Dersaadet’ten “Şehir ve Kültür’e” 70 ay nasıl geçti

Kültür Sanat
DERSAADET’DEN ÜMİT VE HEYECAN ISIKLARI… Tarihte ve bugünde Türk ve Müslüman milletlerin gönlü ile bağlı olduğu şehir Dersaadettir.. Osmanlıya bağlı milletler, yardım bekliyorsa veya vermek istiyorsa y...
EMOJİLE

DERSAADET’DEN ÜMİT VE HEYECAN ISIKLARI…

Tarihte ve bugünde Türk ve Müslüman milletlerin gönlü ile bağlı olduğu şehir Dersaadettir..

Osmanlıya bağlı milletler, yardım bekliyorsa veya vermek istiyorsa yardım için,

destek bekliyorsa destek için, dua bekliyorsa dua için,

Egitim için, kültür için, dini ile ilgili fetva almak için, çalışmak için, kendini geliştirmek için, ticaret yapmak için.

Sultanahmet’te, Süleymaniye’de namaz kılmak için,

Eyüp Sultan da yakarmak için,

Ayasofya’ya bakıp Sultan Fatih ile gururlanmak için,

Topkapı Sarayı’nda okunan Kuran’ı dinlemek için,

Dünyanın incisi Boğazı doyumsuz seyretmek için,

Şairlerinin şiirlerindeki ilhamına vakıf olmak için,

Âlimlerinin yürüdüğü yollardan yürümek için, …

 

Türk ve Müslüman milletlerin gözü, kulağı, heyecanı, ümidi, umudu hep Dersaadette olmuştur…

 

Onun içindir ki;

İstanbul’da, Kudüs’ün hakkı vardır, Mekke’nin Medine’nin hakkı vardır,

Bosna’nın, Şam’ın, Halep’in, Kahire’nin, Bakü’nün, Kırım’ın, Bahçesaray’ın, Belgrat’ın, Selanik’in, Sofya’nın, Üsküp’ün, Ohri’nin, Prizren’in, Trabzonun, Diyarbakır’ın, Sinop’un, İzmir’in, Van’ın, Manisa’nın, Hakkâri’nin, Konya’nın, Hartum’un, Buhara’nın, Semerkant’ın, Kaşgar’ın, Uyvar’ın, Kanije’nin, Bağdat’ın, İdlib’in, Süleymaniye’nin, Bursa’nın, Balıkesir’in, Antalya’nın, Dicle’nin, Fırat’ın, Maveraünnehir’in, İdil’in, Tuna’nın, hakları vardır…

Dersaadet de bulunmanın, burada yaşamanın, burada okumanın, burada çalışmanın, burada kazanmanın, burada nefes almanın da bir ayrıcalığı, bir bedeli ve sorumluluğu vardır…

“Dersaadet” şuuruna vakıf elli dört ziyalı kültür insanı bir araya gelerek, bahse konu sorumluluklarının bilinci ile, bu bilincin gerektirdiği faaliyetleri gerçekleştirmek üzere;

“DERSAADET KÜLTÜR, EDEBIYAT, DİL, SANAT VE TANITIM PLATFORMU DERNEĞİ” ni kurduk.

Bu inançla ve heyecanla çalışmalarımıza Ekim 2012 te basladık,

Şehirlerimizde sözüne itibar edilen kültür insanları, toplumu iyiye doğruya güzele sevk eden insanlardır. Birikimli bilge insanlar, toplumun dinamik olarak moral motivasyonunu sağlamak için gayret ederler.. Bu kişilerin sayılarının artması, toplumun genel kültürünü de bereketlendirir…

Sen Türkiye’sin evim barkım köyüm obam Türkiye

O senin çift çarşılı harp görmüş şehirlerin

Sahilde Mersin, yayla türküsü Konya

Adana’nın yolları taştan, yola çıkıp Maraş’tan

Ezanla birlikte vardık bir akşam Urfa’ya

Bursa’nın, ya Bursa’nın ufak tefek taşları

Uçan yıldızı dondurur Ardahan’ın kışları

Erzincan’da bir kuş var kanadı gümüş pul pul

Ve göğe kılıç gibi çekilmiş minarelerini

Şehirler padişahı canım İstanbul..

