Konferansın “Çocuk Edebiyatında Tartışmalı İçerikler” konulu ikinci oturumu, Erdem Yayın Grubu Genel Yayın Yönetmeni Melike Günyüz moderatörlüğünde, Lakehead Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Lesley Clement ve İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün’ün katılımı ile ‘Çocuk Edebiyatında Şiddet’ konulu panel ile başladı. ‘Çocuklar Süper Kahramanlara Neden İhtiyaç Duyar’ konulu panel oturumu ise Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Mehmet Dinç ve Çizgi Roman Yazarı Gerard Jones’un sunumları ile devam etti.
Dr. Lesley Clement uzmanlık alanının özellikle çocuk edebiyatında ölüm konusunun işlenmesi olduğunu söyleyerek her yıl Eylül ayında Orta Amerika ülkesi Guatemala’da yapılan, uçurtmalardan ilham alan bir çalışmadan örnekler verdi. Çocuk Edebiyatında Ölümle İlgili Küresel Perspektifler kitabının da yazarı olan Dr. Lesley Clement “Guatemala’daki bu konuda 18 makale yazıldı. Konu, ölüm, ölümden sonraki süreç ve ölümün politikleştirilmesi ve metoforlaştırılması gibi başlıklar altında incelendi. 18 farklı yaklaşım, makale ile birlikte ele alındı. Hepsi ise bir noktada yani uçurtmanın ölümü ve ruhun temsili noktasında birleşti. Bugüne kadar ölümün çocuk edebiyatındaki işlenmesiyle ilgili çok fazla çalışma yok. Daha ileriki yaşta birinin ölmesi ise modern çocuk edebiyatında karşımıza en sık çıkan konulardan. Örneğin mentor olarak da yansıtılan büyükanneler ve büyükbabalar. Böylelikle ölüme bakışlarına dair bir algı yaratılıyor.” dedi.
“Okuma alışkanlığı gelişen çocukların beyninde farklı merkezler arasındaki iletişimi kolaylaştıran ve iletişimi hızlandıran bir beyaz sıvıdan söz ediliyor!”
‘Çocuk Edebiyatında Şiddet’ konulu oturumda “Çocuk Kitaplarında Yazınsal Şiddet Ya Da Otoriter Anlatım Biçimi” konulu bir sunum gerçekleştiren İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün “Çocuk edebiyatından hepimizin beklentileri var. Ne yazık ki üretilen 100 kitabın 90’ı çocukların karşılaşmaması gereken içerikleri barındırıyor. Nitelikli içerik oldukça önemli… Çocuklar için üretilen medyatik araçların da sadece eğlendirme boyutu olmamalı. Çocuklar için yapılan her edebiyat ürünü, okul öncesinden gençlik dönemine, yazınsal yani sanatsal niteliğe de sahip olmalı. Edebi olandan bir beklentimiz var. Edebiyat dersinde insanların üzerine bilgi boca ediyoruz. Metnin özetini, konunun ana fikrini öğrencilerden istemek çok zor bir şey. Geleneksel edebiyat öğretiminde olduğu gibi üzerine bilgi vererek çocuk edebiyatını öğrenmeye çalışmak doğru değil. Çocuk, yetişkinlerle aynı gerçekliği paylaşıyor ancak farklı anlıyor. Dünyanın nesnel gerçekliğini çocuklaşmadan çocukların bakış açılar ile kaleme almalıyız. Okuma kültürünü geliştirmeliyiz; okuyan çocuklar ile okumayanların beyin MR’ları çekiliyor. Okuma alışkanlığı gelişen çocukların beyninde farklı merkezler arasındaki iletişimi kolaylaştıran ve iletişimi hızlandıran beyaz bir sıvıdan söz ediliyor. Okuyan insanların düşünme becerileri daha gelişkin. Bu noktada çocuk kitaplarından beklenenler; 1. Okuma kültürünü geliştirmesi, 2. Çocukla iletişim kurması, 3. Edebiyat ya da yazınsal deneyimi olmayanları yüreklendirmeli” dedi.
Çocuk kitaplarında şiddet konusunda yazınsal yolla nasıl bireye şiddet uyguluyoruz konusunu da ele alan Dilidüzgün ayrıca şunları kaydetti: “Olumlanan şiddeti çocuk kitaplarında istemiyoruz, cinselliği teşhir edercesine olan içeriği istemiyoruz. Tehditkar değil, öğretici olmalı. Galtung’a göre şiddetin tanımı insanların olumsuz etkenler nedeniyle kendilerini bedensel ve ruhsal anlamda gerçekleştirememelerinden kaynaklanıyor. Edebiyat da eğitimle birlikte kendimizi gerçekleştirmenin önünü açmalı. Eğer bu engelleniyorsa bu da bir şiddettir. Otoriter anlatım biçimine sahip olan içerikleri de istemiyoruz çocuk edebiyatında. Böyle bir metinde okuyan çocuk ise kendisini geliştiremiyor ve düşüncenin önü açılamıyor.”
