6. yüzyıl dünyanın birçok yerinde dehaların, bilginlerin, mesihlerin, bilgelerin yaşadığı, insanların farklı biçimlerde aydınlanmaya, doğruya yönlendiği farklı bir yüzyıl olma özelliği taşımış, uyanışı temsil etmiştir. Hindistan’da Siddharta Gautama Buda Budizm akımını kurmuş, kendi felsefi yolculuğunu çevresindekilerle paylaşmış, dönemin kast sistemi odaklı katı Hinduizm öğretisine başkaldırmıştır.
Dünya.com’da yer alan habere göre, Budizm, Hindistan’da doğmuş ve birkaç yüzyıl içinde Asya’nın büyük bir bölümünü etkisi altına almıştır. Aynı dönemde Hindistan’da bir diğer guru Mahavira, şiddetten uzak, barışçı bir felsefe üzerine kurulu Jaynizmin temellerine atmıştır. Çin kültürünün, devlet yönetiminin, medeniyetinin ve yaşam biçiminin temel taşları olarak kabul edilen prensipler gene 6. yüzyılda yaşamış Konfüçyus tarafından şekillendirilmiştir.
Medeniyetin beşiği Anadolu’da ise, Altın Çağ’da insanlara görüşleriyle önderlik etmiş 7 bilge ön plana çıkar: Miletli Thales, Prieneli Bias, Lesboslu Pittakos, Lindoslu Kleobulo, Atinalı Solon, Spartalı Khilon ve Korintoslu Periandros. Bu bilgelerin öğretileri, öğütleri zaman aşımına uğramamış, döneminin insanına yol gösterdiği gibi, günümüz insanına da hem kişisel hem profesyonel alanlarda ışık tutacak niteliklere sahip.
Altın Çağ’a Geri Dönelim
Altın Çağ’ın 7 bilgesinin en önemli özellikleri, evrensel erdemlerin, doğruların üzerinde düşünmeleri, insanı insan yapan erdemleri beyinlerinin her bir nöronuyla benimsemeleri ve çevrelerindekilere benimsetmek için ömürlerinin sonuna dek çalışmalarıdır. Bu erdemlere gönülden bağlı bilgeler ne olursa olsun doğrularından ödün vermemiş, aklın ve bilginin her şeyin üzerinde tutulması gerekliliğini bugüne taşımayı başarmışlardır.
Bazen bilgi kirliliğiyle karmaşıklaşmış dünyamızda en basit prensipleri unuturuz, kendimizden uzaklaşırız. İşte böyle zamanlarda tarihe dönmek ve yüzlerce yıl öncesinin 7 bilginine kulak vermek insanın sadeliğe, doğruluğa yönelmesi ve kendi kendine dönmesi anlamına gelecektir.
Felsefe diyarından hikmet yurduna Bilgelik Hikayeleri adlı kitabı hazırlayan Cevdet Kılıç Önsöz Yerine adını verdiği giriş bölümüne Thales’le ilgili bir anekdotla başlar:
Biri Thales’e sorar: ‘Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?’
‘Ümit’ der düşünür, ‘ zira bizi en son bırakan budur.’
‘Peki öyleyse en kolay olan şey nedir?’ diye bir soru daha yöneltir kişi.
‘Başkasına nasihat vermek’ diye karşılık verir bu kez Thales.
Filozofların Atası Thales
Yedi bilgenin birincisi olarak anılan Thales, Sokrat öncesi filozofların atası sayılır. Thales’i felsefi düşüncelerinden çok, matematik derslerinden hatırlıyor olabilirsiniz. Thales, bir dairenin çapının daireyi iki eşit parçaya böldüğünü ilk keşfeden matematikçidir. Ayrıca, ikizkenar üçgenin taban açılarının birbirine eşit olduğunu, iki üçgenin iki açısının ve bir kenarının eşit olduğu durumlarda, üçgenlerin birbirinin eşi olduğunu kanıtlamıştır.
Thales, dönemi için yenilikçi bir bilim adamı ve düşünür olarak öne çıkar. MÖ 630 yıllarında, o zaman bir Yunan şehir devleti olan, Milet’te doğmuş, genç yaşta birçok yere seyahat etmiş, bu seyahatleri sırasında Mısır ve Babilli bilim adamlarıyla beraber çalışma imkanı bulmuştur. Havanın, yıldızların ve gezegenlerin tanrıların kontrolünde yaratıldığını ve varoluşlarını sürdürdüklerini savunan döneminin Yunan bilim adamlarına mesafeli duran Thales bu açıklamalarla tatmin olmamış daha derin bilimsel bir gerçeğin peşinden gitmiştir. Onun teorisine göre, tüm canlılar sudan türemiştir, her şeyin özü sudur. Teorisi doğru olmasa da, bilimsel düşünme açısından Thales bir ilki gerçekleştirmiş, tanrılarla ilgili dogmayı, bilimle kırmaya çalışmıştır.