Şehirlerden bahsederken yolumuz Bursa’ya düşer, Mersin’e Şanlıurfa’ya, Sivas’a ve Kahramanmaraş’a gideriz. Trabzon liman, uğramadan olmaz. İzmir, Akdeniz’e kapımız, Edirne batıdaki serhat şehrimiz, doğudaki Kars gibi… Payitahtımız var gururlu ve kutlu şehrimiz İstanbul.. İstanbul kadar güzel deriz ama gene İstanbul için.. Boğazını, Galata kulesini, Beyazıt kulesini, Kız kulesine sembol deriz, Minareleri sayarak bitiremeyiz, Sarayları Tarih kokuludur… Meydanları insan doludur ; otobüsler, taksiler, dolmuşlar,vapurlar… Metroları, eski faytonları, tramvayları, köprüleri bir üç beş adetleri geçti şimdiden… Sanatçıları, sinemalarıyla tiyatrolarıyla , mutfak kültürüyle, yemek çeşitleri ve restoranlarıyla, etiyle balığıyla Ne kadar anlatsak İstanbul’u, sığdıramıyoruz dergi yapraklarına…

Her birinin kendine özgü bir dünyası var şehirlerimizin… Havası farklı iklimi farklı suyu farklı… İnsanları bile farklıdır şehirlerimizin… Kimi sakin ruhludur, kimi aceleci, agresif, kimi ticarete meyyaldir uyanık derler, kiminin gözü pektir dürüstlüğü pek sever, kimi aldırış etmez ancak ortak bir haslet vardır insanımızda; Vatan, Millet, Bayrak sevgisi…

Şehirlerin toprağı da farklıdır; kiminde patates iyi yetişir kiminde buğday, kiminde meyve, kiminde fındık çay… Gökyüzü altında her şehrin güneşi de farklıdır, aynı güneş bazı şehirlerimize karşı cömerttir bazılarına cimri… Her şehrin su kaynakları da farklı; Akarsuyu olanlar, gölü olanlar, kaynak suyu olanlar, barajı olanlar… Şehirlerimizin topraklarından gah su fışkırır yeryüzüne, gah petrol az da olsa.. Yaratan kısmeti ne kadar verdiyse nasiplenir topraklar, şehirler, insanlar…

Tarih boyunca bugün bize yurt olan bu topraklarda 20 medeniyet kurulmuş, 20 medeniyetin farklı insanları kavimleri bu topraklarda yaşamışlar hükümranlıklar kurmuşlar. Bu medeniyetlerin farklı kültürleri, şehirlerde üst üste birbirine eklenerek günümüze ulaşmış ve kültürler mozaiği oluşturmuş. Trakyamızda, Anadolumuz da… Sanatta, zanaatta, şehircilikte, mimaride, yemekte, hayvancılıkta, üretimde, taşçılıkta,.. Aklımıza gelen her konuda birbirinin mütemmim cüzü olan kültürler, sonunda bu toprakları kültür deltası yapmış..

10 bin yıla dayanan geçmiş tarihi olan Anadolu’muzdaki her bir taşın her bir eserin bize miras medeniyetimiz olduğunun bilinciyle sahip çıkmamız ve korumamız gerektiğini, bunun milli bir sorumluluk olduğunu iliklerimize kadar hissetmeliyiz… Şehirlerimizdeki kültürel dokunun, örf adet ve geleneklerimizin geçmişten bize devrolduğu gibi bizde geleceğe, koruyarak aktarmamız gerektiğinin idrakinde olmalıyız…

Şehirlerimizdeki mimari eserlerin kaynağının adı hangi medeniyet olursa olsun, bizim topraklarımızın zenginliği ve medeniyetidir… Bize düşen, bu eserlerin ihyasına çalışmaktır. Zaman içinde parayla satılan, yok edilmeye çalışılan tarihi yapılarımızın, ibadethane ve medreselerimizin, çeşme ve imarethanelerimizin ayağa kaldırılarak ihya edilmesi ve işlevsel, kullanılabilir hale gelmesi en büyük arzumuzdur. Bu konularda gayretleri olan tüm yöneticilerimize, teknik insanlarımıza, usta ve işçilerimize teşekkür ederiz..

