Unutulmuş bir sünnet: İtikaf

İslam
Peygamber efendimiz Medine’ye hicretinden sonra her yıl Ramazan’ın son on gününde itikafa çekilir, bütün geceyi ve gündüzü ibadet ile ihya ederdi. İtikaf ile ilgili olarak Rabbimiz celle c...
EMOJİLE

Peygamber efendimiz Medine’ye hicretinden sonra her yıl Ramazan’ın son on gününde itikafa çekilir, bütün geceyi ve gündüzü ibadet ile ihya ederdi.

İtikaf ile ilgili olarak Rabbimiz celle celaluhu Bakara suresinde "Mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın, bunlar Allahın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın, Allah kendisinden sakınsınlar diye ayetlerini böyle açıklar" emretmektedir. Bu ayet-i kerimede itikafa girilecek yerin mescit olması gerektiği belirtilmiştir. Kadınlar evlerinin bir odasını mescit haline getirerek itikafa girebilirler.

İtikaf lûgatta; bir şeye devam etmek manasındadır.
Istılahatta (ilmi tabirlerde) ise; hususen Ramazan’ın son on gününde bir Müslüman’ın dışarıyla ilgisini keserek Allah’ın rızasını kazanmak düşüncesiyle belli adap çerçevesinde mescitte kalmasına itikaf denir. Bu nafile bir ibadettir. Sadece nezr (adak adamak) suretiyle vacip olur. İtikaf hem Kur’ân’da, hem de sünnette var olan bir ibadettir.

Kelime olarak itikaf, hapis, men, bir şeye devam ve mülazemet etmek mânâlarına gelir. Dinde ise; cemaatle beş vakit namaz kılınan bir mescidde veya o hükümdeki bir yerde mükellefin kendisini tutması demektir. İtikaf, kitap ve sünnetle sabittir. İnsan, itikafa girmekle, kalbini dünyadan ve dünyadakilerden sıyırmış, kendisini Mevlasına vermiş, O’nun geniş lütuf ve ihsanına yönelmiş, sağlam kalesine sığınmış olur.

Hazreti Aişe annemiz, Ramazanın son on günü Peygamber efendimizin (s.a.v) itikafa girdiğini, ibadet ile meşgul olduğunu, ailesini namaz için uyandırdığını ve hanımlarından uzak kaldığını belirtmiştir.

Peygamber efendimize hizmet etme şerefine nail olan Enes Bin Malik "Resulullah sallalahü aleyhi vesellem Ramazan’ın son on gününde itikafa girerdi fakat bir sene seferde olduğu için itikafa giremedi ertesi sene yirmi gün itikafa girdi" demiştir.

İtikaf sünneti bize dünya hayatının manasını ve ahiret hayatının önemi üzerinde tefekkür etmeyi ve ibret alma imkanı sağlar. Mümin bir şahsiyet itikafta kaldığı süre zarfında nefis muhasebesi yapar ve ben kimim, nerden geldim ve nereye gidiyorum gibi sorularla kendini hesaba çeker.

Ramazan ayının son on gününde, gece gündüz bir camide kapanıp ibadet etmeye, itikâf denir. Ramazan-ı şerifte itikâf, sünnet-i müekkededir. Ancak itikâf, sünnet-i kifaye olduğu için bir mahallede birkaç kişi itikâfa girerse, diğerlerinden bu sünnet sakıt olur. Bu bakımdan imkânı olanlar itikâfa girmelidir. İtikâf eden, camide yiyip içer, yatar. Abdest için dışarı çıkabilir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:

(İtikâfta olan, günahlardan uzaklaşır, her iyiliği işlemiş gibi sevaba kavuşur.) [İbni Mace]

(Bir devenin iki sağımı kadar itikâf eden, bir köle azat etmiş gibi sevab kazanır.) [Tenvir]

(Ramazanda on gün itikâf eden, iki defa [nafile] hac yapmış gibi sevab kazanır.) [Beyheki]

(Allah rızası için bir gün itikâf, insanı Cehennemden çok uzaklaştırır.) [Taberani, Hakim]

Sünnet iki türlüdür: Sünnet-i hüda ve sünnet-i zevaid. Camide itikâf etmek, ezan okumak, ikamet getirmek ve cemaatle namaz kılmak sünnet-i hüdadır. Bunlar, İslam dininin şiarıdır. Bu ümmete mahsustur. (Hadikat-ün-nediyye)

Haber 5