Astronomi alanında gözlemleri çığır açar niteliktedir: Dünyanın yuvarlak olduğunu, ayın güneşten yansıyan ışıkla aydınlandığını anlamıştır. Herodot’un anlatımına göre, M.Ö. 585’te güneş tutulmasını öngören ilk bilim adamı Thales’tir. Thales’in güneş tutulması diye tarihe geçen bu doğa olayı sayesinde 5 yıldır süren Lidya-Med savaşı sona ermiş, güneş tutulması tanrılardan gelen bir işaret olarak görünmüş ve savaşın en hararetli noktasında taraflar çekilmeye karar vermiştir.
Thales matematik bilimini pragmatik ölçümler için kullanmayı başarmıştır: Mısır piramitlerinin boyunu dahiyane bir yöntemle doğru olarak ölçmüştür. Kendi gölgesinin boyuna eşit olduğu saatte, piramitlerin gölgesini ölçerek piramitlerin gerçek boyunu ölçmeyi başarmıştır. Ayrıca, denizdeki gemiler arasındaki uzaklığı kıyıdan ölçebilen bir teknik geliştirmiştir.
Matematikten Girişimciliğe
Thales, kendisine sen sadece konuşur düşünürsün gerçek hayatta başarılı olamazsın diyenlerin haksız olduğunu kanıtlamak için Milet’in yağhanelerini kiralar ve gecesini gündüzüne katarak kısa sürede çok para kazanır. Çevresindekilere işletmeci olarak kendini kanıtladıktan sonra, kazandıklarını fakirlere dağıtıp filozofluğa döner.
Bir yandan filozofların tutkularının dünyalık olmadığını gösterirken, diğer yandan insanın zekâsını nereye kullanırsa o alanda başarılı olacağını kanıtlar.
Burada Thales’in başarısı birçok farklı açıdan değerlendirilmelidir: Teoriden pratiğe geçmiş, başarılı olacağını tasarladığı planlarıyla bir işletmeyi kârlı bir ticarethane haline getirmiştir. Belki de tüccarlara verdiği nasihatleri hayata geçirerek söylemlerini, davranışlar ve başarılı sonuçlarla, somutlaştırmıştır. Thales, başarılı olduğu matematik, felsefe ve astronomi dallarının çok dışında; riske, ticari zekâya ve müşteri ilişkilerine dayanan bambaşka bir alanda para kazanmış ve işletmesini kâra geçirmiştir. Yani, başarılı bir bireyin bambaşka bir alanda sıfırdan başlayabileceğini ve bu yeni alanda başarıyı tekrar yakalayabileceğini göstermiştir.
Burada çıkarılacak önemli bir ders vardır: Herkesin birden fazla mesleki ilgi alanı olabilir. Bir alanda başarılıyken, kişinin diğer bir alana yönelmesi kimse tarafından yadırganmamalı, kösteklenmemelidir. Her bireyin birbirinden farklı mesleki, sanatsal veya entelektüel arayışları olması doğaldır. Bunların bir kısmının peşinden gitmesi ve sonucunda kişinin farklı alanlarda başarıyı yakalaması kişinin maddi ve manevi tatminini arttıracak, kişiyi her yönden zenginleştirecektir.
Yeni şeyler denemek risk almaktır
Mesleğinde başarılı bir insanın işini bırakması ve yepyeni bir alanda sıfırdan başlaması korkutucudur. Ya her şey iyi gitmezse, ya başarısız olursam, ya istediğim şey bu değilse… gibi birçok düşünce aklınızdan geçecektir. Her şey ters gitse de, başarısız olsanız da, başladığınız yeni işin istediğiniz şey olmadığını anlasanız da deneyim deneyimdir. Tamamıyla bir başarısızlıkla sonuçlansa dahi, içinizdeki sesi takip ettiğiniz için, bir maceraya atıldığınız için, kafanızı, düşünce tarzınızı, çevrenizi tamamıyla biçimlendiren mesleğinizi geride bırakıp yepyeni bir dünyaya atılma cesareti gösterdiğiniz için hiçbir zaman pişman olmayacaksınız.
Thales’ten Öğütler*
Kötü yoldan zengin olmayın.
Tembellik hoşa gitmez. Zengin de olsanız tembellik etmeyin.
Babadan kötü şey kapmayın.
Anne-babanıza ne gibi yardımlarda bulunduysanız, benzerlerini yaşlanınca çocuklarınızdan bekleyin.
Ölçülü olun.
Zengin olsanız bile, eli boşluktan kaçının.
Dostlarınıza, iyi günlerinizde de kötü günlerinizde de hep aynı şekilde davranın.
Yanınızda olsalar da olmasalar da dostlarınızı hatırlayın.
Fark gözetmeksizin herkese güvenmekten çekinin.
Güvendiğiniz kişilerin sizi etkilemesine engel olun.
*ozlusozler.gen.tr ve Bilgelik Hikayeleri kitabından derlenmiştir.