Şehirlerimizin zaman içinde nüfus artışıyla plansız, programsız büyümesi neticesinde ortaya çıkan çarpık yapılaşma ve deprem riskli binalar bugünün güncel konularından biridir. Çözüm olarak devletimizce planlanan kentsel dönüşüm programlarının, uygulamasının sağlıklı bir şekilde yürütülmesini arzu ediyoruz elbette…

Yenilenen şehirlerimizdeki dönüşüm; estetik kaygılarımızı gidermeli, teknik yeterlikleri karşılamalı, mimari uyumu kentsel görünümü sağlıklı hale getirmeli. Nefes alan bir şehir; nefes alan, deprem risklerinden korunmuş binalarla yepyeni kentleri oluşturmalı ve yaşatmalıyız..Bunda devlet kurumlarımız, STK’larımız, bürokrasimiz, belediyelerimiz ve halkımız el ele vermeli kendi geleceğimizi el ele birlikte kurmalıyız…Bunda menfaat halkası oluşturmadan, iltiması ortadan kaldıran bir sisteme evet demeliyiz. Bugün mevcut yapılaşmadan memnun değilsek, memnun olabileceğimiz değişiklikleri belediyelerimiz uygulamalı.

Dersaadet Kültür Platformu olarak,

Yurt içinde ve yurt dışında bir çok kültürel program gerçekleştirdik.

Yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce akademisyen ve yazarlar ile bir kültürel bağ oluşturduk.

Programlarımız ile ilgili yayınlarımız oldu…

Periyodik olarak gerçekleştirdiğimiz kültür programlarımız; gerçekleştiğinde, gündem oluşturdu..

Ülkemiz ve şehirlerimizin meseleleri, sorumluluk taşıdığımız konularla ilgili paneller, seminerler düzenledik.

Bu bilgilerin geleceğe taşınması ve literatürde yerini alması gerekirdi.

Kurulumuzca, süreli yayın yayınlamamız gerektiğine kanaat getirdik. Yayınımızın muhteviyatını tespit ettik.

Adını belirledik: ŞEHİR VE KÜLTÜR

ŞEHİR VE KÜLTÜR adı, vizyonu geniş, muhteviyatımızdaki konuları kucaklayan bir isim olması nedeniyle, yazarlarımızı her konuda yazı yazmaya teşvik eder mahiyette idi..

Tarih vardı, edebiyat vardı, coğrafya vardı, sanat vardı, sinema vardı, tiyatro vardı. Mutfak vardı, medeniyet temeldi, kültürlerin her türlüsüne açıktık..

Görsellerimiz zengin ve iç açıcı olmalıydı, özgün fotoğrafları çoğu kez yazarlarımız makaleleri hazırlarken çekiyorlardı…

Kapak ve görseli çok değerliydi. Hiçbir dergide olmayan bir tarzı uyguladık, görseli en güçlü yazının başlığını kapak başlığı yaptık. Kapakta yazarların veya yazılarının isimlerinin istiflendiği geleneksel bir stilden uzak durduk. Yalın ve sadelik ile kendini içeriye buyur eden vitrin gibi gördük kapağımızı. Her şeyden önce samimiyetimizi göstermek istedik. Kağıt seçiminde çok titiz ve seçici olduk, okuyucumuzun tamamının halen çok beğendiği kağıt cinsinde karar kıldık.

Aylık periyotlarda yayınlanmasına karar verdik. Sayfa sayısının 96 sayfadan oluşmasının uygunluğunu tespit ettik..

Dünya ölçeğinde dergimizin herkese ulaşması olmazsa olmazımızdı.

İSSU dergiler sitesine bütün sayılarımızı dijital olarak yüklüyoruz.

Her Sabah Taze Bir Başlangıçtır dedik. Güller nihayet açtı kelime, kelime… Dal topraktan çıkınca heyecana müjde idi. Umutlar, karanlıklardan aydınlığa uzanan el oldu. Doğunun ışığı, Batıya uçan güvercindi.

