Umre Diğer Bir Umre Arasındaki Günahları Siler

İslam
İşte umre, bu noktada kalbimizi onarıyor, imar ediyor. Nitekim Efendimiz, "Umre, diğer bir umre ile arasındaki günahları siler" buyururken adeta bu hakikati dile getiriyor.   Umreyle ne...
EMOJİLE

İşte umre, bu noktada kalbimizi onarıyor, imar ediyor. Nitekim Efendimiz, "Umre, diğer bir umre ile arasındaki günahları siler" buyururken adeta bu hakikati dile getiriyor.
 
Umreyle neyi imar ederiz?
 
Umre ifadesi, imar kelimesiyle aynı kökten geliyor. Bu manada her umre, aslında bir imar faaliyeti oluyor. Peki umreyle biz neyi imar ediyoruz? Ömrümüzü. Evet, ömrümüzü imar ediyoruz.
 
Kalp dünyamız günlük hayatın akışıyla birlikte zaman zaman günahın isinden pasından dolayı yıpranıyor. Kalp duvarları günah erozyonuna uğrayıp aşınıyor. İşte umre, bu noktada kalbimizi onarıyor, imar ediyor. Nitekim Efendimiz, "Umre, diğer bir umre ile arasındaki günahları siler" buyururken adeta bu hakikati dile getiriyor.

Geçtiğimiz hafta Malatya Kardelen Eğitim Şirketi Genel Koordinatörü Eyyüp Doğan Bey’le birlikte Malatya’nın önde gelen esnaf ve işadamlarıyla beraber umreydik. O yüzden bu haftanın konusunu umreye ayırdık.

Bir hak ve hakikat aşığının enfes tarifiyle Kâbe, aşkın kübik halidir. Aslında o, bu haliyle kalbi temsil eder. Bedende kalp ne ise yeryüzünde, belki kâinatta Kâbe de odur. Kalbin durması nasıl ölüm demekse, tavafın durması da Kâbe’nin ölümüdür.
 
Her ziyaretçi, bulunduğu yerden Kâbe kalbine açılan bir kılcal damar gibidir. Kâbe’nin pompaladığı manevi kan, bu damarlar vasıtasıyla yeryüzünün dört bir yanına dağılır. Kalp nasıl pis kanı temizleyip vücuda temiz kanı gönderiyorsa, Kâbe de kendisini ziyaret edenin günahlarının temizlenmesine vesile olur.
 
BİRE YÜZ BİN VERİLİYOR
 
İmanın doğduğu şehir Mekke, bütün şehirlerin aslı ve anasıdır. Kur’an-ı Kerim, Mekke’yi bize "şehirlerin anası" olarak tanıtıyor. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde, orada yapılan her hayırlı amelin (namaz, oruç, hatim, sadaka vs.), yüz bin değerinde olduğunu söylüyor.
 
Düşünebiliyor musunuz bir namaz kılıyorsunuz, kıldığınız her namaz sevap olarak yüz binle çarpılıyor. Bir sadaka veriyorsunuz yine öyle. Ne büyük bir ikram sofrası. Tabii orada Allah ve Resulünün misafirisiniz. Her ev sahibi misafirini kendi şanına göre ağırlar. Ev sahibi Rabbimiz olunca ikram da işte böyle baş döndürücü oluyor.

 Yol arkadaşım, gönüldaşım Halil Bey’in isimlendirmesiyle "A Takımı" ile beraber Efendimizin izinde kutsal topraklarda adım adım siyeri yudumlamaya çalışıyoruz. Zira hepimiz şunun farkındayız: Mukaddes beldelere gitmeden İslam’ı anlamak çok zor. Nur dağına çıkmadan, Hira mağarasına uğramadan Efendimizin insanlık için neler çektiğini anlamak, Kur’an-ı Kerim’in bütün insanlığa rehber olduğunu idrak etmek ne derece mümkündür?
 
 MEKKE-MEDİNE SİZİ BEKLİYOR
 
Sevr dağına çıkmadan, Sevr mağarasının kucaklayan atmosferinde kendine yer bulmadan hicreti ve hicret erlerini idrak edebilir miyiz? Mekke’den Medine’ye otobüsle de olsa o hicret yolunda o yolculuğu yaşamadan insanlık için hicret eden o en büyük muhaciri hakkıyla tanımaya çalışmanın imkânı var mıdır?
 
