Hayrettin Karaman Yenişafak gazetesinde Konya’da yapılan “İslam Ticaret Hukuku Kongresi”ndeki kararları yazmaya devam ediyor.
Kongrenin ilgili heyetinin sonuç bildirisine göre:
“Organize teverruk veya diğer adıyla banka teverruk işlemi caiz değildir. Çünkü bu işlem fıkha aykırılık ve iktisadi problemler içermektedir.”
Teverruk bir zamanlar insanlar apaçık faize düşmesinler diye icad edilmiş olan ve üstü örtülü, şekil yönünden meşru, amaç yönünen gayr-i meşru olan “vefân beyi'” isimli işlemin bir benzeri ve modern olanıdır. Vefaen beyi (satım) işleminde paraya ihtiyacı olan kişi mesela evini birine bu işlem ile satıyor, fakat evi alan bunu başkasına satamıyor, ondan istifade ediyor, parayı alan ihtiyacını gideriyor, sonra temin edebilirse parayı getirip ödüyor ve evini geri alıyordu.
Bu işlemde şekil bakımından bir meşru alım-satım vardı, ama maksat ihtiyaç duyulan parayı, ev karşılığında temin etmekti. Parayı verip evi alan sözde faiz almıyordu ama verdiği para karşılığında evden yararlanıyordu. Bir de “istiğlâlen beyi” vardı ki, bunda mesela dükkanı satıp ihtiyaç duyduğu parayı sağlayan kimse aynı dükkanı sattığı adamdan kiralıyordu. Yine sözde faizsiz para elde edilmişti ama parayı veren, parayı alanın dükkanına geçici olarak sahip oluyor ve paraya karşı kira gelirini almış oluyordu.
Bu iki işlem de aslında birer faiz hilesi idi.
Şimdi bazı bankaların yaptığı teverruk şöyle gerçekleşiyor:
Paraya ihtiyacı olan şahıs bankaya geliyor, banka aracılık ederek onun namına, bu maksatla oluşturulmuş yabancı (mesela Londra) bakır piyasasından vadeli bakır satın alıyor, sonra bu bakırı daha ucuza peşin satıyor, aradaki fark kişinin kaybı oluyor ama vadeli olarak istediği parayı elde etmiş oluyor.
Bazı şer’i heyetler, alınan malın, ilk satıcıya doğrudan veya dolaylı olarak geri satılmaması şartıyla bu işlemin caiz olduğuna fetva vermişlerdir. Ancak uygulamada ilk satıcı da, peşin satın alıp satan da aynı grubun (şirketin) mensupları oluyor, bakır yerinde duruyor, işlemler kâğıt üzerinden yürüyor. Bu işlem de bir faiz hilesidir; şekil bakımından bir alım satım vardır, ama maksat ve gerçekleşen durum adı kâr olan “faiz ile para vermek” oluyor.
Bu sebeple bizim katıldığımız heyetlerde bu işlemin ancak zaruret halinde caiz olabileceği görüşü benimsenmiştir.
“Türev Piyasa İşlemleri fıkha aykırılık içerdiğinden caiz değildir.”
Türev piyasa işlemlerinde genellikle teslimi geleceğe bırakılmış olan farklı paraların alım satımı yapılıyor. Halbuki paranın bir başka para ile alım-satımının peşin olması fıkhın değişmez şartıdır.
“Kaldıraçlı forex işlemleri faiz yasağı kuralının ihlalinin söz konusu olduğundan caiz değildir.”
Bu işlemde de teslim ve tesellümü veya takası geleceğe bırakılmış para alım satımı vardır. Üstelik kaldıraçlı forexte işlem yapanın sahip olmadığı büyük paralarla geleceğe dönük para alım satımı yapılmakta, sonra parite değişimi sebebiyle büyük kazançlar veya zararlar gerçekleşmektedir.
Döviz türev işlemleri de faiz içerdiğinden dolayı caiz değildir.
“Emtia vadeli işlemlerinden yalnızca forward tarafların gerçek niyetinin spekülasyon değil, mal alım satımı olması şartıyla caizdir.”
Mal peşin bedeli vadeli alım satım ile bedel peşin mal vadeli alım-satım (selem) ihtilafsız denebilecek görüş birliği ile caiz görülmüştür.
Her ikisinin veya birinin vadeli olması durumunda alınan ve satılan para veya faizlik malların takası ise bu işlem de caiz değildir. Mesela altın ile altın veya para biri peşin olsa bile diğeri vadeli ise alınıp satılamaz. Buğday ile buğday, yabancı para ile yine yabancı veya yerli para alım satımı da böyledir.
Alınıp satılan faizlik olmayan mallar veya para ile mal ise her ikisinin de vadeli olmasını -miktarlar ve vade belli olmak ve teslimi şart koşmak kaydıyla- caiz görenler vardır.
Bugün dışarıdan yabancı para ile mal alıp satan tacirlerin ihtiyaç duydukları bir işlem, ileride ödeyeceği dövizin bedelini (paritesini) bugünden sabitlemek ve böylece döviz fiyatlarının iniş çıkışları yüzünden zarara uğramamaktır.
Bizim bu ihtiyacı gidermek için teklif ettiğimiz işlem “teslimi geleceğe bırakılmış döviz alım-satımı” değil, bunun tek tarafı bağlayıcı olarak teahhüt edilmesidir. Altı ay sonra yüz bin dolara ihtiyacı olan tacir bunu, bugünden –teslimi altı ay sonra yapılmak üzere- mesela 2.80 TL.den satın alması caiz değildir, ama bu fiyattan altı ay sonra bu kadar doları satın almak üzere teahhüt (karşılıklı vaadleşme) yapılması caizdir. Önemli olan satım akdinin altı ay önce değil, teslim ve tesellümüm yapılacağı tarihte yapılması ve yapıldığı zaman da teslimin gerçekleşmesidir.