Grafik çalışmalarımız ve grafikerlerimiz ve 6 ay süren hazırlık çalışmalarımız neticesinde 2014 yılının ortasında ilk sayımızı çıkardık. Matbaadan çıktıktan sonra dergimizin ilgili olan her kurum veya makama ulaşması temel önceliğimizdi, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan bunu gerçekleştirdik ve gerçekleştiriyoruz.

Kök sağlam olunca; dallar birbirine destek verdi, sardı kucakladı. Bilgi; paylaşmak içindi, kalem emre uydu yazdı. Hedef; Güzel olanı ortaya çıkarmak, estetik duyarlılığı gözler önüne sermekti. Gaye; Kainatın tek güzelinden sadır özünde olan güzellikleri paylaşmaktı. Marifet, muhabbet getirir el-hak doğrudur. Hakikatle Güzellik terazinin ölçüleri idi! Sevgi harcıyla bilgi beceri düşünce ve akıl, medeniyeti oluştururdu, şehirler bu medeniyet hafızasının salt göstergeleriydi.

“Şakirdleri taş yonarlar, yonup üstada sunarlar, Çalabın ismin ararlar ol taşın her pâresinde. Bu sözü arifler anlar, cahiller bilmeyip tanlar, Hacı Bayram kendi banlar ol şârın minaresinde.”

Şehirleri kuran medeniyetler bizim inancımızda bu duygularla kurulmuştu. Yunuslar, Mevlanalar, Sinanlar, Nabîer, Itriler ve Hacı Bayramlar bu aşkın merkezinde idiler.

Aranan o idi ki Medeniyetin merkezleri şehirlerden Şehir kuran medeniyetlere bir sarmal içinde sevgiyi yakalamaktı.

Sevgiyi, tutsak tutan düşüncelerden arındırıp, özgürce ifade edebilmekti düşümüz.

Düşünceyi, korkulardan kaçınıp açıkça söyleyebilmekti niyetimiz. Yaşamayı sevgisiyle, düşüncesi ile inancı ile ömrünce tadabilmekti ölçümüz. Sanatı estetik çerçevede, uyuyan bir kedi saflığında gösterebilmekti fotoğrafımız.

Mimari göz hizasında görünmeli idi şehirlerde, Metalden ahşapa taştan suya birlikteliği sadeleştirmekti algımız.

Müzikte kopuzdan gitara, yürekler için hareket eden parmaklardan ruh dinginliğine çare içindi sesimiz.

Dilde yazının güzelliği; elin dili, düşüncenin zarafeti olarak satırlara dökmekti cümlelerimiz.

Resmi, Nasuh’tan gelen minyatürlerden, Nusret’le çağıldayan eserlerden gözümüze serdedilen gösteriydi renklerimiz. Aşk-ı umman bilen şairlerden, hicranı muhabbeti vuslatı, ilmek ilmek dokumaktı şiirimiz.

Dünya ömürleri altmış üçlerde biten veya daha az, daha çok bu dünyada misafir kaldıklarında aksiyonla elçilikleri ve fikirleri ile efendimiz, büyüklerimiz, üstadlarımız, önderlerimiz, şairlerimiz, yazarlarımız, sanatçılarımızdı yol göstericilerimiz.

Aziz ve mukaddes üç şey vardır, Din, dil ve ilim. Birlik ve beraberlik içerisinde sahip olmamız gereken hassasiyetlerimiz.

Doğruyu, yalnızca doğru hisleri, duyguları ve güzeli anlatmak için; duru bir akıl, estetik kaygı ile kâğıtlar kalemler mürekkepler klavyeler telefonlar fakslar…

E-postalar fotoğraflar ile gülen yüzler, hayaller ve heyecanlardı, sonra kâğıttan ruh kaleleri oldu dergimiz.