Bedir’e uğramadan, İslam’ın ilk zaferinin heyecanını duymanın ihtimalinden söz edilebilir mi? Uhud’a uğramadan, inandıkları dava uğruna inananmış sinelerin kandan irinden deryaları geçebileceklerini anlamaya, Enes bin Nadr’ları, Mus’ab bin Ümeyrleri, Abdullah bin Cahşları ve Efendimiz’in cennetteki kevserlerden daha kıymetli gözyaşlarıyla yıkadığı Hz. Hamza’yı tanımaya imkân var mıdır?
 
Evet, umreyi bir yazının dar kalıpları içinde anlatmak çok zor. En güzeli o güzellikleri yerinde yaşamak. Sözün burasında aklımıza gelmişken Nüanstur’un kıymetli rehberi Yavuz Selim Korkmaz Bey, aşk ve şevki, doyumsuz anlatımıyla bize dolu dolu, doya doya bir umre yaşattığı için teşekkürü fazlasıyla hak ediyor.
 
Umre ile gönül dünyasını imar etmek, en hassas yerinden tahrip edilen hayatı, tamir etmek, ömrüne ömür katmak isteyenler, Mekke ve Medine siz aziz misafirlerini bekliyor. Onları daha fazla bekletmeyin, olur mu?
 
SÖZÜN ÖZÜ
 
1. Umre günahlarla yıpranan kalbimizi onarır, imar eder.
 
2. Mukaddes beldeler İslam’ı ve Müslümanlığı daha iyi anlamamızı sağlar.
 
3. Umre ile asr-ı saadet gözümüzde canlanır.
 
BU HAFTA NE OKUYALIM?
 
Hz. Fatıma’nın hayatını okudunuz mu?
 
Hz. Fatıma (radiyallâhu anhâ), Kâinatın Efendisinin (sallallahu aleyhi ve sellem) ciğerpâresi, soyunu devam ettiği gül neslinin annesidir. O, neslinden geleceklerin cehennem azabından uzak olduğu, aydınlık yüzlü Zehra’dır. O, Allah’a adanan iffet timsali bir Betül’dür.
 
Onun hayatını okumak aynı zamanda Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatına şahit olmak demektir. Çünkü O, hiçbir dönemde Resulullah’ı yalnız bırakmamış, attığı her adımda yanında olmayı bilmiştir. Sırlara ortak edilmiş, vahye şahit olmuş, hak davasının yükünü omuzlarında taşımanın benzersiz çilesini çekmekten geri durmamıştır.
 
Efendimizin tabiriyle O, geleceğe miraçtan bir hediye, soyunu devam ettiren bir inci çiçeği olarak takdim edilmiştir. Aşk ehlinin mânâ sultanı, cennet kadınlarının hanımefendisi, kutlu halkanın başlangıç noktasıydı Hz. Fatıma. Onun hayatı her anıyla İslâm’ın boy aynasıdır.
 
Işık Yayınları tarafından yayınlanan ve Zirve Üniversitesi öğretim görevlilerinden Mahmut Açıl’ın kaleme aldığı "İnci Çiçeği Hz. Fatıma" isimli eser, Peygamber Efendimizin bize emanet ettiği Ehl-i Beyt sevgisinin hayatımızdaki önemine işaret eden, bu önemi muteber kaynakların ışığında somutlaştıran, anlaşılır bir üslupla kaleme alınmış, bir solukta okuyacağınız değerli bir eser.
 
BU KİTAP NİÇİN OKUNMALI?
 
Hz. Fatıma Validemiz’in hayatını çocukluğundan vefat edene kadar yaşanan önemli hadiseler eşliğinde ele alan eser, Peygamber Efendimizin pak hânesinde doğumuyla birlikte yaşananları, Âlemlerin Efendisinin dizinin dibinde yetişmesini, Allah Resulü’nün davası uğruna gösterdiği cesaret ve fedakârlıkları, Efendimizin insanlığa sunduğu yüce hakikatleri bayraklaştıracak âli bir neslin ilk adımı olan Hz. Ali ile evliliğini, bu evlilik sırasında yaşadıklarını merak edenler için oldukça önemli bir kaynak.
 
O; babasının kızı, ümmetin anasıydı. Âlemlerin Efendisi babası, kâinatın kapalı kilitlerini bir bir açıp, vahyin gür sadâsını çağlara yayarken O, babasına dâyelik, ümit nesline analık yaptı. Çile, sıkıntı, fakirlik ve hor görülme bu aşk yolcusunun iman azığıydı. O nübüvvet ve risâletin tohumlarının boy verdiği bir evde büyüdü.

 Onun Allah ve Resulüne duyduğu aşktan, ümmetinin geleceğine duyduğu şefkat ve merhametten bir kitaba sığdırılabilenleri okumak, bu kutlu hayatın bereketinden istifade etmek için önemli bir adım.

Bugün