Estetik anlayışı gelişmiş, hayata yönelik bir vizyon ve duruş geliştirmiş gençler yetiştirmeyi amaçlayan TÜRGEV, Psikiyatrist Kemal Sayar’la bir söyleşi programı gerçekleştirdi. Programda, TÜRGEV’li öğrencilerle bir araya gelen Sayar, mucizenin hayatın içinde olduğunu belirterek, hayret duygusu gelişmiş insanların onu fark edebileceğini söyledi. Sayar “Umutlu insan sorumlu insandır. Dünyayı umutlu insanlar güzel kılacak. Sizin umuda ve hayret duygusuna talip olmanız lazım” dedi.
Öğrencilerin kuvvetli bir hayret duygusuna sahip olmaları gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Kemal Sayar “ Öğrenciliği tanımlayacak bir şey varsa eğer; gördüğü her şeyle ilgili açıklama bulmak isteyen bir zihin olmalı. Hayretle bakarsak, hayatın içinde saklı olan o mucizeyi fark edebiliriz. Dünyayı iyi yönde değiştirmeye talip olmanız lazım. Dünyayı umutlu insanlar, iyimser insanlar daha güzel kılar” diye konuştu. Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) yazar, mütefekkir, araştırmacı ve eğitimci olarak tecrübelerini paylaşacak önemli isimlerle gençleri buluşturmaya devam ediyor. Bu kapsamda Psikiyatrist, şair ve yazar kimlikleriyle tanınan Kemal Sayar’da TÜRGEV’li öğrencilerin konuğu oldu. Sayar, gençlerle eğitim ve güzel yaşamak üzerine konuştu. Sayar’ın söyleşisinden satır başları ise şöyle:
“Beyin kendini yeniliyor”
Öğretmenliğin kendi dünyasını öğrencilere dayatmak olmadığını belirten sayar şunları söyledi: “Öğretmen konumunda, eğitici konumunda olan insanların kendi dünyalarını alıp öğrencilerin kafasına yerleştirmekle eğitim yaptıklarını düşünmemeleri lazım. Her an esnek olmalıyız. Her an yeni bir şeyler öğrenmeye hazır olmalıyız. Çünkü beynimiz esnek arkadaşlar. Beynimiz her an yeni yaşantılarla kendini yeniliyor. “
“Kuvvetli bir merak duygusu gerekli”
Öğrenme sürecinin aksatılması durumunda beynin durağanlaştığına dikkat çeken Sayar, ideal öğrenci ve öğretmen için bu sürecin asla bitmemesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Öğrenmezsek, yeni şeylerle karşılaşmazsak o beyin durağanlaşıyor. O yüzden sizlerin kuvvetli bir merak duygusu içinde olmanız lazım. Ve kuvvetli bir hayret duygusu içinde olmanız lazım. Yani öğrenciliği tanımlayacak bir şey varsa eğer; gördüğü her şeyle ilgili bir açıklama bulmak isteyen bir zihin olmalı. Her şeyi anlamaya çalışan, sebep sonuç ilişkilerini kurmaya çalışan, dünyadaki olayların nedenini anlamaya çalışan, bulduğuyla yetinmeyen, daha fazla daha derin sorular soran insanlar olmalı. Öğrencilik böyle olursa güzel. Öğretmenlik zaten böyle olmalı. “
Hayretle bakmak
Mucizenin hayatın içinde olduğunu anlatan Sayar “hayret”le bakan kişilerin onu fark edebileceğini söyledi: “Bahara girdik. Kaçımız önümüzden geçip giden baharı fark ettik? Ve hayranlıkla olup bite izliyoruz? Kaçımız izliyor söyleyin bakalım. Baharı izleyenler kulübü. Bahardan bana ne diyenler kulübü. Kâinata baktığınız zaman pek çok şeyin döngüsel halde tekrarlandığını görürüz. Oraya hayretle bakarsak, oraya gördüğümüzü anlamlandırmak için bakarsak hayatın içinde saklı olan o mucizeyi fark edebiliriz. Mucize hayatın zaten içindedir arkadaşlar. Her zaman büyük şeyler ararız. Ama insanın bir tebessümü bile mucizedir. Bir günü aydınlatır.”