Davası bir, hedefi bir, duyarlılığı bir olan tecrübeli ekibimizle yılların birikimlerini bu sayfalarda paylaşacağız. Her kelimesini, her fotoğrafını itina ile yerleştirdiğimiz, nur topu gibi bir Şehir, Kültür, Edebiyat dergimiz doğdu. Her ay yeni bir heyecan ile üzerimizi düzeltip saçımızı tarayarak sizlerin karşınızda sizlerle beraber oluyoruz…

Şehir ve Kültür dergimiz yayın hayatında, 70. sayısını idrak ederken, çıkış noktasından itibaren maksadımız olan; şehirlerimizi ve kültürlerimizi korumak, yaşatmak, ilgililere tavsiyelerde bulunmak, gibi sorumluluklarımızın artarak devam ettiğini ve edeceğini burada beyan ediyoruz.

Bizler, toplumun aynasıyız. Şehirlerimizi güzel görmek, kültürlerimizi yaşıyor görmek aklı başında her ferdin isteğidir. İsteğimiz milletimizin isteğidir. İlgilisine, dertlisine, sorumlusuna arz ederiz.

Birlik ve beraberlik içinde bir değerler manzumesi ile asırlar öncesinden kurduğumuz şehirlerimize, kültürlerimize medeniyetimize sahip çıkalım. “Ol mahiler ki derya içindedirler deryayı bilmezler” in girdabında kendimizi kaybetmeyelim.

Daha güçlü olmamız gerekir. Güçlü bir Türkiye Dosta selam düşmana korku verir. Bu bilinçle çocuklarımızı, gençlerimizi, ailemizi koruyabiliriz. Geleceğimizi, şehrimizi, ülkemizi Milli kültürümüzle muhafaza edebiliriz.

Mesele gelecek meselesidir, güçlü bir geleceği kendimize rol edinmişsek bu uğurda çalışmalıyız, gereğini yapmalıyız.

Güçlü bir Türkiye’nin güçlü insanları olur, güçlü ve kültürlü şehirleri olur. Güçlü ekonomisi olur. Güçlü bir idare ile bu hukukumuzu muhafaza edebiliriz.

Tarih boyunca bu topraklarda yaşadıklarımızın envanterini çıkardığımızda tabloyu net görmeliyiz; Vahdet şuurlu güçlü bir Türkiye için güçlü bir idare, güçlü idare için güçlü bir irade gerekir.

Ve bütün bunların ışığında, Alev Alatlı’nın mottosunu millet olarak çok beğendik;

“Dünyanın iyiliği için Türkiye”

Şehir ve Kültür dergisi olarak, bu ülkenin ziyalı insanlarınca 70 aydır sözümüz vardı öne çıktık ve söylüyoruz, yazıyoruz. Halka doğruyu, iyiyi, güzeli yazmayı, konuşmayı anlatmayı hedefledik ve bunu 70 aydır başarıyoruz. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz, aynaya bakmayı unutmuyoruz, iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım ki sözümüze itibar edilsin diyoruz. Saçımızı tarıyoruz her sayıda…

Münevverlerimiz, entelektüellerimiz hangi sıfatı kullanırsak kullanalım, liyakatli idarecilerinde bu sürece olumlu katkı vermesi, kendi gelecekleri için bir hayırla anma vesilesidir…

İbn-ül emin Mahmut Kemal bir dörtlüğünde konuyu özetlemiş aslında.

Ömrü nimet bilerek dünyada / Halka hizmet idelüm safvetle

Hâlıkı halkı edersek razı, / Namımız yâd olunur rahmetle..

Kısaca, yazılar mürekkeple kağıda dizildi, kartonlar kapak oldu, kağıttan gemiler yaptık her sayıda… Kültür ve medeniyet yüklü bu gemiler 70 aydır sizlerin limanlarına uğruyor okumanız için…

Yüzlerce yazımız ve yüzlerce yazarımızla yüzlerce sayıya ulaşmaktır biz dergicilerin rüyası…

Her geçen sayıda ve takvimden düşen her ay da, onlarca yazarımız ekleniyor yazar kadromuza…

Şehir ve Kültür dergisi olarak bu gerçekliğin YETMİŞİNCİ ayındayız…

Hayallerimiz uzun,

Kısaca; “Uzun, ince bir yoldayız”

Ama bu yolda yalnız değiliz, sizlerle beraberiz….

“Hoş bulduk efendim, Hoşça bakın zatınıza”