İş dünyasının yetenek havuzu erozyona uğruyor. Değer yaratan, üreten, yaratıcı iş gücü bulmak zorlaşırken İnternet yüzünden bu tip yetenekler, şirketlerin radarına girdi. İş aramadıkları halde sürekli yeni teklifler alan bu tip çalışanlar, yeni dönemin de kralları!
Ne sermaye gücü ne teknolojik üstünlük ne de güçlü bir marka imajı, iş dünyasının iştahını tatmin etmekte yeterli… Bunların hiçbiri, nitelikli çalışanlar kadar etkili ve değerli değil. Nitelikli işgücünü her geçen gün azalıyor. Bu yüzden de şirketler, var olan yetenekleri elde tutmakta zorlanıyor. 2000’lerin başından bu yana dünya, gerçek bir ‘yetenek tsunamisi’ yaşıyor. Sonuç mu? Gücü işverenden alıp, çalışanlara veriyor!
Yaşanan bu değişimin üç önemli kaynağı var. Bunlardan ilki, tüm dünyada yaşanan “demografik kırılma”lar… Özellikle nüfus ve eğitim alanlarındaki global trendler, değişimin ilk dalgasını oluşturuyor. Araştırmalara göre önümüzdeki birkaç yıl içinde emekli olan çalışanların yerine geçecek aynı sayıda çalışan bulunamazken, farklı iş kollarında iş gücü eksikliği yaşanacak. Gelecek 10 yılda yalnızca Amerika’da, tahminen üç milyon işçi açığının yaşanacağı olası senaryolar arasında.
Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin geçen yüzyılın son diliminde yürüttüğü “doğum oranlarını azaltma politikaları” da benzer bir sorunun Avrupa’da da yaşanma olasılığını artırıcı etkenlerden. Bazı sektörler, bu sorunla şimdiden karşı karşıya. Örneğin sağlık hizmetleri sektöründe hemşire, radyoloji uzmanı ve eczacı eksikliği kendini göstermeye başlarken, finans ve mühendislik gibi alanlarda da maaşlar yükselmesine rağmen işgücü eksikliği yaşanıyor.
Değişimin altında yatan önemli bir faktör de eğitimle ilgili sorunlar… Okulların öğrencileri yeteri kadar donanımlı hale getirecek eğitim altyapısına sahip olmamasının yanı sıra fen ve mühendislik alanlarını tercih edenlerin sayısının giderek azalması, büyüyen endüstrilerde çalışan açığı yaratıyor. Eğitim kalitesinin ülkeden ülkeye farklılık göstermesi de, farklı coğrafya ve şirketlerde çalışmanın önündeki bir diğer engel. Araştırmalara göre düşük gelirli ülkelerdeki mezunların ancak yüzde 13’ü, çok uluslu bir firmada çalışmaya uygun.
İnternet çalışanları güçlendirdi
İş dünyasında yaşanan global değişimin ikinci dalgası ise adayların gittikçe artan gücü. İş arama konusunda İnternet’in sınırsız nimetlerinden faydalanan çalışanlar, işsiz kalmasalar bile yeni iş imkanlarının peşine düşüyor.
Monster tarafından yapılan bir araştırmaya göre çalışanların yüzde 70’i -ihtiyaçları olsun ya da olmasın- yeni iş tekliflerini ciddi şekilde değerlendiriyor. Pek çok çalışan CV’sini sıklıkla güncelleyerek yeni iş kapılarını açık tutuyor. Üstelik her iki çalışandan birinin yeni arayışlara girmesinin nedeni, İnternet üzerinden ulaşılan ilanlar. Araştırmalar gösteriyor ki farklı iş seçeneklerine sahip çalışanlar, birçok ürün arasından birini seçmeye çalışan tüketici gibi davranıyor.
“Yetenek Tsunamisi”nin son dalgası ise diğer etkenlerin de önüne geçen ‘yetenek’ kavramının geçirdiği değişim. Öyle ki yetenek sahibi olmak, önceden avantaj olarak görülen ve fark yaratan pek çok etkenin de önünde yer alıyor. Yeni bir iş kurmak için sermaye bulmak, teknolojideki gelişmelere ayak uydurmak ya da göz alıcı bir ofis kurmak artık düşünüldüğü kadar zor değil. Ancak nitelikli iş gücü ve yeteneği bulmak, var olanı da elde tutmak, günümüz iş dünyası için en önemli kırılma noktalarından biri.
Araştırmalara göre gelişen ekonomilerde firmalar, kurtuluşlarını yaygın ürünler ve kaliteli hizmet sağlamanın yanı sıra yüksek yeteneğe sahip çalışanların yarattığı farklılıkta görüyor. Üstelik piyasadaki durgunluklar, rağbet görülen yeteneklerin bulunduğu sektörleri daha az etkiliyor. Örneğin ücret araştırmaları, 2000 – 2002 yılları arasında yaşanan ekonomik durgunluk sırasında çalışan eksikliği nedeniyle hemşirelerin maaşları ve iş imkanlarının arttığını ortaya koyuyor.
Türkiye’de durum ne?
Dünyada yaşanan değişimin Türkiye’ye olan etkilerine dair Monster Worldwide Latin Amerika ve Gelişen Pazarlar Başkanı Rob Brouwer farklı bir yorum getiriyor:
“Türkiye’de bir tarafta üç milyon işsiz, diğer tarafta da yetenek açığı var. Özellikle bilişim, sağlık, enerji, yapı, tekstil gibi hızlı gelişen sektörlerin yöneticileri aradıkları kalifiye yetenekleri bulmakta zorluk çekiyor. Türkiye’de kalifiye eleman açığının önümüzdeki 10 yılda giderek artmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Bu da daha çok mevcut eğitim sisteminin gençleri iş hayatına hazırlamada yetersiz kalmasından kaynaklanıyor diyebiliriz…”
Brouwer’e göre Türkiye’de firmaların yetenekli çalışanı çekme konusunda tek çıkış yolu, işveren markası yaratabilmekten geçiyor. Monster Türkiye Pazarlama Direktörü Seden Gürcü ise şirketlerin “güçlü bir marka” mesajıyla yeteneğin ilgisini çekebileceğini düşünüyor: “Yetenekli çalışanlar iş piyasasına alışverişe çıkmış bir tüketicinin gözüyle bakarlar. Yani çalışacakları şirketin ‘işveren markası’na sahip olması önemlidir. Yetenekler, çalışacakları şirketin rakiplerden daha iyi ücret ve yan haklar verip vermediğine, keyifli bir çalışma ortamı olup olmadığına, ekip atmosferine, şirkette teknolojinin son imkanlarının kullanılıp kullanılmadığına ve şirketin müşteri odaklı olup olmamasına bakarlar!”
İşteinsan- Onur Uysal