Yoksa Siz Sosyal Jetlag mısınız?

İş Dünyası
‘Jetlag’ kavramı, uzun uçak yolculukları sonrasında kişilerin, aynı gün dönümünü yaşamasının yarattığı sağlık problemi olarak hayatımıza girdi. Vücudun zamana karşı savaşması esnasında olu...
EMOJİLE

‘Jetlag’ kavramı, uzun uçak yolculukları sonrasında kişilerin, aynı gün dönümünü yaşamasının yarattığı sağlık problemi olarak hayatımıza girdi. Vücudun zamana karşı savaşması esnasında oluşan bu rahatsızlık, uyku düzensizliği ve aşırı stresin yanı sıra kalp krizi riski ve uzun süreli sağlık problemleri yaratabiliyor. Yapılan araştırmalar, jetlag kavramını seyahat alanından çıkarıp iş hayatına taşıdı. ‘Jetlag’in neden olduğu rahatsızlıkları yaşamak için ülkeler arası seyahat etmeniz şart değil. Çalıştığınız ofis içinde bile ‘sosyal jetlag’ rahatsızlığına yakalanmanız an meselesi. Modern binaların ve yönetim sistemlerinin yarattığı son hastalık ‘sosyal jetlag’… 

Suni havalandırma, yapay gün ışığı ve düzensiz iş saatleri çalışanların sosyal jetlag yaşamasına sebep oluyor. Uzmanlar, sosyal jetlag’e sebep olan çalışma ortamlarında çalışanların psikolojik ve fiziksel sağlığını bozulmasının kaçınılmaz olduğu konusunda hemfikir. Sigara ve alkol kadar zararlı Merkezi Münih’te bulunan Euroscience Forum tarafından yaklaşık 40 bin kişi üzerinde yapılan araştırma, modern ofislerin kişilerin üzerinde olumsuz yan etkilerinin sanılandan daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Özellikle büyük holdingler ve stres oranı yüksek olan iş alanlarını kapsayan araştırma, bu çalışma koşullarının insan sağlığı üzerinde sigara, alkol ve uyuşturucu kadar tahribat yaratabileceğini ispatlıyor. Ludwig Maximilians Üniversitesi’nden Prof. Till Roenneberg‘e göre en düzenli çalışma saatlerine ve iş koşullarına sahip kişilerin bile biyolojik saatleri ile gün periyotları arasında yaklaşık iki saatlik bir uyumsuzluk bulunuyor. Bu durumu çalışma şartlarına bağlayan Roenneberg, "Bu sonuçlar bizler için kaçışı olmayan bir hastalığın başlangıcı" diyor.

Kapalı ortam büyük risk

Büyük gökdelenlerin yer hizasının altında bulunan katlarında çalışanların ve suni oksijen ile havalandırılan ofislerde uzun süre vakit geçiren insanların beyinlerinin, gece ile gündüzü ayırt edip vücuda komut vermekte zorlandığını belirten Roenneberg,"Gün ışığından uzun süre faydalanamamak biyolojik saati 24 saatlik dilimden daha uzun bir periyoda dönüştürüyor. Suni ışık, gün ışığından yaklaşık 100 kat daha düşük seviyede. Aradaki bu farklılık vücudun ana sinyalleri kaybedip zamana adapte olamamasına yol açıyor" diyor. Araştırmalar kapalı ofislerde çalışanlar kadar gün ışığını fazla alan insanlarda da benzer sorunların çıkabileceğini ortaya koyuyor. Cam çatılı ofislerde çalışanlar ya da toplu taşıma sektöründe çalışıp tüm gün aşırı güneş ışığına maruz kalanlar için de risk büyük. Gün ışığını haddinden fazla alan bireylerde de biyolojik saatin şaştığını belirten Roenneberg, "Maksimum ışığa maruz kalmış kişilerde uyku problemleri ve aşırı stres gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bu durumdan kurtulmanın en kolay yolu sosyal hayatı dengede tutarak uyku düzenini sisteme sokmak olmalı" diyor.

‘Sosyal jetlag’e yakalanmamak için…

  • Kapalı mekanlardan olabildiğince uzak durun
  • Yemek aralarında mutlaka dışarı çıkıp oksijen alın
  • İş ve sosyal yaşam arasındaki dengeye dikkat edin
  • Uyku saatlerinizi asla geçirmeyin.
  • Kapalı ofislerde çalışıyorsanız hafta sonlarında mutlaka uzun süreli gün ışığı alın
  • Eğer gün boyu dışarıda çalışıyorsanız kendinizi olabildiğince gün ışığından koruyun
  • Radyasyon ve enerji yayan elektrikli cihazları olabildiğince az kullanın öğrenciler de risk altında yapılan araştırmalar öğrencilerin de sosyal jetlag olma ihtimali olduğunu ortaya koyuyor.El verişsiz sınıflar ve düzensiz çalışma saatleri daha okul çağlarında biyolojik saati bozuyor. Aşırı bilgisayar ve televizyon kullanımından doğan düzensiz uyku saatleri ise öğrencileri tehdit eden unsurlardan.