“Hayatı güzellik ekseninde kurun”
Öğrencilerin güzeli görebilmek için çaba sarf etmesi gerektiğine dikkat çeken Sayar güzel bakanın hayattan lezzet alabileceğini anlattı: “Her insanda huzuru görmek çok önemli bir felsefedir arkadaşlar. Kimseyi incitmemek. ‘Âşık der inci tenden. İncinme incitenden. Kemalde noksan imiş, incinen incitenden’ diyor. ‘İncinme’ diyor. İncitmeyi bırak incinme bile. Bunlar çok yüksek okullar. Bizim kültürümüzde bu zenginlikler var. Can yakmadan, güzelliği baş tacı ederek. Yine bir hadisi şerif var: Rabbim hayretimi arttır. Ne kadar güzel bir duadır. Yani kainata hayret nazarı ile bakmamı, kainatta ki güzellikleri, iyilikleri görmemi mümkün kıl. Kalbimi kötülüklerle kapatma. Kapatmama izin verme. Birçoğunuz hayatın başındasınız. Hayatınızı güzellik ekseninde kurmaya çalışın arkadaşlar. Güzeli görmeye çalışın arkadaşlar.”
Güzelliği arayıp bulmak
Her şeyin zıddıyla bilinebileceğini anlatan Sayar, bazı şeyleri zeval bulduğu için güzel bulduğumuzu anlattı: “Bir gül hiç solmasa bu kadar sevebilir miydik? Bir aşk ilk günkü kadar canlı ve kuvvetli kalacak olsa bu kadar bağlanır mıydı insanlar? Ölümün olmadığı bir dünyada yaşamın bir kıymeti olur muydu? Olmazdı. Dolayısı ile bir şey sonlu olduğunda, kırılgan olduğunda, ölümlü ve fani olduğunda o şey güzellik baskın olarak kazanıyor. Ama bu şey tabi dünya için geçerli. Dünyada biz bir şeyin, her şeyin zeval bulduğunu bildiğimiz için bazı şeyleri güzel bulabiliyoruz. Güzel şeyin içinde bir esinti yani zeval bulunmayan güzellik aleminden bir esinti geçidi getiriyor. Hayatlarımızda güzelliği arayıp bulmak ulu bir nazarla mümkün.
“Dünya iyilik olduğu için döner”
Dünyanın iyilik yüzünden döndüğünü ifade eden Sayar, adları bilinmeyen birçok iyilik kahramanı olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Görünmezler, bilinmezler, meçhul kahramanlar. Reklamları yoktur. Ama varlarıyla yoklarıyla onları kah mültecilere yardım ederken görürsünüz, kah çocuklara gençlere burs toplarken görürsünüz, kah bir sokak kedisini alıp veterinere götürürken görürsünüz, pek çok yerde görürsünüz. Ama iyilik olduğu için bu dünya döner. Biz haberlerde hep kötü haberler görürüz. Haber kötü olduğu için zaten haber haline gelir. İyilik haberleri kolay kolay verilmez. Ama yeryüzünde bir kötülüğe karşı eğer atıyorum 40 tane iyilik olmasa bu dünya dönmez arkadalar. Eğer hep kötülük olsa insanlar sokakta birbirlerini boğazlamaya kalkar.”
“Dünyayı umut kurtaracak”
“Umutlu insan sorumlu insandır” diyen Sayar, dünyayı umutlu insanların güzel kılacağını ifade etti: “Sizleri bu dinamik ve enerjik yaşınızda dünyayı daha iyi anlamak için daha çok okumanız, güzelliği fark etmek için daha çok talip olmanız, hayret duygusuna talip olmanız ve dünyayı iyi yönde değiştirmeye talip olmanız lazım. Dünyayı umutlu inşalar, iyimser insanlar daha güzel kılar. Bir Fransız yazarın deyişi ile bir insan hem umut duygusuna hem de sorumsuzluk duygusuna aynı anda sahip olamaz. Umutlu insan sorumlu insandır. Çünkü kendisine dönüşen bir hissi, yapması gereken bir şeyler var. O halde şikâyet kültüründen yapma kültürüne sıçrayacağız, inşa kültürüne…”
“Oldum” demek “öldüm” demektir
Gençlere kendilerini geliştirmek için sürekli okumaları tavsiyesinde bulunan Sayar, insanın sürekli bir oluş süreci içinde bulunduğunu söyledi: “Hepimiz dünyada inşa edilmeye devam ederiz. Okuduğumuz sürece, anladığımız sürece, zihnimizi kalbimizi kullandığımız sürece. Oldum demek öldüm demektir demiş eskiler. İnsanlar hep kendini yenileyecek, merak edecek, ileriye doğru kulaç atacak ki boğulmasın. İşleyen demir pas tutmaz. Zihinlerimizin de kalplerimizin de pas tutmaması lazım.”