Hayrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki yazısı…
Zekâtın kimlerin, hangi derecede zengin olanların verecekleri konusu daha önce açıklanmıştı. Zekâtı belli bir zenginliğe, servet fazlasına sahip olanlar, geliri olmayanlara veya geliri olsa bile giderini karşılamayanlara, temel ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla gideremeyenlere vereceklerdir. Zekât verecek kadar zengin olmayan, “zekât almaya hak kazanmış yoksul” sayılmaktadır. “Allah’tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, (zekâtı toplama ve dağıtma işinde çalışan) memurlarına, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenenlere verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolculukta ihtiyaç içine düşenlerin ihtiyaçları için sarfedilir” (Tevbe: 9/60)
“Allah yolunda olanlar”dan maksat kimlerdir? Yorumcuların çoğuna göre bunlar İslâm askerleridir; Allah’ın dînini ve Müslümanları korumak, İslâm’ı insanlara ulaştırmak için gerektiğinde savaşanlardır. Bazı yorumcular bu kavramı geniş tutarak içine, savaş dışındaki bir kısım çalışmaları ve hizmetleri de sokmuşlardır. Buna göre dîne ve millete faydası dokunacak ilmin taliplerine (öğrencilere); İslam’ın yayılması, korunması ve yaşanması için hizmet veren, keza yoksulların ihtiyaçlarını karşılayan hayır kurumlarına da zekât verilir.
Kölelere zekâttan pay ayırılmış olması, İslâm’ın köleliğe karşı olduğunu, onu zaman içinde ortadan kaldırmak için tedbir aldığını göstermektedir.
İki Soruya Cevap:
Zekât konusunda iki husus sıkça sorulmaktadır:
1. Kadınların örf ve âdete göre normal ölçülerde edinip kullandıkları altın ve gümüş zînetlerden, takılardan zekât verilecek midir? Hanefîler dışındaki üç mezhebin de dâhil bulunduğu çoğunluğun ictihadına göre örf ve âdette normal sayılan ölçüde zînet, kadının temel (aslî) ihtiyaçlarından sayılır ve zekâta tâbî değildir; yani bunlardan zekât ödenmez. Ben de bu ictihada katılıyorum.
2. Bir temel ihtiyacı karşılamak (meselâ ev almak, ameliyat olmak, ihtiyaç halinde araba, okumak için kitap, maişetini temin ettiği işinde kullanmak için makina, âlet vb. almak) maksadıyla biriktirilen para birçok Hanefî fıkıhçıya göre zekâta tâbî değildir; ben de bu görüşü tercih ediyorum.