Vatan dara düştüğünde herkes gibi o da Çanakkale’ye koştu. Bir taraftan düşmanla savaştı, diğer taraftan yeteneklerini siper duvarına yansıttı. Hattat’ın yazılarını gören Yarbay Mustafa Kemal, derhal emir verdi.
Türk milletinin 97 yıl önce Gelibolu Yarımadası’nda verdiği var olma mücadelesinde köylü, esnaf, öğretmen, öğrenci, doktor, hemşire, sanatçı ayrımı olmaksızın herkes gönül birliği etti. Gönül birliği kervanına katılanlardan birisi de Arıburnu Cephesi’nde düşmana karşı savaşan hattat Macid Ayral idi…
VATAN DARA DÜŞTÜĞÜNDE ÇANAKKALE’YE KOŞTU
Çanakkale, hayatlarının baharında vatan, millet, bağımsızlık, bayrak için düşman karşısında mücadele eden, gözünü kırpmadan atılan bir mermiye ya da süngüye göğüsünü siper edip, şahadet şerbetini içen şehitler ile patlayan bir top mermisinin elini, parmağını, ayağını aldığı binlerce gazinin yaşam hikayesini de yansıtır.
Hatıratlarda, kitaplarda rastlanan yaşam hikayelerinden biri de ünlü hattat Macid Ayral’a ait. Vatan dara düştüğünde o da herkes gibi Çanakkale’de cepheye koştu. Arıburnu cephesinde düşmanla savaştığı gibi, yeteneklerini de zaman zaman siper duvarlarına yansıttı.
DESTANSI MÜCADELEDE O DA VARDI
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilal Sezer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çanakkale’nin dünyanın en büyük ordularının büyük hüsranla dönüp gittiği, insanlığın ve kardeşliğin savaşa galip geldiği yer olduğunu söyledi.
Çanakkale Savaşları’nın, Türk’ün fedakarlığının, kahramanlığının ve yalnızlığının efsanevi tarihi olduğunu belirten Sezer, ”Bu destansı mücadeleye toplumun her kesiminden insanlar, büyük bir özveriyle katılmışlardır. Bunlar arasında ünlü hattat Macid Ayral da yer aldı” dedi.
BUYRUN KOMUTANIM BEN İSTANBULLU MACİD
Arıburnu Cephesi kumandanı Yarbay Mustafa Kemal’in savaşın durduğu anlarda siperlerin en uç noktasına kadar gidip askerlerle birlikte olmasının askerlere büyük moral verdiğini dile getiren Sezer, Mustafa Kemal ile hattat Ayral’ın savaş alanında karşılaşmasını şöyle anlattı:
”Mustafa Kemal bir gün sipere girdiği zaman, duvarların üzerinde Kur’an-ı Kerim’den elle yazılmış ayetler ve Allah’ın büyük isimlerinin yazıldığı kağıtlar gördü. Bu güzel yazılar, askere yüksek moral, direnç ve güç veriyordu. Askerini kontrol eden Yarbay Mustafa Kemal, sayfaları dikkatle okurken birisinin önünde takılıp kaldı. ‘Bunu yazanı hemen bulup bana getirin’ dedi. Biraz sonra o yazıların sahibi karşısındaydı. ‘Buyurun komutanım, ben İstanbullu Macid’ dedi.
ÇIK VE İSTANBUL’A DÖN
Mustafa Kemal ise Ayral’a hemen siperden çıkmasını emredip, ‘Çık ve İstanbul’a dön, güzel yazı yazmaya devam et. Senin yerine siperlere girecek binlerce gönüllü Mehmetçik var, ama bu kadar güzel yazı yazabilen sanatçıyı bu millet çok az bulur’ dedi.
Atatürk’ün o hassasiyeti ve emri olmasa, hattat Macid Ayral da belki Çanakkale şehitleri arasında meçhul bir asker olacak, dünyadan ayrılacak ve dünya bu müthiş hat ustasını tanıyamayacaktı.”
TÜRK DİLİ KADAR TÜRK SANATINA DA BÜYÜK ÖNEM VERİYORDU
Doç. Dr. Bilal Sezer, Çanakkale Savaşı’nın en sıkışık olduğu, lise öğrencilerinin dahi askere alındığı bir dönemde, cepheden sanatçı bir askerin sanatını icra etmesi için terhis etmiş olmasını, Atatürk’ün Türk tarihi ve Türk dili kadar Türk sanatına da büyük önem verdiğini gösterdiğini kaydetti.
Haber365.com