“Herkes süper kahramanlara ihtiyaç duymuştur”
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Mehmet Dinç ‘Çocuklar Süper Kahramanlara Nedene ihtiyaç duyar?’ konulu panelde aslında yetişkinlerin de süper kahramanlara çocuklar kadar ihtiyaç duyduğunu belirterek sözlerini şu şekilde aktardı; “Tarihten bu yana herkes kahramanlara ihtiyaç duymuştur. Hepimiz süper kahramanlara meraklıyız. Bizler yetişkinler olarak da bir ihtiyaç ve istek içerisindeyiz. Osmanlı sultanlarının illüzyonistlere, sihirbazlara ciddi anlamda iltifat ettiklerini görüyoruz. Normalüstü yetenek sahibi insanlara karşı her zaman bir ilgi olmuş. Çocukların süper kahraman ihtiyaçlarının çok belli sebepleri var: 1. Hayretlerini karşılamak için en önemli öznelerinden birisi süper kahramanlar. Böylece meraklarını istedikleri yere götürüyorlar, 2. Normal hayatta yaşayamayacakları heyecanı süper kahraman aracılığı ile yaşıyor, 3. Çocuklar kahramanlardan dikkat çekmenin yollarını öğrenmeleri mümkün. Rol model olmak anlamında çocukların kahramana ve süper kahramana ihtiyaçları var. Çocuklar için süper kahramanlar yaşayarak öğretiyor. Apartman dairelerini kısılmış çocuklar için önemli bir enstrüman. Yerel kahramanlar üzerinden geçmişimizi kültürel değerlerimizi anlatmak da önemli. Ayrıca çocukların gerçekle bağlantı kurabileceği süper kahramanlar oluşturmak da oldukça önemli. Ancak süper kahramanların tek başına eğitim unsuru olmayacağını, yardımcı malzeme olacağının da altını çizmeliyiz. Ve nihayetinde çocuğa yatırım yaparak, çocuklarımızı süper kahramanlar ile buluşturmaya hazırlamalıyız.”
Çizgi Roman Yazarı Gerar Jones ise yaptığı sunumda ise canavar hikayelerinin çocukların dünyasında etkiye değindi: “Yetişkinler olarak tipik bir şekilde, en azından İngilizce literatürde, şiddet kelimesi kullanıldığı zaman genel itibariyle anti sosyal, negatif, dikkat dağıtıcı gibi anlamlar yüklüyoruz. Ama süper kahramanların çocukların dünyasında karşılığı tamamen daha farklı… Aslında bir nevi ritüel, bir güçlenme, hür yetki hissetme, çözüm bulma, bir yandan büyüme gibi bir şey. Yani çocuklar için hissettiklerini dışa vurmakla alakalı. Özellikle 5-6 yaşındaki küçük çocuklarda canavar hikayeleri; kendi hassasiyetlerini ve kendi güçsüzlüklerini görebilme ve bir şeyleri idare edebilmelerini, zorlayıcı şeylerin üstesinden gelebilmelerini, bir şeye bağlı olmalarını ve bununla algıladıkları kendilerini “küçük hissetmelerini” etkiliyor. Ama buradan hareketlerle daha güvenli, daha kuvvetli hissedebiliyorlar. Kendilerini belki küçük ya da güçsüz hissedebiliyorlar. Bunlar onlar için bir uyaran görevi görebiliyor” ifadelerinde bulundu.
Konferansın açılışına çocuk medyası kuruluşları, yayın birlikleri, üniversiteler, STK’lar, öğretim üyeleri, çizgi film ve animasyon yapımcıları ve çok sayıda çocuk medyası profesyoneli katıldı. Açılış konuşmalarını TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren ve TRT Genel Müdürü Şenol Göka yaptı. TRT Genel Müdürü Şenol Göka konuşmasında “Çocuklar hayatı bir oyun olarak algılıyor İçeriklerimizi bunun farkında olarak üretmeliyiz” ifadesinde bulunurken TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren “TRT Çocuk’un içerikleri 8’inci yılında yüzde 80 oranında yerli içeriğe ulaştı” diye belirtti.
Konferansı’nın ilk gününde “Çocuk Medyası İçin Uygun Anlatım Dili” konulu birinci oturumda Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emrah Akbaş yetişkin sorunları ve çocuk ilişkilerine değinirken, Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Canan ise çocuk ve insan beyninin önemine değindi. Yardımcı Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı’nın modaretörlüğünde gerçekleşen oturuma Skype ile Florida’dan canlı bağlanan Florida Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Anastasia Ulanowicz ise “Çocuk Kavramının Tarihsel ve Kültürel Göreceliği” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
İki gün boyunca sunum ve panel oturumlarıyla eş zamanlı atölye çalışmaları şeklinde planlanan, ülkemiz ve dünyanın çeşitli ülkelerinden alanlarında uzman konuşmacıların katılacağı TRT 5’inci Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı’nda, tüm yönleriyle çocuğun medyayı algılaması, çocuk medyası için uygun anlatım dili, dijital medya ve güvenlik sorunu gibi konular ile çocuk medyasında özgürlük/güvenlik ikilemi konuşuluyor.