölgesinde bir tatbikatta o istikameti gösterip bir sorusu olur: ‘Kıbrıs adası neden bu kadar önemli?’ diye sorar. Aldığı cevabı yeterli bulmayan Büyük Önderimiz şunu söyler: ‘Kıbrıs adası elimizde olduğu sürece biz uluslararası kara sularına açılabiliriz. Kıbrıs adası elimizde olduğu sürece Türkiye’nin güneyden kuşatılmasını önleyebiliriz.’ Onun için Kıbrıs Türkiye’nin ön cephesidir. Onun içindir ki zaten taa 1878’den 1974’e kadar geçen o süre zarfında Kıbrıs adası ile olan ilişkilerimizi orada yaşayan yurttaşlarımızla olan bağlarımızı asla koparmamışız,” diyerek şunları söyledi:
“Zaten Kıbrıs adasının 1571’li yıllardan gelen çok önemli bir özelliği de var. 307 yıl Osmanlı’nın orada hâkimiyetini görürüz. Hakkın hukukun medeniyetin ne olduğunu bizim atalarımız onları intikal ettirmiş ve adada yaşayan dört ayrı medeniyete örnek olmuştur. Dolayısıyla 1878’de o toprakları terk eden Osmanlı, İngiliz müstemlekesi olarak adayı oraya bıraktıktan sonra, taa 1974’e kadar geçen sürede orada yaşayan Kıbrıs Türkü’nün Kıbrıs Türk halkının hakikaten anavatana olan bağımlılıklarından hiçbir şey kaybetmediklerini anavatana olan özlemlerini daima canlı tuttuklarını görürüz. Bunun en önemli tarihteki yansımalarından bir tanesini 1963 olayları. Daha sonra da 1 Ağustos 1958’de kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı. Dolayısıyla 20 Temmuz 1974’e kadar geçen süreçte adadaki Türklerin canını malını namusunu koruyan ve Türkiye’den giden subayların, astsubayların orada görevli yer altı örgütüne emir komuta etmesiyle şanlanan bir tarih yaşanmıştır orada.1958’den 1974’e kadar geçen süre Türk Mukavemet Teşkilatı’nın izleridir.”
“Esas hedefi Türkleri topyekûn ortadan kaldırmaktı”
Çilingir konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aslında 1955 yılında EOKA’nın kurulmasıyla beraber özellikle İngiliz müstemlekesi veya İngilizlere karşı bu kargaşayı yaratan Rum toplumu hedefinde hep Kıbrıs Türkü’nü görmüştür. 21 Aralık 1963’ün o Kanlı Noel gecesinde 103 tane Türk köyü yakıp yıkılmış o gece sadece o gece 400 tane Kıbrıs Türk vatandaşı öldürülmüş pek çoğu da kayıplara karışmıştır. Ondan sonra başlayan süreç adada büyük bir göçün göç dalgasının daha doğru ifadeyle dağınık yaşayan Kıbrıs Türklerinin daha emniyetli, hep birlikte yaşayabilecekleri bölgelere göç başlamıştır. 15 Temmuz 1974’te gerçekleşen o darbenin esas hedefi Türkleri topyekûn ortadan kaldırmaktı. Önemli olan Kıbrıs Türkü’nün topyekûn ortadan kaldırılmasını önlemek adanın Yunanistan’a ilhakına mâni olmaktı. Bu amaçla Cumhuriyet tarihinde ilk kez TSK, kendi milli menfaatleri için uluslararası camianın bütün karşı koymasına rağmen ABD diğer garantör ülke İngiltere’nin Yunanistan’daki cunta zaten bu işin tam karşısındaki hasım, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir.”
Konuşmasının sonunda son beş yıldır Kıbrıs adasının etrafında tespit edilmiş doğalgaz ve petrol yataklarında da söz eden Çilingir, “Ortadoğu platosuyla eşdeğer özellikte ve nitelikte petrol yatakları var. Buradaki enerji kaynaklarının İsrail, Suriye ve Avrupa üçgeninde bir şekilde ya bir enerji hattıyla ya da tankerlerle taşınması savaşı var. Onun içindir ki BM’nin dışında bir kuruluş hiç gündemde yokken olmaması gerekirken 2004 öncesinde pat diye adaya çörekleniverdi. AB’nin Kıbrıs ile ilgili hiçbir inisiyatifi olamaz. Çünkü bu olayın, bu uluslararası meselenin tarafı da değildir. Hiçbir bedel uğruna Kıbrıs Türkü egemenliğinden bağımsızlığından vazgeçmez. Bu hatayı bir kez yaptı. Ondan sonra neler yaşadığını biliyor.” dedi.